• Sonuç bulunamadı

Faiz Oranlarının Cari Açık Üzerindeki Etkileri

BÖLÜM 1. PARASAL AKTARIM MEKANİZMASI

1.15. Faiz Oranlarının Cari Açık Üzerindeki Etkileri

Cari açık dış ticaret açığından turizm gelirleri ve görünmeyen kalemler ilave edildikten sonra ortaya çıkan neticedir. Türkiye’de cari açık ithalat giderini karşılamak için kullanılan dış borçtur. Uygun faizlerle kredi alınabildiği sürece sorun olmaz. Ancak herhangi bir nedenle panik çıkması durumunda $ kuru 10.07.2018’de 0,3 yükseldiği gibi sonuçlar ortaya çıkar. Herhangi bir dış ödeme sorunu olmamasına ve yeterli döviz stoku bulunmasına rağmen böyle bir sonuç meydana geldi. Türkiye’nin dış borcunun 2/3 si özel sektöre ait olduğundan bu tehlikeye binaen ekonomi bakanı olaydan 5 ay önce özel sektörü uyardı ve döviz geliri olmayan firmaların dövizle borçlanmasına kısıtlama getirildi.

Yükselen kura çözüm olarak faiz oranlarının yükseltilmesi önerilmektedir. Bu çözüm sorunu geçici olarak ötelemektedir. Faiz oranlarının yükseltilmesiyle yerli para değerlenmekte bu durumda ihracat düşmekte ve ithalat yükselmektedir. Kronik bir yapıya dönüşen cari açık faizlerin yükseltilmesi baskılarına karşı Türkiye’nin direncini kırmaktadır. Faiz oranlarının yükseltilmemesi durumunda döviz kuru yükselmeye devam etmekte ve ekonomik krize yol açmaktadır. Çözüm ithal tüketim ürünlerinin gümrük vergileri yükseltilmeli ve Rusya gibi dış ticaret açığı verdiğimiz ülkelerle yerli para birimi üzerinden ticaret yapılmalıdır. Döviz kurunun yükselmesi ithalatı caydırıcı bir etki yapmasına rağmen ithal ürünlerimizin 0,85 hammadde ve ara malı olduğundan ithalatın kısılması ihracatı da azaltmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin tasarruf oranları düşük olduğundan cari açık bir nevi dış kredi kullanma anlamına gelmektedir. ABD’de 2009 yılında başlayan resesyon nedeniyle faizlerin 0,01 düzeylerinde seyretmesi Amerikan portföy yatırımcılarının Türkiye gibi ülkelerde portföy yatırımları yapması cari açığı sürdürülebilir kılmıştı. Ancak tekrar ABD faiz oranlarının yükselmesi bu portföy yatırımlarının geri dönmesini teşvik etmiştir. Türkiye’de cari açığın en önemli nedenleri arasında yüksek faiz oranları ve bunun

43

yabancı paranın değerini düşürmesi ve dolayısıyla ulusal paranın değerini yükselterek ithalatı arttırırken ihracatı azaltarak cari açığı arttırması gelmektedir. Merkez Bankasının fiyat istikrarını sağlamak için döviz kurunu sabit tutma çabasıyla faiz oranlarını yükseltmesi cari açığın en önemli belirleyicileri arasında görülmektedir. Oysa faiz oranlarının düşük tutulması yabancı parayı değerlendirmekte ve dolayısıyla ithal malların fiyatını arttırıp tüketimini düşürürken ihracatı ise arttırabilmektedir. Kısaca, Türkiye’de cari açığın temel nedenleri arasında yüksek faiz-düşük kur politikası altında “örtülü kur çıpası” izlenmesi ve yüksek faiz oranları nedeniyle yabancı paranın değerinin ucuzlamasının ithalatı artırarak döviz giderlerinin döviz gelirlerini aşmasına (cari açığa) neden olması gelmektedir. Oysa faiz oranlarının düşürülmesi ulusal paranın değerinin düşmesine ve yabancı paranın değerinin artmasına neden olarak ithalatın kısılmasını ve ihracatın rekabet gücünün artmasını sağlayacak ve cari açıkta bir düşüş yaşanabilecektir. Bu anlamda, döviz açığını kapatıp cari açığı sürdürülebilir kılacak yapısal önlemlerin alınması gerekmektedir. Türkiye’de yüksek faiz oranları cari açığı artırdığı için Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını bozması pahasına faiz indirimine gidebilmesi; bunun sonucu olarak ithalatın pahalı hale gelmesi, ihracatta rekabet gücünün artırılması ve kur artışına zemin hazırlanması gerekmektedir. Ayrıca iktisadi politikalar bağlamında sıkı maliye politikasına karşılık gevşek para politikası uygulanarak (enflasyonla mücadele sadece para politikasına bırakılmayarak) ulusal paranın değerinin düşürülmesi ve böylece, cari açığın sürdürülebilirliğine olumlu katkı sağlanması da bir başka politika önerisi olarak çıkmaktadır (Berke, 2009: 117-145). Serbest ticaret retoriğine rağmen uluslar Aras ticari anlaşmalar zengin ülkelerin, faizleriyoksul ülkelere maliyet olarak yansıtmak eğilimindedir. Bu şekilde ihracat sektörlerini yoksul ülkelerin rekabetinden korumaktalar (Koechlin, 2006: 11).

