• Sonuç bulunamadı

Çocuk katılımının, çocukların hakkı ve bu hakkın yaşama geçmesinin yetişkinlerin sorumluluğu olduğunu yeteri kadar vurguladığımızı düşünüyoruz. Her ne kadar ülkeler evrensel olarak tanınmış bu hakkı kendi gelenek ve yasaları içinde sınırlasalar ve hatta uygulamada bölgelere, illere ve okul yönetimlerine göre değişiklikler içerse de, katılım sürecinin yetişkinin -bizim bağlamımızda öğretmenin- rehberliği ile şekillenmekte oldu-ğu bir gerçektir. Bu kılavuzu yazan bizler için motivasyon noktası tam da bu gerçek ol-muştur. Aynı zamanda önemli bir güç olarak gördüğümüz öğretmenlerle, niyetlerimizi katılım perspektifinden bakarak şekillendirdiğimizde önümüze bize yardımcı öneriler ve deneyimler çıkıyor. Bunlardan biri olan Lundy Modeli, okullarda katılım süreçlerini kolay-laştıracak ve güçlendirecek bilgiler sunuyor.

Laura Lundy BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuk katılımını tanımlayan 12. mad-deyi özellikle okullarda uygulanabilir kılmak için, katılım ilkelerini de içeren dört öğeli bir model önermektedir. Bu dört öğe “Alan, Ses, Dinleyici ve Etki”dir.

Alan: Çocuklara bir görüşü ifade etmek için fırsat tanınmalıdır.

Ses: Çocukların görüşlerini ifade etmeleri kolaylaştırılmalıdır.

Dinleyici: Çocukların görüşleri ciddiyetle dinlenmelidir.

Etki: Çocukların görüşüne uygun şekilde geri bildirim verilmelidir.

Alan;

Çocukların ve gençlerin karar verme sürecine anlamlı şekilde katılmalarının ön koşulu çocukların görüşlerini ifade etmek için cesaretlendirildikleri alanın yaratılmasıdır.

İlk adımsa hangi konuların onların yaşamları üzerinde etkisi olduğu konusunda düşün-celerini almak ve hayatlarını ilgilendiren hangi kararlara katılmak isteyip istemediklerini sormaktır. Kısacası özgür iradeleriyle hareket etmelerini ve gönüllü katılımlarını güvence altına almak gerekir. Aynı zamanda alan çocukların katılımının güven içinde olması ge-rektiğini de gösterir. Güvenli alan çocukların azarlanmadan, karşı gelinme korkusu olma-dan ve yargılanmaolma-dan kendilerini ifade edebilecekleri ortamın hazırlanması anlamına gelir. Ayrıca alan kapsayıcı olmalıdır. Yani çocukların ırk, cinsiyet, ten rengi, dil, din, politik görüş, etnik köken veya sosyal köken, sakatlık gibi nedenlerle hiçbir ayrımcılığa uğrama-dığı bir alan yaratılmasını ima eder.

Ses;

Çocukların görüşlerini ifade etme hakkı olgunluk ya da yaşlarına göre değil, görüş oluşturabilecek beceriye sahip olmalarına bağlıdır. Bu nedenle çocuklar, yaşları ve özel-likleri ne olursa olsun, görüşleri geliştirebilmeleri ve ifade etmeleri için desteklenmelidir.

Dolayısıyla, kendilerine uygun farklı araçlarla bilgi edinebilmeleri ve görüşlerini sadece yazılı ya da sözlü değil, oyun aracılığıyla, kukla gösterileriyle, video ya da çizim gibi farklı araçlarla ifade edebilmeleri için desteklenmeleri gerekir. Hem çocuklar bilgilendirilirken hem de kendi seçtikleri yöntemlerle katılımlarını gerçekleştirirken saydamlık ve bilgilen-diricilik ilkesi önemsenmelidir.

Dinleyici;

Çocukların görüşlerine yetişkinler tarafından önem verilmesidir. Çocukların görüş-lerini ifade etmelerinden daha önemli olan, bu görüşlerin çocukları dinleme sorumlulu-ğu taşıyan yetişkin tarafından ciddiyetle dikkate alınmasıdır. Görüşlerine önem verilen çocukların katılım sürecine güveni, buna bağlı olarak katılım motivasyonları ve aidiyet hisleri artar. Yetişkinlerin iyi birer “dinleyici” olabilmesi katılım ilkelerine ama özellikle saygı ilkesine bağlı olmalarıyla mümkündür. Bu noktada yetişkinlerin sabır ve yaratıcılık bece-rilerini artırmaları gerekir.

