• Sonuç bulunamadı

İngiliz delil hukukunun teknik bir kuralı olan estoppel, taraflardan birinin daha önce gerçekleştirdiği bir olay beyanının doğruluğunu, bu beyanın yapıldığı üçüncü kişinin buna dayanarak kendi zararına hareket etmesi veya beyanda bulunanın yararına sonuçlar doğması üzerine mahkeme huzurunda bunu reddetmekten men edilmesidir357. Bu kavram uluslararası hukuka aktarılırken ise bir tarafın, bir başka tarafça yapılmış olan bir açıklamaya dayanarak belirli işlemler tesis etmesinden sonra, bu açıklamanın geçersiz addedilmesinin, bu açıklamaya güvenerek hareket eden tarafın zararına sebep olacak olması hâlinde, açıklamayı yapmış olan tarafın bu açıklamasının geçersiz olduğunu ileri sürememesi olarak şekillenmiştir. Yani, başka bir devletin kendi

354 Island of Palmas, s.869.

355 Case Concerning Right of Passage Over Indian Territory, s.39.

356 Case Concerning Sovereignty Over Certain Frontier Land (Belgium v. Netherlands), Judgment of 20 June 1959: I.C.J. Reports 1959, p.209, s.227.

357 Estoppel kavramının tanımı için bkz. BLUM, s.90.

toprakları üzerindeki egemenliğini tanıyan bir devlet, yeni egemen devlet bu açıklamaya dayanarak söz konusu topraklar üzerinde egemenliğini gösterir hareketlerde bulunmuşsa tanıma işleminin geçersizliğini öne sürerek bu işlemini geri alamayacaktır. Hatta yapmış olduğu açıklama hatalı ya da yanlış dahi olsa, bunu reddeden açıklaması geçerli sayılmayacak; bu devlet yapmış olduğu ilk açıklama ile o topraklar üzerinde egemenlik iddia etme hakkını kaybetmiş sayılacaktır358. Başka bir ifadeyle, estoppel, geçmişteki kabulün, gelecekteki reddi mümkün kılmaması durumudur359.

Tanım itibarıyla estoppel ve sessiz kalma birbirlerinden oldukça farklı görünmekle birlikte, uygulamada bu iki kavramın iç içe geçtiği, hatta karıştırıldığı bazı durumlar da mevcuttur. Belirli durumlarda bir tarafın eylemsizliği ya da sessiz kalması, bu eylemsizlik ya da sessiz kalma sonucu yanıltılan üçüncü taraf karşısında haklarına halel gelmesi sonucunu doğurabilmektedir 360 . Bu da bir nevi estoppel etkisi yaratabilmektedir. Temel olarak kavramsal bağlamda estoppel için bir eylem, bir açıklama ve bu eylem ya da açıklamanın bunlara dayanarak hak elde ettiğini iddia eden tarafın zararına ya da diğer tarafın yararına olması durumu söz konusudur; ilaveten estoppel de iyiniyet de temel bir unsurdur361. Bu tartışma, Kanada ve ABD arasında Divan önünde görülen Maine Körfezi Davası’nda da yapılmıştır. Şöyle ki Kanada savlarını ileri sürerken sessiz kalma ve estoppel terimlerini birlikte ve hatta aynı amaca hizmet edecek şekilde kullanmış, sessiz kalmayı tanımladıktan sonra estoppelin uluslararası hukukta henüz gelişmekte olduğuna dikkat çekip “estoppelin sessiz

358 DENK, s.48; AKEHURST, s.151.

359 ACER – KAYA, s.58.

360 BLUM, s.91.

361 Her ne kadar kavramsal olarak birbirlerinden farklı olsalar da sessiz kalma yoluyla estoppel gerçekleştiği durumlar da söz konusudur. Estoppelin türleri ve unsurlarına dair detaylı açıklama için bkz.

