a. Genel Tanıtım
Zekî’nin Divanından başka bir eseri bilinmemektedir. Hayatı hakkında bile
bilgi sahibi olamadığımız Zekî’nin eserleri hakkında da yeterli bilgiye sahip değiliz.
Bu kısımda elimizdeki divanla ilgili bazı tanıtıcı bilgiler vermek istiyoruz.
Divan 19. yüzyılda istinsah edilmiştir.
Toplam 30 varaktır.
Her varak 30 satırdan oluşmuştur.
Talik hattıyla yazılmıştır.
Tek eserdir. Bilinen başka bir nüshası yoktur.
Eser Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi’nde bulunmaktadır ve
demirbaş olarak 35515 numarada kayıtlıdır.
Başlıklar ve mahlas kırmızı mürekkeple, ana metin ise siyah mürekkeple
yazılmıştır.
Yazıları çevreleyen kırmızı cedvel kullanılmıştır.
Kitabın cildi mıkleplidir. Cildin sırtı bordo meşindir ve üstü kağıt kaplıdır.
Varak ebatları 232x154(170x85)’tür.
Her sayfa iki sütundan oluşmuştur.
Divan, kendinden başka iki eserle birlikte, tek bir ciltte kitaplaştırılmıştır.
Kitap 191 varaktır. Kitabın 1a-86a varakları arasında Tercemetü’l-Işk, 90b-159a
varakları arasında Hüsnü’t-Tevessül Fi’n-Nehâr Ve’l-Leyl Bi-Salati-ş-Şeyh Şemayil
adlı eserler bulunmaktadır. Divan ise 160b-190a varakları arasındadır. Zekî
Divanı’nın yanında bulunan diğer eserlere baktığımızda bunlardan Tercemetü’l-
Işk’ın 1865 yılında istinsah edildiği ve III. Selim zamanında İstanbul’a gelen
sunduğu Meslekü’l-Envâr’ın tercümesi olduğu görülmektedir. Diğer eser olan
Hüsnü’t-Tevessül Fi’n-Nehâr Ve’l-Leyl Bi-Salati-ş-Şeyh Şemayil ise Seeyid Ali
Rıza b. Hüseyin’e aittir ve 1811 yılında istinsah edilmiştir.
Bazı varakların derkenarlarında “Sehv olunmuş” başlığıyla şiirler vardır.
Divanın içeriğinde kaside, mersiye, medhiye, müseddes, tahmis, murabba,
şarkı, şarkı, muhammes, gazel, terkib-i bend, mesnevi nazım şeklinde şiirler vardır.
Bunların dışında eserde beytler, tarihler, tamamlanmamış bazı şiir ve gazeller,
manzum bir mektup ve cevabname başlıklı bir şiir bulunmaktadır.
Eser müretteb divan olarak tertip edilmeye çalışılmış ancak bazı şiirlerle
tertip bozulmuştur. Divanın görünüşü estetik özelliklere sahip değildir. Satırlar eğik
yazılmıştır ve satır araları bozuktur. Yer yer mürekkebin dağılmış olduğu ve bazı
kelimelerin silikleştiği görülür.
Başlangıç: Ķulzüm-i lûšf u mürüvvetdür ‘Ali
Baģr-ı bî-ķa‘r-ı fütüvvetdür ‘Ali
Son: Ser Aģmedde idüb maģv-ı vücûd
Olasın vâŝıl-ı envâr-ı şehûd
b. Metni Oluştururken Gözetilen Esaslar
1. Metin “Kasideler”, “Tarihler”, “Musammatlar”, “Gazeller”, “Beyitler”,
“Mesneviler”, “Diğer Şiirler” olmak üzere yedi bölüme ayrılmıştır. Her bölümdeki
şiirlere ve şiirlerin her beytine, dörtlüğüne ya da bendine kendi içinde sıra numaraları
verilmiştir. Şiirlerin sıra numaralarının altında ölçüleri ve sonra şiirlerin matla
beyitlerinin bulunduğu varak numaraları gösterilmiştir.
2. Matla dışındaki beyitlerin, dörtlüklerin veya bendlerin varak
değişikliklerinde yeni varak numarası, o beytin, dörtlüğün yada bendin kenarına
3. Aparata bakılması için yalnızca, gazelin makta beytinin, dörtlüklerden son
dörtlüğün ve bendlerle kurulan şiirlerin son bendinin sonuna yıldız işareti koyuldu.
Ama şiirin içindeki mısralarla ilgili gerekli açıklamalar, o mısranın kendi sıra
numarası ile gösterildi. Beytin ilk mısrası için “a”, ikinci mısrası için “b” kısaltması
kullanıldı. (1a, 1b gibi) dörtlük ve bendlerle kurulanlarda da kısaltma harfleri sırayla
devam etmiştir. (1a, 1b, 1c, 1d, 1e gibi) Beyit, dörtlük veya bendin tamamı için
açıklama yapılacaksa, sadece beyit, dörtlük yada bendin numarası yazılmıştır.
4. Ses, kelime ve mısra eksikliklerinde yok anlamında kısa çizgi (-)
kullanıldı.