Türkiye'de yüksek kamu açıklarının uzun süre devam etmesi yüzünden devlet borç tuzağına düşmüş ve yatırım yapamaz hale gelmiştir. Yüksek faiz oranından devlete borç verme olanağı bulan bankalar özel sektöre daha az kaynak aktarmışlardır. Devletin iç borç baskısıyla artan faiz oranları dışlama etkisi doğurmuş ve enflasyon beklentisini kuvvetlendirmiştir. Yüksek enflasyon, ister istemez, döviz kurlarının artmasına yol55no açmıştır. Artan kamu açıklarının borçlanma ve/veya emisyonla finansmanı yeni sorunlar doğurmuştur. Emisyonla finansman halinde para stoku artmış, gerekli ekonomik büyüme sağlanamayınca da ister istemez enflasyon baskısı doğmuştur. Net dış

44

borçlanmayla finansman halinde de ülkeye dış kaynak girince para stoku artmış ve yine enflasyon baskısı doğmuştur. Bazen alınan dış borçlar üretken alanlarda kullanılamadan vadesi gelen bir başka dış borcun anapara ve faizini ödemeye gitmiş kamu açıklarını finanse etme özelliğini yitirmiştir. Ancak, dövize yönelik spekülatif eğilimleri kırdığı, iç borçlanmaya oranla düşük faizli ve uzun vadeli olduğu için dış borçlanma hala cazip olabilmiştir. Kamu açıklarının iç borçlanmayla finansmanı arttıkça özel kesimin fon kaynakları azalmış, faiz oranları artmış, özel yatırımlar, istihdam ve büyüme bundan olumsuz etkilenmiştir (dışlama etkisi). Büyüme oranının düşük ya da negatif olduğu yıllarda devlet gelir kaybına uğramıştır. Yüksek enflasyon, tahsil edilecek vergi gelirlerinin reel değerini aşındırmıştır (Olivera-Tanzi etkisi). Devlet, artan kamu açıklarını finanse etmek ve vadesi gelen borçların anapara ve faizlerini ödemek için tekrar borçlanmak zorunda kalmıştır. Borçlanma arttıkça faiz oranları artmış, vadeler kısalmış ve devlet yatırım yapamaz hale gelmiştir (Demir, 2003: 47).

1990 lara doğru kamu açıklarının gittikçe yükselmesi, kamunun mali sistemden devlet tahvilleriyle daha fazla fon çekmesi ekonominin büyüme ve istihdam istikrarını olumsuz etkilemiştir. Kamunun piyasalarda özel sektörü dışlayıcı kar/zarar hesabına uymayan bu süreç maliye ve para politikalarını etkinsizleştirmiştir.

Bu güne kadar Türkiye’nin yaşadığı bütün krizlerin temelinde dış açığın etkili olduğuna dikkat edilirse bu sonuçların şaşırtıcı olmaması gerekir. Ancak geçmiş yıllarda çok daha küçük dış açıkla krize saplanan Türkiye ekonomisinin, bu denli büyük cari açığa karşılık istikrarlı görüntü vermesinin asıl sebebi 2007 sonu itibariyle ülkede bulunun 90 milyar dolar olduğu tahmin edilen kısa vadeli sermayedir. Dolayısıyla mevcut durum her ne kadar istikrar görüntüsü verse de makro değişkenleri ve Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığı dikkate alındığında ekonominin kırılganlığının yüksek olduğu gözlerden kaçmamalıdır (Eleren, 2008: 66).

Esnek döviz kuru rejiminde, bütçe açığı toplam talebi arttıracak ve ülke reel faiz oranlarını yükseltme yönünde baskı oluşturacaktır. Yükselen faiz oranları sermaye girişlerinin artmasına neden olacak ve böylece ülke parası değer kazanacaktır. Dolayısıyla ülke parası cinsinden ihracat pahalılaşacak ithalat ucuzlayacaktır ve cari işlemler bilançosunda açık oluşacaktır. Görüldüğü gibi Mundell-Fleming modeli hem esnek hem de sabit döviz kuru rejimlerinde, farklı iletim mekanizmalarıyla ikiz açıklar

45

hipotezini geleneksel yaklaşım çerçevesinde desteklemekte, bütçe açığının cari açığa yol açtığını ifade etmektedir (Uğur ve Karatay, 2009:23).

Benzer Belgeler