• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

4.2. Eğitimde Fırsat Eşitliğini etkileyen Etmenler

4.2.6. Eğitimsel Dengesizlikler

Türkiye Cumhuriyetinin uygun bulduğu ve 27.1.1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazetede yayımlana Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 28. maddesi eğitim hakkı ile ilgilidir.

“Madde 28:

1.Taraf devletler, çocuğun eğitim hakkını kabul ederler ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerinde tedricen gerçekleştirilmesi görüşüyle, özellikle:

a) İlköğretimi herkes için zorunlu ve parasız hale getirirler.

b) Ortaöğretim sistemlerinin genel olduğu kadar mesleki nitelikte de olmak üzere çeşitli biçimlerde örgütlenmesini teşvik ederler ve bunların tüm çocuklara açık olmasını sağlarlar ve gerekli durumlarda mali yardımın yapılması ve öğretimi parasız kılmak gibi uygun önlemleri alırlar;

c) Uygun bütün araçları kullanarak, yükseköğretimi yetenekleri doğrultusunda herkese açık hale getirirler;

d)Eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi ve rehberliği bütün çocuklar için elde edilir hale getirirler;

e)Okullarda düzenli bir biçimde devamın sağlanması ve okulu terk etme oranlarının düşürülmesi için önlem alırlar” (Altunya, 1995: 42).

Bu maddeler ilkesel olarak eğitimde fırsat eşitliğinin önünü açsa da, ülkemizdeki eğitim öğretim kurumlarının, sınıflarının, öğretmenlerinin ve eğitimi etkileyen tüm unsurların bölgesel hatta aynı ilin sınırları içerisinde semt semt farklılıklar göstermesi eğitimde fırsat eşitliğini engellemektedir.

“Nicelik ve niteliksel yönden yeterli sayıda öğretmen olmaması, ülkemizde eğitim eşitsizliğine yol açmaktadır. Öğrenci sayısıyla öğretmen sayısı doğru orantılı çoğalmamıştır. Bu durum eğitimin niteliğinin düşmesine yol açmıştır. Öğretmen sayısının eksikliği özellikle ortaöğretimde önemli bir orandadır” (Tezcan, 1997: 108).

Sınıfların kalabalık oluşu, eğitimde kaliteyi düşüren etkenlerin başında gelmektedir. Kalabalık sınıflarda öğretmen-öğrenci etkileşimi yeterince sağlanamayacağı için ne verilen program tam anlamıyla uygulanabilir ne de beklenilen hedeflere ulaşılabilir. Kalabalık sınıflar, eğitimde nitelik krizi yaratan ve acil çözüm bekleyen temel sorunlardan biri olmaktadır.

İkili öğretim sorunu da eğitimde eşitsizliğe yol açan unsurlar arasındadır. İkili öğretim ile günlük okul süresinin kısalması, öğrenim süresinin çok erken ve çok geç saatlere sıkıştırılması, erken ve geç saatlerin hem öğrenci hem de öğretmen açısından verimsizliği eğitimin kalitesine olumsuz etkiler yapmaktadır. Bu etki, gidiş gelişin zor olduğu yerlerde çocukların sabah gün ağarmadan, akşam gün karardıktan sonra sokaklara dökülmesiyle daha da ağırlaşmaktadır.

5. GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNİN EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ YÖNÜYLE İNCELENMESİ

5.1. Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Tanıtılması

Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak illerini içine alan Güneydoğu Anadolu Bölgesi, toplam ülke yüzölçümünün %9.7’sine tekabül eden 75 358 km2lik bir alana sahiptir. (Akın, 1999: 102)

Bölgenin nüfusu ile yüzölçümünün ülke geneline oranı hemen hemen aynıdır. “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin nüfusu, 1997 nüfus tespit sonuçlarına göre yaklaşık 6.1 milyon olup, Türkiye toplam nüfusunun %9.7’sini teşkil etmektedir. Bu nüfusun %64’ü kentlerde, %36’sı kırsal alanda yaşamaktadır. GAP Bölgesi, öteki bölge ve illere göç yoluyla nüfus veren bir bölge olmasına karşın yıllık nüfus artış hızı ülke ortalamasının üzerinde olup, yaklaşık %2.5’tir (ülke ortalaması yaklaşık %1.5)” (Akın, 1999: 103).

