• Sonuç bulunamadı

BM tarafından 1948 yılında ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26. maddesinde yer alan, “Her şahsın eğitim hakkı vardır” ifadesi ile tüm bireylerin kendi kişiliğini geliştirmesi yönünde eğitim almalarının bir hak olduğu vurgulanmaktadır (BM,1948). Ülkemizin de imzaladığı BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’de (2008) kapsamlı bir şekilde belirtilen engelli bireylerin “Eğitim Hakkı” ile ilgili bazı maddeler şu şekildedir:

23

1. madde: Taraf Devletler engellilerin eğitim hakkını tanır ve bunun için aşağıdaki hedefleri amaçlar.

(a) Engellilerin; kişiliklerinin, yeteneklerinin, yaratıcılıklarının, zihinsel ve fiziksel becerilerinin potansiyellerinin en üst derecesinde gelişiminin sağlanması.

(b) Engellilerin özgür bir topluma etkin bir şekilde katılımlarının sağlanması.

3. madde: Taraf devletler engellilerin toplumun eşit üyeleri olarak eğitime tam ve eşit katılımlarını kolaylaştırmak için yaşamı ve sosyal gelişim becerilerini öğrenmelerini sağlar.

5. madde: Taraf Devletler engellilerin genel yüksekokul eğitimine, mesleki eğitime, erişkin eğitimine ve ömür boyu süren eğitime ayrımcılığa uğramaksızın diğer bireylerle eşit koşullar altında erişimini sağlar. Taraf Devletler bu amaçla engellilerin ihtiyaçlarına uygun makul düzenlemelerin yapılmasını temin eder.

5378 sayılı T.C. Engelliler Hakkında Kanun’un 15. maddesinde (2005) “Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez.” … “Engelliler, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, yaşadıkları çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda, eşitlik temelinde, hayat boyu eğitim imkânından ayrımcılık yapılmaksızın yararlandırılır.” … “Engellilerin her türlü eğitim, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kabartma yazılı, sesli, elektronik kitap; alt yazılı, işaret dili tercümeli ve sesli betimlemeli film ve benzeri materyal temin edilmesine ilişkin gerekli işlemler Millî Eğitim Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca yürütülür.” ifadeleri yer almaktadır. Türkiye Özürlüler Araştırması’nda (DİE, 2004) özürlü nüfusun okuryazarlık durumu incelendiğinde, altı ve daha yukarı yaştaki kişilerden okuma yazma bilmeyenlerin oranı ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerde %36,33 iken süreğen hastalığı olanlarda %24,81 olduğu görülmektedir. Toplam nüfus için bu oran %12,94'tür. Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerde okuma yazma bilmeyenlerin oranı hem toplam nüfustan, hem de süreğen hastalığı olanlardan daha yüksektir. Toplam nüfus içerisinde her on kişiden yaklaşık bir kişi okuma yazma bilmemekte iken bu durum süreğen hastalığı olanlarda iki kişiye; ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel engelli olanlarda da dört kişiye çıkmaktadır. Eğitim durumları bitirilen okul

24

açısından incelendiğindeyse, engelli nüfusun (görme, işitme, dil ve konuşma, ortopedik ve zihinsel engelliler) %40,97’sinin ilkokul mezunu olduğu; %5,64’ünün ortaokul ve dengi meslek okulunu bitirdiği; lise ve dengi meslek okullarını tamamlayanların %6,90’a tekabül ettiği ve ancak %2,42’sinin üniversite okuyabildiği tespit edilmiştir. Bu veriler engellilerin eğitim almasında herhangi bir yasal kısıtlama olmamasına rağmen bu en temel kamu hizmetine ulaşabilme ve yeterince yararlanabilme konusunda sıkıntılar yaşandığını göstermektedir (Arslan ve Altıntaş, 2014). Tellioğlu’na (2019) göre engelli bireylerin eğitim seviyesi gelişmiş ülkelerde dahi diğer bireylere göre daha düşüktür. Nitekim, Türkiye Özürlüler Araştırması’nda engellilerin kamu kurum ve kuruluşlardan beklentilerinden biride kendilerine eğitim olanaklarının yaratılmasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 42. maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” hükmü belirtilmiştir. Aynı zamanda Anayasa’nın 10. maddesindeki “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” ifadesi ile engelli bireylere yönelik pozitif ayrımcılığın da önü açılmıştır (Kamuda Engelli İstihdamı, 2015). Bu pozitif ayrımcılık engelli bireylere yönelik özel bir eğitimin sunulması ihtiyacı ve gerekliliğini de beraberinde getirerek özel eğitim kavramını ortaya çıkarmıştır. Özel eğitim; özel eğitim gerektiren çocukların eğitimleri için özel olarak yetiştirilmiş personel ve bu çocuklar için geliştirilmiş programlar ile bu çocukların özürlerine ve özelliklerine uygun ortamda sürdürülen eğitim olarak tanımlanmaktadır (Karacaoğlu ve Çabuk, 2002, para.6).

