• Sonuç bulunamadı

Sosyalist sistemde üretim araçlarının mülkiyeti kamuya ait olduğundan bu araç-lar ihtiyaçaraç-ları karşılamak üzere devlet tarafından üretime tahsis edilmekteydi. Di-ğer bir ifadeyle kolektif mülkiyet ve merkezi planlamaya dayalı bir iktisadi yapı söz konusuydu. SSCB uygulamasında bu yapının işleyişinde bölgesel uzmanlık alanları oluşturulmuş, Birlik üyelerinin sahip oldukları bazı ekonomik üstünlük-ler dikkate alınarak üretimde uzman olacakları alanlar merkezi plan kapsamında belirlenmiştir. Her ülke belirlenen alanda ihtisaslaşmış ve yapmış oldukları üreti-mi diğer üye ülkelerle karşılıklı mübadeleye giderek ihtiyaçlarını karşılamışlardır.

Ancak bu sorunlu yapı kimi Birlik üyesi ülkelere net avantajlar sağlarken özel-likle zengin yer altı kaynaklarına sahip olup bu kaynaklarını çok ucuz bedeller karşılığında mübadele etmek zorunda kalan kimi ülkeler açısından ise sömürüye yol açmıştır. Bu eşitlikçi olmayan yapının oluşturduğu sömürü düzeni özellikle SSCB’nin çöküş döneminde daha belirgin bir hal alarak avantajlı durumda olan ülkelere daha fazla avantaj sağlamıştır. Bu durum avantajlı ülkelerin piyasa eko-nomisine entegrasyonunu kolaylaştırırken dezavantajlı ülkeleri ise derin ekono-mik resesyona maruz bırakmıştır. Sovyet sonrasında bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetleri SSCB döneminde merkezi planlı ekonominin işleyişinde dezavan-tajlı ülkeler grubunda yer almaktaydı.

Sovyet sisteminin kurulduğu günden dağıldığı güne kadar geçen sürede Türk cumhuriyetleri sınai gelişimin yoğunlaştığı bölgelere ham madde temininde uz-manlaşarak asıl sınai üretimin yapıldığı diğer cumhuriyetlere bağımlı olmuş ve bu bağımlılık ise hem ekonomik hem de sosyokültürel açıdan geri kalmalarına yol açmıştır. Dolayısıyla bağımsızlıklarını kazandıktan sonra terk edilmişlik hissine kapılmış ve hatta daha iddialı ifadeyle Sovyet sistemi içerisinde artı değer üretim yeteneği düşük olması nedeniyle sistem dışına itilerek bir tür “devlet özelleştirme-si”ne maruz kalmışlardır.16

Bu nedenle bağımsızlık sonrasında yeni Türk cumhuriyetleri ciddi bir eko-nomik krizle karşı karşıya gelmişlerdir. Başka bir ifadeyle uzun süredir içinde bu-lundukları merkezi ekonomik yapı içinde sahip oldukları zihinsel yapı nedeniyle bağımsızlık sonrasında karşılaştıkları yeni ekonomik düzene uyum sağlamakta zorluk yaşamış ve bunun neticesinde söz konusu ülkeler ciddi sosyal ve ekonomik sorunlarla karşılaşmıştır. Bu sorunları çözmede her ülke kendi iç dinamikleri ve

16 Emsen, Ö. Selçuk vd., КЫРГЫЗСТАН НА ПУТИ К ЭКОНОМИЧЕСКОЙ НЕЗАВИСИМОСТИ, Refor-ma, 2 (54), 2012, s.19

benimsemiş oldukları yönetim tarzı çerçevesinde hareket etmiştir. Kırgızistan ve Kazakistan sorunları çözmede daha liberal bakışla hareket ederken Özbekistan ve Türkmenistan ise daha muhafazakar davranarak mevcut yapıyı tamamen değiş-tirmek yerine bazı revizyonlarla sistemin ıslahı yoluna gitmiştir.

