• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.4. Eşkıyalık Hareketleri

Konar-göçer aşiretlerin, kalabalık hayvan sürüleriyle yaylak ve kışlak mahalleri arasında gidip gelirler iken, yerli halkın tarlalarına zarar vermemeleri imkansızdır. Bu durum yerleşik köylü ile göçebeler arasında sürtüşmelere neden olmaktadır. Bu sürtüşmeler zaman zaman büyümekte, karşılıklı kin gütmeye varmakta ve intikam duygularıyla eşkıyalık yapmalarına neden olabilmektedir. Bu göçebelerden bir kısmı ise bazı sebeplerden dolayı kendilerine verilen yaylaklara gitmeyerek yerli halkın üzerine varıp onları zarara uğratmakta, yollara inip adam öldürme ve soygun yapma gibi eşkıyalık hareketlerine girişmişlerdir.140

136 BOA, A_{DVNS.AHK_DB_d 1, s. 63. 137 BOA, A.DVNS.AHK.DB.d 1, s. 8. 138 BOA, A.DVNS.AHK.DB.d 3, s. 50.

139 “……Kiki aşireti ahalisine garaz ve adaveti olduğundan mücerred icra-yı garaz ve ahz-ı intikam kasdıyla binyüzyetmiş ( ) senesinde aşireti ahalisiyle maan zikr olunan Kiki Aşireti ahalisinin üzerlerine gelüb emval ve eşyaların nehb ve garet eyledüklerinden maada …..”, BOA, A.DVNS.AHK.DB.d 3, s. 30. 140 Ali Rıza Soyucak, Konya ve Çevresinde Eşkıyalık Hareketleri (1640-1675), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 1997, s. 24.

Konar-göçerler vergilerini ödemekle beraber, sefer zamanında vergilerin arttırılması ve vergi toplayan memurların gereğinden fazla vergi talep etmesi gibi durumlarda vergilerini vermeye karşı çıkabilmekteydiler. Hareket halinde oldukları içinde vergileri tahsil etmek güçleşmiştir. Bu nedenlerin yanı sıra 17. Yüzyılda meydana gelen karışıklıklar yüzünden Anadolu’da boşalan bir çok köyün yeniden şenlendirilmesi ve doğal olarak azalan ziraatin arttırılması için konar göçer aşiretler iskan edilmek istenmiştir.

XVI. yüzyıl sonları ile XVII. yüzyıl başlarında konar-göçerler, üzerlerindeki devlet kontrolünün hafiflemesiyle, yerleşik ahaliye nazaran iktisadi yönden daha rahat bir duruma geçmişler, bununla beraber devletin kontrolünden uzak kalmaları yerleşik ahaliye baskılarına yol açmıştır. Konar-göçerlerin şekavete başlamaları, onların daha bu yüzyıldan itibaren yerleştirilmeleri lüzumunu ortaya çıkarmıştır. Bu hadiseler XVIII. yüzyılda da bütün şiddetiyle devam etmiş, konar-göçerlerin şekavetlerinin önlenmesi ve onların iskanı meselesi, bu yüzyılın iskan politikası olarak imparatorluğu en çok meşgul eden problemler arasında yer yer almıştır.141 Osmanlı devlet adamlarının daha sağlıklı vergi toplamak, asker temin etmek ve yerleşik halkın ekinlerini korumak amacıyla uygulamaya koydukları iskân çalışmalarına, konar-göçer aşiretlerin direnip, iskân memurlarına karşı geldikleri de olmuştur. Bütün bu nedenlerden dolayı konargöçer Türkmenler, çoğu kez hem yerleşik halk hem de devlet memurları tarafından eşkıya olarak kabul edilmişlerdir.142

Ancak, hareket halinde olmayı bir yaşam şekline getirmiş olan göçebeler için yerleşik hale gelmek kolay bir şey değildir. Yerleşmeye gönüllü olan aşiretler ise, vergilerin ağırlaştırılması ya da fazla vergi alınması gibi durumlar karşısında göçebe hayatlarını özlemektedirler. Bunların yanı sıra, mevcut otorite boşluğu, idarecilerin keyfi tutumu, uzun süren savaşlar ve ateşli silahların yaygınlaşmış olması eşkıyalığa zemin hazırlamıştır.

