• Sonuç bulunamadı

EKOSİSTEM VE İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ TEK SAĞLIK

Gezegenimiz giderek insan faaliyetleri ve etkileri tarafından kontrol altına alındığı için kendimizi doğal alanların daha küçük ve daha küçük parçalara ayrıldığı bir dünyada yaşıyor olarak bulmaktayız. Diğer taraftan, teknolojik gelişmeler bağlantının artmasına ve insanlar, ekosistemler ve dünya genelindeki alanlar arasında yeni bağlantılar oluşturulmasına yol açmaktadır (Helping, 2013).

İnsanlar, evcil ve yaban hayatı, ekili ya da yabani bitkiler veya toplumsal ve ekolojik sistemler ve süreçler için sağlığın sonuçları muazzam derecede ve eşi benzeri görülmemiş şekildedir. İnsanın hareket ettirdiği değişikliklerin hem mekânsal hem de zamansal boyutları vardır ve değişim oranı artmaya devam etmektedir. Bu bağlamda, çevreyi, ekosistemi ve toplumsal-ekolojik sistemleri tamamen kapsayan Tek Sağlık paradigmasının önemi giderek artmaktadır (Walker ve Salt, 2006) (Waltner-Toews, Kay ve Lister, 2008).

Son zamanlarda, Tek Sağlık kavramı dünya ekosistemlerinin sürdürülebilirliği ve sağlığını kapsayacak şekilde genişlemiştir (Shomaker, Green ve Yandow, 2013).

İnsanlar ve hayvanların ötesine giden karmaşık ekolojik düşünceye dayanarak, bu yaklaşımlar, insan, hayvan ve çevre ara yüzünün ötesinde ayrılmaz bağlantıları göz önüne almaktadır. Sistemdeki hareketlere karşı oluşan tepkileri ve ekolojik etkileşimleri anlamak amacıyla veteriner, beşeri ve halk sağlığı profesyonelleri arasında işbirliği çevre, hayvan ve insan sağlığı üzerine iklim değişikliği etkilerinin daha net anlaşılması kolaylaştırabilir. İklim değişikliği, yeni çıkan enfeksiyöz hastalıklar, gıda güvenliği ve ulusal sürdürülebilirlik planlaması gibi insan sağlığı konularına zorluklar ve belirsizlikler ekleyebilir (Patz ve Hahn, 2013). Bu konular disiplinler arası ve işbirlikçi araştırmanın önemini vurgulamaktadır.

Çevresel değişim ile insanlar, yaban hayatı ve evcil hayvanlar ile bitkiler arasındaki hem bulaşıcı hem de bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında kuvvetli bağlantılar vardır. Hayvanların ve bitkilerin sağlığı, doğrudan ve dolaylı etkileri yoluyla var oldukları çevreden etkilenmektedir (Woolhouse ve Gowtage-Sequeria, 2005).

64 Direkt etkiler organizmalar ve patojenler arasındaki temasları ifade etmektedir; Bunların frekansı ve şiddeti, biyofiziksel ve / veya biyotik ortamlardaki değişikliklerden etkilenebilir. Örneğin, karsinojenik kirleticiler (örneğin böcek öldürücüler, PCB'ler), endokrin parçalayan maddeler ve jeokimyasal değişkenler gibi çevresel faktörler, hayvanların, bitkilerin ve kişilerin sağlığını doğrudan etkileyebilir. Dolaylı etkiler, hedef popülasyonuyla (konakçı, rezervuar) doğrudan bağlantılı olmayan patojen nakil yönlerini etkileyenlere karşılık olarak gelmektedir. Örneğin tarım için arazilerin temizlenmesi sivrisinekleri destekleyebilir ve insan sıtma vakalarında artışa neden olabilir (Patz ve ark., 2004).

Ekolojik kapsamlarda geliştirilen Tek Sağlıkla ilgili kavramların çoğunun insan topluluğuna eşit şekilde uygulandığı ve tersinin aynı olduğu açıktır. Örneğin, asemptomatik hastalık taşıyıcılarının önemi hem insan hem de hayvan epidemiyolojisinde yaygın olarak bilinmektedir. Bununla birlikte, insan veya hayvan topluluğunun sağlık durumundaki değişikliklerin tüm sistem boyunca ikincil etkilere sahip olduğu, insanlar ve ekosistemlerin bağlı sistemlerinde patojenlerin var olduğu anlayışı ile insan ve hayvan sağlığı arasındaki paralellikler, paralelliklerin ötesine geçmektedir. Örneğin Hint akbabaları vakasında, sığırları tedavi etmek için kullanılan Diflofenac akbaba sayısını azaltmıştır; akbabaların sayısının azalması, çok sayıdaki insan patojeninin vektörü olan ratların ve vahşi köpek popülasyonlarının artmasına ve kuduz gibi insan ile ilgili hastalıklarının yaygınlığının artmasına neden olmuştur. Çürümekte olan karkasların artışı, insan sağlığına direkt etkileri ile birlikte su kalitesine de etki etmiştir (Cumming ve Cumming, 2015).

