• Sonuç bulunamadı

İnsan beyni üzerinde yapılan son araştırmalar, insan zekâsının gerçek ölçütünün yalnızca bilişsel zeka olmadığını, hayat başarısı konusunda asıl belirleyici olanın kişilerin sahip oldukları duygusal zeka olduğunu göstermektedir. Duygusal zeka, kişinin görünen bütün davranışlarını yönlendiren ihtiyaç, dürtü ve gerçek değerlerini temsil etmekte ve insanlarla olan ilişkilerin ve iş yaşamındaki başarının belirleyicisi olmaktadır.

Duygusal zekâ kavramı, gerek psikolojide gerekse sosyal bilimlerin diğer alanlarında son zamanlarda üzerinde en çok çalışılan, en çok araştırma yapılan kavramlardan biri olmuştur. Bu kavrama yöneltilen ilgilerin kaynağı, bir zamanlar en çok satan kitaplar listesinde üst sıralarda yer alan Daniel Goleman’ın (1995) “Duygusal Zekâ” adlı kitabının etkisinden kaynaklanmıştır. Goleman, bu kitabında, duygusal zekânın bilişsel zekâdan daha önemli olduğunu vurgulamakta, duygusal zekâ yoksunluğu durumunda, kişinin aile yaşamından mesleki başarısına, toplumsal

62 ilişkilerinden sağlık durumuna kadar birçok alanda çok kötü sonuçlar doğurabildiğini belirtmektedir (Cherniss, 2000: 2).

Salovey ve Mayer duygusal zekayı bireyin kendisi ve başkalarının duygularının farkında olması, sorunların çözümünde davranışlarını kontrol etme, bunları ayırt edebilme, başarıya ulaşma, insanlarla iyi ilişkiler kurmada ve bu süreçten elde ettiği bilgiyi düşünce ve eyleminde etkin kullanabilmesi olarak ifade etmişlerdir (Demir, 2010: 202).

Salovey ve Mayer 1997’de teoride bakış açılarını yeniden şekillendirmişler. Bu yeniden şekillendirilmiş formda duygusal zekanın bilişsel bileşenleri daha çok vurgulanmıştır. Buna göre duygusal zeka; “Duyguları anlama, duyguları düşünceye yardımcı olacak şekilde üretme ve çoğaltma, duygusal bilgiyi anlama duyguları, duygusal ve zihinsel büyümeyi sağlayacak şekilde reflektif olarak düzenleyebilme yeteneğidir” (Mayer ve Salovey 1997: 5).

Dökmen göre duygusal zeka; duyguların genel işlevini, bireyin doğaya ve topluma uyum sağlamak olduğunu ifade etmiştir (Ural, 2001: 210).

Sternberg’e göre; “Bireyin kendinin farkında olması, kendini yönetmesi, toplumsal farkındalık ve toplumsal becerileri içeren yeterliliği uygun zamanlarda ve yeterli sıklıkta göstermesi” olarak tanımlamaktadır (Matthews and others, 2004: 14).

Goleman göre; duyguları, bireyin öğrenme potansiyelini harekete geçirerek öğrenmesini sağlayan, soru sormasını sağlayarak bilinmeyeni aramaya iten, kapasitesini geliştiren ve öğrenileni pratiğe geçirerek tavır almasını sağlayan özellikler olarak tanımlamaktadır (Ural, 2001: 210).

Diğer bir tanımında Goleman duygusal zekayı: “Başkalarının ve kendi hislerini fark etme, kendimizi motive etme, içimizdeki ve ilişkilerimizdeki duygularımızı düzgün yönetme yeteneğidir.” (Higgs ve McGuire 2001: 4)

Izard duygusal zekayı bireyin kendisini ve diğerlerini anlamasını, kişilerle ilişki kurmasını ve o anda içinde bulunduğu çevreye uyum sağlayıp, o çevreyle başa

63 çıkabilmesini sağlayan yeteneklerin duygusal zekayı oluşturduğunu ve bu zeka türünün, kişinin çevresel taleplerle başa çıkabilmekte başarılı olduğunu bildirmiştir (Izard 2001: 250).

Cherniss duyguları zamanında üretebilme, yaşatabilme, denetim altında tutabilme ve başka bireylerle sağlıklı duygusal iletişime (empati) girebilme yeteneğidir. Bir başka deyişle; duygusal zeka aklın kendisini "his bombardımanları”ndan koruması ve duyguları gerektiği yerde bastırma gücünü gösterebilmesidir (Cherniss 2000: 29).

Cooper ve Sawaf’a göre; duygular, bireyin içinde yükselen değerleri harekete geçiren ve davranışları şekillendiren enerji akımları olup, dışa doğru yayılarak başkalarını etkilemektedir.

