• Sonuç bulunamadı

ETNO-CUMHURİYETÇİLİĞİN PELED GÖZÜNDEN TARİHSEL SOSYOLOJİSİ

Peled’e göre, İsrail’in kuruluşundan itibaren birbiri ile çelişen iki zorunluluk İsrail yurttaşlığının evriminde etkili olmuştur. Bunlardan birincisi, sömürgeci-yerleşimciliğin dışlayıcı zorunluluğu ve ulus inşası, ikincisi ise demokratik devlet oluşumunun evrensel zorunluluğudur.107

Yishuv’un etno-cumhuriyetçi bir topluluk olduğunu belirten Peled, Yishuv’un ortak iyilik amacının, siyonizmin gerçekleştirilmesi olduğunu savunur.108 Siyonist yerleşimcilerin Filistin’e göç ettiklerinde taşıdıkları öncülük ruhunun (Chalutziyut) dayandığı iki gerekçeden birinin Yahudilerin Filistin’de sahip olduklarını düşündükleri tarihi haklar ve diğerinin dünyadaki Yahudilerin tamamını kurtarmak için Yahudilere güvenli yurt sağlamak olduğunu söyleyen Peled’e göre, Yishuv üyesi olma erdeminin gereklilikleri fiziksel emek sarf etmek, tarımsal yerleşimcilik, askeri savunmadır.109 Peled, etno-cumhuriyetçi bir topluluk olarak Yishuv’un üyesi olmanın Filistinli Arapları dışlamak ve Yahudi yerleşimciler içinde Aşkenazilerin öncü ruhunun yüksekliğini kabul etmek demek olduğunu söyler. 1948’de İsrail’in kurulmasıyla, Yishuv

106 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 337. 107 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 335. 108 Yoav Peled, “The Viability…., 2011, s. 93. 109 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 335.

103

üyeliğinin İsrail yurttaşlığına dönüştürüldüğünü belirten Peled, Yishuv ile devletleşme sonrasındaki Mamlakhtiyut arasında süreklilik görmektedir.110 Yishuv üyeliğinin kutsallaştırılmış ahlaki değerlerinin Mamlakhtiyut’a aktarıldığını düşünen Peled, devletli döneme geçişle, kısmi çıkarın yerine genel çıkarın, yarı- gönüllülüğün yerine bağlayıcı ödevin geçtiğini, Yahudi ulusunun egemenliğinin yabancı egemenliğiyle yer değiştirdiğini belirtmekte;111 1882-1948 sürecini, etno-cumhuriyetçi topluluğun etno-cumhuriyetçi ulusa yerini bırakması olarak okumaktadır. Peled’e göre, etno-cumhuriyetçi ulus üyeleri, siyonizme katkı sundukları oranda siyasi, iktisadi, toplumsal yaşamda değerli sayılma hakkını haiz olmuşlardır.112

İsrail toplumundaki tabakalaşmanın tarihini 1882 yılından başlatan Peled’e göre, Birinci Aliya (1882-1903) döneminde, Yahudi yerleşimciler Filistinli Arapları işgücünde kullanmışlardır. Araplara yönelik dışlayıcılığın İkinci Aliya’da (1904-1914) başladığını belirten Peled, Avrupa’dan gelen Yahudi yerleşimcilerin tarımda çalışma tecrübelerinin olmaması nedeniyle, Filistin’de Yahudi çiftçilerin Avrupalı Yahudiler yerine Arapların işgücünden istifade etmelerinin İkinci Aliya döneminde değiştiği görüşündedir.113 Peled’e göre, İkinci Aliya döneminde yeni yerleşimcilik stratejisi uygulamaya konulmuştur114. Bunun, Yahudi öncü ruhu olarak nitelendirilebileceğini düşünen Peled, bir kurucu mit olarak Chalutziyut’un Yishuv’da medeni din işlevi gördüğü kanaatindedir.115 Birinci Aliya döneminde plantasyon sömürgeciliğinin denendiğini, bunun başarısız olması nedeniyle, İkinci Aliya’da Avrupa sömürgeciliğinin geç kalmış biçimi olarak türdeş yerleşimciliğin tercih edildiğini düşünen Peled,işçi siyonist hareketinin rehberliğindeki bu yerleşimcilik stratejisinin Araplardan ayrı Yahudi iktisadi alanı yaratmayı amaçladığını belirtmektedir. Türdeş yerleşimciliğin üretim faktörlerinde

110 Yoav Peled, “Ethnic Democracy…, 1992, s. 434. 111 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 336. 112 Yoav Peled, “Ethnic Democracy…, 1992, s. 435. 113 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 336. 114 Yoav Peled, “Ethnic Democracy…, 1992, s. 434. 115 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 336.

