• Sonuç bulunamadı

Tutum, davranış bilimlerinin anahtar kavramlarından biri olarak göze çarpmakta ve duygusal semantik değerlerin belirlenmesinin temelinde bireyin konu ile ilgili sahip olabileceği tutum hakkında taşıdığı anlamsal değerlerin incelenmesi yatmaktadır (Ekici ve ark., 2015a). Tutumlar bireylerin davranışları incelenirken sosyal algı ve davranışlarımızı etkilemeleri nedeniyle davranış belirleyici olarak düşünülmekte ve psikolojik bir obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışların düzenli biçimde oluşturulması eğilimi olarak açıklanmaktadır (Kağıtçıbaşı, 1999).

Tutum ilk kez bireyin zihinsel durumunu ifade etmek için kullanılmış ve daha sonra 1888 yılında laboratuvar çalışmalarında tutumun bir kavram olarak ele alınması ve incelemesinden sonra tutum kavramı psikologlar ve sosyologlar tarafından araştırılmış ve bu araştırmaların sosyal psikoloji isimli bilim dalının doğmasına öncülük ettiği iddia edilmiştir (Allen ve ark., 1980).

Tutumun kavramsal düzeydeki ilk tanımlamalarına göre, bireyin tepkisini yönlendirici bir unsur olan tutum, davranış biçimini belirlemekte ve nesnelere karşı göstereceği tepkiler üzerinde sinirsel bir hazır bulunuşluluk hali ile yönlendirici ya da etkin bir güç oluşturulmasını amaçlamaktadır (İnceoğlu, 1993).

Freedman, Sears ve Carlsmith’e göre tutum, bireyin kendisine ve çevresindeki herhangi bir olgu, nesne, konu, kavram ya da olaya ilişkin motivasyon, deneyim ve bilgilerine dayanarak sahip olduğu olumlu ve olumsuz duyuşsal, bilişsel ve davranışsal tepki eğilimi geliştirmesi olarak ifade etmekte ve bir eğilim ancak zihinsel bir

değerlendirmenin sonucunda gerçekleştiriliyorsa tutum olarak kabul edilebilmektedir (Freedman, 1989; İnceoğlu, 1993; Tezbaşaran, 1996; Güney, 2000; Kağıtçıbaşı, 2010).

Hilgard, Atkinson ve Atkinson göre ise birtakım nesnelere, olgulara ve durumlara karşı yaklaşmak ya da uzaklaşmak olarak ifade edilen tutumun konusu bir tasarım, durum, eşya, olay ya da birey veya birey grubu tarafından oluşturulabileceği gibi, soyut kavramlar, olgular ya da durumlar da bu görevi üstlenebilmektedir (Hılgard ve ark., 1971; İnceoğlu, 1993; Tezbaşaran, 1996; Güney, 2000; Kağıtçıbaşı, 2010). Tutumlar bilişsel, duyuşsal ve davranışsal boyutlarıyla bireylerin öğrenme sürecinde önemli bir yer tutmakta (Bloom, 1976; Bagozzi ve Burnkrant, 1985; Anderson, 1988) ve bir birey üzerinde tutum oluşturulması ve değiştirilmesi oldukça uzun ve önemli bir süreçte gerçekleşmektedir. Bilişsel başarı ile duyuşsal başarı arasında pozitif bir ilişki söz konusu olduğu için, bireye kazandırılacak davranışsal hedeflerde izlenecek öğretim yöntemi açısından tutumun belirlenmesi önemlidir.

