• Sonuç bulunamadı

1770 – 1774

XV. Yüzyıldan XVIII. yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanan zaman dilimine ilişkin Taşöz’e ait Osmanlı arşiv belgeleri oldukça azdır. Taşöz adasını konu alan belgeler daha çok 1813 yılı ve sonrasına aittir. Bu-nunla birlikte, 1813 yılı öncesine ışık tutan belgeler bulunmaktadır.

1813 yılından itibaren kaydedilen Taşöz’e ait bazı temel sorunlara ait belgeler, daha önceki döneme az da olsa atıfta bulunmaktadır.

Taşöz adasının II. Mahmud tarafından Mehmed Ali Paşa’ya devredil-mesiyle ilgili fermanda daha önceki olaylardan bahsedilmektedir. 1759-1760 arası Vakf-ı Haremeyn- Muhteremeyn’e ait olan bütün gelirler devletin kurumları için harcanacaktı. Bundan başka Taşöz’ün tarihin-deki en önemli gelişme, Rus Donanması’ın Taşöz’e çıkarma yapmasıdır.

1770 yılının başlarında, Rusya ve İngiltere Mora Rumları’nı ayak-landırmak için aralarında anlaştılar. Amiral Spridof kumandasındaki Rus donanması Baltık Denizi’ni geçerek Cebel-i Tarık Boğazı’ndan Akdeniz’e girdi. İngiliz Amirali Elphinson’un katkılarıyla Rus donan-ması Mora Yarımadası önlerinde faaliyette bulunmaya başladı. Rus do-nanmasına kara yoluyla katılan Rus generallerinden Alexis Orlof ile kardeşi Theodore Orlof Rusya’nın Osmanlı Devleti karşısındaki po-zisyonunu daha da güçlendirdi. Nitekim Kaptan-ı Derya Hüsameddin Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması Ege Denizi’ndeki muharebe-lerde Rus donanması karşısında birkaç mağlubiyet aldı.

Bundan sonra, asıl büyük mağlubiyet Çeşme Limanı’nda meydana geldi. Rus donanması Çeşme Limanı açıklarında iken, Osmanlı donan-ması da hatalı bir taktik sonucu bu limana girdi. Cezayirli Hasan Bey donanmanın manevra imkânı olmayan bu limana girmesine karşı çıktı.

Ancak, Kaptan-ı Derya Hüsameddin Paşa ve Rodos Beyi Cafer Bey, sahile yerleştirilen topların yardımıyla başarılı bir savunma savaşı ya-pacaklarını iddia etti. Fakat Ruslar bu fırsattan faydalanarak 6 Temmuz 1770 tarihinde, Çeşme Limanı’nın ağzını kapatarak ateş kayıklarını Os-manlı donanmasının üzerine saldılar. Neticede, OsOs-manlı tarafı 30 adet gemisini ve 5.000 civarında da askerini kaybetti.

Çeşme Baskını’nda donanması yakılan Osmanlı Devleti büyük yara aldı. Bu olayın sonucunda, Rus donanması Akdeniz ve Ege’de daha rahat hareket etmeye başladı. Çanakkale Boğazı’nı abluka altına ala-rak İstanbul’u tehdit altında tuttu. Çok iyi tahkim edilen Çanakkale Boğazı’nı geçebileceklerinden emin değillerdi. Bunun için ileri adım atmaktan kaçınarak Limni adasına asker çıkarttılar. Ruslar adanın ka-lesini kuşatmışken Cezayirli Hasan Bey arkadan gelerek burayı kurtar-mıştır. Ruslar bundan sonra 1774 yılına kadar Ege ve Akdeniz’de faali-yetlerini sürdürdüler155.

1770 yılında Rum ayaklanmasından birkaç yıl sonra, Türk donan-masının Rus donanması tarafından yakıldığı ünlü Çeşme Olayı, adalar-daki bazı Rumlar tarafından ilgiyle izlendi. Bu sonuç Osmanlı Devleti için 1571’de İnebahtı’dan sonra ikinci büyük yenilgiydi. Bu yüzden adalarda yaşayan ayrılıkçılar arasında büyük bir heyecan meydana ge-tirmişti. Ruslar tarafından davet edilen ada sakinlerinin liderleri zafer kazanan komutanları tebrik etti156.