Türkiye’de engelli bireylerin genel eğitimleri MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Engelli bireylere yönelik verilen eğitim hizmetlerinin usul ve esasları 31 Mayıs 2006 tarihli ve 26184 sayılı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği ile belirlenmiştir. Bu yönetmelik kapsamında özel eğitime ihtiyaç duyan engelli bireylerin eğitimlerini öncelikle diğer öğrencilerle birlikte aynı kurumda kaynaştırma eğitimiyle sağlanması amaçlanmış ve önerilmiştir. Kaynaştırma eğitimine uygun olmayan engelli öğrenciler için Özel Eğitim Sınıfları, Destek Eğitim Odaları, Hastane Sınıfları, Özel Eğitim Uygulama Merkezleri, MEB Açık Öğretim Okulları, Rehabilitasyon merkezleri işe koşulmuştur. Devlet ve Vakıf Üniversiteleri, Halk Eğitim Merkezleri, Belediyelerin açtığı kurslar, Türkiye İş Kurumu’nun meslek edindirme kursları ve son dönemde hızlı bir şekilde kurularak

25

etkili faaliyetler içerisinde bulunan “Engelsiz Yaşam Merkezleri’ ülkemizde engelli bireylerin hem genel hem de mesleki eğitim öğretim ihtiyaçlarını giderme noktasında hizmet vermektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre; örgün eğitimdeki özel eğitim okullarında, özel eğitim sınıflarında ve kaynaştırma sınıflarında görevli öğretmen sayıları, öğrenim gören öğrenci sayıları ve bunların yıllara göre dağılımları Tablo 2.2’de yer almaktadır (Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni, 2019).

Tablo 2.2 Örgün eğitim alan engelli öğrencilerin sayısı

Öğretim Yılı

Okul

Sayısı Öğretmen Sayısı Özel Eğitim Öğrenci Sayısı

Okullarında Özel Eğitim Sınıflarında Kaynaştırma Eğitiminde

Toplam

2001-2002 342 2.834 17.320 6.912 29.074 53.306

2017-2018 1398 12.846 50.025 45.815 257.770 353.610

Tablo 2.2’de 2001-2002, 2017-2018 eğitim öğretim yıllarında engelli bireylerin örgün eğitim durumlarının görüldüğü tabloda öğretim yılı ilerledikçe öğrenim gören öğrenci sayılarında, okul sayılarında ve öğrenim veren öğretmen sayılarında belirli bir artış olduğu gözlenmektedir. Tablo 2.3’de ise yaygın eğitim kurumlarında eğitim alan öğrenci sayıları, görevli öğretmen sayıları, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin yıllara göre verileri yer almaktadır.

Tablo 2.3 Yaygın eğitim alan engelli öğrenci sayısı

Yıllar Öğrenci Sayısı Öğretmen Sayısı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi (Yaygın Eğitim)

2006-2007 131.206 8.587 1.318

2016/2017 403.104 24.396 2.437

2006-2007 ve 2016-2017 eğitim öğretim yıllarında engelli bireylerin yaygın eğitim durumlarının görüldüğü Tablo 2.3’te öğretim yılı ilerledikçe öğrenim gören öğrenci sayılarında, okul sayılarında ve öğrenim veren öğretmen sayılarında belirli bir artış olduğu gözlenmektedir.

Ülkelerin geleceğine yön veren, toplumda önemli bir yere sahip olan çeşitli meslek elemanlarını yetiştiren, girişimci bireylerin ortaya çıkmasını sağlayan, bu bireylerin topluma her anlamda yararlı olmasını hedefleyen kurumlar olan üniversiteler, bireylerin ufuklarını genişletir, yeni fikirler üretmesinin önünü açar ve geleceğin