104

Yahudi etnik kimliğinin belirleyiciliğini esas almaya dayandığını savunan Peled; türdeş yerleşimciliği, işgücü olarak Yahudilerden istifade edilmesi, sermayenin Yahudilere aidiyetinin korunması, arazilerin Yahudilere ait kılınması, girişimciliğin korporatist kurumlarla ifası olarak tanımlamaktadır. Kibbutzların, Moshavların, Histadrut’un (1920’de kurulan işçi sendikası), Histadrut’a bağlı tarım, sanayi, inşaat, ulaşım ve finans kuruluşlarının siyonizmin gerçekleştirilmesi bakımından hem işlevsel hem sembolik değere sahip olmasını etno- cumhuriyetçilik ile açıklayan Peled, Histadrut’un Yahudi işçiler için sosyal güvenlik örgütü olmaktan öte manevi anlam taşıdığının, Histadrut’un etno-cumhuriyetçi topluluğun devletsiz ve devletli dönemdeki iktisadi faaliyetlerini düzenleyen asli kurum olduğunun altını çizmektedir.116 Histadrut’un işçi siyonizminin sadece iktisadi alandaki hegemonyasının değil, siyasi ve toplumsal alandaki hegemonyasının sembolü olduğuna işaret eden Peled;117 Aşkenazilerin, iktisadi ve toplumsal yaşamdaki merkezdeki konumlarını, işçi siyonist hareketindeki

ve Histadrut’taki hegemonyaları ile ilişkili

değerlendirmektedir.118

Dünya Siyonist Örgütü’nün (WZO) bir organı olarak Yahudi Ulusal Fonu’nun (JNF) yerleşimci-sömürgecilik hareketinin başarıya ulaşmasında etkisini vurgulayan Peled, İsrail’in kurucu babalarının Aşkenaziler olarak İsrail resmi tarihinde kabul edilmesini ve buna bağlı olarak Aşkenaziler dışındaki Yahudi toplulukların devlet inşa sürecine katkılarının inkarını yanlış bulmaktadır. Peled, Birleşik Krallık hâkimiyeti devam ederken Kibbutzların ve Moshavların güvenliğini sağlayan, Filistin’in Yahudi toprağı haline getirilmesi için mücadele eden düzensiz askeri birliklerde (Hagana) Aşkenaziler dışındaki Yahudilerin olduğuna işaret etmekte, İsrail resmi tarihçiliğinin Aşkenazi bakışının ürünü olduğunu öne sürmektedir. Aşkenazilerden önce Filistin’de yaşayan Yahudiler ve Aşkenazilerle aynı zamanda Filistin topraklarına göçen

116 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 337. 117 Yoav Peled, “Civil Society…, 2005, s. 21. 118 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 337.

105

Yemenli Yahudilerin İsrail’in kuruluşuna katkılarını ortaya çıkarması bakımından yeni tarihçi ekolü araştırmalarına itibar eden Peled; Aşkenazilerin, Dünya Siyonist Örgütü’ndeki hâkim konumlarını Filistin’in Yahudileştirilmesinde öncü ruha sahip tek grup olarak kabul edilmeye ve devlet inşası sonrasındaki süreçte ayrıcalıklı konumlarını sürdürmeye tahvil etmek suretiyle, İsrail’in gerçek sahipleri olarak kendilerini sunmalarını eleştirmektedir.119 İdealist işçi ve doğal işçi biçiminde Yishuv dönemi Aşkenazi ayrımını reddetmekte, Aşkenazilerin İsrail’in aydınlanmış aklı olarak kendilerini sunmalarına karşı çıkmakta, Aşkenazilerin bu yaklaşımının kaynağını etno-cumhuriyetçilikle açıklamaktadır.120

