• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KAVRAMSAL AÇIDAN AYDIN VE AYDININ TOPLUMSAL

2.1. Aydın Nedir?

2.1.3. Entelektüel Kavramı Üzerine Tartışmalar

Aydın hakkındaki tiplemeleri ele aldıktan sonra aydın ile ilgili bir probleme de burada yer vermek gerekmektedir. Aydın-din ilişkisinin olumlu olması nihai olarak dindar aydın tipini oluşturmuştur. Bazı fikirler aydın olmanın yolunun dinden uzak olmaktan geçtiğini savunmaktadır. Bu, aydın sınıfın dindar olamayacağı imasını beraberinde getirmiştir. Din, aydının fikirlerini elbette ki etkiler ancak dindar olan aydın, değişmez davranışlar sergilemez; aksine eleştiriye ve yeni fikirlere açıktır (Hatemi, 1991: 9).

Aydının tipolojik ayrımı toplumdan topluma değişmektedir. Din, siyaset vb. faktörler çeşitli aydın tiplerinin oluşmasında etkili olmuştur. Türk toplumunda genellikle geleneksel/İslamcı aydın ve Batıcı/laik olarak ayrılan aydın tiplemesi, Batı ülkelerinde organik, geleneksel, eleştirel, spesifik aydın veya ilerici, gerici, Marksist olarak ayrılmaktadır. Aydının tipolojik ayrımında toplumların aydını tanımlarken dikkat ettiği ölçütler önemli rol oynamaktadır.

2.1.3. Entelektüel Kavramı Üzerine Tartışmalar

Aydın ve entelektüel kavramları genellikle birbirleri yerine kullanılmıştır. Bununla birlikte entelektüel kavramını da tıpkı aydın gibi “aydınlanmış kişi” olarak tanımlamak eksik olacaktır. Aydın ve entelektüel kavramlarının farkını daha iyi anlayabilmek için entelektüel kavramı da analiz edilmelidir. Aydın tanımında olduğu gibi entelektüel tanımında da ortak bir görüş yoktur.

Entelektüel kavramının tarihsel sürecine bakıldığında entelektüel ve entelijansiya kavramlarının kökenleri 19. yy’a kadar gitmektedir. Rusya’da Çar Petro zamanındaki okumuş kesimin iş bulamaması sonucu bilim, sanat, siyaset gibi birçok alanda düşünüp farklı fikirler ortaya koymasıyla oluşan sınıfa okuryazar anlamında entelijansiya denmiştir. Bu durumda entelektüel olmak için kişinin iş sahibi olma şartı bulunmamaktadır. Aksine okuyup, düşünmek için kendine vakit ayırması gereken entelektüelin özellikle bedensel çalışma gerektiren işlerden uzak durması sonucunu doğurmuştur (Bostancı, 2011: 49-50). “Entelektüel” kavramı ise ilk kez 14 Ocak 1893 tarihli L’Aurore gazetesinde Dreyfus olayında yayınlanan bildiride (Entelektüellerin Protestosu) geçer. Bu gelişme, entelektüel olarak anılan zümrenin kimliğini bulmasını sağlamıştır (Özcan, 2006: 46). Bu kavram, geçmişte dinî yapının içinde değerlendirilse de Rönesans ile birlikte kilise aleyhine fikir üreten kişiyi tanımlamak için kullanılmıştır.

23

Bu da bugünkü mevcut aydın formunun oluşmasına zemin hazırlamıştır. Nitekim 18. yüzyıl’da Fransız Devrimi’nin sonlanması ve 19. yüzyılda Endüstri Devrimi’nin başlamasında aydın zümrenin rolü önem kazanmıştır (Belge, 1983: 122).

Louis Bodin’in de ifade ettiği gibi entelektüeli tanımlamadan önce kendi konum ve rolünü tespit etmek gerekmektedir (1984: 17). Entelektüel olmanın ana şartı kişinin kendi mesleği ve sanat türü ile ilgili çabasının kendi mesleğini yapan kişilerden daha iyi olmasıdır (Zygmunt 1996: 30). Entelektüelliği çağrıştıran kelimelerden biri de eleştirelliktir. Eleştirel olurken ise objektif olmayı asla elden bırakmamak gerekmektedir (Said, 2002: 56). Entelektüeli normal insanlardan ayıran en belirleyici husus, farklı düşünebilme yeteneğidir. Bununla birlikte birine entelektüellik atfedilmesi, o kişinin ahlak kurallarına uyduğu anlamına gelmemektedir. Entelektüellik, yalnızca bilgi birikimiyle ölçülmektedir. Entelektüel uzmanlık bilgisi ve alana vâkıf olması ölçüsünde güçlü sayılmaktadır. Ahlaki otorite ise onun kendi insaniliğini göstermektedir (Çağan, 2005: 14-15).

