• Sonuç bulunamadı

Ergenlerde Özyeterlik İle İlgili Yurtdışında Yapılan Araştırmalar

2.3. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.3.4. Ergenlerde Özyeterlik İle İlgili Yurtdışında Yapılan Araştırmalar

Connolly (1989) tarafından yapılan çalışmada; çocukluk ve ergenlik döneminde sağlıklı ilişkiler kurmaya dayalı sosyal etkinlikleri gerçekleştirmede bireylerin kendilerini yetkin görmesinin incelenmiştir. Araştırmanın sonucuna göre, bireyin sosyal özyeterlik ile genel benlik değeri, algılanan sosyal kabulün artışı, benlik imajı, fiziksel ve bilişsel faktörler arasında anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Bireyin sosyal özyeterliğin yüksek olması ile kendini kabul düzeyi arasında anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Duygusal bozukluğa sahip bireylerin sosyal ilişkilerde düşük sosyal özyeterlik sergiledikleri ve sergilenen düşük sosyal özyeterliğin de ikili ilişkilerde başarısızlıklara neden olduğu saptanmıştır. Araştırmada ayrıca, yaş ve cinsiyet açısından bakıldığında yaşça küçük olanların, yaşça büyük olanlara oranla daha güçlü özyeterlik düzeyine sahip oldukları ve kızların erkeklere oranla daha yüksek özyeterlik düzeyinde oldukları bulunmuştur.

Bandura, Barbaranelli, Caprara ve Pastorelli (1996) tarafından yapılan çalışmada; İtalya’daki ortaokul öğrencileri arasında algılanan özyeterliğin çocukluk dönemine ait depresyon ve başarıyı nasıl etkilediği incelenmiştir. Araştırmacılar, en çok akademik özyeterlikle özdeşleştirilen bu maddelerin, öz-düzenleyici öğrenme yeterliliğini, akademik başarı özyeterliğini ve başkalarının beklentilerini karşılama özyeterliğini ölçmek için oluşturulmuş maddeler olduğunu bulmuşlardır. Sosyal özyeterlik ile en fazla ilgili olan maddeler, sosyal kaynakların bulunması yeterliliği, öz-iddia yeterliliği ve boş zamanı değerlendirme ve okul dışı faaliyetler yeterliliği maddeleri içeriyordu. Son olarak, öz-düzenleme yeterliliği, akran baskısına dayanmak şeklindeki öz-düzenleyici yeterliliği ölçen maddeler tarafından tanımlanmıştır.

Muris (2002) tarafından yapılan çalışmada; ergenlerde depresyon, anksiyete bozuklukları ile özyeterlik arasındaki ilişki incelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre; düşük özyeterlik algısı ile genellikle yüksek düzeyde anksiyete bozuklukları ve depresif belirtilerle ilişkili olduğu bulunmuştur. Özyeterlik algısının alt boyutlarından sosyal özyeterlik ile sosyal fobi, akademik özyeterlik ile okul fobisi ve duygusal özyeterlik ile anksiyete, somatik ve panik bozukluklar arasında anlamlı ilişki tespit edilmiştir.

Bacchini ve Magliulo (2003) tarafından yapılan çalışmada; ergenlerin benlik imajı ve özyeterlikleri incelenmiştir. Kızların akademik ve özdüzenleme yeterliklerinin erkeklere göre daha yüksek ancak erkeklerin de duygusal özyeterliklerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur.

Satow ve Schwarzer (2003) tarafından yapılan çalışmada; ergenlik çağında öğrencilerin alana özel özyeterliği nasıl geliştirdikleri incelenmiştir. Çalışma, her dönem arasında bir yıl uzaklık olan, üç farklı ölçme zamanı belirlenmiş boylamsal bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Bu çalışmada sosyal ve akademik öz yeterlik ayrı ayrı ölçülmüştür. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; öz yeterlik, cinsiyet ve sınıf iklimine bağlı olarak yıllara göre farklılık göstermektedir. Sonuçlar bireysel olarak algılanan atmosferin, toplam sınıf atmosferinden daha önemli olduğunu ortaya çıkarmıştır. Araştırmacılara göre bu çalışma, öğrenci karakteristikleri değişimi ölçümlerindeki tartışmalara metodolojik katkı sağlamıştır.

Matsushima ve Shiomi (2003) tarafından yapılan çalışmada; ergenlerde sosyal özyeterlik algısı ve kişilerarası ilişkilerde stres incelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre; sosyal özyeterlik algısı puanları, kişilerarası ilişkilerde olan stres ve stresle başa çıkma ile ilişkili bulunmuştur. Kişilerarası stres davranışlarının azaltılmasında sosyal özyeterlik algısı ve kişilerarası stresle başa çıkmanın etkisi olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Coleman (2003) tarafından yapılan çalışmada; ergenlerde sosyal özyeterlik algısı düzeyi, anne-babaya bağlılık ve arkadaşlık ilişkileri incelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre; ergenlerin anne-babaya ve arkadaşlara bağlılık düzeyleri oldukça yüksek bulunmuştur. Sosyal özyeterlik puanları kız öğrencilerde erkeklere göre daha

yüksek bulunmuştur. Öğrencilerin anne-babaya bağlılık ve sosyal özyeterlik düzeyleri arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Yani sosyal özyeterlik düzeyi düştükçe, hem anne-babaya hem de arkadaşlara olan bağlılığın azaldığı sonucuna ulaşılmıştır.

Kashdan ve Roberts (2004) tarafından yapılan çalışmada; lise öğrencilerinden oluşan örneklemde olumlu-olumsuz duygular, sosyal özyeterlik ve sosyal kaygı kavramları incelenmiştir. Araştırma sonuçları göre, sosyal özyeterliği düşük olan katılımcıların olumsuz duygularının ve sosyal kaygılarının yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Willemse (2008) tarafından yapılan çalışmada; ergenlerde saldırganlık ve özyeterlik arasındaki ilişki incelenmiştir. Duygusal özyeterlik ile sözel saldırganlık ve düşmanlık(hostilite) arasında pozitif yönlü ilişki olduğu bulunmuştur. Düşmanlık ile akademik özyeterlik arasında negatif, düşmanlık ile duygusal özyeterlik arasında pozitif yönlü anlamlı ilişki olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Genel, akademik, duygusal ve sosyal özyeterlik düzeyleri kızlar lehine yüksek bulunmuştur.

Armum ve Chellappan (2016) tarafından yapılan çalışmada, farklı akademik başarı düzeylerine sahip ergenlerin özyeterlik düzeyleri incelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, akademik beceriler değişkeni açısından duygusal özyeterlik düzeyinde anlamlı farklılık bulunmuştur. Bununla birlikte, ergenlik çağındaki öğrencilerin akademik becerileri açısından sosyal özyeterlik düzeyinde anlamlı farklılık bulunmamıştır. Ayrıca, araştırma da toplumsal ve duygusal özyeterlik düzeyinde cinsiyete göre anlamlı bir fark olmadığı bulunmuştur.

BÖLÜM III YÖNTEM

Bu bölümde araştırmanın modeli, veri toplama araçları, verilerin toplanması ve verilerin analizine ilişkin bilgiler sunulmuştur.