1948-1949 Arap-İsrail Savaşı sonrasında Filistin’e göçen Asya ve Kuzey Afrika Yahudilerinin geldikleri coğrafyanın Aşkenaziler tarafından ilkelliğin beslendiği coğrafya olarak sunulmasının yanlış olduğunu savunan Peled, Mizrahilerin Doğulu oldukları için Aşkenaziler tarafından aşağılanmalarının, Aşkenazi hegemonyasında yaşamaya mecbur kılınmalarının tarihi bir ayıp olduğunu iddia etmektedir. Peled, Aşkenazilerin kendilerini aydınlanmış ve bilimin rehberliğinde hareket etmeyi bilen Batılılar olarak Mizrahileri aydınlatmaktan sorumlu hissetmelerini, Mizrahileri kendilerine benzetmeyi amaç saymalarını Said’in kullandığı anlamda iç oryantalizm121 olarak nitelendirmekte, aydınlanmış bir kamu ve aydınlanmış kamuda aydınlanma ışığını elinde tutan aktif yurttaşlar olarak Aşkenazilerin diğer Yahudiler üzerinde kendilerini konumlandırmalarını seçkincilik saymakta ve Doğu Yahudilerinin Batı Yahudilerince kültürel soykırıma uğratıldıklarını düşünmektedir. Kent planlamasından mimariye, çiçeklendirmeden ağaçlandırmaya, Aşkenazilerin İsrail’i Avrupa yapma gayretinin izlerini Tel Aviv’deki binalarda, müzelerde, parklarda ve bahçelerde görme imkânının olduğunu düşünen Peled, opera ve bale gösterimlerinden festivallere Avrupa kültürünü Aşkenazilerin İsrail’de yeniden kurgulamalarının,

119 Yoav Peled, “Towards…”, 1998, s. 713. 120 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 337.

106

nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Mizrahileri ötekileştirdiği görüşündedir. Araplardan ayrıcalıklı olmaları bakımından Mizrahilerin bir müddet ötekileştirilmeye tahammül ettiklerini savunan Peled, Aşkenazilerin izlediği etno-cumhuriyetçi politikaların başarısızlığa uğramasını şaşırtıcı bulmaz.

Etno-cumhuriyetçi politikaların başarısızlığına delili olarak 1977 genel seçimlerini bir kırılma olarak gösteren Peled, Mizrahilerin seçmen oyunun Likud Partisi’ne kaymasıyla, İsrail siyasetinde 1977 yılı sonrasında etno-cumhuriyetçiliğin gerileme sürecine girdiğini savunur. Peled’e göre, aynı dönemde, neo- liberal iktisat politikalarının etkisiyle, Aşkenaziler otoriter- kamucu cumhuriyetçiliği sorgulamaya başlamışlar ve iktisadi hegemonyalarını korumayı, siyasi ve toplumsal hegemonyalarını korumaya yeğlemişlerdir. Aşkenaziler liberalleşmişler, buna bağlı olarak Mamlakhtiyut düşüncesinin erimesi hızlanmıştır.122

Neo-liberal iktisat politikalarının uygulanmasıyla, İsrail iktisadi yaşamında görülmeye başlayan ulus aşırı faaliyetler yürüten şirket yöneticilerinin kimliğine ve yüksek rakamlarla ihracat yapan şirket sahipliğine veya ortaklığına bakıldığında, Aşkenazi kimliğinin görüleceği iddiasında bulunan Peled, işçi siyonizmi liderlerinin, onların çocuklarının devletçilikten faydalandıklarını, neo-liberalleşme sürecinde faydalanma hiyerarşisinin değişmeyerek, işçi siyonizmi liderlerinin torunlarının iktisadi liberalizmden fayda sağladıklarını belirtmektedir. Peled’in tespitine itibar edilirse, İsrail siyasi, iktisadi ve toplumsal yaşamında, Aşkenaziler dışındaki Yahudilerin ancak Aşkenazilerin boşalttığı pozisyonları doldurabildiklerini söylemek mümkündür. Örneğin İsrail yurttaşı Aşkenazi akademisyenlerin İsrail dışında yaşamayı seçmeleri, üniversite kadrolarını boşaltmalarıyla Mizrahiler akademide yer almaya başlamışlardır. İsrail yurttaşı Arapların ise, Mizrahilerden geriye kalan pozisyonları doldurabildiklerini belirtmek gerekir.

