• Sonuç bulunamadı

4. MEKANIN DÜŞEY TANIMLAYICISI OLARAK “DUVAR”

4.5. Duvar Malzemeleri

İnsanoğlunun mağara ve kaya gibi doğal sığınaklarını terk edip, yapma mekanlar oluşturması ile duvar inşa etme sorunu hep var olmuştur. İnsanoğlu, doğadan korunma ihtiyacı duyduğu andan itibaren mekan yaratmak için pek çok farklı malzeme kullanmıştır. Önceleri bu malzemeler, doğadan hazır olarak, kolayca elde edilebilen ürünler iken, yapı teknolojisindeki gelişmeler doğrultusunda pek çok yeni ürün üretilmiştir. Bu uzun süreçte duvar malzemeleri, basit dal örgü duvarlardan başlayarak, betonarmeye kadar uzanan bir gelişim izlemiştir.

İzgi (1999), yapı malzemelerinin oluşumunu,

• Doğadan olduğu kullanma (taş, toprak, ahşap, vb.), • Yeniden biçimlendirerek kullanma (kerpiç, tuğla vb.), • Yapay ve yeni ürünler yapma (cam, beton, metal, vb.) olarak üç grupta değerlendirmektedir.

Taş, ağaç, tuğla geçmiş bütün uygarlıklarda çok sık kullanılmış ve günümüzde de hala kullanılan yapı malzemeleridir. Sanayi Devrimi ile yapma malzemeler ortaya çıkmış ve duvar malzemelerinde hızlı bir gelişme yaşanmıştır. Yapı malzemelerindeki gelişim ve bunun mekanın düşey bileşeni olan duvar üzerindeki etkilerini inceleyebilmek için, kısaca kullanılan duvar malzemelerine değinmek yararlı olacaktır. Duvarın strüktüründe ve yüzeyinde kullanılan yapı malzemeleri temelde aşağıdaki gibi iki ayrı sınıfta toplamak mümkündür:

• Doğal malzemeler (Taş, Toprak, Ahşap vb.)

• Yapma malzemeler (Kerpiç, Tuğla, Cam, Beton, Betonarme, Gaz beton, Alçı Levha, Metal, Plastik, vb.)

4.5.1. Doğal Malzemeler

İnsanlar bilinen ilk yaşama alanlarını tanımlarken, çevrelerindeki doğadan elde ettikleri, doğal malzemeleri kullanmışlardır. Duvarın yapımında kullanılan en basit ve ilkel 19. yüzyıla kadar çok yoğun olarak kullanılmış olan, doğal malzemelerden taş, ahşap, toprak (kerpiç), günümüzde de hala kullanılmaktadır.

• Taş

Önceleri barınma ihtiyacı ile mağaralarda saklanan ya da dağları oyarak evler yapan insanoğlunun, mekan yaratmak için kullandığı ilk malzemelerden biri etrafındaki doğal ortamdan kolayca bulduğu taş olarak kabul edilebilir. Doğal mekanlarda kaba hali kolayca ile bulunan ya da ocaklardan çıkarılan taşlar ya ham halleri ile ya da şekillendirilip, bir araya getirilerek mekan oluşturulmuştur. Taş, duvarlarda ana malzeme olarak kullanıldığı gibi aynı zaman da kaplama olarak da kullanılmaktadır. Endüstri devrine kadar taş, doğadan kolayca elde edilmesi, yangına, dış etkenlere karşı dayanıklılığı, taşıyıcı gücü açısından mekanları oluşturan duvarları ana malzemesi olarak sıkça kullanılmıştır. Endüstri Devrim’i sonrası ise, yeni yapı malzemeleri ve tekniklerinin gelişimi ile duvarın taşıyıcılık görevi ve bu bağlamda taş duvar ihtiyacı azalmıştır.

Kuban’nın (1998), “Mimarlık taşlaşmış müziktir” ve “mimarlık uygarlıkların taşa geçmiş ifadesidir” deyişleri, taş kullanımın mekan yaratmadaki özel yerini belirtmektedir. Mimarinin en soylu malzemesi olarak kabul edilmiş olan taş, teknik imkanların fazla gelişmiş olmadığı zamanlar da bile, hiçbir bağlantı elemana ihtiyaç duymadan duvar oluşturmakta kullanılmıştır (Şekil 4.38, 4.39).

Şekil 4.38: Taş duvarlı tapınak, M.Ö. 7000, Urfa, (Başgelen, 1993).

Şekil 4.39: Kaba taş bloklarla oluşturulmuş, kent savunma duvarı, M. Ö. 14.yy, Hattuşha, Çorum,

(Başgelen, 1993).

Mekanları oluşturan bileşenlerinde kullanılan malzemelerin mekanın kimliğine yansıdığı daha önce belirtilmişti. Taş bloklar kullanılarak oluşturan mekanlarda, taşın kimliğine bürünerek mekana güçlü, ağır, aşılması zor ama aynı zaman da soğuk bir etki vermektedir (kale duvarları, surlar, tapınaklar, vb.).

