• Sonuç bulunamadı

5. DEĞERLENDİRME

5.1. Grafiklerin Değerlendirilmesi

5.1.3 Duygusal zorlanma verisi

Araştırma kapsamında irdelediğimiz bir diğer parametre ise duygusal zorlanmadır.

Duygusal Zorlanma bize seyircinin uyarıcı karşısında duygusal olarak

33

bilişsel anlamlandırmayı ifade eden bir parametredir. Anlamlandırma olarak da ifade edebileceğimiz bu veri diğer parametrelere göre düşündüğümüzde bilişsel olana daha yakın bir yeri temsil eder.

Grafik 5.3’de duygusal zorlanma bulgularına ait veriler görülmektedir.

Grafik 5.3 Duygusal zorlanma verisine ait bulgular

Duygusal Zorlanma

İsta s ksel olarak ortalamadan anlamlı derecede yüksek olmayı gösterir İsta s ksel olarak ortalamadan anlamlı derecede düşük olmayı gösterir

FR05 Rev: 02

Duygusal zorlanma skorlarını incelediğimizde videolar arasında zorlanma açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ancak araştırma şirketiyle de gerçekleştirilen görüşmeler sonrasında veriler arasında istatistiksel fark olmamasına karşın sonuçların bizi bazı çıkarımlara yönlendirebileceğinin altı çizilmiştir. Sonuçları bu eksende değerlendirdiğimizde gerçekleşen çekimin ne olduğundan bağımsız olarak oyuncuya yakın plan çekim aldığımızı beyan ettiğimiz videolar genel çekim aldığımızı beyan ettiğimiz videolardan daha yüksek zorlanma skorlarına sahiptir. Diğer bir deyişle

34

yakın çekim alacağımızı beyan ettiğimiz videolar seyircilerde daha yüksek zorlanma yaratabilmektedir.

Buna ek olarak yakın plan çekeceğimizi beyan ettiğimiz ve gerçekte de yakın plan çekim yaptığımız C0014 kodlu videonun duygusal zorlanma açısından en yüksek skoru aldığını görüyoruz. Yani aslında oyuncu performansı açısından dikkati en çok toplayan videolardan biri olan C0014 kodlu video, yakın çekim farkındalığında ve gerçekte de yakın plan çekim yapıldığında seyirciler açısından zorlanmayı artıran bir versiyon olarak öne çıkıyor. Yakın plan çekimlerde seyirci oyuncunun istem dışı oluşan mimik, konsantrasyon kaybı, tereddüt vb. parazit etkilerine de yakın çekim sırasında daha fazla maruz kalabilmektedir. Anlama doğrudan hizmet edecek verilerin dışında başka göstergeler de devreye girmektedir. Ancak genele çıktığımızda oyuncu konsantrasyonu bu sefer anlama hizmet edebilmektedir.

Bu noktada üzerinde durmamız gereken bir diğer konu ise ayna nöronlar ve bu durumun oyuncu-seyirci etkileşimi üzerinden ele alınışıdır; insanların karşısındakini taklit etme ve bazı şeyleri otomatik olarak fark edebilme yetisi bilinen bir şeydi ancak bu mekanizmanın çalışma yolu bilinmiyordu. Ayna nöronların keşfi ile bu sürecin nasıl işlediği belirlenmiş oldu. Ayna nöronlar temelde karşımızdakileri taklit edebilme, davranışları ve düşünceleri kestirebilme ve anlama konusunda etkili nöronlardır. Gündelik hayatta kullandığımız “Empati” kavramı ile aynı anlama gelir. Ayna nöronlar bunun nörobiyolojik tanımıdır. Bedenimiz hareket ederken motor nöronları kullanır. Vücut bir dizi mekanizmayla hayatsal fonksiyonları devam ettirir. Karşımızda olan bir şeyi taklit ederken veya izlerken ayna nöronları kullanırız. Karşımızdakinin ne hissettiğini aynalamak izlemek ile mümkün olabilmektedir. Ayna nöronlar aynı zamanda bu etkileri nedeniyle iletişimin bir parçası olarak sosyal hayatta da aktif olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle de insan davranışları ve psikolojisi hakkında bizlere bilgi veren yapılardır (Gürsançtı 2016).

İnsan beyninin hem kendi eylemlerini ve niyetlerini hem de buradan hareketle toplumsal anlamlarını ve davranışları anlamamıza olanak tanıyan simülasyon nöron sistemlere sahip olduğunu keşfetmek çok büyük bir gelişime imza attı. Ayna nöronlar, başkalarının

35

akıllarını kavramsal akıl yürütmeyle değil doğrudan simülasyon yoluyla kavramamıza izin verir. Sonuç olarak bu sinir sistemleri bizi daha önce bilinmeyen somut yollarla birbirine bağlar. Hareket eden kişinin beyninin ve gözlem yapan kişinin beyninin hareket halindeyken her açıdan özdeş olduğunu söyleyemeyiz. Bu sırada aktif olan nöronlar araştırılmaya devam etmektedir. Ancak ayna nöronlar sayesinde izlenen eylemin bir simülasyon yoluyla alımlandırıldığı bilinmektedir (Blair 2007).