Zaferlerinden sonra Ruslar, Ege’deki faaliyetlerine devam edebilmek için üs olarak Nakşa ve Para adalarını seçtiler ve gemilerini buradaki limanlarda tamir ettiler. Gerekli olan ağacı alabilmek için büyük bir savaş gemisinde yüzbaşı olan Stephane Petrovich Chmetiovskii komu-tasında bir askerî birliği Taşöz’e çıkardılar. Bu grup 20 Ağustos 1770’te limana çıktı ve ertesi gün Taşöz’de donanmanın ihtiyaçlarını karşıla-mak için işlerine başladı157.

155 M. Münir Aktepe, “Çeşme Vak‘ası”, TDVİA, c. VIII, s. 289.

156 A. E. Bakalopoulos, a.g.e., s. 31.

157 Rus komutanın günlüğü Souvremenik adlı derginin 1 ve 2 numaralı sayılarında 1885’te yayımlanmıştı. Daha sonra bu K. Paleologue tarafından Parnassos’ta, VIII (1884), s.

239-249, Yunan diline çevrilmiştir. Bu konudaki bilgiler için bkz., A. E. Bakalopoulos, a.g.e., s. 31.

Rus birliğinin gelmesiyle beraber Limanköy’de yaşayan Türkler Panaghia’ya gittiler. İç kısımlara ve antik akropol civarına yerleştiler, buralarda hâlâ eski Türk yerleşiminin harabeleri görülebilmektedir.

Ama çoğunluk geri dönmek ve Ruslarla temasa girmekten çekinmedi:

III. Selim döneminde (1789-1807) Limanköy’deki ahali yıllarca köyde yaşamaya devam ettiler. Antik ana yerleşim birimi de XVIII. yüzyılın sonlarına kadar yaşanılan bir yer olmaya devam etti158.

Taşöz’deRusların eline geçen adalar Taşöz de dâhil olmak üzere, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile birlikte Osmanlı Devleti’ne iade edil-di. Ruslar kendilerine Akdeniz’deki faaliyetleri sırasında yardım eden adalardaki reayanın antlaşma maddelerine girmesini sağlamıştır159. Bu davranışıyla, bazı bakımlardan bunların bir hamisi gibi olmuştur.

Küçük Kaynarca Antlaşması’nın adalara ilişkin hükümlerinden sonra Cezâyir-i Bahr-i Sefîd Eyaleti, yeniden düzenlendi160. Çünkü bu antlaşmanın bazı maddeleri adalarda yaşayan Rumların Osmanlı Devleti’ne sadakatini zedeleyecek hükümler taşıyordu. Antlaşmanın 17. maddesi, Osmanlı Devleti’nin adalarda yaşayan ahalinin tümünü kapsayan genel bir af ilan etmesini ve dinî faaliyetlerine de müdahale etmemesini şart koşuyordu. Bununla birlikte, antlaşma, Rumlara ticari kolaylıklar sağlayan maddelere de sahipti. Bunların neticesinde Ruslar, Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ortodoks ahali üzerinde bir nevi hamilik rolü üstlenmeye başladı. Adalarda yaşayan ahaliden çok sayıdaki kişiyi deniz askeri kaydederek Karadeniz’deki Rus donanmasında istihdam et-miştir161. Öte yandan Ruslar, Akdeniz ve adalar üzerindeki politikaları sebebiyle, Ortodoks Rum tebaa ile sıkı ilişkiler kurmak istiyordu. Kü-çük Kaynarca Antlaşması’nın bir maddesini kendi lehinde yorumlaya-rak Mikenos adasında bir konsolosluk açmak istediler. Ada neredeyse ıssızdı ve ancak 200 kadar Rum yaşıyordu. Ayrıca, burada kadı, naib, subay gibi Osmanlı Devleti’ni temsil eden memurlar da bulunmuyor-du. Reisü’l-küttap Mehmed Hayri Efendi, Mikenos yerine, meskûn ve

