• Sonuç bulunamadı

Etkinlik ve verimlilik kavramları her ne kadar yakın anlamlar taĢıyor gibi gözükse de bu iki kavram literatürde birbirlerinden farklı anlamlara gelmektedirler. Bu baĢlık altında da etkinlik ve verimlilik kavramları detaylı bir Ģekilde ele alınacaktır.

1.6.1 Etkinlik

Etkinlik kavramı iktisadi anlamda Fransızca L‟efficacité (1495) kelimesinin karĢılığı olup, “minimum çaba veya masraf ile maksimum

sonuçlar elde etme kapasitesi” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca Ġngilizce “efficiency” kavramına karĢılık, 1947‟lerden itibaren eĢ anlamda “L’efficience”

kelimesi kullanılmaktadır. Teknik anlamda “çıktı-girdi” oranı olarak yorumlanmaktadır (Çoban, 2007: 23).

Ġtalyan iktisatçı Vilfredo Pareto‟dan sonra “Pareto Optimumu” olarak bilinen ve 1909‟da ortaya atılan etkinlik kuralı objektif olarak ölçülebilen iktisadi etkinliği esas almaktadır. Modern refah ekonomisinin temel taĢını oluĢturan bu kurala göre, mal veya hizmete esas olan girdilerin yeniden tahsisinde ya da tüketiciler arasında malların yeniden tahsisi ile bir baĢkasının durumunu kötüleĢtirmeksizin, bazı insanların durumunu iyileĢtirmek mümkün değilse Pareto Optimumu sağlanmıĢ demektir. Yani, toplumdaki bireylerden en az birinin refahını azaltmadan diğer birinin bile refahını artırmak olanağı yoksa toplumun refahı optimuma ulaĢmıĢtır. Pareto Optimumunu gerçekleĢmesi için hem üretimde hem de tüketimde etkinliğin varlığı gereklidir (Kök ve DeliktaĢ, 2003: 43–44).

Etkinlik kavramı genel olarak istenilen çıktı miktarının en az düzeyde girdi kullanılarak elde etmeyi amaçlamaktadır. Fakat bu kavram ile ilgili kesin çizgiler ortaya konulamamıĢ, bu nedenle de literatürde birçok farklı tanımlar yapılmıĢtır.

Bunlardan bazıları Ģöyledir;

 Etkinlik kavramı, hem üretici hem de türetici açısından optimumun hedeflenmesidir. Diğer bir ifadeyle hataların önlenmesi ve maliyetlerin azaltılmasıdır (Gökçe, 2000: 87).

 Etkinlik, söz konusu firmanın mevcut teknolojik durumu içerisinde elde edebileceği maksimum verimliliktir (Karacaer, 1998: 7).

 Etkinlik, firmaların hedeflerine ulaĢmak amacıyla gerçekleĢtirdikleri faaliyetlerin sonucunda bu amaçlara ne derecede ulaĢıldığını belirleyen bir performans boyutudur. Etkinlik ortaya konulan amaçlara yönelik bir kavramdır. Bu özelliği nedeniyle etkinlik, iĢletme düzeyinde toplam performansı yansıtan en önemli performans ölçütüdür (UçmuĢ, 2004: 14).

 Etkinlik, firmaların mevcut kaynaklarının en rasyonel biçimde ve en kapsamlı Ģekilde toplumsal ihtiyaçları karĢılamak üzere kullanılmasıdır (Anıl, 1982: 13).

Literatürde bulunan çeĢitli tanımlara baktığımızda etkinlik kavramı konusunda bilim adamları tarafından tam bir fikir birliğine varılamadığı görülmektedir. Etkinlik ölçütleri değerlendirmeyi yapanın kim olduğuna ve bakıĢ açısına göre değiĢtiğinden, etkin olanla olmayanın birbirinden nasıl ayrılacağı da tam olarak belli değildir (Tosun, 1981: 3). Bu nedenle etkinlik kavramı ele alınırken, değerlendirmeyi yapan kiĢinin hangi ölçütleri kullandığı ve bu konudaki bakıĢ açısının hangi yönde olduğu önemlidir.

1.6.2 Verimlilik

“Verimlilik” kelimesinin doğuĢu, çok eski zamanlara kadar

uzanmaktadır. Literatürde ilk defa hümanist Agricola‟nın De Re Metallica (1530) adlı eserinde kullanılmıĢtır (Kök ve DeliktaĢ, 2003: 31). Fizyokratların 18. yüzyıldaki çalıĢmalarıyla (François Quesnay, 1766) açık bir anlam kazanmaya baĢlayan verimlilik kavramı, Le Littré (1833) tarafından “üretme

hassası” olarak tanımlanmıĢ ve bu tanım, Larousse‟un 1948–1949 tarihli

baskısında yer almıĢtır (Kök, 1991: 254).

