• Sonuç bulunamadı

eğrisi ile ilgili görüşlerini ampirik olarak sorgulamışlardır. Örneğin Madsen (1998) OECD ülkeleri yıllık ve çeyrek dönem verilerini kullanarak toplam arz ile ilgili yeni Keynesyen yapışkan ücret (sticky wage), yapışkan fiyat modelleri ve yeni Keynesyen işçi yanılma modeli ve üretici eksik bilgi modellerini ampirik olarak test etmektedir. Çalışmasının sonucunda kısa dönem arz eğrisinin pozitif eğimli olduğunu; çünkü ücretlerin ve fiyatların yapışkan olduğunu göstermektedir. Toplam arz eğrisinin eğimi yapışkan fiyat modeli ile tutarlı olacak biçimde enflasyon oranının pozitif fonksiyonu olarak bulunmaktadır. Madsen (1998) çalışması toplam arz eğrisinin enflasyon oranı ile pozitif korelasyonlu olması Ball, Mankiw ve Romer (1988) yapışkan fiyat modeli ile tutarlı sonuçlar vermektedir.

Yeni Keynesyenlerin temel görüşlerini özetlemek gerekirse: Yeni Keynesyenler rasyonel beklentiler altında bile fiyat ve ücret uyarlamalarının gecikmeli olabileceğini öne sürmüşlerdir. Onlara göre bireysel ücret ya da fiyatlar çok sık değişse bile aralıklı ücretler ya da fiyatlar, fiyatlar genel düzeyindeki uyarlama sürecini yavaşlatabilmektedir. Onlara göre kısa dönemdeki ücret ve fiyatlarda gözlemlenen katılıklar (rigidity), menü maliyetleri ya da aralıklı (intermittent ya da staggered ya da non-synchronized) ücret ve fiyat değişimleriyle açıklanmaktadır. Sözleşmeler, fiyat değiştirme maliyeti, eşgüdüm eksikliği fiyatlarda nominal katılıklara yol açabilmektedir ve böylece para politikası kısa dönemde reel değişkenler üzerinde etkili olmaktadır (Ball, 1994: 282).

Yukarıda enflasyon teorilerine yer verilmiştir. Bu teoriler yıllarca üst üste binmiş ve enflasyonun ekonomiye maliyetinin tespit edilebilmesi ve enflasyonla mücadele yöntemlerinin geliştirilmesini sağlamıştır. Günümüzde birçok merkez bankası bu teorilerden yararlanmaktadır. Aşağıda, teorik düzeyden pratik düzeye geçilerek enflasyonun ekonomiye maliyeti tartışılacaktır.

1.4. Enflasyonun Maliyeti

Daha önce açıklandığı gibi, fiyat istikrarının sağlanması ekonomide genel istikrarın temini açısından önem taşımaktadır. Fiyat istikrarı sağlama kavramı da enflasyon oranını kabul edilebilir bir düzeye düşürme anlamında kullanılmaktadır. Bir anlamda, fiyat istikrarı, bir ekonomide genel fiyat seviyesinde meydana gelen sürekli değişmelerin önlenmesidir. Başka bir ifade ile fiyat istikrarı, fiyatlar genel düzeyinin zaman içinde sabit kalması veya

49 Yeni klasik teorisyenler ise beklenmedik talep şoklarının reel ekonomik etki yaratacağını ifade ediyorlardı;

düşük bir oranda değişmesi anlamına gelmektedir. Gelişmiş ülkelerde %1-3 ve gelişmekte olan ülkelerde ise %5 düzeyinde bir fiyat artışı bir ekonomide fiyat istikrarının sağlandığı anlamına gelmektedir. Fiyat istikrarı, ülke genelinde sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışını sağlayarak toplumun refahını artırmak ve geliri adaletli biçimde dağıtmak için ön koşuldur. Fiyat istikrarı, ekonominin genelindeki belirsizliği ortadan kaldırarak yatırım kararlarının sağlıklı alınmasına yardımcı olmaktadır.

Bununla birlikte ekonominin genel amaçlarından birisi de büyüme, işsizlik ve enflasyon arası bir dengeli ilişkinin sağlanmasıdır. Para politikasının bu anlamda toplam talebi, çıktı ve enflasyonda istikrar (stabilize) yaratmak için, regüle eden bir rolü olmalıdır (King ve Wolman, 2001: 349). Fiyatların yapışkan olduğu varsayımı altında, çıktıyı istikrara kavuşturmanın toplam talepteki değişikliklerden kaynaklanan Okun açıklarını50 elimine edeceği varsayılmaktadır (Prachowny, 1993).

