• Sonuç bulunamadı

Duro Europos’un 20. yüzyılın ilk çeyreğinde tekrar keşfi rastlantı ile olmuştur.77 1920 yılında İngiliz çıkarması sırasında İngiliz ordusundan Kaptan Murphy, Salihiyah olarak bilinen çöldeki kale kalıntısı yakınlarında, savunma amaçlı kazdıkları hendeklerde bazı duvar resimleri keşfetmişti. Burası daha sonra Palmyra tanrıları tapınağı olarak bilinen yerdir.78 İngiliz ordusu bu duvar resimleri üzerinde çalışma yapması için o zamanlar, Doğu Kültürleri uzmanı J.H. Breasted’ı buraya çağırmıştır. Breasted, bu teklif ile hemen bölgeye gelerek bu resimler üzerinde çalışmaya koyulur. Çalışmanın sonucunu da 1924 yılında yayınlar.79 1922 yılı kasım ayıyla 1923 yılı ekim ve kasım aylarında Fransız Arkeoloji Akademisi, Belçikalı Arkeolog ve tarihçi F.Cumont’u buraya çalışmalar yapması için görevlendirir. Bu çalışmadan yaklaşık iki yıl sonra Yale Üniversitesi ile Fransız Akademisi Dura’da birlikte çalışmalar yapmak için anlaşırlar. Yapılacak araştırmaların başına ünlü Eski Tarihçi M. Rostovtzeff getirilir. 1928 yılından 1937’ye devam eden çalışmaları ikinci dünya savaşı duraklatmıştır. O günlerden sonra, bundan yirmi bir yıl önce, 1986 yılında Dura’da tekrar çalışmalar başladı. Savaştan önceki kaldığı yerden tekrar başlatılan çalışmalar Fransız-Suriye ekiplerince olmuştur. Bu çalışmaların başlangıcında, önceki çalışmalarda çıkarılan anıtların korunması ve sağlamlaştırılması ön plana alınarak, önceki kazıların sonuçlarına ilave çalışmalar eklenmiştir.80 Dura-Europos’taki kazı çalışmalarıyla ilgili olarak 1922 ve 1923 yılları

77 Dura-Europos’unda yer aldığı bu dikkat çekici bölge, bu tarihten (1920) önce, yani bir rastlantı

sonucu ele geçen verilerin bulunduğu alan ve yakın çevresi azda olsa araştırılmıştır. Bir mühendis olan J. Cernik yukarı Mezopotamya ve Suriye çevresinde 1872 yılında bir yüzey araştırması yapmıştır. O zamanlar şehrin modern ismi olan Salihiyeh’ten ilk bahseden olmuş bu önemli tahkim edilmiş kentin geçmişine göndermeler yaparak buradaki eski yerleşimin varlığını vurgulamıştır. Aynı bölgede 1889 yılında Amerikalı arkeolog John Punnett Peters bir yüzey araştırması yapmıştır. 1898 yılında Friedrich Sarre’nin uzun sayılabilecek yüzey araştırmasıyla bölgeyle ilgili kısa bir tahkikat yapılmıştır. Ancak kentin kimlik tanımı J.H. Breasted tarafından, Euphrates bölgesinin coğrafik kroniği İsodoros’u kaynak göstererek yapılmıştır. Bkz. Ann Perkins, The Art of Dura-Europos, Clerandon Press, Oxford, 1973, ss. 1–2

78 Dirven, ss. XVI-XVII; İngiliz ordusu Nisan 1920’de Bağdat’ın kuzey batısındaki çöl alanda

buradaki yerel kabilelerle çarpışmaktaydı. Euphrates nehrinin üzerindeki bir hisarın kalıntıları koruna gelmiş antik şehir duvarlarından askerler tarafından çıkarıldı. Hendeklerin açılması sırasında askerler aniden önlerine çıkan iyi korunagelmiş duvar resimleriyle karşılaştılar. Bkz. Perkins, s. 1

