• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: AZERBAYCAN’IN STRATEJİK KÜLTÜRÜ

2.4 Tehdit Algısı

2.4.1 Ermenistan ile İlişkiler

Daha önce de birkaç kez belirttiğimiz üzere Çarlık Rusya’sının Kafkasya bölgesinde Azerbaycan toplumu Ermenilerin bölgeye iskân edilmesi sorunuyla karşı karşıya (Утверждение Русского Владичества на Кавказе, 1908: 453). Göç durumu o kadar büyümüştür ki, XX yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’da yaşayan 1,3 milyon Ermeni nüfusun yaklaşık 1 milyonunun bölgenin yerlisi olmadığı iddia ediliyordu. Dolayısı ile Rusya’nın uyguladığı bu keskin göç politikası ve göç ettirilen Ermeni nüfusun bir şekilde himaye edilmesi (yararlı toprakların tahsis edilmesi, kanunsuz davranışlarına göz yumulması gibi) Azerbaycan toplumunda Ermenilere karşı tepkilerin ortaya çıkmasına yol açtı. Karşılıklı tepkiler zamanla yerini yerel çatışmalara bırakmıştır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi bu Kafkasya’nın Müslüman toplumunda bu durum Difai gibi örgütlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur ve zamanla bu durum uygun şartların oluşmasıyla Azerbaycan Halk Cumhuriyetini ortaya çıkarmıştır. Genel olarak baktığımızda Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde ortaya çıkan savaş durumu bölgede bu devletlerin varlığından bile daha eskidir. Dağlık Karabağ’da yaşanan çatışmanın da kökenlerini

51

Çarlık Rusya’sı zamanında bu bölgedeki nüfus dengesinin değiştirilmesinde aramamız gereklidir. Dağlık Karabağ bölgesinin özerk bölge ilan edilmesi ise Sovyetler Birliği döneminde 1923 yılında gerçekleşmiştir (SSCB Köylü ve İşçi Hükumetinin 1923 yılı Kanunlar ve Kararnameler Külliyatı, 1925: 384-385). 1980’lerin sonundan itibaren ise Dağlık Karabağ’daki Ermeni kökenli nüfus Azerbaycan’dan ayrılmak için çatışmalar çıkaramaya başlamış sonuçta ise Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile beraber iki ülke açık savaş durumuna geçmiştir. 1994 senesinde taraflar arasında geçici ateşkes elde olunduğunda Azerbaycan devleti Dağlık Karabağ ve civarındaki 7 ili kaybetmiş durumdaydı. BM Güvenlik Kurulunun Azerbaycan lehine sayıla bilecek 822, 853, 874, 884 numaralı kararlarının varlığı Azerbaycan tarafında uluslararası toplumla iyi ilişkilerin geliştirilmesi ve doğru dış politika sayesinde Karabağ sorununun çözüleceğine yönelik inancın oluşmasını sağlamıştır.

Aynı zamanda 2007 yılında kabul edilen Azerbaycan’ın Ulusal Güvenlik Belgesinde, “Azerbaycan Cumhuriyeti`nin Ulusal Çıkarlarına Yönelik Tehditler” başlığını taşıyan üçüncü bölümde, Ermenistan`ın Azerbaycan`a yönelik saldırısının büyük siyasal ve sosyal sorunlar yarattığı belirtilmekte ve bu sorunun Azerbaycan`ın ulusal çıkarlarına yönelik en ciddi tehdit olduğunun altı çizilmektedir. (Rustamov, 2008: 273).

Bu tarihten itibaren Azerbaycan devleti işgal olunmuş bölgeleri geri almak için uluslararası hukuktan doğan haklarını diplomasi yoluyla Ermenistan tarafıyla anlaşarak geri almaya çalışmaktadır. Zaman zaman sınır boyu çatışmalar çıksa da ateşkes ilan edildiği günden günümüze Azerbaycan tarafının muhtemel savaşın engellene bileceği yönünde tutuma sahip olduğu gözlemlene bilmektedir. Bu tür tutumu destekleyici veri olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı olan İlham Aliyev’in söylemlerini örnek göstere biliriz. Örneğin, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 8 Ekim 2015 tarihli “Türkçe Konuşan Devletlerin İstihbarat Başkanları Konferansı’nın” açılış konuşmasında Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili olarak dile getirdiği konuşmasını ele alabiliriz:

“Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ çatışması bölgesel güvenliğe, istikrara

büyük tehdittir. Bu bütün uluslararası hukuk normlarının ihlal edilmesidir. Uluslararası yüksek kurum olan Birleşmiş Milletler Teşkilatının, Ermeni işgalci kuvvetlerinin Azerbaycan arazilerinden derhal ve şartsız çıkarılmasını talep eden dört kararname kabul edilmiştir. Bu kararlar icra edilmiyor. Biz bu kararların

52

icrasını talep ediyoruz. Bu bizim hukuki talebimizdir. Azerbaycan toplu BM Güvenlik Kurulunun bazı kararlarının bazı durumlarda bir güne icrasını, bizim durumda ise 20 yıldan fazla zaman geçmesine ve kararların kâğıt üzerinde kalmasına çok şaşırıyor, ama ihtimal ki büyük oranda rahatsızdır”( Prezident

İlham Aliyev: Dağlık Karabağ münakaşası bölgesel güvenliğe büyük tehdittir, 2015).

Genel olarak baktığımızda ister Ebulfeyz Elçibey, ister Haydar Aliyev, isterse de İlham Aliyev döneminde Azerbaycan Devletinin Karabağ sorunuyla ilgili çözüm arayışı uluslararası ortamlarda diplomatik yolla çözüm aramak yoluna giderek, uluslararası kamuoyunun dikkatini bölgeye çekmek şeklinde olmuştur. Stratejik Kültürün önemli bir değişeni olarak kabul edilen maliyet/fayda analizinde Azerbaycan’ın siyasi elitleri çatışmadan kaçınma yoluna gittiği gözlemleyebiliriz. Kuşkusuz Azerbaycan’ın zaman zaman işgal altındaki topraklara yönelik operasyonları olmuştur ve genelde küçük ölçekli bu harekâtlar masada Ermenistan’ı taviz verme yönüne itmek için vasıta olarak kullanıldığını görmekteyiz. Örnek olarak, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ilk kez yerel bir kanala verdiği röportajda Nisan 2016 askeri harekâtından bahsettikten sonra Ermenistan’la görüşmelerin bu zaferleri takiben olumlu yönde ilerleyeceğini ima etmesini gösterebiliriz (Prezident İlham Aliyev’in REAL TV-ye Eksklüziv Müsahibesi, 2019).

Ermenistan’ı tehdit öğesi olarak algılamanın bir davranışsal sonucu olarak bölgesel projelerden, transit geçiş güzergâhlarından Azerbaycan’ın Ermenistan’ı tecrit etme politikasını da ele alabiliriz. Aynı zamanda bölge ülkelerine de Ermenistan’la ilişkilerinin seviyesine göre de bir değerlendirmenin varlığından söz etmek mümkündür. Örneğin, Türkiye ile Ermenistan arasında sınırların açılmasına ve ilişkilerin geliştirilmesine yönelik hamlelere hem toplum nezdinde hem de siyasi elitler seviyesinde ciddi tepki verilmesini de bu şekilde yorumlayabiliriz. Sonuç olarak, bu gelişmeyi Azerbaycan toplumunun ve siyasi elitlerinin dış ülkelerle ilişkileri algılamada belirli seviyede “sıfır toplamlı oyun” algılayışına sahip olduğu gözlemlenmektedir. Her ne kadar Azerbaycan siyasi elitleri çatışmanın önlenebilir olduğunu düşünse de çevre ülkelere karşı şüphe ve “sarılmışlık” algısına sahip olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu algının temel kökenlerini de uzun süre Rus işgali altında kalmakta ve günümüz Azerbaycan devletinin varisi olduğu

53

Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin yine bir dış tehdit sonucu ortadan kaldırılmasında arayabiliriz. Aynı zamanda “Sarılmışlık” algısını biraz daha analiz etmek gerekirse, Azerbaycan’ın komşuları olan İran ve Rusya gibi devletlere karşı belirli bir güvensizlik ortamının olduğunu belirtmekte fayda vardır. İran ile hem rejim tehdidi konusunda (Azerbaycan toplumunda da Şia mezhebinin yaygın olması) hem de Güney Azerbaycan meselesi sebebiyle belirli ölçekte olan bu güvensizlik, Rusya ile ilişkilerde ise daha tedirgin edici boyutta olduğunu var sayabiliriz. Temel olarak Rusya’nın etki alanından çıkarak bağımsızlık elde edilmesini ve Azerbaycan’ın en güçlü ve tedirgin edici komşusunun Rusya olmasını da bu varsayımı destekleyici öğeler olarak ele alabiliriz.