SSCB döneminde tahıl ambarı olarak görülen Kırgızistan bağımsızlık son-rasında serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecini en hızlı başlatan ve bu konuda en cesur reformları hayata geçiren ülke olmuştur. Diğer Türk cumhuriyetlerinin aksine zengin yer altı kaynaklarına sahip olmayan Kırgızistan bu dezavantajını avantaja çevirmek için “Orta Asya’nın demokrasi adası” olmaya aday olmuş ve

“Orta Asya’nın İsviçre’si” olmak için IMF, Dünya Bankası ve diğer Batılı kuruluş-ların öncülüğünde “şok tedavi”yi başlatıp “ekonomik reform programı”nı uygula-maya koymuştur. Böylece Batılı devlet ve kurumların dikkatlerini ülkeye çekerek bir nevi yatırım ve finansman merkezi olmayı istemiştir. 1992’nin başlarında Kır-gızistan, merkezi planlama kurumlarının çoğunu feshetmiş, özelleştirmeyi hız-landırmış ve fiyatları serbest bırakmıştır. Ancak bu atılımlar ülke ekonomisinin düzlüğe çıkmasına yetmemiş aksine beraberinde birtakım sorunlar doğurmuştur.

Zira piyasa ekonomisinin kendi dinamiklerinden kaynaklanan çeşitli olumsuz faktörler de ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda üretim azalmış, kişi başına gelir düşmüş, işsizlik ve enflasyonda ciddi yükselmeler yaşanmıştır.

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlığını ilan eden Kazakistan merkezi planlamaya dayalı olan sosyalist sistemden piyasa ekonomisine dayalı olan libe-ral sisteme en hızlı geçiş yapan ülkelerden birisi olmuştur. Kazakistan başlangıçta SSCB’den devraldığı bazı sorunlarla mücadele etmek zorunda kalmış olsa da ha-yata geçirdiği yapısal önlemler sayesinde bunların önemli bir kısmını çözmeyi başarmıştır. Uygulamaya geçirdiği reformist politikaların yanında sahip olduğu zengin doğal kaynakların etkisi ile Orta Asya’nın en merkezi ülkesi haline gel-meyi başarmıştır. Kazakistan bağımsızlıktan bu yana doğrudan yabancı yatırım çekmekte en başarılı ülke olmuştur. ABD, Birleşik Krallık, Çin, Fransa, Rusya ve Hollanda gibi ülkelerin gözde yatırım merkezi olmayı başarmıştır.

Özbekistan bağımsızlık sonrası diğer Orta Asya cumhuriyetlerinden farklı olarak hızlı bir dönüşüm yerine kontrollü ve kendine özgü bir dönüşüm süreci-ni başlatmıştır. Bu yapının oluşumunda Kerimov’un “Yesüreci-ni ev yapılmadan eski ev yıkılmaz” şeklinde belirttiği reformlara bakışı temel unsur olarak rol oynamıştır.

Bu nedenle Kerimov iktidarında devletin yaklaşımı reformların yavaş ve itidalli bir şekilde yapılması, Sovyet döneminden kalan sistemin bir anda söküp atılması yerine bunların dönüşümünün sağlanması ve piyasa ekonomisine geçiş sürecinin

BAĞIMSIZLIK SONRASINDA TÜRK CUMHURİYETLERİNDE SİYASET VE EKONOMİ

yavaş yavaş ilerletilmesi şeklinde olmuştur. Bu bakışa “Özbek modeli” denilmiştir.

SSCB mirasını tamamen reddetmeyen ama bu dönemden tevarüs eden kurumla-rı günün şartlakurumla-rına uyarlamayı hedefleyen bu model yapısal açıdan başta ekonomi olmak üzere devletin her alanda egemen olduğu merkezi planlama ekonomisinin tipik birtakım özelliklerini taşımaktadır. Bu model ile belirlenen hedef ise “kendine yeten ekonomi”ye sahip bir ülke olmaktır. Bu anlayış sonucu Özbekistan’da devletin egemen olduğu içe dönük ve ithal ikameci bir ekonomik yapı oluşmuştur.

Bağımsızlıklarının ilk döneminde hemen hepsi ekonomik krizle karşılaşan yeni Türk cumhuriyetlerinin ilerleyen dönemde toparlanmayı başarmış olmaları-na rağmen aynı ekonomik gelişmeyi gösterdiklerini söylemek mümkün değildir.

Zira her bir ülke kendi dinamikleri ve benimsedikleri kalkınma modeline göre yol almıştır. Bu ülkeler içinde en fazla gelişmeyi kaydeden ülkenin Kazakistan, en az gelişme kaydeden ülkenin ise Kırgızistan olduğunu söylemek mümkündür.