79 Henri James Breasted, Oriental Forerunners of Byzantine Painting. First Century Wall Paintings from the Fortress of Dura on the Middle Euphrates, University of Chicago Press,

Chicago, 1924

çalışmalarını F.Cumont81 yayınlamıştır. Ayrıca yapılan dokuz kazı kampanyası ile 1928’den 1937’ye kadar çalışmalarda rapor şeklinde yayınlanmıştır.82

Dura Europos mevkii olarak Euphrates’e hakim bir plato üzerinde, stratejik bir konumda yer almaktadır. Şehrin doğusu Euphrates tarafından korunmakta, kuzey ve güney tarafları ise iki vadiyle çevrilmektedir. Şehrin batı tarafı üç yanına oranla daha korunaksız bir şekilde çöl alanıydı (Şekil 44).83 Dolayısıyla buraya yapılan etkileyici bir tahkimat yapısı, bu günde antik şehre ait en çok göze çarpan kısım olmaktadır. Buranın özellikle askeri fonksiyonu antik çağda da oldukça etkili ve etkileyici olmalıdır.84 Şehrin adı Aramice de Dura yani “hisar” anlamına gelmekteydi. Bu isim burada özellikle şehrin Romanın askeri bir kalesi olması dolayısıyla oldukça yerinde verilmiştir.85 Şehrin Yunanca ismi Europos’tu. Bu ad Seleukos Kralı 1. Seleukos Nikator’un burayı ele geçirmesinden sonra verilmiştir. Her iki isimde ayrı ayrı olarak Antik çağ boyunca kullanılmıştır. Dura- Europos ismi ise modern çağın bir kullanımıdır.86

Dura-Europos, doğu ve batıdaki belirgin olaylar sırasında Euphrates üzerinde önemli politik ve ekonomik roller içinde olan bir yerleşimdi. Euphrates üzerindeki çok eski tarihlerden itibaren burası Suriye ve Mezopotamya’yı birbirine bağlayan, bu iki alanı ticari olarak iletişimlerini sağlamak gibi çok önemli bir misyonla beraber, zaman zamanda askeri bir rota pozisyonunda olmuştur. Dura-Europos’tan Euphrates üzerindeki gözlemler rahatça yapılabiliyor, buradaki ekonomik ve güvenlik trafiği kontrol altında güvenli bir şekilde izlenebiliyordu.87 Dura-Europos aynı zamanda kervan yolunun çöl üzerinden Palymra’ya ve oradan batıya ve denizlere açılan

81 Franz Cumont, Fouilles de Doura-Europos 1922-23, Paris, 1926

82 Susan Baker Matheson, The Tenth Season at Doura-Europos, Syria, Vol. 69, 1992; Bunlara ek

olarak bazı özel yapı ve materyaller hakkında çeşitli sonuç raporları yayınlanmıştır. Bunlar; çeşitli papirüs ve parşömenler, sikkeler, heykeltıraşlık eserler ve Sinagog ile Hıristiyan yapılarıdır.

83 Şehrin konumu özel bir önemi beraberinde getirmekteydi. Euphrates’in yanına konumlanmış hali,

yüksek bir burun yaparak nehir bendine hakim oluşuyla ideal bir pozisyon içinde, buradaki ticari ve askeri hareketlilikleri izleme imkanı sağlamaktaydı. Böylece o dönemlerde Aşağı Mezopotamya ve Batı Suriye boyunca Akdeniz’e ulaşan rotada önemli konumunu devam ettirdi. Bkz. Perkins, s. 3, fig. 1

84 Dirven, s. 2

85 Bradford C. Welles, “The Population of Roman Dura”, Studies in Roman Economic and Social History in Honour of Alan Chester Johnson, Ed. P.R. Coleman-Norton, Princeton, 1951, s. 261 86 Dirven, s. 2

rotasının başlangıç noktalarından biriydi. Savaşta da barışta da bu rotanın değişmezliği farklı kültürlerden olan insanların şehre girişlerini sağladı, böylece Dura-Europos’un kültürü ve sanat anlayışı, bu coğrafik konumu ve ticari yolu sayesinde, birçok kültürün etkisiyle kendi karakterini oluşturdu. Şehrin tarihi içinde, farklı yönetimler altına girmiş olmasına rağmen, bir sınır şehri oluşu, doğu ve batıyı birbiriyle buluşturan ve birbirine karıştıran özelliği göze çarpmaktadır.88

