• Sonuç bulunamadı

Eugéne Delacroix’nın “ Dante’nin Kayığı ” Adlı Eserinin Analizi

3.2. FELDMAN’IN ARAŞTIRICI SANAT ELEŞTİRİSİ YÖNTEMİ

3.3.1. Eugéne Delacroix’nın “ Dante’nin Kayığı ” Adlı Eserinin Analizi

“Dante’nin Kayığı” adlı resim Eugéne Delacroix’a tarafından 1822 yılında tuval üzerine yağlıboya kullanılarak yapılmıştır (Resim 3.13). Boyutları 189x246 cm’dir.

Resim 3.13: Eugéne Delacroix, Dante’nin Kayığı, 1822, T.Ü.Y.B. 189x246 cm.

1822’de Sardanapalus’tan birkaç yıl önce, Dante’nin Kayığı Dante’nin Cehennem’inden bir sahneyi betimlemiştir (Cingöz, 2008: 37).

Resme ilk bakıldığında on figür göze çarpmaktadır. Bu figürlerin dokuzu erkek, biri kadındır. Figürlerin üçü kayığın üzerinde durmuş, sanki kayığı dengede tutmaya çalışıyormuş gibi betimlenmiştir. Kayığın üstünde ayakta durmaya çalışan kırmızı başlıklı, üzerinde gri elbisesi olan Dante olarak bilinen bu figürün vücudu hafif sola eğilmiş, başı sağa dönük şaşkın bir ifadeyle sağ elini yukarıya kaldırmış, sanki karşıdan yardım bekliyormuş gibi bir durum sergilenmektedir.

Kayığın üzerinde kırmızı başlıklı Dante’nin solunda olan kırmızı elbiseli Virjil olarak bilinen figürün başı sağa ve hafif öne eğiktir. Bu figür sağ eliyle yanındaki Dante’nin bileğinden tutarak destek almış bir vaziyettedir. Virjil’in kırmızı elbisesi bütün vücudunu sarmıştır. Kayığın üzerindeki diğer figür ise yani kırmızı elbiseli figürün solunda olan bir erkek figürü görülmektedir. Bu figürün kalçası, gögsü ve kafasına doğru mavi bir çarşaf sarılıdır. Sağ dizinin üzerine çömelmiş ve güçlükle kürek çekmektedir. Kayığın arka tarafında, kürek çeken figürün önünde, bir erkek figürü yorulmuş vaziyette kayığa tutunmuştur.

Dante, Romalı sair Virgil’in rehberliğinde cehennem şehri Dis’i çevreleyen gölde yol almaktadır. Tabloda şehrin arka planda yandığı görülmektedir. Günahkârlar sandala çıkmaya çalışmaktadır. Bu resim komisyonla yapılan bir resim değildir, konu ressamın kendi seçimidir (Cingöz, 2008: 37).

Dante Virjil ile birlikte günahkârların cezalarını çektikleri sulardan geçmektedir. Kırmızı başlıklı Dante ve kırmızı elbiseli Virjil ayaktadır, kayıkçı güçlükle küreklere asılmaktadır. Çıplak vücutlu günahkârlar kayığa sarılmaktadır, dişleriyle kenarlarını ısırıp yeniden yuvarlanmaktadırlar. Dante dehşetle sağ elini kaldırmaktadır. Virjil insanî duyguların ötesine ulaşmıştır. Resim o kadar kuvvetli değildir. Işık gölge yerine canlı renkler esas olmuş, konturlar erimiştir (Mansel, Aslanapa,1968: 164).