Diğer Orta Asya cumhuriyetlerinin aksine zengin yer altı kaynakları olmayan Kırgızistan yabancı yatırım çekme konusunda da pek başarılı olmamıştır. Bunda ülkenin coğrafi yapısının da etkisi olduğunu söylemek mümkündür. Zira ülkenin karalar ile çevrili olup denize sınırının olmamasının yanında dağlık bir yapıya sahip olması lojistik açıdan dezavantaj oluşturmaktadır. Ayrıca ülkedeki siyasi istikrar-sızlık da caydırıcı bir unsurdur. Bu nedenle iç tasarruf düzeyi de düşük olan ülkede geleneksel ekonomik yapı devam etmiştir. Yani Kırgızistan ekonomisi tarım, hay-vancılık, madencilik ve yurt dışında çalışan vatandaşların gelirlerine dayalı olarak şekillenmiştir. Temel tarım ürünleri pamuk, yün ve hayvansal ürünlerden oluş-maktadır. Bu ürünler içinde pamuk ana ihraç ürünüdür. İhraç edilen diğer ürünler arasında altın, cıva, uranyum, doğal gaz ve –bazı yıllarda– elektrik bulunmaktadır.

Ülke hidroelektrik barajların inşası da dahil olmak üzere ihracat tabanını genişlet-mek için yabancı yatırımları çekmeye çalışmaktadır. Ancak bunda pek başarılı ol-duğunu söylemek mümkün değildir. Burada en önemli caydırıcı unsur sağlıklı bir yatırım ortamının bulunmamasıdır. Ülkenin altın madenini işleten Kanada firması dışında Batı kaynaklı büyük yatırımcı şirket bulunmamaktadır. Ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) dörtte birinden fazlası ağırlıklı olarak Rusya ve Kazakis-tan’da çalışan Kırgız işçilerin gelirlerinden oluşmaktadır.

Orta Asya Türk cumhuriyetleri içinde en fazla yabancı yatırım çeken ülke Kazakistan olmuştur. Kazakistan zengin yer altı kaynaklarına sahiptir. Bu ne-denle enerji kaynakları yönetimi ekonomik kalkınma stratejisinin temel eksenini oluşturmaktadır. Dolayısıyla Kazakistan’ın ekonomik yapısının şekillenmesinde petrol başat rol üstlenmiştir. Bağımsızlıktan bu yana petrol sektörüne büyük

ya-tırım yapan Kazakistan’ın bu alanda yaptığı üretim bir taraftan hızlı bir şekilde ekonomik büyümesini sağlarken diğer taraftan petrol dışı sektörlere de ivme ka-zandırmıştır. Ülkenin petrol rezervleri doğal gaz rezervlerine göre daha fazladır ve eski Sovyet cumhuriyetleri içinde Rusya’dan sonra ikinci büyük petrol üreticisi konumundadır. Günümüzde sanayi sektörünün büyük bir bölümünü petrol sana-yii oluşturmaktadır. Kazakistan ekonomisinin bir başka önemli sektörü ise metal işleme ve çelik üretimidir. Madencilik ve metalürji ülke ekonomisinin ikinci ge-lişmiş sanayi kolu durumundadır. Bu sektör de ciddi yabancı yatırımları çekmeyi başararak ekonomik büyümeye olumlu yönde katkı sağlamaktadır.

Bağımsızlık sonrasında serbest piyasa ekonomisine geçmeyi hedefleyen Öz-bekistan ise –Kırgızistan ve Kazakistan’ın aksine– hızlı bir geçiş yerine kademeli ve kontrollü bir geçişi planlamıştır. Bu kapsamda mevcut yapı birden lağvedil-memiş, birtakım reformlar yapılarak mevcut kurumların ıslahı yoluyla piyasa ekonomisine uyum sağlanmasına çalışılmıştır. Bu kapsamda SSCB’den tevarüs eden ekonomik yapı korunmaya çalışılarak içe kapanık ithal ikameci bir politika izlenmiştir. Sovyet döneminde adeta pamuk deposu haline getirilen Özbekistan’ın uzmanlaşmaya dayalı SSCB merkezi planlı ekonomi içinde kendisine düşen ihti-sas alanı ise ağır sanayi ve pamuk üretimi olmuştur. Bağımsızlık sonrası dönemde de bu yapı kısmen devam etmiştir. Bu nedenle günümüzde de ağır sanayi ülke ekonomisinde önemli bir yere sahiptir.