Şehir sırasıyla Yunan, Part ve Roma idaresine geçer. Buradaki Yunan hakimiyeti M.Ö. 300 yılında yani Hellenistik dönemle başlar. M.Ö. 113 ‘e kadar Yunan hakimiyeti bu tarihte yerini Partlara bırakır. M.S. 165 yılında Roma’nın Lucius Verus ve Avidius Crassus yönetimindeki orduları, Partlara karşı ilerlemeye başladı ve Dura’yı ele geçirmeyi başardı.

Şehrin Hellenistik Dönemine ait bilgileri çok azdır. Seleukoslar Dönemine ait materyaller oldukça kısıtlıdır. Az miktarda arkeolojik kalıntı ve birkaç doküman günümüze ulaşmıştır. Bunlara ek olarak klasik yazarların ve Part ve Roma Dönemi Dura’sından kalan bazı kaynaklar, şehrin Hellenistik geçmişi hakkında bilgiler vermektedir.89 Charaks’lı İsodoros, şehrin Nikanor tarafından kurulduğunu yazar ve şehrin bundan sonra Hellenler tarafından Europos olarak anıldığını belirtir.90 Dura- Europos M.Ö. 1. yüzyılda sadece küçük bir kale ya da askeri bir üs olarak sınırlı bir otonoma sahip bir yerleşimdi.91 Son dönem arkeolojik araştırmaları buradaki tahkimatların ve Hippodomik şehir planının oluşumunun ilk Hellen

88 Perkins, s. 4

89 A.H.M. Jones The Cities of the Eastern Roman Provinces, Oxford, 1971 1971, ss. 217–219 90 ∆ουρα Νικάνορος πόλις κτίσµα Μακεδόνων ύπό δέ ‘Ελλήνων Εύροπός καλείται. Bkz. Dirven, s. 3;

İsodoros’un Nikanor diye bahsettiği kişi 1. Seleukos Nikator olmalıdır. Gerek Dura gerekse Europos ismine bu şehirde ele geçen epigrafik bulgularda rastlanılmıştır. Bkz. Perkins, s. 2; Şehrin en eski ismine ise Dura’da bulunan bir tablet üzerinde rastlanır. Kral Hammurabi Dönemine (M.Ö. 1900) ait bu tablette geçen isme göre şehrin bilinen en eski adı Damara idi. Bkz.. Stephens, “A Cuniform Tablet from Dura-Europos”, RA, Vol. 34, s. 183–190; Matheson, s. 133, fig. 12. Etimolojik olarak Damara isminin Dura ile olan yakınlığından yola çıktığımızda, Damara adının bu yerleşimin eski ismi olması daha kuvvetli bir ihtimaldir. Dura Europos’un, Kuzey Afrika’nın M.Ö. 2. Bin’deki zengin tarihiyle bilinen Mari’den sadece altı mil uzaklıkta bulunması, Dura-Europos’un tarihinin M.Ö. 2. bine uzanması konusunda şaşılacak bir durumu gidermektedir. Ancak yine de bu dönemlerden kalan maddi buluntular şehirde bu gün için mevcut değildir. Eldeki tek M.Ö. 2. bin materyali kentin o dönemdeki isminin yazdığı kil tablettir. M.Ö. 2. binden kalan tek materyal bu olduğu gibi, Seleukoslar Dönemi öncesine ait hiçbir şey yoktur.