Verimlilik dar anlamda üretim odaklı bir kavram olup asıl olarak etkinlik ve etkililik bileĢenlerinden oluĢmakla birlikte randıman, yenilik, çalıĢma yaĢamının kalitesi gibi performans boyutlarını da içine almaktadır (BaĢ ve Artar, 1990: 36).

Verimlilik kavramı konusunda da aynı etkinlik kavramında olduğu gibi birçok farklı tanım yapılmıĢtır. Bunlardan bazıları Ģöyledir;

 Verimlilik, genellikle fiziksel ya da bir taban döneme indirgenmiĢ parasal değerler olarak ifade edilir. Özellikle hizmet alanlarında, verimlilik ölçümleri için girdi ve çıktının tanımlanmasında ve ölçülmesinde güçlüklerle karĢılaĢılır (Ural, 1999: 151).

 Üretim iĢlemine dahil olmuĢ öğelerin, karĢılıklı etkileĢim sonunda, hasılayı optimal noktaya çıkaracak bir miktar (kantite) iliĢkisi içinde olmalarına "verimlilik" denir (Gürsoy, 1985: 3).

 Üretkenlik olarak ele alınan ve en az iki üretim döneminin birbiriyle karĢılaĢtırılması sonucu bir anlam ifade edebilen verimlilik, “üretim

faktörlerini en uygun biçimde kullanarak gerçekleştirilen üretim düzeyi veya daha kısa bir ifade ile “fert başına yaratılan fayda” dır (Kobu,

2005: 4).

 Verimlilik mevcut üretim sürecinde uygulanan yöntemlerde, girdi miktarlarında, üretim kapasitesinde, çıktı karmasında oluĢan tüm değiĢimlerin "çıktı/girdi" iliĢkileri düzeyinde göstergesidir (Akal,1996: 25).

 Verimlilik; kısıtlı kaynakların akılcı, topluma ve insana yararlı, doğaya saygılı bir biçimde kullanılarak en etkili sonuçları alabilmek ve yaĢam kalitesini yükseltebilmek yönündeki çabaların tümüdür (UçmuĢ, 2004: 8).

"Verimliliğin gerek makro ve gerekse işletme düzeyinde değişik açılardan büyük önem taşımasına, sözcüğün XVI. yüzyıldan bu yana kullanılmasına karşın, bugün dahi üzerinde tam bir görüş birliği sağlanmış tanımının yapılamamış olduğu görülmektedir. Ancak, verimlilik kavramı çok değişik biçimlerde tanımlanmakla beraber, tüm tanımların ortak özelliği, verimliliğin belirli bir zamanda üretim faktörlerine ve özellikle işgücüne isabet eden üretim miktarı olarak kabul edilmesidir" (Doğan, 1987: 19).

En genel anlatımıyla, üretim sürecine sokulan çeĢitli faktörlerle (girdiler) bu sürecin sonunda elde edilen ürünler (çıktılar) arasındaki iliĢkiyi ifade eden verimlilik, savurganlıktan uzak, kaynakları en iyi biçimde değerlendirerek üretmek demektir (Yükçü ve Atağan, 2009: 3-4).

Verimlilik kavramı, etkinlik kavramına göre daha dar bir anlam ve içeriğe sahiptir. Verimlilik, etkinliğin öğelerinden biri olan çıktıların maksimizasyonunu sağlamayı amaçlamaktadır. Fakat iĢletmelerin gerçek performansları ele alınırken, değerlendirmenin daha sağlıklı sonuçlar verebilmesi için iĢletmelerin durumunun etkinlik ve verimlilik açısından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

SEÇĠLMĠġ BAZI ÜLKELER ĠLE TÜRKĠYE’DE ÖZELLEġTĠRME

UYGULAMALARI

ÖzelleĢtirme uygulamasını ilk baĢlatan ülke ġili olmuĢtur. Bunu 1980 yılında Thatcher hükümetinin iĢ baĢında bulunduğu Ġngiltere izlemiĢ, daha sonrada bu akıma baĢta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülke katılmıĢtır. Son katılanlar ise, ekonomik kalkınmayı yeniden yapılanma rayına oturtmak için piyasa ekonomisine geçmeye çalıĢan ve eskiden merkezi planlı ekonomi ilkelerine göre yönetilen ülkeler olmuĢtur (AfĢar, 1999: 140).

Dünyada modern manadaki ilk özelleĢtirme iĢlemleri ise, Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası 1961 yılında Federal Almanya Hükümeti tarafından Volkswagen firmasının çoğunluk hisselerinin halka arz edilmesi ile gerçekleĢtirilmiĢtir. 4 yıl sonra VEBA AG (Vereinigte Elektrizitäts und Bergwerks Aktiengesellschaft) Ģirketine ait daha büyük oranda hisse senetleri halka arz edilmiĢtir. Yine Avrupa dıĢındaki bazı ülkelerde de 1965–1979 yılları arasında benzer özelleĢtirme iĢlemleri gerçekleĢtirilmiĢtir (Doğan, 2012: 9).

Benzer Belgeler