Ekonomik bakımdan hayvancılıkla uğraşan göçebeler, hayvancılığa bağlı olan hayatlarını devam ettirebilmek için, yaylak-kışlak mahalleri arasında mevsimden mevsime yer değiştirmekteydiler. Kalabalık yığınlar halinde, bütün hayvanları, aileleri ve eşyalarıyla birlikte yolculuk yapmak zorunda olan konargöçer aşiretlerin, zaman zaman, yerleşik köylünün mallarına ve tarlalarına zarar verdikleri ve bu yüzden aralarında birçok defa sürtüşme yaşandığı bilinmektedir. Arşiv belgelerinde de sık sık dile getirilen bu durum karşısında yerleşik ahalinin konar-göçerlerden şikayetçi oldukları görülmektedir.143 Örneğin 1155 senesinde Badıllı Aşireti Siverek Kazası’nın Kavaklı isimli köyüne gelmiş ve bunlar hayvanlarını zabt etmeyip köylünün bağ ve bahçelerine salmış, böylece köylü zarar ve ziyana uğramıştır. Bunun sonucunda da

141 Halaçoğlu, “XVIII. Yüzyılda……”, s. 19-20-37-38.

142 Faruk Söylemez, ‘’XVIII. Yüzyıl Başlarından XIX. Yüzyıl Ortalarına Kadar Maraş ve Çevresinde Eşkıyalık Hareketleri’’, S.İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı 22, 2007/1, s. 71.

aşiret hakkında şikayette bulunmuşlardır.144 Ancak, bu gibi olayların dışında gasp, yağmalama, hırsızlık, adam öldürme gibi kanunsuz hareketler aşiretler içerisinde bulunan bir kısım şahıslar tarafından yapılıyordu. Bunlar, mensubu oldukları aşiretin kalabalık oluşuna güvenerek yolculara, ticaret kervanlarına ve diğer aşiretlere saldırdıkları gibi, köy ve kasabalardaki yerleşik halkın evlerini basarak mal ve eşyalarını yağmalıyorlardı.145 Örneğin, 1156 senesinde Canbeğli Cemaati’ne mensup Kartal oğlu Mürteza ve Hüseyin isimli eşkıyalar arkadaşlarıyla beraber, Ergani’ye bağlı Hamidli köyünü basıp, köylünün 7 koyun, 250 keçi, 40 sığır, 50 at, 15 kısrak ve eşyalarını almışlardır.146 1166 senesinde ise Diyarbakır’ın Hazro Kazası Susan Aşireti’ne mensup 2000 kadar eşkıya tarafından basılmış, eşyaları gasbedilmiş, kadın ve çocuklar esir edilip beyleri kazadan kovulmuş ve evleri ellerinden alınmıştır.147

Birden fazla aşiret eşkıyasının zaman zaman ittifak ederek yerleşik halka çok daha ciddi zararlar verdikleri de görülmüştür. Eşkıyalar, baskın yaptıkları köylere defalarca baskın yapmayı adet haline getirmişler, köylüleri perişan etmişlerdir.148 Diğer bir örnekte ise, Milli Aşireti’nden olan eşkıya, H.1180 yılında Amid’e bağlı bazı köyleri basmış, köylülerin 93 katırını, keçi ve kısraklarını, ayrıca 6000 guruşluk mal ve eşyalarını gasb etmişlerdir. Durumun şikayet edilmesi üzerine, Diyarbakır Valisi ve Amid naibinden gerekenin yapılması talep edilmiştir.149Eşkıyalar baskınları sırasında cinayetde işleyebiliyorlardı. Mesela, Barcikanlı Aşireti’nden bazı kimseler H. 1179 yılında birbirleriyle ittifak kurup, Harirun kazası sakinlerinden Ahmed’in oğlunu sebepsiz yere öldürdüklerinden başka Hacı Ömer’in 400 koyun, 250 keçi ve 18 ineğini gasb etmişlerdir.150

Yukarıdaki örneklerden anlaşıldığı gibi eşkıyalık hareketlerinden en büyük zararı köylerde yaşayan halk kitleleri görmüştür. Köyde yaşayan insanların genellikle çiftçilikle uğraştıklarından ürettikleri ürünlere ve hatta can güvenliklerine yönelik