kolonizasyonundan önceye dayanmadığını ortaya koyar.92 Yerleşimle ilgili tüm olasılıklar, buranın platonun kenarında, Euphrates yakınında bir kalenin etrafında olması üzerinedir. Buna ek olarak belki de M.Ö. 195 yılında Makedon yerleşimciler, buradaki askeri gücü boşaltıp, Euphrates kıyısı boyunca buradaki verimli alanı kullanmaya başladılar.93 Böylece Dura-Europos Makedon kolonizayonu ile yavaş yavaş küçük bir askeri karakol olmaktan çıkmaya başladı. M.Ö. 2. yüzyılın ikinci çeyreğinde Part tehlikesi ve kuşatmalarına engele olmak ya da daha iyi savunma yapabilmek amacıyla şehir tahkimatlandırıldı ve Hippodomik şehir planıyla yeniden inşa edildi.94 Şehrin yapılanması, önemli stratejik konumuna uygun olarak büyük ve

ihtişamlı duvarlarla çevrilmesi ilk olarak düşünülmüş olmalıdır. Ancak bu noktada, yani yeniden inşa aktivitesinden önceki kalıntıların varlığı tamamen yok olmuştur. Şehir bu yenilenme ile önceki genişliğinden daha büyüyerek, büyük bir alana yayıldı. Şehir merkezde toplanarak, ana caddenin etrafından doğu batı doğrultusunda genişledi ve Agoraya kadar yerleşim oluşturuldu. Dura-Europos’un şehirsel gelişimi, ticari ve politik açıdan bölgenin merkezi haline gelmesine ve Euphrates boyunca önemli bir konumunun oluşmasına neden oldu. İlk Makedon kolonicilerinden sonraki kuşak kuşkusuz buranın sahibi olarak Yunan yerleşimciler ile Orta Euphrates bölgesinin yerli popülasyonu arasında belirgin bir iletişim sağladılar. Ancak Hellenistik Dönemde yerli popülasyonla Yunan yerleşimcileri arasındaki etkileşimin ve birbirlerini sosyal ve kültürel açıdan ne kadar etkiledikleri konusunun boyutu hakkında bundan daha fazla bilgiye sahip değiliz.95 Hellenistik stille planlanan şehirdeki yapı kalıntıları tipik Hellenistik işçilikleri ve estetiğini gösterir. Hellen dünyasının kırmızı ve siyah figür çömleklerinin kaliteli yerel taklitleri, birkaç parça Hellenistik cam eserleri önemli lüks kullanım eşyaları olarak şehirde göz çarpar.96

92 Dirven, s. 3 93 Jones, s. 218

94 Seleukosların yükselen güç ve saldırgan Partlar’dan çekindikleri ortadadır. Partlar M.Ö. 3.yüzyılda

İran bölgesinde Hazar Denizinin doğusunda yapılanmışlardı. Fakat bu yapılanma zamanla bu bölgede sınırlı kalmadı. Kısa sürede hızla yayılım göstererek İran’ın neredeyse tamamına hakim oldular ve Akhamenid İmparatorluğunu ilan ettiler. Seleukos Hakimiyeti ile Partlar bölgede sürekli karşı karşıya gelerek çarpıştılar. Ve giderek zayıflayan Seleukos hakimiyeti karşısında Partlar, giderek batıya doğru genişlediler. Tüm Mezopotamya’da er geç Partların eline geçeceği günü bekledi. Bkz. Perkins, s. 5

95 Dirven, s. 4

96 Şehrin kısa Hellenistik Döneminde, çağın kimliği şehre yansırken, aslında bu çok uzun soluklu

olmamıştır. Hellenistik Dönem metotlarıyla yapılan binalar ve materyaller uzun kullanımlı olmamıştır. Bir süre içinde Hellenistik çömlekçilik sona ermiştir. Ancak cam eserlerin üretimi devam etmiştir. Bütün bu batı tarzındaki sanat anlayışının sona ermesine rağmen Dura-Europos ile batı arasındaki iletişim bitmemiş devam etmiştir. Bkz. Perkins, s. 5

