• Sonuç bulunamadı

Ehl-i Beyt’in Bilhassa da Hz. Ali’nin Faziletlerinin Yayılmasını

Belgede Hadis İlimlerine Giriş (sayfa 113-116)

islam tarihini incelediğimizde, Peygamber’in yirmi üç yıllık nübüv-vet görevi boyunca defalarca Ehl-i Beyt’in konum ve faziletleri hakkında beyanlarda bulunduğunu özellikle de Hz. ali’nin vasilik ve hilafetinde ıs-rarcı olduğunu gözlemliyoruz. Bu konuda Peygamber’in ilk aşikâr adımı,

45 izva’a a’la Sünneti’l muhammediye, s. 53-54

46 Tarih-i Hadis ve minhacu’l muhaddisin, s. 27

“Uyarmaya en yakınlarından başla!” ayetinin inmesiyle yakınlarından olu-şan kırk kişiyi çağırması ve daha sonra Kureyş tarafından Ebu Talib için alay konusu edilen; daha on beş yaşında olan Hz. ali’yi kendi vasisi ve halefi olarak takdim etmesidir.47 Son açık beyan ise Veda Haccı’nda her-kesin huzurunda Hz. ali’yi müminlerin velisi ve yetkilisi olarak tanınıp tüm müslümanlardan ona biat etmelerini istemesidir.48

Peygamber son anlarında ise yanında bulunanlardan49 müslüman-ların asla sapmaması için bir şeyler yazmak üzere kâğıt kalem istemiştir.

Burada maksat çoğu araştırmacıya göre Hz. ali’nin halefliği ve hilafetine bir kez daha işaret etmek olmuştur.50

Hz. ali’nin bu dönemde gösterdiği fedakarlık, ihlas, ibadet, fedakar-lık dillere destan olup defalarca Yüce allah tarafından indirilen ayetlerle veya Peygamber’in mübarek dilinden övgüye mazhar edilmiştir.51

Hz. ali’nin Bedir, Uhud, Hendek, Hayber savaşlarında sergilediği fedakârlık ve kahramanlıklar neticesinde buyurulan;

نيلقثلا ةدابع نم لضفا قدنخلا موي ىلع ةبرض ،راقفلاوذ لاا فيس لا ىلع لاا ىتف لا

“Ali’den büyük yiğit, Zülfikar’dan keskin kılıç yoktur! Ali’nin Hendek savaşındaki darbesi, kıyamet gününe kadar bütün insan ve cinlerin ibadetin-den daha üstündür” gibi ibareler bunlardan bir kaçıdır.52

Hz. ali’nin yüce makamı tüm ashab tarafından biliniyordu, öyle ki herkes onu Hakk’ın ölçüsü olarak tanımlamakta ve resulullah’ın

نموم لاا كبحي لا و قفانم لاا كضغبي لا

“Sana ancak münafık buğzeder ve seni ancak mümin sever.”53 buyru-ğuna binaen müminlerle münafıkları Hz. ali ile ayırabiliyorlardı.54

47 şuara/214

48 Daha fazla bilgi için bkz. Sirey-i Halebi, c. 1, s. 321, Biharu’l Envar, c. 18, s. 163

49 Bu olayı anlatan en kapsamlı eser merhum allame Emini’nin el-Gadir adlı eseridir.

50 el-müracaat, s. 356

51 Daha fazla bilgi için bkz. mevsuetu’l imam ali ibn-i Ebi Talib, c. 8, Kur’an diliyle ali, resulullah’ın anlatımıyla ali ve kendi diliyle ali bölümleri.

52 mevsuetu’l imam ali ibn-i Ebi Talib, c. 9, s. 421-439

53 el-Gadir, c. 3, s. 184, Kenzu’l Ummal, c. 11, s. 622

54 Karbu’l Esnad, s. 26, el-müstedrek a’la’s-Sahiheyn, c. 3, s. 129, el-mucemu’l Evsat, c.

2, s. 328

Hz. muhammed’in (s.a.a) Hz. ali’yi (a.s) açıkça ashab içinde övmeleri dışında bazen bu olay özel kimseler ve sahabeden birkaç kişi huzurunda cereyan etmiştir. Bu durumlarda Peygamber gözlerdeki perdeyi kaldırıp vefatından sonraki olaylardan haber vererek Hz. ali ile birlik olmak ve karşı tarafta yer almamak konusunda uyarılarda bulunuyordu.

resulullah kendi eşi ayşe’ye hitaben: “Asla Havab’ın köpeklerinin sana havlamasını sağlama”55 şeklindeki uyarması, ayşe’nin cemel Savaşı sıra-sında Havab bölgesinden geçmesi sırasıra-sında anlam buldu. aynı şekilde o Hazret’in Zübeyr’e söylediği uyarıcı sözler ve bu sözlerin Hz. ali (a.s) ta-rafından hatırlatılması üzere Zübeyr’in cemel Savaşı’ndan uzaklaşması56 bunun diğer örneklerindendir.