Toplumsal, ekonomik ve ekolojik sistemler arasındaki bağlantılar bir kez anlaşıldığında ve sistem dinamiklerinin bir parçası olarak insanların hastalık epidemilerinden etkilendiği kabul edildiğinde, Tek Sağlığın bir metafordan fazlası olduğu anlaşılmaktadır (Zinsstag ve ark., 2011).

Önümüzdeki on yılda, değişen çevresel faktörler ve hastalıklar arasındaki ilişkilerin karmaşıklığına ilişkin giderek daha detaylı kavrayışların oluşması beklenebilir. Bu gelişmeler, daha geniş verilerin ortaya çıkması ile analitik ve istatistiksel tekniklerdeki ilerlemeler tarafından daha da hızlandırılacaktır. Muhtemel sonuç, hem bulaşıcı hem de

65 enfeksiyöz olmayan hastalıkların epidemiyolojisi ve ekolojisinde yeni paradigmaların hızla gelişmesi olacaktır (Cumming ve Cumming, 2015).

İklim değişikliğinin insan sağlığına olan etkilerinin Tek Sağlık perspektifinden anlaşılması, çevresel değişiklikleri insan sağlığına bağlayan ekolojik ağda bulunan türleri birbirine bağlamak için ileri ve geri yönlü çalışmaları gerektirmektedir. İklim değişikliği, dünya çapında biyolojik sistemler üzerinde zaten çok ciddi bir etkiye sahiptir ve bu etki, vektör, rezervuar ve patojen yaşam döngülerindeki değişiklikler ile yaban hayatı ve bitki hastalıkları üzerine etkiler, etkileşen türler arasında senkronizasyonun bozulması ve habitatın tahrip olmasını da içeren çok sayıdaki mekanizmalar aracılığıyla insan popülasyonu tarafından da hissedilmektedir. Her tür çevre değişikliklerine farklı şekilde yanıtlar vermektedir ve ekosistemler yoluyla hastalığın hareketlerini öngörebilmek için veteriner hekimlik, beşeri hekimlik ve toplum sağlığı alanlarındaki uzmanlığa güvenilmek zorundadır ve bu sağlık profesyonelleri, değişen bir iklimde ekosistemlerin dinamik doğasını hesaba katmalıdırlar. İklim değişikliğinin getirdiği hızlı çevresel değişiklikler, insanların, hayvanların ve çevrenin sağlığını korumak için işbirlikçi araştırma ve politika üretmenin önemini yoğunlaştırmaktadır (Patz ve Hahn, 2013).

İklim değişikliği 21. yüzyılda insanlığın karşılaştığı en önemli zorluk olarak tanımlanmaktadır (Watkins, 2008). İklim değişikliği aynı zamanda, hem karasal hem de denize ait yüksek oranda biyoçeşitlilik kaybını, nitrojen ve fosfor sikluslarının karışmasını, statosferik ozonun yok olmasını, küresel tatlı su kullanımını, arazi kullanımında değişmeyi, kimyasal kirliliği ve atmosferik aerosol yüklenmesini de içeren insan kaynaklı çevresel değişiklikler olarak da tanımlanmalıdır (Rockström ve ark., 2009). Bu değişikliklerin hepsi birbiriyle bağlantılıdır ve yeni oluşan enfeksiyöz hastalıklar ve gıda güvenliği gibi birçok Tek Sağlık konuları ile ilişkilerini ayırmak güçtür. İklim değişikliğinin direkt veya indirekt olarak bulaşabilen geniş yelpazede hastalığın yayılımını değiştirebildiği ise açıktır (Black ve Butler, 2014).

9.1.İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENLİĞİ

Gıda üretimi ve tüketim zincirinin bütün bölümleri iklim değişikliğinden etkilenmektedir (Nabarro & Wannous, 2014). Şüphesiz ki, tarım iklim değişikliğine katkıda bukunmaktadır. Örneğin, sera gazları; ruminant sindirimi, pirinç kültivasyonu,

66 arazi açma (özellikle ormanların tahrip edilmesi), petrol kullanımı ve gübre üretimi sonucu üretilmektedir (Beddington ve ark., 2012)

2050 yılı ile birlikte, artan insan nüfusu, beslenme değişiklikleri ve biyoyakıtların artan kullanımından ötürü insanlığın taleplerini karşılamak için küresel tarım üretimi % 60’'tan % 110'a artacaktır (Ray ve ark., 2013). Şimdiye kadar ki çalışmalar göstermektedir ki, bu oranda bir küresel üretim artışı iklim değişikliğinin herhangi bir zararlı etkisi olmadan bile bu talebi karşılamaya yeterli olamayacaktır. Metan gazı üreten hayvanlardan elde edilen kırmızı et üretimi iklim değişikliğine katkıda bulunmaktadır ve bu konuda diğer protein üretimi seçeneklerinin uygun olup olmayacağı veya kırmızı et tüketiminin dağılımının tekrar nasıl dengeye getirileceği konusunda çeşitli tartışmalar mevcuttur (Black ve Butler, 2014).

