• Sonuç bulunamadı

A. Sosyal İlişkiler

1. Endülüs’ün Sosyal Yapısı

Endülüs’te fetih öncesi halk Hıristiyanlardan, bir kısım Yahudilerden ve ıssız bölgelerde yaşayan putperestlerden oluşmaktaydı. Toplum krallar, prensler, serfler, lordlar, soylular ve köleler gibi birçok sosyal grup teşkil edecek şekilde bölünmüşlerdi459.

Fetih öncesi sosyal yapısı itibari ile toplumun her kesiminde sıkıntılar vardı. Halkın öncesinde sahip olduğu hakların adı kalmıştı. Sayıları azınlıkta olan ve İspanya toplumunun aristokrasini oluşturan prensler ve toprak sahipleri ülkede efendilerdi. Halkın geriye kalanı olan orta tabaka, serflerden ve kölelerde toprak vergilerinin yanı sıra, kişisel vergiler vermeye mecbur bırakılmışlardı460.

S.M. İmamuddin,

“Müslümanların Endülüs’ü fethine kadar toplumun yoksullaştırılmış vatandaşlar, mahvolmuş

köleler, sefalet içindeki serfler ve zulme uğramış Yahudiler olarak tanımlamaktadır.461

Endülüs İslâm’i fetihlerden sonra yukarıda ifade ettiklerimizden farklı bir sosyal yapılanmaya sahne oldu. Araplar sayı bakımından az olmalarına rağmen fetihten sonraki dönemden Emevî Devleti’nin yıkılışına kadar hem sosyal hem de ekonomik ve idari hayatın hâkim unsuru oldular462. Berberîler hem fetih sürecinde hem etkin olmalarına hem de sayı bakımından Arapların birkaç katı olmalarına rağmen idari ve askeri alanlarda Araplar kadar etkin olamadılar463.

Bölgedeki etnik gruplara Berberîler, Araplar dışında Endülüs’teki İslâm’ı fetihlerin ardından Arap olmayan ancak kendi isteğiyle Müslüman halk olarak adlandırılan Mevâli464 adı verilen bir grup daha dâhil oldu. İslamiyet’in Endülüs yarımasına gelmesinin bir sonucu olarak zamanla

459İmamuddin, Endülüs Siyasi Tarihi, s. 19.

460Ateken, Musa b. Nusayr, s. 47; İmamuddin, Endülüs Siyasi Tarihi, s. 20.

461İmamuddin, Endülüs Siyasi Tarihi, s. 25.

462Özdemir, “Endülüs”, c. 11, s. 216-217.

463Sena Kaplan, “Valilik ve Emirlik Döneminde Endülüs’te İktidar Mücadelesi”, Yüksek Lisans Tezi, Süleyman

Batı’da (Endülüs) İslamiyet’i kabul eden İber Yarımadası halkından hem Araplaşan hemde İslâmlaşan grubun çocukları için kullanılan bir terim Müvelledûn465 adı verilen yeni bir topluluk daha oluştu466. IX. yüzyılın ortalarından itibaren Endülüs’te Müslüman nüfusun çoğunluğunu, İslamiyet’i kabul eden yerli halkın oluşturduğu müvelledûnden meydana gelmekteydi467. Müvelledler Endülüs toplumunda büyük oranda orta ve alt sınıftan müteşekkildi. Esnaflık, çiftçilik ve ticaret işiyle uğraşmaktaydılar. Müvelledler Endülüs toplumunda ekonominin bel kemiğini oluşturmaktaydılar. Özellikle zaman içerisinde Araplar ile evlilikler yoluyla Arap toplum yapısına dâhil oldular. Böylece aralarında ırkî farklılıklar kalmadı. Artık Araplar ve Berberîler ile birlikte müvelledler de idari yapının temelini şekillendirmeye başladı468.

Endülüs toplumunu birde Doğu Avrupa’dan (Fransız, Alman, İtalyan vb.) Endülüs’e getirilen Slav kökenli köleler olarak adlandırılan Saklebîler ve halifelik döneminde Orta Afrika’dan getirilen Endülüs toplumuna katılan Sudanlılardan meydana gelmekteydi469. Bu kimseler saraya getirildikten sonra Müslüman olmaları sağlanır ve saray adabı öğretilirdi470.

El-Ömeri, Mesâlikü’l-Ebsâr adlı eserinde;

“Sakâlibe topluluğundan “Saklâb” şeklinde, yaşadıkları coğrafyayı ise “Saklab toprakları olarak nitelendirilmektedir. Bu bölgenin ise İslam ülkelerinin kuzeyinde olduğunu

belirtmektedir471.”

