• Sonuç bulunamadı

2.5. Goleman‟ın Liderlik Tarzları Sınıflandırması

2.5.6. Eğitici Tarz

Eğitici liderlik, yani diğer bir ifadeyle koçluk yapan liderlik, organizasyonel hedeflere ulaşmak, çalışma ortamının ötesine geçen uzun sohbetler yapmak ve insanların güçlü ve zayıf yönlerini bulmalarına yardımcı olmak bu tarz liderliğin en belirgin özelliklerinden biridir. Diğer yandan çalışanların zorlu görevlerin yerine getirilmesinde destek olan, yüksek düzeyde sadakate yol açan bir liderlik davranışı sergilemektedir. Bu tarz liderliğin yaygın olduğu organizasyonlarda görülen avantajlar şunlardır (http://www.wrha.mb.ca):

 Bireylere uzun vadeli yetenekler inşa etmek gerektiğinde en iyi liderlik tarzı olduğu söylenebilir.

 Örgüt iklimi üzerinde oldukça olumlu etkisi vardır.

 Eğitici tarz, ayrıca aşırı detaycı yönetim tarzını göstermektedir.

Organizasyon yapısı içinde eğitici liderlik tarzı, örgütün eserleri, davranışları, düşünce takımları, duygusal zemin ile motivasyon kaynaklarını ortaya çıkarmaktadır (Vesso ve Alas,2016: 308).Yani örgütün kültürü içinde bu durum çok daha etkili olmaktadır.

 Eserler: Organizasyonun ana stratejisinde ve misyon bildirimlerinde eğitici tarzın önemini vurgulamakta ve bir koç gibi eğitici yanı güçlü olan tüm liderler

ve yöneticiler için önemli bir yetkinlik ve yetenek olarak ortaya çıkmakta olduğunu gösteren durumları ifade etmektedir.

Davranışlar: Etkili bir eğitici tarzı, hem problem çözme hem de sürekli takım ve

kişisel gelişmeyi teşvik etmenin bir yolu olarak, birebir ve takım toplantılarında kullanılmaktadır.

Düşünce takımları: İnsanların seçimler ve seçenekler hakkında düşünmelerine

yardımcı olmak eğitici tarzın önemli özelliklerindendir. Tek başına düşünmekten ziyade birlikte araştırmakla, yani farklı düşünce takımlarıyla yeni zorluklara daha iyi cevaplar verebilmek için önemlidir.

 Duygusal Zemin: Yüksek düzeyde kişisel bağlılık ve sorumluluğu ortaya çıkarmaktadır.

Motivasyon Kaynakları: İnsanlar hem kendi gelişimine hem de diğerlerinin

sürekli öğrenmesiyle potansiyellerini arttırmaktadır. İnsanlar toplam potansiyellerini eğitim ve geliştirmeyle arttırabileceğine inanmaktadır.

Bu tarz liderlerin organizasyonun etkinliği açısından çalışanlar üzerinde, destekleyici ve yönlendirici davranışlarının yüksek olduğu söylenebilir. Bu sayede liderler kararlarını açıklar ve çalışanlardan öneriler beklerler. Ayrıca eğitici liderlerin, organizasyonel görevlerin yürütülmesini de yakından denetleme ve izlemede olması örgütün etkinliğini sağlanması açısından önemlidir (www.schoutenoceanrace.com).

Levenson vd.,(2004)‟nin 55 büyük ölçekli organizasyonda yapmış olduğu çalışmada, dışarıdan organizasyona dahil olan eğitmenlerin kullanılmasının “raydan çıkma riski‟‟ olan personelini kaybetme riskini arttırdığı ortaya çıkmıştır. Diğer yandan, organizasyonun içinden seçilen eğitmenlerin ise, genellikle kuruluşun işle ilgili sorunlarını ve iç dinamiklerini anlama avantajına sahip olduğunu ortaya koymuştur (Mukherjee, 2012:78).

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÖRGÜT DNA’SI

3.1. Biyolojik Olarak DNA

Biyolojik olarak DNA (deoksiribonükleik asit), canlılardaki kalıtımı kontrol eden, kromozomlar içinde bulunan ve canlı organizmaların faaliyetlerini yönetmesini sağlayan bilgi deposunu ifade etmektedir (Tatlı, 1998: 62). DNA ile ilgili bazı kavramlar kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu kavramın daha iyi anlaşılması açısından DNA ile ilişkili olan gen ve kromozom kavramlarının açıklanması gerekmektedir. Bu doğrultuda gen kavramı, kalıtımın fonksiyonu olan daha geniş anlamda mutasyona (değişim) uğrayabilen, kopyalanabilen ve bilgiyi depolayabilen bir birim olarak tanımlanmaktadır (Klug ve Cummings, 2003:6). Özellikle insan vücudundaki hücre sayısı dikkate alındığında, organizmaların büyümesi ve gelişmesi ve fonksiyonlarının yerine getirilmesinde gerekli bilgiler DNA yapısında depolanmaktadır. DNA‟da aynı zamanda hücrelerin faaliyetlerinin yerine getirilmesi ve düzenlenmesi amacıyla genetik şifreyi taşıyan diziler yani genler bu döngünün bir diğer zincirini oluşturmaktadır (Karkucak, 2016: 33). DNA zincirleri genlerden oluşmaktadır ve bu sebeple insanların tüm yaşamı boyunca maruz kalabileceği hastalıklardan, fiziksel (göz rengi, boyu gibi) özelliklerine kadar birçok niteliği şekillendirmektedir.