Etki;

Çocukların görüşlerinin, kendi yaşamlarını dönüştürmesi için bir etki yaratması beklenir. Ancak bu öğenin de tamamlanmasıyla çocukların kararlara katıldığından bah-setmek mümkün hale gelir. Karar alma yetkisine sahip tüm yetişkinler -mesela okul mü-dürleri- çocukların görüşlerinin dikkate alınmasını sağlamaktan sorumludur. Bu nedenle, çocukların görüşlerinin nasıl dikkate alındığı ve bu görüşlerin bir etki yaratmasına dair sürecin nasıl işlediği çocuklarla açık bir şekilde paylaşılmalıdır. Karar alma süreci şeffaf ve bilgilendiricilik ilkesi gözetilerek çocuklar açısından daha açık ve anlaşılır hale geldikçe

çocukların etki güçleri artar. Çocuk dostu ilkesiyle doğrudan ilişkili olan bu temel değer, her çocuğun değerli olduğunu, sunduğu katkı ile tüm topluluğu etkilediğini, birlikte güç-lenme ve uyumlu biçimde bir arada yaşamaya fayda sağladığını vurgular.

Bitirirken;

Her çocuk belirli bir iyi niyet çerçevesinde gözetilmek ve mutlu olmak ister. Ço-cukların kendi olma hallerine gösterdiğimiz her özenli tavır barışçıl bir öğrenme ortamı-na kapı aralar. Çevresindeki bütün varlıklarla eşdeğerli bir ilişki kuran çocuklar seslerini duyurma imkânı elde eder. Çocukların kendilerini özgür hissettiği, öğrenme süreçlerini yaparak ve yaşayarak doğrudan inşa ettikleri her deneyim eşsizdir. Sürecin sahibi olan çocuklar sonra eğitimi bir dayatma biçiminde görmezler. Eylemlerini gönüllü ve isteye-rek gerçekleştirirler. Ortak bir zeminde paylaşıma dayalı öğrenmelere açık hale gelirler.

Öğrencilere rehberlik etme rolümüzü bu modelle zenginleştirebilir, hem ülkemizde hem de dünyadan örneklerle çocuk katılımını engelleyen riskleri önleyebilir, ifade alanlarını genişleterek çocuklarla etkin bir katılım süreci geliştirebiliriz. Dolayısıyla yarışan ya da ya-rıştırılan bir süreç yerine müşterek değerler çerçevesinde iyiliğin ve güzelliğin hep bera-ber paylaşıldığı/yayıldığı bir süreç yaratmak önemlidir. Burada temel değer sevgidir. Bu sevgi sadece kendine değildir. Öğrenme sürecindeki tüm insanlara, canlılara ve doğaya karşı karşılıksız sevginin büyüyerek çoğalmasıdır.

3. Katılım Mekanizmaları

Sınıf anlaşması ve çember katılım ilkesinin en önemli araçları arasındadır. Sınıf anlaşmasının varlığı sayesinde çocuklar söz söyleme, aidiyet geliştirme ve yönetimsel süreçlere katılım gibi konularda farkındalıkla donanırlar. Anlaşma makro düzeydeki top-lumsal sözleşmelerin mikro karşılığı olarak düşünülebilir. Anlaşma deneyimi, çocukların daha büyük sosyal meseleler karşısındaki pozisyonlarını da güçlendirir. Sınıf anlaşma-sının bağlayıcı niteliği disiplin kurallarının katı ve cezalandırıcı mantığının yerine daha şeffaf ve katılımcı bir anlayış kurar. Katılımı sağlayan araçlardan diğeri olan çemberdey-se, çocuklar arasındaki tek yönlü ilişkiler kırılır. Çembere taşınan gündemler çocukların kendilerini ifade etme yönünü geliştirirken, arka planda saklı kalan konuların görünür ol-masını da sağlar. Çemberin gündelik bir rutine dönüşümü öğretmenin merkezde olduğu akışı kesintiye uğratır. Herkesin eşitlendiği bir düzen olan çember çocukların katılımı için oldukça işlevsel öneriler sunar. Çemberin etkileşimli yapısı bu önerilerin dile getirilmesi için alan açar.

Benzer Belgeler