Dante, Vergilius’in rehberliğinde cehennemin kıyısındaki Acheron Nehri’nin kıyısına gelmiştir. Dante ve Vergilius dalgaların içinde ona asılıp binmeye çalışan lanetlilere rağmen ilerlemeye çalışan kayıkta kırılgan bir denge, çevrenin hareketliliğine kıyasla sakin bir küme oluşturma çabasındadırlar. İkilinin bedenleri giysilerle saklanmışken lanetlilerin kaslı vücutları çırılçıplak gözler önündedir. Burada ressam,

Michelangelo’nun Floransa’daki yapıtlarından, özellikle de Medici Mezar Anıtı’nda Guiliano ve Lorenzo’nun ayakları dibinde, alınlığın üstünde yatan “Şafak”, ”Alacakaranlık”, ”Gece”, ”Gündüz” gibi alegorik figürlerden etkilenmiştir (Akkaya, 2010: 7).

Çözümleme

Yapıtta kullanılan renkler beyaz, kırmızı, mavi, siyah, gri, kahverengi ve değerlerdir. Figürlerin elbiselerinde bulunan beyaz ve kahverengi renkle, kayığın üzerinde bulunan kahverengi renkleri ile resmin solunda bedeni izleyiciye, yüzü sağa dönük figürün üzerindeki elbisesinin koyu rengi elbisesindeki kahverengi renk açık koyu dengesi sağlanmıştır. Resimdeki tüm formları kırmızı, beyaz, mavi, kahverengi, siyah ve griler belirlemiştir. Renkler nesnelerin kendi renklerinde kullanılmıştır.

Figürlerin bedenlerinin yana ve öne eğik duruşu, ellerinin, kollarının geliş açısı, dikeyler, yataylar ve çaprazlar olarak kompozisyona hareketlilik kazandırmıştır. Diyagonal çizgilerle oluşturulan ritim; yatay ve dikey çizgilerle de kuvvetlenerek resimdeki hareketlilik dengede tutulmaya çalışılmıştır. Resimde anlatılmak istenen konu belirli bir odak noktasında sınırlanmayıp, resmin tümüne dağılmıştır. Diyagonal çizgilerin yarattığı bütünlük gözümüzün resmin tümünde dolaşmasını sağlamaktadır.

Büyük tarih resmi geleneğinde, simetrik merkezi figürler ve onların çevresinde kompozisyonu dengeleyen başka figür grupları bulunur ve bu anlayış klasiktir. Resme yeşil, kırmızı ve mavi parçalarla canlandırılmış gri renk hâkimdir. Rubens’in ‘Maria de Medici’nin Marseilles’e Varışı’ adlı tablosundan ilham alan ressam çıplak vücutların üstündeki su damlalarında renk yansımaları yaratmıştır (Cingöz, 2008: 37).

Resmin geneline yayılmış yumuşak bir doku hissedilir.

Kompozisyonda birlik, ışıklandırmanın ve rengin etkisiyle, figürlerin ve nesnelerin her birinin dış mekânla ilişkisi ile sağlanmıştır. Figürlerin duruşuna anlam ve estetik değer yüklenmiştir.

Sanatçı yakınlık ve uzaklık duygusu yaratmak için figürleri ve nesneleri birbirinin önünde ve yanına gelecek şekilde betimlemiştir.

Resimdeki figürler ve nesneler, görünüş açısından doğal durmaktadır. İzleyicide şaşkınlık yaratacak bir durum söz konusu değildir.

Resimde ilk dikkat çeken unsur ise beyaz elbiseli, sağ elini havaya kaldırmış, yardım ister vaziyette olan figürüdür.

Delacroix, bu resmi tuval üzerine yağlı boya tekniğiyle yapmıştır. Yağlı boya yavaş kuruduğu için ve ayrıntılara inmeye izin verdiği için sanatçıların tercih ettiği bir boyadır.

Yorum

On kişiden oluşan resimde, beyaz ve kahverengi elbiseli, kayığın üzerinde duran figürler betimlenmiştir. Diğer figürler ise suyun içinde kayığa binmeye çalışan lanetlilerdir.

Kompozisyondaki renklere bakacak olursak, kullanılan renklerin geneli beyaz, mavi, kırmızı, gri, siyah ve kahve tonlarından oluşur. Aynı zamanda göğün ve denizin rengi olan mavi soğuk bir renktir. Bu nedenle bu tonların izleyiciye hüznü ve durgunluğu çağrıştırdığını söyleyebiliriz.

