• Sonuç bulunamadı

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

BASINDA BİZ

Dostlukla iş yapmanın Skal keyfine varalım...

BASINDA BİZ

Dostlukla iş yapmanın Skal keyfine varalım...

OYNATMAYA AZ KALDI

İki İngiliz iktisatçı Peacock ve Wiseman’a göre; ortada herhangi bir olağanüstü bir durum yoksa kamu harcamaları kamu gelirlerine bağlı bir şekilde artar fakat iktisadi ve sosyal bir buhran meydana gelmiş ise kamu harcamalarında ve dolayısıyla kamu gelirlerinde bir sıçrama meydana gelir ve bu olağanüstülük devam ettiği müddetçe de kamu harcamaları artmaya devam eder. Olağanüstülük kalktığında ise eski seviyelerine düşmesi beklenen kamu harcamaları tekrar eski haline düşmez ve yeni seyri ile devam eder. Sıçrama Tezi adını verdikleri bu hipotezin doğruluğu bir çok alanda görülmektedir.

Bu sebeple deprem savaş ekonomik kriz gibi dönemlerde ortaya çıkan fazla harcamaları karşılamak için konulan ek vergiler her ne kadar başlangıçta geçici oldukları söylense de her zaman kalıcı olmuşlardır. Buna en çarpıcı örnek cep telefonları için alınan “deprem vergisi” örnek olarak gösterilebilir.

Son günler de sektörde değişik şekillerde gündeme gelen ek vergiler söz konusu olup bunların ilki “Tanıtım Ajansı” için öngörülen ilave ödemelerdi ki; çıktı yasallaştı. Şimdi ise bir ara sektörün önde gelenleri tarafından dile getirilen ve Avrupa da yaygın olarak kullanılan “şehir vergisi” dediğimiz bir verginin sektörde bolca konuşulması “Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek” cinsinden bir fikir getirilmiş olmalı ki; şu an mecliste teklif olarak yasallaşmayı bekliyor. Bu yasa teklifi sayesinde otelde konaklayan tüm misafirlerden konakladıkları tesisin türüne göre değişen bir konaklama vergisi alınması düşünülmektedir. Henüz yasalaşmadığı için detayları tam olarak bilinmemekle birlikte, yazının başında bahsettiğimiz sebeplerden ötürü artan kamu harcamalarına kaynak oluşturmak için düşünüldüğü anlaşılmaktadır.

Bu vergilerin sektöre olan mali yükün boyutu ve olumlu/olumsuz etkileri ilgili taraflarca yeteri kadar tartışılmakta ve tartışılmaya da devam edilecek gibi de gözükmektedir. Peacock ve Wiseman’ın “SIÇRAMA TEZİ” ne göre bu vergi için olan tartışmalar bitse bile benzer ilave vergilerin gelmesi de kaçınılmaz gözükmektedir.

Tüm bu olaylar bana şu fıkrayı hatırlattı.

Padişahlardan bir tanesi ne zaman ilave vergi koysa yada mevcut vergileri arttırsa, sadrazamı çağırıp;

- Git bak bakalım halkın vergilere tepkisi ne? Halkın arasına gir dolaş ve bana

YAZARLARIMIZDAN...

Dostlukla iş yapmanın keyfine varalım...

rapor et dermiş. Sadrazam da tebdili kıyafetle halkın arasına karışıp dolaştıktan sonra padişaha gelir raporunu verirmiş.

- Padişahım, halkın biraz canı sıkkın ama fazla sorun yok.

Herkes işinde gücünde ...

Dediğinde padişah büyük bir memnuniyetle şöyle dermiş;

-Tamam, demek ki sorun yok. Alışırlar, alışırlar...

Aradan bir müddet geçtikten sonra padişah tekrar vergileri arttırır ve tekrar sadrazama aynı talimatı verirmiş;

- Git bak bakalım, halkın bu vergilerden sonraki tepkisi ne diye?

Sadrazam yine dolaşır ve gördüklerine padişaha rapor edermiş.

- Padişahım bu kez de halkın canı çok sıkkın ama artık iyice bu vergi işine kızmış gözüküyorlar. Dokunsan kavga edecek gibiler, suratlarından düşen bin parça, galiba vergileri bu kez çok arttırdık.

- Yok canım dermiş padişah merak edilecek bir durum yok. Alışırlar alışırlar...

Bu durum bir müddet böyle devam etmiş durmuş. Her seferinde konulan yeni ve ilave vergilere halkın öfkesi gün geçtikçe arttıkça artmış...

Günlerden bir gün yine padişah arttırtığı vergilerden sonra sadrazamı halkın arasına gönderdiğinde sadrazam şaşkınlık içinde gelerek padişaha rapor vermiş.

- Padişahım ben bugün yaptığım denetlemeden hiç bir şey anlamadım. Daha önceleri ne zaman kiminle konuşsam kızgınlıktan ve öfkeden çıldırıyorlardı. Ama bugün gezdim gördüm ki; Herkes çok neşeli, gülüyor oynuyor hatta sokaklarda dans ediyorlardı. İlave konulan vergiler hiç umurlarında bile değildi.