Özellikle dikkate değer Hellenistik heykellerde kullanılan malzeme olan Parian mermeri, Dura-Europos halkıyla batı arasındaki iletişimin varlığını ortaya koyar. Hellenistik Döneme tarihlenen çok az yazılı belgede, şehrin sivil yönetiminin Hellen formunda olduğu üzerinedir. 97

Bölgede gün geçtikçe güçlenen ve yayılan Partlar bu güç karşısında direnci giderek zayıflayan Seleukos Hakimiyeti üzerine baskılarını iyice artırmaya başlamıştı. M.Ö. 128 yılında Tigris nehri üzerindeki Seleukeia düşerek Partların eline geçti. Partlar için bu kazanım Dura-Europos’a bir adım daha yaklaşılması anlamına gelmekteydi. Artık Dura-Europos’un Part Hakimiyetine geçmesine çok uzun bir zaman kalmamıştı. Nitekim şehirde ele geçen sikkeler yorumlandığında, M.Ö. 113 yılı Part hakimiyetinin Dura-Europos’ta başladığının arkeolojik kanıtları olmuştur. Diğer arkeolojik kanıtlar içinde bazı yapı kalıntıları, yazıtlar da yer alır.98 Bu tarih belki de Partların Dura-Europos’u ele geçirdikleri kesin tarih değildir. Ancak bahsedilen veriler bu tarihi ya da birkaç sene önce veya sonrasını işaret etmektedir.99 Ancak şehrin dokusu Part egemenliğine rağmen Hellenistik özelliklerini korumaya devam eder.Şehir hiçbir zaman keskin bir Part kültürü içine girmez. Bu dönemi bazı İran isimleri desteklese de, şehirde net bir Part resmi ve askeri kuralları ile karşılaşılmaz. Partlar şehirdeki mevcut Hellen yaşayış biçimi ve kurallarına müdahale etmeden şehri idare ettiler.100 Makedon göçmenlerin torunları Part Döneminde sosyal statülerini korumayı başardılar. Resmi mahkemelerde onlara da söz hakkı verilmesi sağlandı. Mahkemelerde tanık olarak dinlenmeye devam ettiler.101 Ayrıca kaynaklarda sadece Europaioi, yani Europos’un resmi halkı olarak adlandırıldılar. Bu dönemde şehirdeki yerli nüfusunda doğal olarak artması söz konusudur. Zaman geçtikçe de şehirde bölgesel bir elit grubu oluşmuştur. Buradaki yerel halkta kadınların aile içindeki önemi bazı yazıtlarda vurgulanmıştır. Bu yazıtların çoğu Yunanca olmasının yanı sıra Aramice örneklerde vardır. Bu yazıtların

97 Perkins, s. 4 98 Dirven, s. 4

99 Perkins, s. 5. Şehrin Partlarla olan mücadelesi hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Ancak şehrin

teslim olması konusunda üretilen düşünceler arasında kabul gören görüş, herhangi bir güç veya direnç göstermeden teslim edilmesi üzerinedir. Bu teslimden sonra Dura-Europos artık Partların kontrolünde yine bir askeri kontrol noktası ya da karakolu haline gelmiş, ancak Part askerlerinin batıdaki bu çok kısa süren başarısı tüm Euphrates alanına, güçlü bir kontrol şeklinde yayılmamıştır.

100 Welles, s. 262 101 Welles, ss. 253–267

kiminde yerli halktan bazılarının önemli yapıların inşasında görev aldıkları da yazar. Bölgesel halkın Dura-Europos’a yerleşmeye başlaması, şehrin bu dönemin bitişine kadarki süreçte aslında daha zenginleşmesine yardımcı oldu.102 Her ne kadar Partların kontrolünde değişen politik dengeler, Dura-Europos’taki yaşamı ve şehir organizasyonunu oldukça az etkilese de, bu döneme ait ve Part kültürünü yansıtan bazı buluntular ele geçmiştir. Ele geçen fresklerde ve pişmiş toprak eserlerdeki ikonografilerde Part giysisi ve saç işlenişi içinde olan figürler karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca şehirdeki tapınakların birinin planı Part özellikleri gösterir. Part karakteri yansıtan tipik yeşil sırlı çömlekler, M.Ö. 1 yüzyıl buluntuları olarak Dura-Europos’ta yerini almışlardır. Partların egemenliği sırasında, muhtemelen M.Ö. 1. yüzyıl içinde, Dura-Europos’un başarıları artarak devam etmiş, muhtemelen Palmyra’daki kervan yolunun önemli bir hissedarı konumuna gelmişti.103

