• Sonuç bulunamadı

E Batı’da Ilımlı Adımlar

Batı’da sayıları günden güne artmakta olan Müslüman nüfus, aslında sûni bir şekilde üretilen İslamofobiden şüphesiz en çok muzdarip olan kesimdir. Onlar, yaşadıkları toplum tarafından indirgemeci bir anlayışla “geri kalmış, barbar ve despot” şeklinde ötekileştirilmelerinden bir hayli rahatsızlar. Bununla birlikte sayıları fazla olmasa da İslam düşmanlığının manasız, gereksiz ve saçma bir durum olduğunu ifade eden bazı Batılı kesimler de vardır. Onlar ise Müslümanlara destek kapsamında birtakım faaliyetler gerçekleştirmektedirler. Örneğin, Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı İzleme Merkezi (EUMC) tarafından hazırlanan bir raporda, özellikle İslamofobinin engellenmesine yönelik bazı tavsiyelerde bulunmaktadır. Bu çerçevede yapılan çalışmalar arasında; Almanya’da çoğunluğu oluşturan Hristiyan sivil toplum kuruluşları tarafından gerçekleştirilen “İslam Formu”, Britanya’da Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan liderler tarafından ortaklaşa düzenlenen konferans, seminer ve “Üç Din Forumu” gibi faaliyetler bulunmaktadır.82

İslam’ın dinamik bütüncül barışcı olduğunu anlatmak için çalışmalar da yapılmıştır. Bu çerçevede İslam dininin sanayileşme, bilimsel ilerleme, modernizm ve modern hayata karşı olmadığını izah etmeye çalışan pek çok eser yazılmıştır. Örneğin Ali S. Asani, "So That You May Know One Another": A Muslim American Reflects on Pluralism and İslam” isimli makalesinde, 11 Eylül olaylarından sonra Amerikan toplumunda Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında oluşan karşılıklı nefreti Kur’ân çerçevesinde ele almış ve değerlendirmiştir. O, bu çalışmasında Kur’ân’ın özellikle dinî çoğulculuk konusuna önem verdiğini, onun bu mesajının gayrimüslimler tarafından yanlış anlaşıldığını ifade etmiştir. Ayrıca insanlar arasındaki farklılığı bir güzellik olarak görerek gerek Yahudi, gerekse Hristiyan kaynaklarda anlatılan olayların Kur’ân tarafından kabullenildiğini,

hatta İslam tarihinin de hoşgörü örnekleriyle dolu olduğunu izah etme gayretine girmiştir.83

Bazı yazarlar ise İslam’a karşı saldırıların arttığı ve Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında gerilimin yükseldiği bir dönemde karşılıklı hoşgörü temelinin oluşmasında teolojik bir zemin olarak, Swedenborg (1688-1772) ve Goethe (1793-1832) gibi Batılı düşünürlerin geçmişte kaleme aldıkları mutedil perspektifli eserleri önermektedirler.84

1997 yılında İngiliz düşünce kuruluşu Runnymade tarafından yayınlanan İslamofobi raporunun 2017 yılında güncellenmesi de olumlu bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. 1997 yılında yapılan tanım, İslamofobi’yi “Müslüman karşıtı ırkçılık” olarak kısaca tanımlarken yenilenen raporda tanım daha da genişletilmiş ve detaylandırılmıştır.2017 raporunda tanım,“Müslümanlara ya da Müslüman olarak algılanan kimselere yönelik herhangi bir ayrım, dışlama, kısıtlama veya aleyhlerinde tercih” olarak yer almış ve devletin geniş organlarını hedef alan tavsiyelere yer verilmiştir. Yeni yapılan tanımın devlet tarafından kabul edilmesinin İslamofobi ile mücadeleyi kolaylaştıracağının üzerinde durulurken, basının, içişleri bakanlığının, polisin, belediyelerin sorumluluğunu hatırlatan tavsiyelere değinilmiştir. Bununla beraber tüm Britanyalılara İslamofobi vakalarını karşılaştıkları her fırsatta engellemeleri veya kınamaları çağrısında bulunulmuştur.85