Bunun üzerine padişah hemen;

-Aman demiş demek ki durum çok kötü, eğer artık vergileri önemsemeyip, oynamaya ve dans etmeye başladılarsa fazla ileri gittik, hemen vergileri indirelim yoksa halimiz harap olur.

Kalın sağlıcakla...

Mehmet BAHAR

YAZARLARIMIZDAN...

Dostlukla iş yapmanın keyfine varalım...

O SARI ÖKÜZÜ HİÇ VERMEYECEKTİK

Bugün sizlere çok bilinen bir hikâyeden yola çıkarak ne kamudan ve ne de bizden olanlardan destek alamayan Türk turizm sektörünün başına gelenleri anlatmaya çalışacağım.

Umarım teşbihte hata olmaz.

2019 yılı satışlarına başlarken tüm turizmciler olarak krizlerin geride kaldığı, sıkıntıların bittiği ve sektör olarak yeniden ayağa kalkmanın yılı olarak görmüştük. Biz sektör temsilcileri böyle düşünürken galiba devletimizin güzide yetkilileri de turizm sektörünü yeni vergilerle imtihan etmeye ve ülkenin kalkınmasının tek lokomotifi yapmaya karar vermişti.

Daha yılın ilk ayında 7161 sayılı yasa ile kur farklarını KDV matrahına dahil ederek işe başladılar. Yasalar hazırlanırken genellikle belli gerekçelere dayandırılır. Bu yasanın dayandırıldığı gerekçelere baktığınızda bile ne kadar acele ve sektörden uzak hazırlandığını görürsünüz. İşin diğer yanlış bir tarafı ise turizm sektörünün kendine yönelik hazırlanan bu yasaya karşı hiçbir reaksiyon göstermeden kabullenmeleri oldu. Yani sırada ki en zayıf halka olan ‘sarı öküzü versek ne kaybederiz’ der gibi.

Diğer bir yasa da Kültür ve Turizm bakanlığının temmuz ayı için alelacele hazırlatıp meclisten geçirdiği turizm tanıtma ve geliştirme ajansı yasası oldu. Sektöre ne gibi yükler getireceği hesaplanmadan hazırlanan bu yasanın en önemli özelliği sektöre yönelik yapılmış ama sektörü dışlayarak yapılmış bir yasa olmasıydı. O nedeniyle belki de ilk defa turizmciler bu yasaya ciddi ciddi itiraz ettiler. Hem de daha meclise gitmeden ve neredeyse tam bir fikir birliği ile hareket ederek yaptılar. Bu sefer sıradan kimseyi vermek istemiyorlardı!

Ancak bu yasayı engellemek ne mümkün. Turizm sektöründen sorumlu sayın bakanımız bu yasanın sektör yararına olacağına o kadar inanmış ki turizmcilerin feryat figan itirazlarına müthiş bir direnç göstererek yasayı hızlı bir şekilde meclisten çıkartmayı başardı. Bu iş turizmciye çok koymuştu ama yapacak bir şeyde yoktu. Çünkü bizden biri olanların bile sektöre büyük yükler getirme çabalarına bir anlam verilememişti.

Sektör için adeta sırada ki yeni sarı öküzlerin pazarlıkları başlamıştı! Turizm sektörü tam bu iki yasayı sindirmeye ve ona göre pozisyon almaya çalışırken geçen günlerde maliye bakanlığının hazırladığı ve önümüzdeki günlerde meclise sunulması planlanan yüzde ikilik konaklama vergisi ile ilgili kötü haberi aldı.

Doğal bir refleksle sektörü düzenleyen konumdaki bakanlık arandı. Yani bundan daha olağan ne olabilirdi ki? Sayın bakan içimizden gelen biri olarak sektörün

YAZARLARIMIZDAN...

Dostlukla iş yapmanın keyfine varalım...

haklarını korumayacak ta gidip başkalarının hakkını mı koruyacaktı? Ama o da ne? Sayın bakanımızın konudan haberi bile yoktu! O kendini başka işlerle uğraşmaya o kadar kaptırmıştı ki, sektöre yönelik hamlelerden nasıl haberi olsun!

Haliyle ne sektörün düzenleyeni ne sektörün STK’sı ve ne de sektörün kendisi öyle bir derin uyku halinde ki, tıpkı diğerlerinden olduğu gibi bu seferde konaklama yasası meclisten geçer ve turizmciler olarak yeni sarı öküzleri vermeye devam ederiz.

Hadi turizmciler kendi haklarını savunamıyor anladık, bu ülkenin

sağ duyulu insanlarına ne oldu? Bu kadar kısa sürede bu kadar çok vergilendirilmiş sektörün uluslararası alanda ki rekabet gücünü nasıl sağlayacaksınız?