İzleyici, zamanın içinde öylece kalakalmış gibi betimlenen figürlere dokunulsa resmin tüm büyüsü kaçacakmış gibi bir izlenim duyar.

Sanki figürler mekânda dondurulmuş, zaman o an için durmuş gibidir. Öyle ki dokunulsa resmin tüm büyüsü bozulacak gibidir.

Resimde baskın olarak duyulan ses ise, korkunun vermiş olduğu denizin sesidir.

Tabloda ressamın gençliğinin verdiği enerji ve coşku hissedilir. Pietri, Delacroix’ya Dante’den daha önceden bildiği bir bölümü etkili bir şekilde okurken, tablodaki en güzel figür, büyük bir hız ve canlılıkla ortaya çıkmıştır. Bu figür kayığa tırmanmaya çalışan, elini kayığın üstüne atmış olan figürdür (Akkaya, 2010: 7).

Yargı

Delacroix lanetlilerin fiziksel gücüne karşılık iki şairin zihinsel gücünü ortaya koymuştur (Akkaya, 2010: 7). Eserlerine anlamlı ve coşku dolu temalar seçen ressam Eugéne Delacroix gibi romantikler 19. yüzyılın ilk yarısında Michelangelo ile yoğun biçimde ilgilenmiştir. Delacroix daha ilk büyük yapıtında Floransa’lı şair Dante

Alighieri’nin İlahi Komedya’sından bir sahneyi konu alan ünlü Dante Kayığı adlı eserinde Michelangelo’ya atıfta bulunmuştur (Grömling, 2005: 90).

Bu yönleriyle eser “Yansıtmacı Kuram”a, “Dışavurumcu (Anlatımcı) Kuram”a ve “İşlevsellik (Araçsallık) Kuram”ına girer.

Yansıtmacı Kurama göre “sanatçı” gerçekliği taklit eden kimsedir. Bu taklit ne kadar başarılıysa, sanat eseri de o kadar değerli olacaktır. Yansıtmacı kuram doğalcı bir sanat anlayışına dayanmaktadır. İçinde bulunulan dünyayı olduğu gibi yansıtmaya çalışır (Yolcu, 2004: 72).

Dışavurumcu (Anlatımcı) Kurama göre ise sanatın işlevi, okura yaşantı sağlamaktır. Okur kendi hayatında gerçekleştiremeyeceği deneyimleri sanatçının ona yaşatması sayesinde tadar, dünyası zenginleşir. Tolstoy’a göre duygu aktarımını başaran her sanat eseri başarılıdır. Ancak sanat eserinin başarısı da geniş halk yığınlarına ne kadar aktarıldığına bağlıdır (Keser, 2005: 43-44). Neşe, hüzün, aşk, ızdırap, mutluluk gibi konuların işlenmesi bu kuramın içeriğini oluşturur (Artut, 2002: 99).

İşlevsellik (Araçsallık) Kuramı ise, ahlaki, dinsel, sosyal ve siyasi görüşleri sanatta araç olarak kullanmayı vurgulayan bir görüştür. Bu görüşe göre, sanat eserleri; kralları ya da halktan insanları yüceltebilir, yurtseverliği ya da devrimin gelişimine katkı sağlayabilir, işçi sınıfının mücadelesini yüceltebilir, dürüstlüğü örnekleyebilir ya da günahkârları doğru yola çağırabilir. Kısacası sanat, bazı değerlerin geliştirilmesi, yüceltilmesi ve yaygınlaştırılması için bir araçtır (Yolcu, 2004: 74). ‘Sanat Toplum içindir’ söylemi bu kuram çerçevesinde tartışılabilir (Artut, 2002: 100).

3.3.2. Eugéne Delacroix’nın “Sakız Adası’nda Katliam ” Adlı Eserinin Analizi