Peled, etno-cumhuriyetçilik kavramsallaştırması yaparken,etno-cumhuriyetçiliğin kendi içinde tutarlı bir kavram

107

olduğu iddiasında değildir. Şöyle ki, Peled’e göre, etno- cumhuriyetçilik, bir yandan İsrail yurttaşı olan ve olmayan Arapları dışlamakta ve Yahudileri dindar veya seküler tek bir kandaş grup saymakta, aynı zamanda Yahudiler içinde de cumhuriyetçi erdeme sahip olmak bakımından bir hiyerarşi emretmekte, seküler olan ve olmayan arasında ülkenin sahipliği açısından kademelendirme yapmaktadır. Araplarla Yahudiler arasındaki ayrımı ve Yahudilerle Yahudiler arasında ayrımı birleştiren etno-cumhuriyetçilik, dışlayıcı ve içerici özellikleri birlikte göstermektedir. Yurttaş olsun veya olmasın Araplara karşı Mizrahileri Yahudi bütünü içinde hissettiren ancak Aşkenaziler nezdinde Mizrahilerin dışlanmasını sağlayan politikaların müsebbibi olarak Peled tarafından eleştirilen etno- cumhuriyetçilik, Filistin’in Yahudi vatanı kılınmasına hizmet etmekle birlikte, Batı kültüründen nasibini almadığı kabul edilen Mizrahilerin siyonizimin dayattığı modernizm altında ötekileştirilmelerine imkân vermiştir.

Peled, etno-cumhuriyetçi politikaların zemin kaybetmesiyle, çoğulculuğun yaygınlaşmasını ve özel sektörün kamu sektörü karşısında hızlı yükselişini ilişkili değerlendirmektedir. Neo-liberal iktisat politikalarının uygulanması sonrasında sınıfsal çözümleme yapmanın kimlik siyasetini dışlayarak mümkün olmadığına dikkat çeken Peled, tarihin doğrusal çizgi üzerinde aktığı biçimindeki tarihsel yaklaşımla, İsrail siyasetinin sunduğu olasılıkları görmeye imkân olmadığı kanaatindedir. Peled, Shafir ile derlediği “Yeni İsrail” kitabının girişinde,123 hiyerarşik-bürokratik kamu iktisadi kuruluşlarının lokomotiflik yaptığı, müdahaleciliğe ve üretim yanlısı kalkınmacılığa dayalı iktisat politikalarının terk edildiğini; yerine yüksek teknoloji ürünleri tasarlayan, üreten, pazarlayan özel sektörün liderliğinde, emek piyasasının kolektif düzenlenmesinin geride bırakılarak tekil sözleşmelere dayalı yeni istihdam biçimlerinin geçtiğini, tüketim yanlısı politikaların kabul edildiğini belirtmektedir. İsrail’de özelleştirme politikalarını ele

123 Gershon Shafir&Yoav Peled, “Introduction: The Socioeconomic Liberalization of Israel”, The New Israel: Peacemaking & Liberalization, (ed. G. Shafir & Y. Peled), Westview, Boulder, 2000, s. 1-13.

108

alan makaleyi birlikte yazan Shafir ve Peled, Avrupa modeli refah devleti anlayışının yerini Amerikan modeli liberal devlet anlayışına bıraktığını iddia etmektedir.124 Peled; sermaye, emek, piyasa ve devlet ilişkilerinin yeniden tanımlandığını görmeksizin etno-cumhuriyetçi politikaların zemin kaybetmesinin anlamlandırılamayacağı fikrindedir. Gelir dağılımı eşitsizliğinin artan hızla artmasından kaynaklı, siyasetin yeni ittifak seçenekleri sunduğunu düşünmektedir. Barber’ın kullandığı “McWorld versus Jihad” ifadesini125 Ram gibi126 yorumlayan Peled; İsrail örneği üzerinden, küreselleşme ve yerelleşmeyi birbiri içine girmiş ve birbirini tamamlayan süreç olarak görmektedir.127 Peled, İsrail yurttaşlığını oluşturan üç ilkeden cumhuriyetçi ilkenin geri plana düşmesiyle, İsrail siyasi yaşamında post- siyonizm ve neo-siyonizm arasında rekabet öngörmektedir.128 Peled’in öngörüsünün Ram’ın öngörüsüyle paralel olduğu söylenebilir.129 20. yüzyıl işçi siyonizminin ve liberal siyonizmin 21. yüzyılda post-siyonizme evrilirken, 20. yüzyıl revizyonist siyonizminin 21. yüzyılda neo-siyonizme evrildiğini; post- siyonizmin ve neo-siyonizmin Yeni İsrail hayalinin birbirinin tam zıddı olduğunu Peled düşüncesinden çıkarsamak mümkündür.130

124 Gershon Shafir & Yoav Peled, “Peace and Profits: The Globalization of Israeli Business and the Peace Process”, (ed. G. Shafir & Y. Peled),Westview, Boulder, 2000, s. 252-256.