İmalat sanayiinde yabancı yatırımcıların da ilgisini çeken en önemli sektör otomotiv sanayii olmuştur. Özbekistan’da ağır sanayiden sonra tarım ikinci önemli sektördür. Tarım GSYH’nin önemli bir kısmını teşkil etmekle beraber istihdamın sağlandığı önemli bir sektördür. Tarım sektörü içinde ise halk arasında “ak altın”

olarak adlandırılan pamuk üretimi ön plana çıkmaktadır. Ülke pamuk üretiminde dünyada beşinci, ihracatında ise ikinci sıradadır. Ülkedeki pamuk üretiminin aksi-ne tahıl üretimi iç piyasanın ihtiyacını karşılamamakta ve tahıl ürünleri dolayısıyla dışa bağımlılık oldukça yüksek bir seviyede bulunmaktadır. Sebze ve meyve üretimi açısından iyi bir konumda olunmasına rağmen gıda işleme ve paketleme faaliyet-lerinin yetersizliği nedeniyle bu üretim yeterince dış ticarete yansıtılamamaktadır.

Özbekistan ekonomisine katma değer sağlayan önemli bir unsur da ülkenin sahip olduğu mineral ham madde kaynaklarıdır. Ülkede başta altın, kömür, alüminyum ve uranyum olmak üzere yüzden fazla yer altı maden çeşidi bulunmaktadır. Altın üretiminde Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri içerisinde Rusya’dan son-ra ikinci sıson-rada yer almaktadır. İslam Kerimov’un ardından yönetime gelen Cum-hurbaşkanı Şevket Mirziyoyev daha liberal bir ekonomi politikasını devreye

sok-BAĞIMSIZLIK SONRASINDA TÜRK CUMHURİYETLERİNDE SİYASET VE EKONOMİ

muş ve bu konuda birtakım reformlar yapmıştır. Bu durum ekonomiye yansımış ve Özbekistan ekonomisi yıllar içinde önemli büyümeler kaydetmiştir.

Sovyet merkezi planlama sistemindeki uzmanlaşmaya dayalı ekonomik ya-pılanmada Türkmenistan’ın payına pamuk yetiştirmenin yanı sıra petrol ve doğal gaz üretimi düşmüştür. Bağımsızlıktan sonra da Sovyet sisteminden tevarüs eden bu yapı kısmen korunmuştur. Günümüzde de bu iki ürün Türkmenistan’ın dış ticaretinde önemli yer tutmaktadır. Ülke zengin petrol ve doğal gaz rezervlerinin yanı sıra mirabilit, iyot, brom, kükürt, potasyum ve tuz yataklarına da sahiptir.

Türkmenistan’ın gaz rezervleri küresel rezervlerin yaklaşık yüzde 10’unu oluş-turmaktadır. Bu itibarla Türkmen gaz rezervlerinin dünyanın dördüncü büyük rezervi olduğu tahmin edilmektedir.17

TABLO 1. ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİNİN BAZI MAKROEKONOMİK GÖSTERGELERİ (2019)*

Kırgızistan Kazakistan Özbekistan Türkmenistan

Nüfus (Milyon) 6,4 18,6 33,0 6,0

GSYH (Milyar Dolar) 8,5 180 57,9 40,9 (2018)

Kişi Başı GSYH (Dolar) 1.326 9.662 1.754 7.083 (2018)

Büyüme Oranı (GSYH, Yüzde

Olarak Yıllık Değişim) 4,5 4,5 5,6 6,3

Dış Borç/GSYH 98,4 87,1 42,1 2,2 (2018)

Enflasyon (TÜFE, Yüzde Olarak

Yıllık Değişim) 1,2 5,2 14,5 13,4

İhracat (Milyar Dolar) 2,0 57,8 13,9 9,7

İthalat (Milyar Dolar) 4,6 38,7 21,2 2,9

Dış Ticaret Dengesi

(Milyar Dolar) -2,6 19,1 -7,3 6,8

Cari Hesap Dengesi/GSYH -0,8 -6,5 -3,2 -3,0

Mali Denge/GSYH -0,1 -1,9 -1,1 -0,2 (2018)

Kaynak: “Stay Updated with News from FocusEconomics”, FocusEconomics, https://www.focus-economics.

com/countries,https://www.imf.org/en/Countries, (Erişim tarihi: 17 Ekim 2021).

* 2020 pandemi etkisiyle şekillendiği için ülkelerin ekonomik durumunun analizinde yanılsamaya neden olacağı kanaatinden hareketle 2019 verileri dikkate alınmıştır.

Benzer Belgeler