Diğer taraftan birçok rivayette Ehl-i Beyt’in fazilet ve imametiyle il-gili rivayetlere şahit olmaktayız. Hz mehdi’nin (af) özellikleri ve zuhu-runa dair rivayetler Ehl-i Sünnet’in bir çok alimi tarafından mutevatir ola-rak kabul edilmiştir. ayrıca;

قرغ اهنع فلخت نم و ىجن اهبكر نم حون ةنيفس لثم ، ىتيب لها لثم

“Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir; ona binen kurtulur; uzak duran bo-ğulup helâk olur.”57 rivayeti de Ehl-i Beyt’in faziletleriyle ilgili resulullah’tan nakledilen rivayetlerdendir.

Bunca övgü ve fazilet, sahabeden bazıları ile iman ve takvadan uzak olan münafıkların Ehl-i Beyt ve özellikle Hz. ali için haset ve düşmanlık beslemelerine neden oluyordu.

Hz. ali’nin faziletlerine işaret etmenin bazılarında doğurduğu rahat-sızlık elbette Peygamber tarafından bilinmeyen bir mevzu olmamıştır. Bu-nun en bariz örneği Yüce allah tarafından nazil olan İblağ Ayetidir:

“Ey Peygamber, bildir, sana Rabbinden indirilen emri ve eğer bu tebliği îfâ etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun ve Allah, seni insanlar-dan korur. Şüphe yok ki Allah, kâfir olan kavme, doğru yola gitmek hu-susunda başarı vermez.”58

55 şerh-i nehcü’l Belağa, c. 9, s. 310, Tarih-i Yakubi, c. 2, s. 181

56 age, c. 9, s. 310, E’mali şeyh Tusi, s. 137

57 Karbu’l isnad, s. 8, Hülase-i akabati’l Envar, c. 4, s. 44

58 maide/67

acaba ali’nin velayetini iblağ etmek ne gibi tehlike ve endişeler ta-şıyordu da Yüce allah Peygamber’ini koruyacağını vaadederek bu endi-şelerin giderilmesini sağladı. Hiç şüphesiz Peygamber karanlık gönül-lerde yer alan cehalet ve taassuptan ve islam dışı değerlerin fikirgönül-lerdeki hâkimiyetinden bihaber değildi. Daha otuz üç yaşında ve kendisi gibi Ben-i Haşim soyundan gelen, adalet ile ilahi hükümleri yerine getirmede oldukça kararlı olan bir gencin velayet ve hilafetini kabullenmenin çoğu kimse için oldukça ağır geleceğini de biliyordu.

Daha sonraları gerçeğe dönüşen bu endişeler Hz. ali’nin yirmi beş yıl bu görevden uzaklaştırılmasına neden oldu.

Bu haset ve muhalefet Peygamber’in yaşadığı yıllardan beri var olsa da O Hazret’in varlığı hislerin yaygınlaşmasını engelliyordu. Fakat Peygamber’in (s.a.a) vefatıyla birlikte çoğu kimse içindeki duyguları dı-şarı dökmüş, önceden beri diledikleri gibi Hz. ali’yi (a.s) tarihten sil-meye çalışmıştır.

Siyasi gücü ele alıp yönetime hâkim olanlar, baştan sona Ehl-i Beyt ve Hz. ali’nin faziletleri ile dolu olan islami miras ile karşılaşınca buna bir çare bulmaya çalıştı.

En kısa çözüm, mevcut yazılı belge ve bilgileri imha edip yeniden yazılmaları önlemek olacaktı. işte bu, Ebu Bekir ile ömer’in ve mervan gibi kimselerin telkini ile Osman’ın uyguladığı yöntemdir.

Peygamber Efendimiz’in rivayetlerini toplatıp yakan ve ahkam dışı tüm rivayetleri yasaklayıp hadis nakleden kimseleri de medine’ye çağırıp gözetim altına tutan veya hapisle cezalandıran Ebu Bekir ve ömer’den başkası değildir.

Belgede Hadis İlimlerine Giriş (sayfa 113-116)