5. Tercih edilmeyenlerden bazıları için, aparatta parantez içinde: (vezin
tutmuyor) vb. açıklamalarda bulunuldu.
6. Farklı tercihlerimiz olduğunda, metin tenkidi yapıyormuş gibi, aparatta
mısra, beyit, dörtlük veya bend numarasından sonra, önce esas metne yazılanı, eğik
çizgiden (/) sonra nüshada bulunduğu şeklini yazıp, parantez içerisinde: (vezin ve
anlam gereği tercih ettik) gibi açıklamalara yer verildi.
7. Ayet, hadis ve Arapça-Farsça ibareler metinde koyu ve italik olarak
yazıldı. Bunlarla ilgili olarak aparatta açıklama yapılmadı. Ayet hadis veya ibarenin
Divan’nın hangi bölümlerinde yer aldığı beyit, dörtlük, bent yada satır numaraları
verilerek belirtildi.
8. Vezin, anlam, mısra eksiklikleri için; mısra, beyit, dörtlük, bend numaraları
verilerek açıklamalar yapıldı.
c. İmla
1. Arapça ve Farsça birleşik kelimeler ve Farsça tamlamalarda muzaf ile
izâfet kesresi kısa çizgi (-) konulmuştur. “kâm-yâb, ĥod-bîn, şeh-levend, şerbet-i
2. Arapça ve Farsça’dan gelen bütün ön ekler, getirildiği kelimeden kısa çizgi
ile ayrılmış; Farsça son eklerle türetilen kelimelerin ekleri kısa çizgiyle ayrılmadan
yazılmıştır; aynı şekilde benzerlik anlamı veren “veş, âsâ” gibi edatlar kendisinden
önce gelen kelimelere bitişik yazılmamıştır: “bî-vefâ, bî-hadd, nâ-dân, nâ-sevâb, lâ-
şerîk; meygede, derdmend, günahkâr, gülzâr, gülistan, seherzâr; mehcûrveş, Leylâ-
veş, Lokmân-âsâ” örneklerinde olduğu gibi.
3. Atıf vavı “u”, “ü”, “vu”, “vü” şeklinde gösterilmiştir. “cân u dil, žann ü
gümân, kevn ü mekân, lâle vü nergis” gibi.
4. Arapça tamlamalar: “Mâlikü’l-mülk, seb‘ü’l-meśâni” örneklerinde olduğu
gibidir.
5. Vezin gereği düşen vokallar apostrofla gösterilmiştir: “n’itti, nic’ola” gibi.
6. Özel isimlerin ilk harfi, hatta tamlama olanların ilk harfleri büyük yazıldı;
ancak herhangi bir karışıklığa meydan vermemek için aldıkları çekim ekleri
apostrofla ayrılmadı: Rabb-ı ahadd, Kârûna, Leylâyı, Ahmedden” örneklerinde
olduğu gibi.
7. Özellikle noktalı harflerin yazımındaki yanlışlıklar, düzeltilerek ve asıl
imlasına uygun olarak yazıldı ve bu konuda açıklama yapılma ihtiyacı duyulmadı.
8. “imek” fiili vezin ve kafiye mecburiyeti olmadıkça ekleştirilmeden, ayrı bir
kelime olarak yazıldı: “ârif iseñ, kalmaz idi” gibi.
9. Meģmed, Meģemmed, Muģammed okunuşlarından yaygın olanı, yani
“Muģammed” okunuşu tercih edildi.
10. Pâdişâh, âşikâr gibi kelimeler, arada ünlü türetilmeden okundu.
11. ‘Aşk, ‘ayş, ‘ayân gibi kelimelerin, burada olduğu gibi, geniş vokalli şekli
12. Dâ’im, mâ’il, hakâyık gibi hem hemze, hem de “ye” ile yazılabilen
kelimelerde, metinde yazıldığı şekle uyuldu.
13. Lafza-i celâl ile yapılan tamlamalar, Arapça telaffuzuna uygun okundu ve
yazıldı: “Li’llâh, bi’llâh” gibi.
14. Sonu çift ünsüzlü kelimeler hem mısra içerisinde hem mısra sonlarında
çift ünsüzle yazıldı: “Rabb, sırr” gibi.
15. Fiil çekim ve bildirme eklerinin yazımında metindeki şekiller göz önüne
alındı. Genellikle düz-dar şekiller kullanılmakla birlikte metinde yuvarlak-dar vokal
yazılmışsa buna uyuldu. “geçmişiz, perrendeyüz” gibi.
16. Birinci teklik şahıs bildirme ekinin vokali dar-yuvarlak olarak (u-ü)
okundu: “benüm” gibi.
17. Arapça asıllı bazı kelimelerin yazımında uzatma bulunmadığı halde,
bilinen okunuşlarına uygun olarak uzun okundu: “Allâh, bi’llâh, lâkin” gibi.
18. Üçüncü teklik şahıs eki daima düz-dar (ı-i) okundu: “odı, nûrı, huzûrı,
oldı” gibi ancak metinde yuvarlak vokal yazılmışsa buna uyuldu. “göñlüñü” de
İKİNCİ BÖLÜM