M.S. 165 yılına kadar devam eden Part hakimiyeti, Roma’nın Lucius Verus idaresindeki ordularının Partlara karşı başlattığı savaş sonucunda son bulmuştur.104 Romanın Hakimiyeti, Dura-Europos’ta Partların devamı olan Sasanilerin M.S. 3 yüzyılın ortalarında Dura-Europos’u ele geçirmelerine kadar devam etmiştir. Bu Roma Hakimiyeti Dönemi genel kanı olarak iki periyoda ayrılır. M.S. 165’den M.S. 190’a kadar olan Roma Hakimiyeti ve M.S. 190’dan şehrin düşüşüne kadar olan dönem altında iki dönem altında Roma hakimiyeti kabul görür. İlk dönem Roma hakimiyeti daha ılımlı olarak bir geçiş dönemi olarak kabul edilir. İkinci dönem ise artık Roma’nın kendini tamamen kabul ettirdiği, Dura-Europos’un büyük bir Roma garnizonunun sınır kalesi olduğu süreçtir. M.S. 194 yılında –ki bu dönem Roma’da Severuslar Döneminin başıydı- Dura-Europos Roma’nın Suriye’deki yeni bir eyaleti olmuştu. Dura-Europos’un bu dönemde üstlendiği görev; Orta Euphrates boyunca Kuzey Suriye yolunu Antiokheia’ya kadar uzanan rotada korumaktı. Özellikle yeni İran hükümdarlığının güçlendiği M.S. 225 dolayları, Dura-Europos’un fonksiyonun keskinleştiği bir zamandı. Sasani kralı Partların savunma politikalarını değiştirmiş,

102 Dirven, ss. 5–6 103 Perkins, s. 5

104 Bundan önce M.S. 115 yılındaki Traianus’un bölgeye gerçekleştirdiği harekâtlarda, imparator

Dura-Europos’un oldukça yakınına bir zafer takı yaptırmıştı. Bu hareketiyle aslında Dura-Europos’u kendilerine ait bir garnizon haline getirmek ve burayı ele geçirmek istiyordu. Buna çok yaklaşmasına hatta şehrin yönetimini kısa süreliğine ele geçirmesine rağmen Dura-Europos yeniden Part egemenliği içine girer. Bkz. Perkins, s. 6

Euphrates boyunca yer alan Roma alanlarına tekrar tekrar saldırılar düzenlemekteydi. İran ve Roma İmparatorlukları arasında uğraş verilen Euphrates’i koruma çabaları şehir üstünde derin izler bıraktı. Bu tarihler, yani M.S. 3. yüzyılın ortaları, Dura- Europos’u bir Sasani kuşatması altına girmeye hazırladı. Bunun üzerine şehrin korunması için tahkimat duvarlarının iç ve dış kısımlarına yeni siperler yapıldı. Ancak bu yeni önlemler Roma adına sonuç vermedi. Dura-Europos İran hakimiyeti altına girdi ve sonra da giderek çölleşti.105