Düşük ve kararlı enflasyon, önemli bir politik amaçtır. Yüksek ve oynak enflasyon çoğu kez göreli fiyat oynaklığı ve diğer üretim maliyetlerini artırmaktadır. King ve Wolman (2001: 349)’a göre, Okun açıkları ve üreticilerin piyasa gücüne sahip olması, fiyat yapışkanlığı sonucu olacak ve bu nedenle de makroekonomik denge etken olmayacaktır (ineffcient). Ancak bu aksaklığa rağmen, para otoritesinin fiyat seviyesi istikrarına odaklanması gerektiği vurgulanmaktadır.

Kısaca fiyat istikrarı ve diğer ekonomik değişkenlerle birlikte genel ekonomide bir iyileşmenin önemi vurgulandıktan sonra enflasyonun ekonomiye maliyeti tartışılacaktır. Enflasyonun ekonomiye yüklediği genel bir maliyet vardır. Enflasyon bireylerin satın alma gücünü; yani nominal gelirlerini eritmekte, tasarruf oranını azaltmakta, ihracatı düşürmekte ve ithalatı artırmakta, yatırım potansiyelini zayıflatmakta, kalkınma ve büyümeyi negatif olarak etkilmekte ve kaynak dağılımını ve kullanımını bozmaktadır.

Enflasyonist bir ortamda ihracat potansiyeli azalmakta, ülke suni olarak paranın değer kaybetmesine ihtiyaç duymaktadır. Bu noktada, daha önce yapılan beklenen ve beklenmedik enflasyon ayrımına tekrar temas etmek ve ekonomiye yüklediği maliyetleri tartışmak önem taşımaktadır. Enflasyon bekleniyorsa birçok ekonomik maliyeti ortadan kalkabilmektedir (Stiglitz, 1997: 792). Beklenmedik bir enflasyon olgusu ekonomide gelir dağılımını olumsuz etkilemektedir. Ekonomide gelirin bir kesimden diğer kesime aktarılmasına neden olmaktadır. İşgücü piyasasında bu durum sıkça yaşanabilmektedir. Birçok işveren işgücünün beklenmedik

50 Okun açıkları: gerçekleşen ve potansiyel GSYİH arası farktır ve (Y Y Y ) / =c u u( )ile gösterilmektedir.

Y: tam istihdam seviyesi çıktı düzeyi; Y: gerçekleşen çıktı; u : doğal işsizlik oranı; u : gerçekleşen işsizlik oranı; c = çıktı değişimi ile işsizlik değişimini ilişkilendiren katsayı.

enflasyonun olumsuzluklarından korunması için, beklenmedik enflasyonla sözleşmeyle sabit olan ve gerçekleşmesi beklenen enflasyon farkını işçilerine verebilmektedir. Yoksa gerçekleşen reel ücret artışı ile beklenen reel ücret arası bir fark ortaya çıkabilecek ve işgücü beklenmedik enflasyon artışından olumsuz etkilenebilecektir51.

Ekonomide beklenmedik enflasyonun gelir dağılımı bağlamında olumsuz etkilerini bertaraf etmek amacıyla endeksleme yaklaşımı kullanılabilmektedir (Stiglitz, 1997: 792). Hayat pahalılığı anlaşması da denilen bu yaklaşımda, reel ücret düzeyi enflasyona endekslenmektedir. Gelir transferinin önüne endeksleme ile geçilmeye çalışılmaktadır. Günümüzde sosyal sigortalar ödemeleri ve vergi oranları da endekslenebilmektedir. Ancak endeksleme uygulaması birçok iktisatçı tarafından eleştirilmektedir.

Yeni Keynesyenlere göre, daha önce teorik düzeyde açıklanan; ekonomide tam olarak beklenen enflasyonun da bir maliyeti vardır. Fiili enflasyonun beklenen enflasyona eşit olduğu bu durumda, yemek listesi maliyetleri (menü costs), ayakkabı-deri maliyetleri (shoe- leather costs), vergi bozulmaları (tax distortions) ortaya çıkabilmektedir.

1.5. Enflasyonla Mücadelenin Maliyeti, Mücadele Yöntemleri ve Fiyat İstikrarının