Daha bir yıl öncesine kadar desteğe muhtaç bir sektörken, işlerin biraz düzelmeye başladığı bugünlerde, deli Dumrul vergileriyle önüne engeller konarak zayıflatılması ve uluslararası alanda rekabet gücünü kaybedecek olmasının da mı önemi yoktu?

Belki birilerince kamu yararı gözetiliyor ancak bu yasalar gerek uygulaması bakımından ve gerekse sektöre getireceği mali yükler bakımından büyük handikapları barındırıyor olması bizim gibi turizmcilerden başka kimsenin umurunda değil mi?

Hiçbir yerden doğru dürüst ses çıkmadığına göre demek ki değilmiş!

Sonuç olarak, bizden biri dediklerimizin hiçte bizden biri gibi davranmadığını gördükten sonra bizden olmayanlarında bizim gibi düşünmesini bekleyemezsiniz.

Onun için başkentte sektör adına çalışan, onu anlayan ve dinleyen kimsenin olmadığını biliyoruz artık. Öyleyse yapılacak tek şey, sektör olarak bir an önce kendimizi anlatmanın yollarını bulmalıyız. Yoksa bu işlerin dışardan atanmışlarla veya sizden çok uzak çalışan memurlarla yürümeyeceğini anlamalıyız. Yani turizm sektörü olarak bizi Ankara’da temsil edecek ve gerektiğinde sektör yararına çalışacak kişileri bulup oraya göndermek zorundayız. Aksi durumda, bizden her istendiğinde sıradaki diğer sarı öküzleri vermeye devam edeceğiz.

Siz yine de sağlıkla kalın, hem de her şeye rağmen.

Hamit KUK

SAYD Yönetim Kurulu başkanı Incoming Turizm ihtisas Başkanı

YAZARLARIMIZDAN...

Dostlukla iş yapmanın keyfine varalım...

BİR TURİZM SEZONUNU DAHA KAPATIRKEN

Gerek Antalya’mızda gerekse diğer tatil yörelerimizde bir yüksek turizm sezonunu da geride bıraktık. Sezon içinde yaşananlara bakacak olursak çok da hareketli bir yıl olduğunu söyleyebiliriz.

• 2019 sezonu Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısı 2016-2017 ve kısmen 2018 yıllarının acısını çıkarırcasına rekor düzeyde yüksek oldu.

• Yeni İstanbul havalimanı sezon öncesinde tam kapasite ile çalışmaya başladı.

• 11 Temmuz 2019 tarihinde her ne kadar yasalaşma süreci biraz yangından mal kaçırırcasına hızlı gelişse de 7183 sayılı kanunla TÜRKİYE TURİZM TANITIM VE GELİŞTİRME AJANSI HAKKINDA KANUN kabul edildi ve bu kanunla kurulan ajans 23 ağustosta faaliyete geçti.

• Herşey iyi gidiyor derken 23 Eylül 2019’da dünyanın en büyük tur operatörlerinden Thomas Cook’un iflas ettiği haberi geldi. İflasın Türkiye’de ve diğer destinasyonlarda ne gibi bir etki yapacağı henüz belli değil.

• Yine sezonun son günlerinde 9 Ekimde Suriye’de Barış Pınarı Harekatı başladı.

Bu harekatla birlikte bütün dünyada Türkiye aleyhine son derece olumsuz bir kampanya başladı. Her ne kadar ABD ve Rusya mutabakatlarıyla harekata ara verildiği söylense de; Ortadoğu’da işlerin ne şekilde seyredeceğini kestirmek mümkün değil.

Özetle son derece fırtınalı iyi, kötü ve çirkin haberlerin de olduğu ilginç bir sezon oldu. Tabi ki küresel gelişmelere karşı turizmcilerin yapabilecekleri, etki edebilecekleri şeyler sınırlı. Ancak yine de turizmcilerimizin küresel gelişmeleri yakından takip etmeleri, bu gelişmelerin kendi işletmeleri üzerinde oluşturabileceği risk faktörlerini iyi değerlendirmeleri ve buna göre kendilerince bir takım güvenlik önlemleri almalarında fayda var.

Örneğin Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesi ile Türk-Rus ilişkilerinin türbülansa girmesi Antalya turizmi için çok büyük yaralar açmıştı. Tek bir pazara bağımlılığın ne kadar riskli bir şey olduğu görülmüştü. Ancak geçen 4 yıl zarfında turizm pazarı çeşitlendirmesi noktasında pek de bir ilerleme sağlanamadığını görüyorum. Umarım tarih tekerrürden ibaret olmaz ve aynı sıkıntıları tekrar yaşamayız.

Bora AKTÜRK Avukat

YAZARLARIMIZDAN...

Dostlukla iş yapmanın keyfine varalım...

DOĞUM GÜNLERİ

Dostlukla iş yapmanın Skal keyfine varalım...

FATİH CANER 03.11

CENGİZ YILMAZ 07.11

ERDOĞAN TURAN 13.11

ERGİN DOLAPÇIOĞLU 15.11

MEHMET BOZTAŞ 17.11

SERDAR BAŞ 18.11

Kardeşlerimize

Benzer Belgeler