26

şekillenmesinde etkin rol oynar. Bu kurumlarda diğer bireyler gibi engelli bireyler de dilediği alanda eğitim alarak üretime katılma ve üniversitelerin sunduğu diğer olanaklardan yararlanarak sosyal yaşama dahil olma hakkına sahiptir (Sevinç ve Çay, 2017). 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’da “Üniversite öğrencilerinden engelli olanların öğrenime etkin katılımlarını sağlamak amacıyla Yükseköğretim Kurulu koordinasyonunda, yükseköğretim kurumları bünyesinde, engellilere uygun araç-gereç ve ders materyallerinin, uygun eğitim, araştırma ve barınma ortamlarının temini ile eğitim süreçlerinde yaşadıkları sorunların çözümü gibi konularda çalışma yapmak üzere Engelliler Danışma ve Koordinasyon Merkezleri kurulur” ifadesi yer almaktadır. Tablo 2.4’de yer alan YÖK (2020) ve (EGED, 2015) verileri ışığında Türkiye’deki Yükseköğretim kurumlarında 2012-2013 yıllarından 2018-2019 yıllarına kadar eğitim öğretim gören engelli öğrenci sayılarına bakıldığında neredeyse 3 katı oranında artış yaşandığı görülmektedir.

Tablo 2.4 Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarında eğitim öğretim alan engelli öğrenci sayısı

MEB ve YÖK’e bağlı kurumlarda öğrenim gören farklı yıllara ait öğrenci istatistikleri ışığında Türkiye’de zamanla engelli bireylerin eğitimine yönelik hem öğrenci hem öğretmen hem de okul sayılarında artış olduğu gözlemlenmektedir. Engelli bireylerin özellikle yükseköğretim aşamasında açık ve uzaktan eğitim sistemlerini de tercih ettikleri araştırmalarda belirtilmektedir. Kanun koyucuların kararlı ve etkili tutumları, okulların fiziksel imkânlarının daha iyi hale getirilmesi, diğer öğrenciler ve velileri ile okul yöneticisi ve öğretmenlerinin engellilere karşı olumlu bakış açısının engelli bireylerin okula gelmesinde etkili olduğu söylenebilir. Nitekim YÖK tarafından 2018 yılından bu yana yükseköğretim kurumlarındaki engelli bireylerin mekânlara, eğitsel imkânlara ve sosyo-kültürel faaliyetlere erişimleri konusunda farkındalık yaratmak ve iyi uygulamaları yaygınlaştırmak amacıyla düzenlediği “Engelsiz Üniversiteler Ödül Töreni” olumlu örneklerden biridir. Türkiye’de belediyeler de engelli bireylerin eğitimlerine yönelik faaliyet göstermektedir. Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun (2004) 7. ve 18’inci maddelerinde büyükşehir belediyelerinin görevleri arasında “yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik her

Yıllar Kadın Erkek Toplam

2012-2013 4.854 10.481 15.335

2018-2019 14.807 32.944 47.751

Fiziksel Engelli Öğrenci Sayısı (2018-2019)

27

türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliştirmek ve bu amaçla sosyal tesisler kurmak, meslek ve beceri kazandırma kursları açmak, işletmek veya işlettirmek, bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, yüksekokullar, meslek liseleri, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak.”yer almaktadır. Nitekim sınırlı sayıda olsa da belediyelerin engelli bireylere yönelik meslek edindirme ve sosyal kültürel kurslar açtığı görülmektedir.

Şen’e (2009) göre örgün ve yaygın eğitim kurumlarında engelli bireyler için yeterli eğitim materyali, deneyimli öğretmen ve uygun ortam sunulduğu söylenemez. Engelliler için kurulan özel eğitim kurumları da sadece engelli öğrencilere hizmet verdikleri için sosyal kaynaşmayı yeterince sağlayamamaktadır. Cangür ve diğerleri (2013) engelli çocuğun öz bakım yükünün tümüyle anneye bırakılmasını önlemek amacıyla engelli çocuğa eğitim veren kurumlar içerisinde engelli ailelerin bir araya getirilerek sorunları paylaşabilecekleri grup çalışmalarının yapılması tavsiye etmektedir. Türkiye’de son yıllarda engelli bireylerin sağlık durumlarından ekonomik durumlarına ve eğitim durumlarına kadar olumlu yönde adımlar atılsa da pozitif ayrımcılık kapsamında engellilere yönelik daha fazla gayret gösterilmesi elzemdir. TÜİK’in 2010 yılında yaptığı “Özürlülerin Sorun ve Beklentileri Araştırması”nın sonuçlarına göre; engelli bireylerin % 25,6’sı kamu kurum ve kuruluşlarından eğitim olanaklarının arttırılmasını istemesi bu ihtiyacı gözler önüne sermektedir (TÜİK, 2011).

Benzer Belgeler