Selman Sacit BOZ, “Türk İdare Hukukunda Estoppel Kuramının Uygulanabilirliği”, TAAD, Yıl:9, S.34, 2018, s.238-239. Estoppelin unsurlarına dair detaylı açıklama için bkz. BLUM, s.96-98.

kalmanın alter egosu olduğu”nu ve fakat taraflardan birinin zararına ya da diğerinin yararına olması kriterinin estoppelin uygulanmasını zorlaştırdığını ileri sürmüştür;

Divan tarafından görevlendirilen Komisyon ise her iki kavramın da iyiniyet ve hakkaniyetten doğduğunu; ancak sessiz kalma varlığını zımni tanımadan alırken, estoppelin doğasında men etme, yasaklama bulunduğunu; dolayısıyla zarar unsuru ile farklılaşmakla birlikte, bu iki kavramın aynı kurumun farklı iki tezahürü (different aspects of the same institution) olduğunu kaleme almıştır362.

Uluslararası hukukun estoppele karşı tutumunun ise yerleşmiş olduğu söylenemez. Kimi durumlarda İngiliz hukukunda olduğu gibi bir tarafın bu açıklamaya dayanmasını ve zarar görmesini şart koşarken kimi durumlarda koşmamakta yahut kimi durumlarda önceki açıklamadan dönmeyi imkânsız kılarken kimi durumlarda da zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, estoppelin tam anlamıyla oturmuş, sabit uygulaması olan bir kurum olmadığı aşikârdır363. Hatta genel itibarıyla, terimde de birlik sağlanmamıştır.

Şöyle ki Anglosakson hukukunda estoppel olarak kullanılırken Kıta Avrupası hukukunda preclusion (men, önleme) ya da bar (yasaklama, engelleme) olarak kullanılmaktadır364. Aşağıda yer vereceğimiz kararların bir kısmında to be estopped from şeklinde kaleme alınmışsa da bir kısmında ise to be precluded from ya da to be barred from olarak kullanılmıştır365. Ancak anlamları hemen hemen aynı olduğu için, örnek kararlarda bir nüans aranmaması gerektiği kanaatindeyiz.

362 Delimitation of the Maritime Boundary in the Gulf of Maine Area (Canada v. United States of America), Judgment, I.C.J. Reports 1984, p.246, par.129-130.

363 AKEHURST, s.151.

364 BLUM, s.90.

365 Boz, estoppel kuramını Türk İdare Hukuku bağlamında değerlendirdiği makalesinde bu kavramın Türkçe karşılığı olarak “durdurulmuş”, “itiraz hakkının düşmesi (dava engeli)” ve “önceki davranışlara aykırı tasarruf yasağı” nitelemelerini kullanmaktadır. BOZ, s.232-233.

Chamizal Tahkimi’nde ABD, Guadalupe Hidalgo Sözleşmesi’nden itibaren El Chamizal üzerinde itirazsız, tartışmasız ve kesintisiz egemenliği haiz olması bahsiyle Meksika’nın söz konusu topraklar üzerindeki egemenlik haklarından men edildiğini (is estopped from) ileri sürmüş; hakem, iddiaları incelerken egemenliğin itirazlı ve tartışmalı olduğuna kani olduğu için ABD’nin bu iddiası aleyhine hükme varmıştır366.

Nikaragua ve Honduras arasında UAD önünde görülen davada da güzel bir estoppel örneği bulunmaktadır. Şöyle ki Nikaragua ve Honduras arasında bir türlü çözülemeyen sınır uyuşmazlığı üzerine taraflar, uyuşmazlığı tahkim yoluyla İspanya Kralı Alfonso’ya taşımışlar ve 23 Aralık 1906 tarihinde Hakem Alfonso, Honduras lehine olacak şekilde taraflar arasındaki sınır çizgisini belirlemiştir. Sonrasında Nikaragua, tahkim sözleşmesinin süresi dolmuş olması bahsiyle hakem atamasının, dolayısıyla yargılamanın ve kararın da yasal olmadığı, bu yüzden kararı tanımadığı gerekçeleriyle tahkim kararının geçersiz olduğu ve bu sınırın geçerli olmadığını ileri sürerek uyuşmazlığın bu kez de Divan önüne gelmesine neden olmuştur. Hâlbuki Divan yargılamasında yer verilen, Nikaragua Devlet Başkanı’nın, Hakem Alfonso’nun kararı kendisine ulaştıktan sonra Honduras Devlet Başkanı’na çektiği telgraf şu şekildedir:

“Bu karar göz önüne alındığında, görünen o ki günün kazananı sizsiniz ve bunun için sizi tebrik ederim. İki kardeş devletin iyi ilişkileri söz konusu olduğunda, dar bir arazi parçası neredeyse önemi haiz bulunmamaktadır. Can sıkıcı sınır çizgisi sorunsalı, dostane tahkim sayesinde tatmin edici bir şekilde çözümlenmiştir.” 367 Divan,

366 Chamizal, s.328.

367 İngilizce orijinalinden Türkçeye tercümesi tarafımızca yapılan metin için bkz. Case Concerning the Arbitral Award Made by the King of Spain on 23 December 1906 (Honduras v. Nicaragua), Judgment of 18 November, 1960: I.C.J. Reports 1960, p.192, s.210.

Nikaragua’nın bu ve benzer diğer tanıma eylemlerinin geçersizlik iddiaları öne sürmesini engellediğini (debars it from) hüküm altına almıştır368.

III. ÜLKE KAZANILMASI İLE İLGİLİ UYUŞMAZLIKLARDA ÖNE SÜRÜLEN BAZI ESASLAR

Egemenliğe dair uyuşmazlıklarda, hukuki ve siyasi tartışmaların başa baş gitmesi hatta kimi zaman iç içe girmesi sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bir devletin iddialarının sadece hukuki iddialar olması, davasının siyasi yönden zayıf olduğunu düşündürecek; sadece siyasi iddialara sahip olması da davasının hukuki yönden zayıf olduğu kanaatini uyandıracak; her iki şekilde de devletleri uyuşmazlığın diğer tarafı karşısında zayıf elli konuma düşürme riskiyle karşı karşıya bırakacaktır369. Bu yüzden devletler iddialarını her iki yönden de güçlü kılabilmek amacıyla, hukuki esasların yanı sıra siyasi tartışmalar doğuran diğer bazı esaslar da ileri sürmektedir.

Kimi zaman uyuşmazlık, sadece egemenliğin hukuken kime ait olduğu noktasında toplanmakta olup hukuk kurallarının somut olaya uygulanması ve hukuki iddiaların ispatlanması/çürütülmesi suretiyle çözümlenebilmektedir. Kimi zamansa, uyuşmazlık bizatihi hukuki esasların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği ya da var olan hukuki durumun değiştirilmesi gereği noktasında toplanmaktadır. İşte, bu gibi durumlarda, taraflar iddialarını güçlendirmek için bu başlıkta incelenecek olan esaslara başvurmaktadır370. Bu esasları temel olarak coğrafi, tarihî ve insani olmak üzere üç grupta toplayabiliriz371. Beraberinde siyasi tartışmaları getirseler de, bu esaslardan

368 Case Concerning the Arbitral Award Made by the King of Spain on 23 December 1906, s.214.

369 AKEHURST, s.154.

370 TOLUNER, s.23.

371 Akehurst, bu esasları tek örnekle çok güzel açıklamaktadır: “Genellikle, uluslararası hukuk bakış açısından, Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’ın bir parçası olduğu kabul edilmekte ise de, İrlanda

özellikle tarihî ve insani esasların yıllar içinde hukuk kuralına dönüştükleri gözden kaçırılmamalıdır.

Bu esaslar, tanıma, sessiz kalma ve estoppelden oluşan ülke kazanma yollarında olduğu gibi, doğrudan ülke kazanılmasına vücut vermemekle birlikte tarafların iddialarını güçlendirmek suretiyle dolaylı bir şekilde ülke kazanılmasına sebebiyet verebilen esaslardır. Hukuki esaslarla desteklenerek dolaylı olarak kimi zaman toprak kazanımına vücut da verseler; bu esasların tek başlarına ülke kazanılması sonucunu doğurmadıkları göz ardı edilmemelidir.