Arap tarihçilerine göre Saklebîler, Orta ve Doğu Avrupa’da, Ural Dağlarıyla Adriyatik Denizi arasında yaşayan Slavlardır. Bunların bir kısmı Kuzey Slavları, yani Ruslar ve Polonyalılar’dır. Diğer kısmı ise Güney Slavları yani Sırplar, Çekler, Bulgarlar vb. oluşmaktadır. Araplar, Sakalîbe sözcüğünü, askerlik görevinde çalıştırılan köleler anlamında kullanmaktadırlar472. Endülüs toplumunda bulunan Hıristiyanlar, İslâm hakimiyeti etkisi altında kalarak Araplaşmakla beraber din değiştirmeyip Hıristiyan olarak kalan müsta’riblerde (mozarabes)

465Özdemir, Kültür ve Medeniyet, s. 21; Rahmi Er, “Müvelledûn”, DİA, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,

2006, c. 32, s. 228.

466Kaplan, “Valilik ve Emirlik”, s. 25.

467Özdemir, “Endülüs”, c.11, s. 217.

468S. M. İmamuddin, Muslim Spain 711-1492 A.D. A Sociological Study, Leiden: E.J. Brill, 1981, s. 26-29; s. Bal,

“Endülüs Emevi Devleti”, s. 52.

469Özdemir, Kültür ve Medeniyet, s. 21-22.

470Özdemir, “Endülüs”, c.11, s. 217.

471Şihabeddin b. Fazlullah El-Ömerî, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım (Mesâlikü’l Ebsâr), Ahsen

Batur (çev.), İstanbul: Selenge Yayınları, 2014, s. 26.

bulunmaktaydı473. İslam topraklarının fethi gerçekleştirilirken, Müslüman fatihlerle bu toprakların sahibi olan yerli halk arasında anlaşmalar imzalanmıştı. Bu anlaşmalar çerçevesinde Hıristiyan halk, İslam devletinin vatandaşı olma hakkını elde etmiş ve himaye altına alınmıştır. Söz konusu anlaşma gereğince Müsta’ribler’in can ve mal güvenliği, din, ibadet özgürlüğü gibi birçok hakları koruma altına alınmıştır. Bu durum Müsta’riblerin Endülüs’te özerk bir yapıya sahip olduklarını göstermektedir474.

Müsta’ribler, Hıristiyan inançlarını korumakla beraber zamanla Müslüman toplumununda bir parçası oldular. Ayrıca ana dilleri olan Latincenin yanı sıra Arapçayı öğrendiler. Güzel bir şekilde yazıp konuştular. Arapça’nın okuma, yazma ve edebi eser üretme biçimleriyle edebi zevkini de tattılar. Müsta’riblerden bazı aristokrat ailelerin erkek çocuklarını sünnet ettirme âdeti bile yaygınlaşamaya başladı475. Bundan başka hayatlarında İslamî üslupları uygulamış, domuz eti yemekten kaçınmış ve onların Latince isimlerinin yanı sıra İslamî bir isimde kullanmışlardı476.

Müslüman ve Hıristiyanlardan sonra Endülüs toplumunun üçüncü dini ve etnik grubunu Yahudiler oluşturmaktaydı. Müslümanların Endülüs’e ulaşmadan önce Yahudiler Vizigot hâkimiyetinin ilk döneminde özgürce yaşadılar. Ancak 586’da Vizigotların Katolik inancına geçmeleriyle beraber, Yahudilerin durumu da değişti. Bu durum karşısında Yahudiler ya Hıristiyanlığı kabul etmek ya da göç etmeye zorlandılar477.

Vizigotların yıkıcı siyasetlerinin aksine Yahudiler, Müslümanlardan büyük müsamaha gördüler. Sinagoglarını açtılar, ibadetlerini rahatça yapmaya başladılar. Ayrıca Yahudiler, kendi okullarında dilediği gibi dini eğitim verme özgürlüğüne sahip oldukları gibi zaman içerisinde de “juderia” adı verilen kendi mahalle ve semtlerini oluşturdular. Hıristiyanlar da olduğu gibi onlarında kendi aralarında olan anlaşmazlıklarına bakan hâkimler vardı. Devlet onların kendi aralarındaki sorunlara karışmazdı. Hukuki sorunları olduğunda kendi hükümlerine göre çözerlerdi. Fakat eğer ihtilaf Müslüman ve Yahudiler arasında ise bu davalarla Müslüman kadılar ilgilenirdi. Endülüs toplumunda, özellikle köle ve lüks mallar

473Jorge Lirola, Müsta’rib, DİA, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2006, c. 32, s. 123.

474Özdemir, Kültür ve Medeniyet, s. 36.

475Lirola, “Müsta’rib”, s. 213; Özdemir, Kültür ve Medeniyet, s. 38; Abdurrahman el-Haccî, et-Tarihü’l-Endelüsi

mine’l-fethi’l-İsşâmî hatta sukuti Gırnata: İslamî Fetihten Gırnata’nın Düşününe Kadar Endülüs Tarihi (711-1492), Kadir Kınar (çev.), İstanbul: İlk Harf Yayınevi, 2017, s. 223.

ticaretini elinde bulunduran Yahudi tüccarlar, ülke ekonomisinin gelişmesinde katkı da bulundular478.