9.2. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GIDA GÜVENİLİRLİĞİ

İklimsel faktörler, gıda güvenilirliği ile ilişkisi bulunan birçok patojenin büyüme ve gelişmesini etkilemektedir. Artan çevresel ısı, gıda kaynaklı patojenlerin replikasyonlarını artırmakta ve aynı zamanda besin işlenme hataları için yüksek risk dönemlerini uzatmaktadır (Semenza ve Menne, 2009). Bir dizi gıda kaynaklı patojen bu probleme katkıda bulunmaktadır. En dikkat çekenleri, Campylobacter ve Salmonelladır. Bu hastalıklar ısı artışıyla güçlü derecede ilişkilidirler. Genel olarak, zoonotik gıda kaynaklı patojenler kanatlı hayvanlarda ve domuzlarda küçük ruminant ve sığırlara göre daha yaygındır (Grace ve ark., 2012). Kanatlı hayvan ve domuzun küresel üretiminin artmaya devam edeceği tahmin edilmektedir. Bu, yem yararlanımı ve çevreye olan etkilerinin daha düşük olması gibi bir dizi faktöre bağlıdır. Monogastrik sistemler üzerine yoğunlaşma, iklim değişikliğine karşı kullanılan bir önlemdir. Kanatlı ve domuz üretiminin artışı ile birlikte, zoonotik gıda kaynaklı hastalıklarda ve zoonotik yeni ortaya çıkan enfeksiyöz hastalıklarda orantılı olarak bir artış beklenmektedir (Jones ve ark., 2013).

Mikrobiyolojik risklere ek olarak, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak gıda ve yem güvenilirliğini bozan kimyasal riskler de mevcuttur. Bu riskler mikotoksinleri, denize ait biyotoksinleri (fitotoksinler), pestisid kalıntılarını, iz metalleri ve diğer kimyasalları içermektedir. Yollar karmaşıktır ve bu zorlukları ele alma, insan ve hayvan sağlığı, tarım, meteoroloji, hükümet politikası ve sosyoekonomi ile ilgili disiplinleri içeren çok disiplinli

67 bir yaklaşım gerektirir. Tek Sağlık hareketi yeni ortaya çıkan hastalıklar ile bunların dinamikleri üzerine odaklanmaktan gıda güvenliği ve güvenilirliğini içeren daha geniş bir meseleye gelişmiştir. Bu gelişme, çoğu Tek Sağlık uygulayıcısını bu konular ve dinamikleri arasındaki bağlılığın can alıcı önemini anlama konusunda alarma geçirmiştir. Gerçekten de, çoğunu tekli etkenler üzerine basit odaklanmaktan çok daha fazla sistemik yaklaşıma yöneltmiştir. Bu özellikle nüfusun artması, tüketim kalıpları ve ekonomik büyümeyi içeren temel etkenler olan ilkim değişikliği ve hastalık için doğrudur. İklim değişikliğine sahip bir dünyada Tek Sağlık düşünülmesi gereken ve büyük adımlar atılması gereken bir konudur. Spesifik hastalık konularına değinmek son derece yetersiz kalacaktır. Bu, Tek Sağlık hareketinin çok daha geniş bir disiplin alanına girmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Tek Sağlık vizyonuna sahip olanlar, başkalarının harekete geçmesini beklemeyi bırakmalı ve toplumların önümüzdeki zorlukları nasıl şekillendirdiği ve çözdüğü konusunda diğerleri ile çalışmak için kapasiteleri dâhilinde her şeyi yapmaya istekli olmalıdırlar. Örneğin Tek Sağlık uygulayıcıları toplumun, nasıl planlama yapılacağı, harekete geçileceği ve gıda tüketileceği- yani gezegenin gıda sistemlerinin nasıl yeniden yapılandırılacağı konusunda yeniden düşünmesinde yardımcı olabilir. Bu görev, herhangi bir istenmeyen sonuç doğurmadan yapılmamalıdır (örneğin iklim değişikliğine katkıda bulunma, hastalık yayılmasını teşvik etme veya yeni patojenlerin ortaya çıkışı gibi). Bu kolay bir iş değildir, fakat gezegenin birbirine bağlılığını anlayabilenler eşsiz bir fırsata ve doğrusu gezegenin sağlığını korumak için bir sosyal yükümlülüğe sahiptirler. Bu iklim değişikline sahip bir dünyadaki Tek Sağlıktır (Black ve Butler, 2014).

Benzer Belgeler