125 Benjamin R.Barber, Jihad vs. McWorld: How Globalism and Tribalism are

Shaping the World, Times Book, New York, 1995.

126Uri Ram, “The Promise Land of Business Opportunities: Liberal Post- Zionism in the Glocal Age”, The New Israel: Peacemaking &

Liberalization,(ed. G. Shafir &Y. Peled), Westview, Boulder, 2000, s. 217-

240.

127 Yoav Peled, “Profits…, 2004, s. 57. 128 Yoav Peled, “Profits…, 2004, s. 59.

129 Uri Ram, The Globalization of Israel: McWorld in Tel Aviv, Jihad in

Jerusalem, Routledge, New York, 2007.

130 İsrail toplumu bugün iki kutba ayrılmıştır: Post-siyonizm ve neo-siyonizm ekseni. İsrail’de bugün neo-siyonizm güçlüdür. Neo-siyonizm İsrail tarihini Kral/Peygamber Davut’tan (MÖ.1000’i esas alır) başlatırken, post-siyonizm İsrail tarihini David Ben-Gurion’dan (1948’i esas alır) başlatır. Neo-siyonizm Musevilere vaat edildiğine inanılan kutsal topraklarda hakim Büyük İsrail hayal ederek, irredentist politikaları olumlarken; post-siyonizm uluslararası toplumun tanıdığı, meşru siyasal sınırlara sahip İsrail hayal ederek, irredentist politikaları reddeder. Neo-siyonizm kutsal kitabın emrettiği kurallara dayalı bir

109

Peled, kamu finansmanı ve ayrıcalıklı emek bileşimi olarak nitelendirdiği Mamlakhtiyut iktisat politikalarının yarattığı güvenlikçi ve devletçi İsrail imgesinin artık çözüldüğünü, militarist ruhun özel girişimcilik ruhunun yüceliğine yerini bıraktığını belirtmekte, İsrail sermayesinin küresel sermayeyi İsrail’e çekmek için Filistin sorununun çözümünden yana tavır aldığının altını çizmekte, Aşkenazilerin liberal politikaları desteklediğini ve İsrail yurttaşlığının liberal ilkesinin öne çıkartılması talebinin İsrail sermayesinin talebi olduğuna işaret etmektedir. Bir bakıma Peled, post-siyonizmin erken zaferini ilan etmektedir. İş dünyasının çıkarlarının ne etnik-milliyetçilik ne otoriter-kamucu cumhuriyetçilik ile örtüştüğünü,iş dünyasının seküler ve liberal demokratik Yeni İsrail istediğini öne süren Peled, devletin her yurttaşla eşit ilişki kurduğu Yeni İsrail hayalinin iş dünyasının çıkarları dikkate alındığında imkânsız olmadığını dile getirmeye çalışmaktadır.131

Mamlakhtiyut iktisat politikalarının otoriterliği beslediğini öne süren Peled, 1977’de Likud’un iktidara gelmesine kadar olan süreçte İsrail’in siyasi, iktisadi ve toplumsal örgütlenmesinde belirleyici olan sadakat ödemelerinin tamamen tasfiye edilmeyişini etno-cumhuriyetçi politika kalıntısı olarak yorumlamaktadır. Shalev’in savunduğu üzere, sadakat ödemeleri meşruiyetini etno-cumhuriyetçi ulusun bütünlük idealinden

devlet örgütlenmesi talep ederken; post-siyonizm seküler, eşit yurttaşlığa dayalı devlet örgütlenmesi talep eder. Neo-siyonizm muhafazakarlığın, post- siyonizm liberalliğin İsrail’in geleceğini belirlemesinden yanadır. Neo- siyonizm dinsel milliyetçiliği yüceltirken, laik milliyetçiliği dinsellik içinde eritirken; post-siyonizm post-milliyetçi duruşu imler. Neo-siyonizm düşük gelirli, düşük öğrenim düzeyine sahip kalabalık nüfusta, özellikle Mizrahilerde karşılık bulurken; post-siyonizm yüksek gelirli, yüksek öğrenim düzeyine sahip Aşkenazilerde karşılık bulur. Aşkenazilerin sayısı Mizrahilere göre az olduğundan, neo-siyonizmin güçlü olması normaldir. Anti-siyonist Ortodoks- Museviler neo-siyonizme, anti-siyonist Araplar post-siyonizme kendilerini yakın bulurlar. Neo-siyonizm merkez sağdan ultra-sağa uzanan yelpazedeki İsraillileri ve post-siyonizm,merkez soldan ultra-sola uzanan yelpazedeki İsraillileri temsil eder, demek doğru olur.