Entelektüel kişi, mevcut bilgi birikimiyle toplumu etkilemektedir. Bu onu toplumla kaynaştırmaz. Aksine toplum içinde ayrıştırır ve öncü kimliğini ortaya çıkarır (Batuhan, 2002: 96).

Batı kökenli kimseler, aydın ve münevver sözcüklerinin birbirlerinden farklı olmadığını ve bu kavramların “aydınlanmış kişi” olarak yorumlanabileceğini ifade etmektedir. Entelektüel kavramı ise aydın, münevver kavramlarından farklı anlamda kullanılır ve birbirlerinin yerini dolduramazlar. Saybaşılı’ya göre entelektüel, sermayesini bilgisinden ve kültüründen alan, topluma, değer yargılarına ve mevcut kurumlara eleştirel ve muhalif bakabilen kişidir (Saybaşılı, 1995: 157-159). Ülgener ise aydın ve entelektüel kavramlarının Batı’da farklı anlamlar taşıdığını söyleyerek Batı’da entelektüel sözcüğünün “fikir ve edebiyat adamı” anlamına geldiğini; bizde ise aydının okuryazar ve bürokratın bir karışımı olduğu yönünde bir saptamada bulunur (1983: 72-73).

Bütün bu sebeplerden dolayı entelektüel kavramını aydın kavramından ayırmak gerekir. Entelektüel toplumda düşünce ve fikir üreten kişidir. Aydın ise düşünce ve fikir üretmesinin yanında bu bilgilerle toplumu aydınlatma çabası olan kişidir (Erdoğan, 2011: 36). Bir başka görüşe göre ise Türkçedeki aydın kelimesi Batı’da ortaya çıkmış olan

24

entelektüel kelimesinin çevirisi durumundadır. Batı, entelektüeli tek amacı düşünce olan kişiler olarak tanımlamaktadır. Düşünce konusunda ortak bir paydaları olsa da aydın ve entelektüel tanımları birbirleri yerine kullanılamaz (Mardin, 1992b: 143-144).

D.Shayegon ise entelektüel kavramını “Yaralı bilinç” olarak da ifade etmektedir. Bu kimseler mevcut otoritenin yanında yer almamaktadır. Her zaman otoriteyi eleştirecek mesafede durmaktadır. Bu açıklamalar gösteriyor ki dünya tarihinin her döneminde, aydın kavramının ifade ettiği geniş çerçeve düşünülmüş, tartışılmış ve nihai olarak modern dönemde üst başlık olarak farklı kavramlar altında incelenmiştir. Çünkü bir görüşe göre entelektüel kişinin toplumu modernleşmeye yöneltmesi gerekir. Bu da kendi fikrini yönetebilmesini gerekmektedir. Bu konuda çevre de onu desteklemelidir. İkinci görüşe göre entelektüel, herhangi bir siyasi görüşün savunuculuğunu yapmamakla birlikte mevcut otoriteye eleştirel yaklaşan kimsedir. Mevcut otoritenin bütün gücü elinde bulundurduğu göz önünde bulundurulursa otoritenin en çok istediği şey “aydın”ı kendi yanında görmektir. Üçüncü olarak entelektüel, herhangi bir toplumsal grubun kendi içinde bulunduğu heyecanlarıyla değil, objektif ve analitik bakış açısını benimseyen kişiye denir. Entelektüel sınıfı değerlendirirken dikkat edilmesi gereken, mevcut sınıfın içinde bulunduğu durumun hangi standartlarla ideal tipe uygun olduğudur (Bostancı, 2011: 51).

Genellikle birbiri yerine kullanılan bu iki kavram her ne kadar ortak özelliklere sahip olsalar da birbirlerinden farklı özellikler taşımaktadır ve bu kavramlar toplumdan topluma veya toplum içindeki hâkim güçler arasında farklı tanımlara konu olmuşlardır. Entelektüel, dünü ve bugünü iyi değerlendirebilen, düşünme yetisi gelişmiş, bilgiye sahip ve bilgiyi geliştiren, kalıplaşmış yargıları kabul etmeyip eleştirel ve muhalif göze sahip olmayı başarmış aynı zamanda objektif bakış açısına sahip, aklı rehber edinmiş ve bununla birlikte bilgi üreten ve bunu sistematik hale getiren öncü kişidir. Aydın ise insan varlığının yüceliği ve kutsallığının farkına varmış, kendini bilen, hoşgörülü, aydınlanmacı, bilgi birikimi yanında aynı zamanda ahlaki otoriteye de sahip ve bununla birlikte ürettiği bilgiyi topluma yaymak gibi bir gayesi olan kişidir.