Çalışmamıza devam ettiğimiz sırada Yeni Zelanda’da Cuma namazı kılan Müslümanlar üzerinde gerçekleşen ırkçı ve İslam karşıtı saldırı üzerine Yeni Zelanda halkının Müslümanların acı ve üzüntüsünü paylaşması, siyasetçilerinin konuya hassasiyetle yaklaşımı bir insan hakları meselesi haline gelen islamofobi konusunda duyarlı bir kesimin oluştuğunu gösterme

açısından ehemmiyet arz etmektedir.

83 Cemil Hakyemez, a.g.e., s. 32. 84 Cemil Hakyemez, a.g.e., s. 32.

85https://gocvakfi.org. “Runnymede raporu: İslamofobi kurumsallaştı” yayın tarihi: 17. 11.

IV. BÖLÜM

İSLAMOFOBİNİN OLUŞMASINDA

DOĞUDAN KAYNAKLANAN SEBEBLER

İslamofobi siyasi kolları olan sosyal bir olgudur. Geçmişi çok öncelere dayanan bu olgunun tek taraflı açıklanması yetersiz kalacak ve indirgemecilik (reductionism) ile nitelenmesi kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla meselenin çift yönlü ele alınıp hem Doğu’nun hem de Batı’nın tutum ve davranışlarının birlikte değerlendirilmesi söz konusu olgunun analizinde bize fayda sağlayacaktır. Nitekim Washington’daki Pew Araştırma Merkezi’nin yapmış olduğu “Batılılar ve Müslümanlar Birbirlerini Nasıl Görüyorlar” araştırması da bu konuya değinir. 14 ülkede 14.000 kişiyle görüşülerek yapılan anketin sonuçları sorunun her iki taraftan kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Batılıların çoğuna göre Müslümanlar şiddet yanlısı, hoşgörüsüz, bağnaz iken, Müslümanların çoğuna göre de Batılılar fanatik, egoist, ahlaksız, şiddet yanlısı ve görgüsüzdür.86

Konuyu iki ana hat üzerinde incelediğimizde İslamofobinin Batı’dan kaynaklanan Müslümanların kontrolü altında olmayan “Batılı, dışsal sebepleri” olduğu gibi Müslümanların sorumlulukları dahilinde olan “Doğulu, içsel sebepleri” olduğunu söyleyebiliriz.

Batılılı sebepleri yukarıda genişçe açıkladığımız gibi, “ırkçılık” (racism), “yabancı düşmanlığı” (xenophobia), “önyargı” (prejudice), “Ayrımcılık” (discrimination), “Dışlanma” (exclusion), “Yahudi düşmanlığı”(anti-semitism), “İslam Düşmanlığı” (anti-İslamisim), Tarihteki İslam- Hristiyanlık karşılaşmaları, oryantalizm, medya, siyaset, Avrupanın kimlik kaygısı, gibi nedenleri gösterebiliriz.

Doğulu sebebler Müslümanların bizzat kendisinden kaynaklanan içsel sebeplerdir. Yakın zamanda Amerikalı iki akademisyen tarafından yayınlanan 2018 “İslâmîlik İndeksi”nde ilk sırayı Yeni Zelanda’ nın alması ve ilk 40 da hiçbir Müslüman ülkenin bulunmaması İslam dünyasına çok ciddi sorunlar yaşandığını gözler önüne sermektedir.87 Bununla birlikte Avrupadaki

Müslümanlar arasında iletişim/iletişimsizlik problemleri, örgütlenme ve temsil konusunda Müslümanların pasif davranmaları İslamofobinin oluşmasında Müslümanların sorumlulukları altındaki “ İçsel” sebeplerdendir.