110

almaktadır.132 Sadece Yahudilerin faydalandığı bu ödemelerin Batı Avrupa refah devleti uygulamalarında rastlanmayan sembolik değeri olduğunun altını çizen Peled, yaşayan Holokost mağdurlarına Almanya’nın yaptığı ödemeler gibi yurtsuz Filistinli Araplara ödeme yapmayı düşünmedikçe İsrail’in demokratik devlet sayılamayacağını savunmaktadır. İsrail’e göçen Yahudilere yapılan ödemeleri, Filistinli Arapların varlık mücadelelerini terör olarak nitelendirip terörden zarar gören Yahudilere tazminat olarak yapılan gelir aktarımlarını, İsrail’de askerlik görevini yapanların sosyal güvenlik sisteminden istifade hakkı olmasını, etno-cumhuriyetçi politika örnekleri olarak sunan Peled, kaynakların dağılımında adalet sağlanmadığı müddetçe, İsrail’de özgürlüğün varlığı iddiasında bulunulamayacağını savunmaktadır. Dönüş Yasası (1950), Yurttaşlık Yasası (1952) başta olmak üzere yürürlükteki bazı mevzuatın etno-cumhuriyetçi politikaların kalıntısı olduğunu düşünen Peled, etno- cumhuriyetçiliğin silinmesinin zaman alacağı fikrini taşımaktadır.133

İsrail Devleti’nin toprak politikasının tarihi Filistin topraklarını Arapsızlaştırma üzerine kurulu olduğunu öne süren Peled, Filistinli Arapların Yahudiler tarafından azınlık hale

getirildiklerini, Dönüş Yasası’ndan Arapların

faydalanamadıklarını, İsrail topraklarının % 93’ü devlet mülkü sayılarak Arapların mülk sahibi olmalarının engellendiğini belirtmektedir.134 Peled, İsrail’in yazılı bir anayasasının olmamasının gerekçesini İsrail’in kurucularının pragmatizmi ile açıklamakta, 1980’lerin ortalarından itibaren yargı organının yasama ve yürütme organlarından bağımsız hareket etmeye başladığını belirtmekte, bunu İsrail’deki siyasal rejimin normalleşmesi olarak görmektedir.135 1980’lerin ortasından itibaren İsrail Yüksek Mahkemesi’nin yurttaşlığın liberal ilkesinin öne çıkmasını sağlayan kararlara imza attığına dikkat

132 Michael Shalev, Labor and Political Economy in Israel, Oxford University Press,Oxford,1992.

133 Yoav Peled, “Ethnic Democracy…, 1992, s. 435. 134 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 339. 135 Yoav Peled, “Towards…, 2007, s. 99.

111

çeken Peled, yargı kararlarının liberalleşmeye etkisini inkar etmemekle birlikte, eğilimin Yüksek Mahkeme başkan ve üyelerinin kim olduğuna göre değişebilmesi nedeniyle, yargı organının yasama ve yürütme nezdinde bağımsızlık sergilemesinin tek başına İsrail’i özgür ve demokratik bir ülke kılmadığı görüşündedir.136