144 BOA, A.DVNS.AHK.DB.d 1, s. 17. 145 Söylemez, a.g.m., s. 73.

146 BOA, A.DVNS.AHK.DB.d 1, s. 27. 147 BOA, A.DVNS.AHK.DB.d 1, s. 261.

148 “…..Şeyh Hasanlu ve Disümlü eşkıyası Çemişgezek sakinlerinden Karaçorlu oğlu Musatafa Ağa dimekle ma’ruf kimesne maiyeti olduğundan mezkur Mustafa kendü halinde olmayub eşkıya-yı mezburu başına cem’ ve ahali-i fukaranın üzerlerine musallat ve 116 ( ) senesinden berü otuz kırk kura ahalilerini perakende ve emval ve eşyalarını yağma ve garet itmekle……ahval-i fukara diğer-gün olduğun bildürüb icra-yı şer’ ve ihkak-ı hakk olunmak babında hükm-ü hümayunum rica eyledükleri ecilden……”, BOA,

A.DVNS.AHK.DB.d 2, s. 9.

149 “…..nam kuralar ahalileri gelüb bunlar kendü hallerinde iken göçebe taifesinden Milli ekradından Amid kazasında sakin timur ce cevher nam nam şakiler hevalarına tabi’ eşkıya ile yekdil ve işbu sene-i mübarekde karyelerini basub doksan üç re’s katır ve iki keçilerin kısrak ve sair ber muceb-i defter altıbin guruşluk emval ve eşyaların nehb u garet idüb ziyade gadr eyledüklerin bildürüb şer’le görülüb icra-yı şer’ ve ihkak-ı hakk olunmak babında emr-i şerifim rica eyledükleri……”, BOA, A.DVNS.AHK.DB.d 3, s. 163.

150 “……mezbur Ahmed’in oğlu Ali nam kimesneyi bade-hakk katl eyledüklerinden mezbur Hacı Ömer’in dahi dörtyüz re’s koyun ve ikiyüzelli keçi ve onsekiz re’s ineğini ahz idüb gadr eyledüklerinden gayri……”, BOA, A.DVNS.AHK.DB.d 3, s.106.

eşkıyalık olayları meydana gelmekteydi. Zaman zaman merkeze uzak yerlerdeki köyler yakılıp yıkılıyor, köylünün büyük emekler vererek yetiştirdiği ürünler yağmalanıp talan ediliyordu.

Devlet aşiretlerin bu hareketlerine karşı bir takım tedbirler almıştır. Öncelikle mağdurların durumu ve işlenen suçun araştırılıp gerçeğin ortaya çıkarılması bölgenin kadısından isteniyor ve suçluların gerekli cezalara çarptırılması isteniyordu. Bununla birlikte olaya karışan aşiret beyleri de gönderilen hükümlerle uyarılıyorlardı. Aşiret mensuplarının durumlarını düzeltmedikleri konusunda saltanata şikâyetler devam ederse, aşiretlerin bölünerek gruplar hâlinde her biri farklı bir köye yerleştirilmek suretiyle etkinlik ve yoğunlukları azaltılarak eşkıyalıkları önlenmeye çalışılıyordu. Bunun yanı sıra aşiretler bir daha uygunsuz hareketlerde bulunmayacaklarına, kanun ve nizamlara uyacaklarına dair “nezre” bağlanarak kendilerinden kefalet senetleri alınıyordu. Aşiretlerin kefalete bağlanmalarının da iki şekilde yapıldığı görülmektedir. Herhangi bir bölgeye iskân edilen bir oymağın bütün fertleri bir birlerine kefil yapılarak, bir kefalet zinciri oluşturuluyordu. Konargöçer aşiretlerin “nezir ve kefalete” bağlama işlemi, aşiret eşkıyasının kontrol altında tutulması amacıyla Osmanlı Devleti’nin Anadolu’nun her tarafında uygulamaya koyduğu bir tedbirdi. Böylece konargöçer reaya üzerinde bir oto kontrol sağlanması hedefleniyordu.151 Bütün bunlar etkili olmazsa, eşkıyanın mensup olduğu oymak veya aşiret uzak bir yere sürgün edilirdi.

2.KONAR-GÖÇERLERLE İLGİLİ HÜKÜMLERİN ÖZETLERİ

Benzer Belgeler