Psikoanalizci Erik Erikson duygusal zekayı, kişiliğin çeşitli yönlerini başarılı bir şekilde bütünleştirme yeteneği olarak tanımlayarak benlik bütünlüğü olarak adlandırmaktadır (Ural, 2001: 210).

Mayer ve Salovey; duygu yeterlikten çok duygusal zeka kavramını kullanmayı seçmişlerdir. Böyle kullanmalarının bir sebebi, duygusal zekanın “zihni bir davranış olduğu yani bireye entelektüel anlamda yardımcı olduğundandır”. Bu sayede, bilişsel zekadan daha değişik bir şey olarak tanımlanan sosyal zeka ve alternatif zeka kuramlarını yeni bir aşamaya ulaştırmışlardır; çünkü, duygusal zekanın temel özelliği; bilişsel ve duygusal sistemlerin üretici bir bileşimi olmasıdır. 1980’lerin başında, İsrailli Psikolog Dr. Reuven Bar-On, duygusal zeka kavramını geliştirmeye başlamış ve kavramı; "Bir kişinin çevresel baskılarla ve isteklerle başa çıkmak için başarılı olma yetisinde; duygusal, kişisel ve sosyal yeteneklerinin bir bütünüdür." şeklinde tanımlamıştır (Mayer, Salovey ve Caruso, 2000: 267).

Salovey ve Mayer’ e duygusal zekâyı 4 temel duruma ayırmıştır:

1- Duyguları Tanıma; duyguyu tam ve doğru olarak kavrayabilme, yorum ve tanımlama yeteneği,

2- Duyguları Anlama; duyguları ve onlardan gelen bilgiyi anlama yeteneği,

3- Duyguları Düzenleme; duygusal ve entelektüel gelişmeyi itici güç olarak duyguları düzenleme yeteneği,

64 4- Duyguları Kullanma; birey kendisini ya da başka bir kişiyi anlamaya yardımcı olacaksa gerek duyduğu ve istediği zaman duygulara ulaşabilme ya da onları üretebilme yeteneği.

Şekil 6: Mayer ve Salovey’e göre Duygusal Zekanın Seviyeleri

Kaynak: (Higgs ve McGuire 2001: 7)

İçime doğdu bu iş olacak dedirten şey sezgisel zekadır ve genellikle altıncı his, ön sezi (intuition) ya da telepati gibi isimlerle anlatılır. Bunlar; bilinçli bir düşüncenin ürünü olmayan ve zihinde beliren birer ani bilme işidir. Bu bilişte mantık, bilimsellik ve rasyonellik aranmaz. Çünkü, önsezi düşünce kurallarının etkisi ve güdümü altında değildir. Aristo’nun Nikomus Etiğinde kullandığı ifade olan “Herkes doğal olarak öfkelenebilir, bu kolaydır. Kolay olmayan şey; doğru zamanda, doğru amaçla, doğru şekilde ve doğru kişiye ya da olaya karşı öfkelenmektir”diyerek duygusal zekanın bir bölümü hakkında bize bir kanaat vermektedir (www.psikoloji.gen.tr).

65 Duygusal zekâ ile yapılan çalışmalardan ulaşılan sonuçlardan başlıcaları şöyledir (www.eqi.org);

 İnsanlar çeşitli biçimlerde kategorize edilmeye çalışılsa da, aslında her birey tek ve eşsizdir.

 Sahip olunan farklı mizaçlar gereği, her bireyin duygularını ortaya koyma, açıklama ve kullanma yolları değişik olabilir.

 Çocuğun duygusal gelişimi; öğrenme, kapasitesini kullanabilme yeteneklerinin gelişimi ve yetişkinlik yıllarındaki mutluluk ve başarısı üzerinde yaşamsal öneme sahiptir.

 Dünya genelinde çocuklarda duygusal zekânın çöküşte olması dikkat çekicidir.

 Duygusal zekâsı yüksek kişilerin, daha sağlıklı, mutlu ve insan ilişkilerinde başarılı kimseler olduğu görülmektedir.

 Yüksek duygusal zekâya sahip kişilerin; kendi duygularına ilişkin farkındalık, yüksek öz saygıya sahip olma, duygularını kontrol edebilme, empati ve diğer insanları anlama özelliklerine sahip olduğu belirlenmiştir.

 Olumsuz ruh hallerinin fiziksel beden üzerindeki yıkıcı etkileri araştırmalarla belirlenmiş ve stres yönetimi önem kazanmıştır.

 IQ’ nun tersine duygusal zekâ, eğitim ve kişisel çabalarla önemli ölçüde yükseltilebilir.

 Duygular bulaşıcı özellik taşırlar. Güçlü bireyler, duygularını çevrelerindekilere de yayarak, onları etkileyebilirler

Benzer Belgeler