Peled, İsrail’e göç eden Yahudilere, İsrail Devleti tarafından, barınma yardımı, vergi indirimi, İbranice kurs ücretlerinin karşılanması, toplumla bütünleşmeyi sağlayacak nakit ödemeler türünden gelir aktarımı yapıldığına dikkat çekmekte;137 İsrail’in Holokost mağdurlarına Almanya’nın yaptığı ödemelere ek ödeme yapması, Holokost mağdurlarını koruyan ve koruduğunu belgeleyen dünyanın farklı yerlerindeki insanlara nakit ödeme yapmayı sorumluluk sayması, dinci Musevilere (Haredim) bütçede pay ayırması, Musevi din okulu (Yeshiva) öğrencilerine ödemelerde bulunması, Yeshiva için hizmet eden Yahudilere esnek çalışma saatleri ve kısmi zaman çalışıp tam ücret alma türünden kolaylıklar sunması, dinci Musevilerin anti-siyonist olmaları nedeniyle askerlik görevinden muaf olup sosyal güvenlik sisteminden azami oranda faydalanmalarını sağlaması, İsrail ordusunun yüksek teknolojili silahlara sahip olmasına ve bunun az insan kaynağı gerektirmesine rağmen, asker-yurttaş uygulamasından geri adım atmaması, İsrail dışında yaşayan İsrail yurttaşlarını askerlik ödevini yerine getirmemeleri halinde yurttaşlıktan tek maddede düzenleme yaparak çıkarabilmesi, dinci Musevi kadınların askerlik ödevinden muaf tutulmakla birlikte, toplumun çoğunluğunu oluşturan seküler Yahudi kadınların askerlikten muafiyetinin sıkı düzenlemelere tabi tutulması ve fiilen askerlik ödevini yapamayacak kadınların askerlik ödevini kamu kurumunda hizmet vermek suretiyle yerine getirmesini şart koşması, üniversite öncesi okullarla İsrail ordusunun ortak projelerde çalışmalarına ilişkin destek mekanizmaları işletmesi ve bu projelere önemli oranda kaynak aktarımı yapması, çocuk

136 Yoav Peled, “Profits…, 2004, s. 56.

137 Yoav Peled, “Zionist Realities: Debating Israel-Palestine”, New Left

112

sayısının fazlalığıyla orantılı Yahudilere ödemede bulunması, teröre maruz kalmış olan Yahudilerin çocuklarının eğitim masraflarını karşılaması ve refah içinde yaşamalarını temin eden bütçe kalemleri oluşturması gibi Yahudilik ve/veya Musevilik kimliğinin ayrıcalıklı kimlik olduğunu, Yahudi bütünü üyesi olmanın avantaj getirdiğini toplum hafızasına kazıyan uygulamaların, İsrail’in Yahudi devleti olduğunu ortaya koyduğunu belirtmekte; Yahudilerin sadakat ödemelerinden faydalanmaktan vazgeçmeye razı olmamaları halinde, eşit yurttaşlığın tesisinin mümkün olmadığını düşünmektedir.138

Peled, etno-cumhuriyetçilik politikalarına dair dönemleştirme yaparken, etno-cumhuriyetçi politikalara ilk muhalefetin Araplardan geldiğini savunmaktadır.139 1965 genel seçimlerine katılmak için Al-Ard (Toprak) hareketinin hazırlamış olduğu “Sosyalist Liste” adıyla İsrail Merkezi Seçim Komisyonu’na sunulan listenin, 1965’e kadar İsrail seçimlerinde İşçi Partisi veya İsrail Komünist Partisi’ni destekleyen İsrail yurttaşı Arapların milli cephe oluşturduklarının delili sayılabileceğini öne süren Peled, İsrail Merkezi Seçim Komisyonu’nun listeyi reddetmesini, listeyi oluşturan Al-Ard’ı İsrail Devleti’ni ortadan kaldırma amacında ve hukuka aykırı kurulmuş örgüt olmakla itham etmesini İsrail yurttaşlık tarihinin evriminde talihsiz bir olay olarak nitelendirmektedir. Komisyon’un red gerekçesini İsrail Yüksek Mahkemesi’ne taşıyan Al-Ard grubunun başvurusunu değerlendiren dönemin yargıçları, İsrail Merkezi Seçim Komisyonu’nun gücünü aldığı mevzuatta içeriğe ilişkin inceleme yapamayacağını belirtmişlerse de, Komisyon’a sunulan listelerdeki aday yaşlarının doğru veya imzalarının eksik olup olmadığının denetlenmesinin ötesine geçilip ideolojik görüş tespitini yanlış bulmuşlarsa da, Peled’e göre, yargıçlar arasında görüş ayrılıklarının olduğu, muğlak ifadelerle dolu, Sosyalist Liste’nin seçime girmemesini onaylayan kararı Mahkeme ilan etmiştir. Zira Peled 1965’den 1984’e kadar

138 Yoav Peled, “The Evolution…, 2008, s. 339. 139 Yoav Peled, “Ethnic Democracy…, 1992, s. 436.

113

İsrail siyasi hayatında Arap partisine rastlanmayışını bu karara

Benzer Belgeler