158 A. Conze, Reise Auf den Inseln des Trakishen Meeres, Hannover, 1860, s. 7; G. Perrot, Mémoire sur l’Ile de Thasos, Paris: Imprimerie Impériale, 1864,s. 80

159 Mufassal Osmanlı Tarihi, c. V, İstanbul, 1962, s. 2608.

160 İsmet Parmaksızoğlu, “ Rusya’nın Mikenos Adası’nda Konsolosluk Kurma Teşebbüsü ve Bununla İlgili Vesikalar”, Belleten, XLI/161, 1977, s. 126-135.

161 Cevdet Küçük (ed.), Türk Hakimiyetinde Ege Adaları’nın Yönetimi, Ankara: SAEMK, 2002, s. 61-62.

Osmanlı memurlarının da bulunduğu daha büyük bir adada açılacak bir konsolosluğun daha güvenli olacağını belirmesine rağmen, Ruslar tekliflerinde ısrar ettiler. Sadrazam Halil Hamid Paşa, bu sorunun daha fazla büyümesinden endişelenerek Ruslara Mikenos’ta konsolosluk kur-ma izni verdi162. Bu nazik durumdan dolayı Osmanlı Devleti, adalarda yeni bir yapılanmayı zaruri buldu. Daha önce isyancı durumda bile olsa Rum ahali ile sorun yaşamamaya dikkat etti. Bu bakımdan vergiler ko-nusunda da anlayış gösterilmiştir.

1768-1774 Rus-Türk savaşının bitmesinden sonra Taşözlüler ye-niden Türklerin idaresi altına girdiler. Bu dönemde, Osmanlılar da Taşöz’deki ağaçların gemi yapımında kullanılmak üzere elverişli oldu-ğunun farkına vardı. 1791 yılındaki padişah fermanı gereğince köylüler ağaçları kesmek ve daha sonra bunları almaya gelen görevlilerin göster-dikleri yerlere nakletmek zorundaydı.

Ruslar, Kaynarca Antlaşması’nın birinci maddesine göre, Ayna-roz’daki imtiyazları garanti altına almakla birlikte buradaki Rus, Sırp ve Romanya manastırlarının mevcudiyetini tasdik ettirmişlerdir. Bunu 1878 Berlin Antlaşması’nın altmış ikinci maddesinde de teyit ettirdi-ler163. Ege Denizi ve Taşöz’la ilgilerini Aynaroz’daki Pandeleimonos Manastırı vasıtasıyla da sürdürdüler. 1875 yılında, bu manastıra Rus ve Rus yanlısı keşişler hâkim oldu ve Aynaroz meclisine de burası vasıta-sıyla müdahil oldular164.

XVIII. yüzyılın sonunda, Selanik’teki Fransız konsolosu Cousi-néry’den günümüze gelen belgelerde ada nüfusu 2.500’ü geçmemekte-dir ve bu nüfus yedi köyde yaşamaktadır. Seyyah maalesef, bu köylerin adlarını vermemiştir. Bunların isimleri Tolos, Kastro, Maryaz (Maries), Kakiraçi, Kasavit, Saint-Georges ve Panaghia olsalar gerektir.

31 Mart 1813’te Sultan Mahmud’un adayı Mehmed Ali Paşa’ya dev-retme kararı Taşöz tarihinde yeni bir dönüm noktasıydı. Vahhabi ayak-lanmasınının bastırılmasını sağlamış olduğu için Mehmed Ali Paşa’ya sultanın bir hediyesi olarak Taşöz adası ihsan edildi.

162 İsmet Parmaksızoğlu, “ Rusya’nın Mikenos Adasında Konsolosluk Kurma Teşebbüsü ve Bununla İlgili Vesikalar”, Belleten, c. XLI, sa. 161, s. 125-126.

163 Musa Kazım, “ Aynaroz Tarihçesi”, TOEM, c. IV, sa. 19, İstanbul, 1329,s. 1199.

164 Semavi Eyice, “ Aynaroz”, TDVİA, c. IV, 1991, s. 268.