Tutum algı sonucunda oluşmakta Akande’e göre tutumların oluşmasında başlıca aile, çevre ve kişisel deneyimler etki etmektedir. Bir bireyin tutum oluşturmasında bilişsel, duygusal ve davranışsal öğeler görev almaktadır. Duygusal ve zihinsel öğelerin uyumlu ve orantılı bir işleyiş içinde olması durumunda tutum, bireyin dolayısıyla da toplumun yararı doğrultusunda oluşmakta ve işlevsellik kazanmaktadır. Tutum toplumsallaşma süreciyle ilişkilendirilmekte ve bireyin içinde yer aldığı çevre ile uyum sağlayabilmesi için öncelikle kendi konumunu belirlemesi gerektiği savunulmaktadır. Dolayısıyla bu durumun bireyin içinde yaşadığı çevreye karşı aldığı tavır ve sergilediği duruş ile gerçekleşebileceği düşünülmektedir. Bu noktada tutum; insanlar, gruplar, sosyal konular ve herhangi bir çevresel olayla ilgili örgütlenmiş ve tutarlı bir düşünce, duygu ve tepki biçimi olarak incelenmektedir. Bireyin içinde yaşadığı toplumda önemli olduğu düşünülen konulara karşı sergilediği güdüsel bir tepki olarak karşımıza çıkan tutumun, güdü (motive) kavramıyla ilişkilendirilerek tanımlanması gerektiğine inanılmaktadır (İnceoğlu, 1993; Akande, 2009).

Tutumsal ve davranışsal desenler; eylem, eyleme yönelik hedef, eyleme yönelik içerik ve zaman olmak üzere dört elemandan oluşmakta ve eyleme yönelik tutumlar bu dört elemanın genel ya da özel bir örüntüsü ile elde edilmektedir (Ajzen ve Fishbein, 1977). Tutumlar bilişsel, duyuşsal ve davranışsal olmak üzere üç öğeden oluşmakta ve bu öğeler dinamik bir ilişki içerisinde bulunmaktadır. Bireyin bir konu hakkında sahip

olduğu bilginin konuya olumlu bakmasını sağlayan zihinsel ya da bilişsel öğe, tutumun önemli bir kesitini oluşturmakta ve kişi, durum, olay ya da nesneye ilişkin sahip olunan her tür bilgi, deneyim, inanç ve düşünceyi içermektedir. Bireyin düşünsel işleyiş süreciyle bağlantılı olan bu öğe, düşünsel ya da zihinsel işleyişin sistemleştirilmesi ve sınıflandırılmasıyla ilgilidir. Tutumu oluşturan ikinci öğeyi bireyin bilişsel öğe aracılığıyla bir konuya olumlu bakması olarak ifade edilen duygusal öğe oluşturmaktadır. Son olarak birey bunu belirli bir uyarıcı grubun yer aldığı davranışsal öğede, tutum konusuna karşı çeşitli söylem ve eylemleri ile yansıtmaktadır (İnceoğlu, 1993).

Tutumlar doğrudan ya da dolaylı ölçme teknikleri kullanılarak ölçülebilmektedirler (Kağıtçıbaşı, 2010; Ekici ve ark., 2015b). “Nesli Tükenen Canlı” kavramına yönelik düşüncelerin gelişmesinde, bireylerin nesli tükenen canlılara yükledikleri duygusal anlamların olumlu ya da olumsuz yönde olmasının önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu doğrultuda bu tez çalışmasında biyoloji öğretmen adaylarının nesli tükenen canlılara yönelik bilişsel, duygusal ve algısal tepkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. “Öğretmen adaylarının nesli tükenen canlı kavramına yükledikleri duygusal semantik değerler hangi yönde eğilim göstermektedir?” sorusuna cevap aranmış ve öğretmen adaylarına nesli tükenen canlı kavramına ait semantik farklılık tutum ölçeği uygulanarak değerlendirme yapılmıştır. Yapılan bu çalışma ile literatürde yer alan ve daha önce yapılmış olan çalışmalardan farklı olarak duygusal semantik farklılık ölçeğinde yer alan duygusal değerlere göre öğretmen adaylarının “Nesli Tükenen Canlılar”a yükledikleri olumlu ve olumsuz tutumlar incelenmiştir.

Benzer Belgeler