Seyirci ayna nöronlar sayesinde oyuncudaki stres, gerginlik vb. hisleri aynalayarak kendisinde de bu tip bir etkinin oluşmasına neden olmaktadır. Oyuncu yakın çekim fikri altında performansında neyi değiştiriyorsa bu değişimin oyuncuda yarattığı etki ayna nöronlar sayesinde aynalanarak seyircide de benzeri bir etkinin oluşmasına neden olmaktadır.

Bir şeyi izlerken oluşan duygusal etkideki yükselişin, o izlenen şeydeki anlamlandırmanın da yüksek olacağını düşündürmemelidir. Örneğin yüksek duygusal etki skoru alan C0018 kodlu videonun duygusal zorlanma skorlarında da oldukça yüksek olduğunu görmekteyiz. Yani etkisi yüksek olsa da seyircide zorlanma yaratmış bir video olmuştur. Diğer bir bakışla duygusal etki skoru en düşük olan C0008 kodlu videonun ise zorlanmada en düşük skoru aldığını yani anlamlandırmak noktasında en az zorlanılan, en kolay anlaşılan video olduğunu görmekteyiz. Bu iki durum arasında paralellik olmadığını sinir bilim de göstermektedir. İzleyenler birçok nedenle izlediği şeyden duygusal olarak etkilenmiş olabilir. Ancak bu durum o videoda anlatılmak istenen şeyin tam olarak iletilebildiği, anlaşılabildiği anlamını taşımamaktadır.

Oyuncunun performansı sırasında seçtiği bir duruş, bir eylem, bir hareket seyircide oluşacak duyguyu tetikler. Boyun kaslarının gerilmesi, yumrukların sıkılması gibi eylemler üzerinde çalışılarak öfke tetiklenebilir ya da omuzları sarkıtarak çaresizlik duyguları uyandırılabilir. Ancak performans psikolojisi biraz daha farklıdır. Oyuncuların bir performansı ortaya çıkarırken sadece bu bedensel eylemleri değil aynı zamanda onların küçük ipuçlarını ve çizgilerini de hatırlamalı ve bedenlerinde taşımalılar. Bundan çok daha önemli bir nokta daha var ki o da seyirci ile aralarında bir empati

36 uyandırabilmek için bunun yollarını aramalılardır. Bu oyuncunun performansındaki duygusal durumun tanınması ve paylaşılması için hayati önem taşır (Frazzetto 2012). Özetle bu noktada şuna dikkat çekmek önemli; oyuncunun yakın çekim farkındalığı altında yaşadığı stres, gerginlik vb. durumlar ve hatta yaşadığı görev duygusu seyircilerde tarafından da ayna nöronlar sayesinde aynalandığından yakın çekim farkındalığı altında ortaya çıkan performans seyirciler üzerinde de duygusal zorlanmayı da artıran bir etki gösteriyor olabilir. Oyuncunun yakın çekim farkındalığındayken yaşadığı konsantrasyon bile performansta ek bir yükün oluşmasına ve bunun duygusal zorlanmayı artırmasına neden olabilmektedir. Bu yüksek konsantrasyon seyredilen şeyin daha iyi anlamlandırılmasını değil aksine daha çok zorlanma yaşanmasını tetikleyen bir unsur oluşturabilmektedir. Kısacası bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki “ne kadar etki o kadar yüksek anlam” yaklaşımı çok da doğru olmayabilir. Çünkü seyirci bu diğer etkilerle duygusal zorlanma yaşıyorken oyuncunun video içeriğinde anlattığı metinle de ilişkilenemiyor ve anlamlandırmada sorun yaşıyor diyebiliriz. Buraya kadar ki kısımda özetle şunu diyebiliriz; oyuncunun yakın çekim farkındalığına sahipken gerçekleştirdiği performans seyirciler üzerinde duygusal etki ve dikkat açısından etkili olmaktadır. Ancak yakın çekim farkındalığını doğru bir şekilde kullanmıyorsa ayna nöronlar sayesinde bu bilgi duygusal zorlanmayı arttıran bir etkiye sebep olabilir. Elbette uygulanabilirliği mümkün değil ancak sonuçlardan elde ettiğim çıkarımın daha net anlaşılabilir olması için diyebilirim ki; oyuncuya yakın plan çekim yapacağını söyleyip genel planda çekim yapmak seyirciye ulaşmak için en doğru yol gibi görünmektedir.

Benzer Belgeler