Bölge için geçerli homojen bir yapıdan söz etmek doğru değildir. Ancak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, genel anlamda, geleneksel toplumsal ve kültürel yapı henüz ağırlığını korumaktadır. Tarımda yarı feodal yapı, hayvancılıkta geleneksellik, yarı göçerlik ve hatta göçebelik bölgenin belirgin sosyo-ekonomik örgütlenme biçimleridir. Kökleri yüzyıllara dayanan bu örgütlenmenin doğal sonucu olarak da, ağalık, şıhlık ve aşiret reisliği gibi geleneksel kurumlar henüz varlığını korumakta, giderek azalan oranlarda da olsa etkilerini sürdürmektedir. (Güneydoğu Anadolu Projesi Sosyal Eylem Planı, 1999: 4)

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ekonomik ve teknolojik yapılarda gelişim ve değişimin zayıflığı, toplumda toplumsal farklılaşmalar ve tabakalar yaratacak gelişmiş bir uzmanlaşma ve işbölümünün oluşmasını önlemiştir. Kişilerin ekonomik ve toplumsal yaşama katkıları, geleneksel aile ve kırsal-göçer toplum düzeyinde belirlenmektedir (Güneydoğu Anadolu Projesi Sosyal Eylem Planı,1999:4).

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kendine özgü kırsal sosyo-kültürel yapısı, kendi içerisinde özgün davranış biçimlerini, değer yargılarını, inançlarını, denetim ve kontrol mekanizmalarını oluşturmuştur. Ulaşım ve iletişim olanaklarının da gelişmesi sonucu kent yaşam biçimi ile etkileşmeye giren bu kesimde geleneksel kırsal yapı yavaş yavaş çözülmeye başlamıştır.

Çağdaşlaşmanın yadsınamaz bir göstergesi olan toplumsal örgütlenme, Türkiye genelinde olduğu gibi, hatta ondan da geri, düşük bir düzeydedir. Kentleşmenin ve kentliliğin henüz çok yeni bir olgu olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kent yaşamının toplumsal bir sonucu olarak kendini gösteren kent kültüründen Diyarbakır ve Gaziantep gibi birkaç kent merkezi dışında söz etmek olanaksızdır. Bölgedeki kentleşme hızlı nüfus artışı ve kırsal göçün bir ürünüdür. Yani kentleşme kendi iç dinamiğinden değil, kırsal alanlardan akan nüfusun zorlaması ile ortaya çıkmıştır. (Güneydoğu Anadolu Projesi Sosyal Eylem Planı, 1999: 4)

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kasaba ve kentlere yerleşen kırsal nüfusun büyük bir bölümü tarımsal uğraşılardan tamamen kopmamıştır. Göçtükleri yerlerdeki topraklarını işlemek, yerleştikleri kasabalarda hayvancılıkla uğraşmak, tarımda mevsimlik işçi olarak çalışmak ya da seyyar satıcılık gibi marjinal işlerle uğraşmak bu toplulukların en önemli ekonomik uğraşım alanlarıdır. Kentlere göç edip hizmet ya da küçük sanayi kesimlerinde çalışanlar nitelikli bir işgücü niteliğinde değillerdir. Kısacası, bölge kentlerindeki ekonomik yaşam, uzmanlaşma temeline dayalı işbölümüne bağlı belirgin bir toplumsal tabakalaşma yaratamamıştır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kırsal alanlardan gelenlere cevap verebilecek bir kent kültürü altyapısının bulunmayışı, kentlileşmeyi yavaşlatan etken durumundadır.

Benzer Belgeler