Kromozom ise, hücre çekirdeğinde yer alan ve içinde proteinlere sarılı bir şekilde DNA

zincirleri taşıyan yapılara denilmektedir (Şenel, 2011: 1). Dolayısıyla DNA‟lar kromozomlar içerisinde bulunmakta ve her türün kendine ait kromozomları yer almaktadır (www.dna.gen.tr ). Ayrıca DNA üzerinde belirli görevleri yerine getiren ve belirli özelliklerin ortaya çıkmasını sağlayan genler bu yapının önemli halkasıdır (www.fenbilim.net ).Diğer yandan bütün canlıların büyüyüp gelişmesi, bu canlıları oluşturan hücrelerin düzenli bir şekilde büyümesi ve çoğalmasıyla gerçekleşmektedir. Bu yüzden günümüzde ekolojik çevredeki bozulmalar ve çevrenin kirlenmesi gibi durumlar tüm canlıların hayatını olumsuz yönde etkilemektedir ( İnceer ve Beyazoğlu, 2000: 553). Örneğin, biyolojik olarak DNA hasarına yol açan iki önemli çevresel faktör vardır. Bunlar radyasyon ve çeşitli kimyasallardır. Bu faktörler, DNA yapısı üzerinde çeşitli hasarlara sebep olabilir (Dinçer ve Kankaya, 2010: 1366). Dolayısıyla biyolojik DNA yapısı, organizmaların ve insanların yaşamlarını ve faaliyetlerini sürdürebilmeleri

sağlayan yapıyı ifade etmektedir. Bu sebeple bugün tıpkı sağlıklı bir insan vücudundaki işleyiş gibi örgüt sisteminin de sağlıklı olabilmesi için DNA‟larının hasara uğramamış olması gereklidir. Diğer yandan, doğumdan ölüme kadar tüm canlı organizmaların yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlayan faaliyetler için gerekli olan bilgi DNA‟larında bulunmaktadır (Bancar, 2016: 1). Buna göre DNA kavramı, bilinen tüm canlı organizmaların geliştirilmesinde ve işleyişinde kullanılan genetik talimatları içeren bir yapıdır (Aishah vd., 2015: 66). İnsanların genetik programını, DNA‟yı oluşturan Adenin, Timin, Guanin, Sitozin yapıtaşları oluşturmaktadır (Pekdemir, 2000: 14). DNA yapısı her canlıda kendine has şekilde yer almaktadır. Bu sebeple çevredeki değişimlerle birlikte DNA yapısı şekillenmekte ve gelişmektedir.

İnsan DNA‟sı, iç içe ve hiyerarşik bir düzeni olan yapıdan oluşmaktadır. Hücreler dokuları, dokular organları, organlar sistemleri ve sistemlerde bedeni oluşturmaktadır. Dolayısıyla her bir sistem aşamalı olarak faaliyetini yerine getirecek donanıma sahip olmakta ve işlevini sürdürmektedir (Bancar, 2016: 4). Biyolojide, bir organizmanın DNA'sı, organizmanın ne olacağını, çevreye nasıl davranacağını ve çevreye nasıl bağlanacağını belirleyen bir dizi talimattır; diğer yandan örgüt DNA‟sı ise, örgütlerin hedeflerine ulaşmak için uyguladıkları yöntemleri ifade etmektedir (Williams, 2016). Ayrıca DNA, tüm canlılardaki büyüme ve gelişme gibi tüm faaliyetleri için genetik bilgileri içeren yapıyı ifade etmektedir. Yani vücudun işleyiş planını göstermektedir. Dolayısıyla bugün örgütlerde canlılıklarını ve faaliyetlerini sürdürebilmesi için işleyiş planını yani örgütün DNA‟sını güçlü tutmak zorundadır. Öte yandan örgütlerdeki yapı insan DNA yapısına benzemekte ve bütün işlevini bu bağlamda yürütmektedir. Dolayısıyla canlı organizmalarda yer alan merkezi sinir sistemi örgütlerde yer alan tepe yönetimine benzetilebilir. Bu benzerlik, tüm canlılarda merkezi sinir sistemi içinde mesajları alır ve yorumlayarak faaliyetlerinin eşgüdümlenmesini sağlar. Bunun yanısıra DNA, bedenin güvenliğini sağlamakta ve bedenin tamamı ile ilgili karar mekanizması rolünü üstlenmektedir (Baskin, 1998: 8).

Benzer Belgeler