Roma hakimiyeti şehirde bir yüz yıldan az olmasına rağmen, bu döneme ait sayısal olarak bir çok buluntu M.S. 3. yüzyıla kadarki süreçte ele geçmiştir. Bu kısa dönemde Romalılar şehirde bir kaç yeni kutsal alan, bir Hıristiyan yapısı ile bir Sinegog ve oldukça önemli bir yapı olarak Mitras Tapınağı (Mithraneum) inşa etmişlerdir.106 Dinsel ve sanatsal olarak bir çok eser bırakan Roma Hakimiyeti, kendilerinden önce yapılmış bir çok eski özel evi kendilerine göre tekrar uyarlamışlardır. Evlerin ve diğer yapıların duvarlarına dinsel resimlerle dekore etmişlerdir.107

3.2.1. Dura-Europos’ta Din ve Sanat

Dura-Europos’un dinsel kimliği hemen hemen Palmyra dinleriyle aynıdır. Part etkisi altındaki dönemde din üzerinde yerel etkiler gözlemlenir. Şehir; Zeus, Apollon ve Artemis gibi Hellen orijinli inançlarla Hellenistik Dönemin başladığı zamanda tanışmıştı. Bu sırada şehirde birçok Semitik ve Arap orijinli inançlar mevcuttu. Bu mevcudiyet, Hellen Tanrılarının tanınması sırasında da devam etti ve Part idaresi sırasında semitik diller konuşan yerleşimciler tarafından yükselişe geçti. Bel, Yarhibol, Aglibol ve Arşu gibi kültler tamamen bölgesel ve Palmyra’da popüler olan inançlardı. Bunun yanında Dura Europos’a yakın bir köyden gelen Aphlat ve Artemis ile bir tutulan Azzanathkona kültleri şehrin yerel kültleri olarak göze çarpar. Bunlara ek olarak Atargatis ve Baal Shamin kültleri de şehirde yer bulmuştu.108

105 Dirven, s. 12 106 Dirven, s. 12 107 Perkins, s. 8 108 Dirven, ss. 9–10

M.S. 1. yüzyılın ortalarından itibaren, Hellenistik idarenin bitişiyle, şehir doğulu özellikleri ile ön plana çıkmaya başladı. Bu dönemde Hellen tanrıları ile ilgili bir şey yoktur. Part ve Roma dönemlerinde şehirdeki dinsel yaşam tamamen doğu karakterindedir. Dura-Europos’un Part ve Roma dönemlerindeki oryantalist inanç sistemlerinin örnek alındığı yer ise belirtildiği üzere büyük oranda Palmyra idi.109 Dura Europos’un tanrıları bir bakıma Hellen tanrılarının doğulu kimlikler altına sokulması biçiminde şekillenmişti. Şehrin yoğun olarak Palmyralı göçmenler tarafından olan iskanı sonucu şehirde önemli bir Palmyra kültleri ve bu kültlerle ilgili kutsal alanlar vücut bulmuştu. Örneğin şehir kapısının güney batısında, nekropol alanına yakın bir yerde bulunan tapınak aslında bir Palmyra kültleri tapınağıydı. Araştırmacılar buraya Nekropol Tapınağı adını vermişlerdir. Aslında bu ad yanıltıcı olmuştur. Çünkü tapınağın ölümle ilişkilendirilebilecek yanı yoktur. Tapınakta bulunan yazıtlar buranın tanrı Bel ve Palmyra’da olduğu gibi onun yanındaki koruyucu tanrılara adandığını anlatır. Dahası Palmyra kültlerinin burada aldığı şekil, yazıtlara göre de erken tarihleri verir. Yani Palmyra ile çağdaş zamanlarda Dura- Europos aynı inançlar çizgisindeydi.110 Yazıtların Palmyra diliyle yazılması da Dura Europos’un dinsel etki alanı için önemlidir. Bu tapınağın tarihsel süreci iki önemli periyoda ayılabilir. Tapınağın orijinali, doğu taraftan çevrili duvarın yönünde, bir sundurma tarafından açılan bir avludan meydana gelmekteydi. Bu giriş aynı eksende avlunun arkasında da mevcuttu. Burası bir pronaos ile küçük bir naos’dan oluşmaktaydı. Naos’un arkasındaki duvar, diğer duvarlardan ve kapladığı boş

Benzer Belgeler