Genelde yapım tekniği ve malzemenin özelliğinden ötürü taş, mekanın biçimini oldukça sınırlandırmaktadır. Örneğin, taşıyıcı duvarların taştan yapılması durumunda, duvarlarda, süreklilik sağlaması zorunludur ve bu nedenle de büyük boşluklar elde etmek genelde mümkün değildir. Taş bloklar kullanılarak yapılmış masif duvarlar, mekana daha kapalı ve içe dönük bir etki vermektedir. Taşın küçük parçalar halinde, harç ile birlikte kullanılması Roma çağında görülmeye başlamış ve böylelikle, duvarların yapımı kolaylaşmış ve farklı mekan biçimleri ortaya çıkmıştır. • Ahşap

Mekan bileşenleri oluşturmakta, doğal taştan sonra en çok kullanılan malzeme, ahşaptır. Doğal malzemelerden olan ahşap, taş gibi doğadaki saf haline yakın kullanılabilinilen bir malzemedir. Ahşap, yapının strüktürel karakterinin ifadesi bakımından, taşa göre daha güçlü olmuş ve daha fazla olanak sağlamıştır (Kuban, 1998). Ahşap hem duvar malzemesi olarak, yalın haliyle, duvar iskeletinin içinde ve de kaplama olarak kullanılmaktadır (Şekil 4.40-4.42). Duvara, taşa oranla daha sıcak bir özellik kazandıran ahşap, hem iç mekanlarda, hem de dış mekanlarda kullanılmaktadır.

Şekil 4.40: Ahşap yapı, Amcazade Paşa Yalısı, İstanbul, (Başgelen, 1993).

Şekil 4.41: Ahşap yapı, Çantı Ev, Antalya, (Başgelen, 1993).

4.5.2. Yapma Malzemeler

Yapma malzemeler, doğal malzemelerinin yeniden biçimlendirerek kullanması (kerpiç, tuğla vb.) ve teknolojik imkanlarla yeni ürünler üretilmesi (cam, beton, betonarme, metal ve plastik kaplamalar, gaz beton, alçı, vb.) ile meydana gelmektedir. Günümüzde, malzeme teknolojisi ve üretim sistemlerin gelişmesi ile bir çok yeni yapı malzemesi üretilmektedir. Bilgisayar destekli yapım ve hayal gücünü zorlayan bu teknoloji destekli yeni malzeme türlerine 5.3.bölümünde deyinilecektir. Bu bölümde, yapma malzemelerden kerpiç, tuğla, cam, beton ve betonarmeden söz edilecektir.

• Kerpiç

İnsan yapımı, mekan oluşturmakta kullanılan diğer bir doğal kökenli malzeme ise kerpiçtir. Kerpiç, insanoğlunu biçimlendirdiği ve yaptığı ilk yapı malzemesi olarak kabul edilmektedir (Kuban, 1998). Mekan yaratmak için kullanılan, taş, ahşap, saz, kamış vb. gibi doğal malzemelerin bulunmadığı veya az bulunduğu bölgelerde insanlar arayış içine girmiş ve sonuçta, çevresinde bolca bulunan toprağı yapıda kullanabilmek için onu biçimlendirip dayanıklı hale getirmiş, duvar yapımında kerpici kullanmışlardır.

Şekil 4.43: Kerpiç duvarlı evler, (Başgelen, 1993).

Şekil 4.44: Tuğlanın cephe kaplaması olarak kullanımı.

• Tuğla

Kerpicin uzun ömürlü olmaması ve dış etkenlerden çabuk etkilenip bozulmasından dolayı, killi toprağın pişirilmesi ile tuğla elde edilmiştir. Tuğla isminin, Latince “Tegula” kökünden geldiği varsayılmaktadır. İlk tuğla uygulamalarının Mezopotamya'da yaygın biçimde yapıldığını bilinmektedir. Daha sonra tuğlanın en

bilinçli kullanımı Roma döneminde görülmektedir. Tuğla aynı zamanda, üretilen ilk modüler yapı malzemesi olma özelliği taşımaktadır (Kuban, 1998). Yapı teknolojisindeki gelişmeler sonucu günümüzde tuğla, mimari mekanda duvar bileşeni olarak yaygın olarak kullanılmaktadır. Modern mimaride tuğlanın, cephe kaplaması olarak kullanımına da rastlanmaktadır (Şekil 4.44).

• Cam

Cam oldukça eski bir malzeme olmasına karşın, Hıristiyan mimarlığının ilk çağına kadar süs eşyası olarak kullanılmıştır (İzgi, 1999). Camın mekan tanımlayıcı elemanlarda etkin bir şekilde kullanılması ilk olarak Orta Çağ’da başlamıştır. Gotik Mimaride, taşıyıcı sistem tekniklerinin (yapım teknolojisinin) gelişmesi ile sıkça kullanılan cam, bu tarihten itibaren teknolojiye paralel olarak gelişim göstermiştir. Camın mimari mekanlarda kullanılması ile duvar ve sınır kavramlarında önemli bir değişme yaşanmıştır. Mekanlarda cam duvarların kullanılması ile oluşan şeffaflık, iç ve dış mekan ayırımı belirsizleştirmekte ve içerisi ile dışarısının eş zamanlı olarak görülebilmesini sağlamaktadır. Taşıyıcılık özelliği olmayan cam, duvara ve mekana geçirgen, kırılgan bir karakter kazandırmaktadır. Günümüzde, cam duvar malzemesi (cam panel, cam tuğla, vb.) genel olarak taşıyıcı olmayan duvarlarda ve cephelerde kullanılmakta ve pek çok cam türü üretilmektedir.

• Beton ve Betonarme

Betonun ilk uygulama örnekleri Roma yapılarında görülmektedir. Roma’da kullanılan puzolan, kireç, kum, taş vb benzeri malzemelerin karışımından oluşan ve taş parçalarını bağlamak için kullanılan bu karışım, beton kullanımına öncülük etmektedir (İzgi, 1999). 1824 yılında Portland çimentosunun üretiminin ardından beton ile demirin birlikte kullanıldığı betonarme gündeme gelmiştir. 1903’te August Perret’in inşa ettiği betonarme yapı ile betonarmenin duvar malzemesi olarak kullanımı hızlı bir şekil gelişme göstermiştir. Betonarme kullanımı ile duvarlar özgürleşmiş ve duvardaki açıklıklar büyümüştür.

Benzer Belgeler