• Sonuç bulunamadı

1.3 Dolaylı Vergiler

1.3.2 Dolaylı Vergilerin Sakıncaları

Dolaylı vergilerin de dolaysız vergiler kadar eleştirilere maruz kaldığı veya eleştirilere sebep olduğu düşüncesi yaygındır. Dolaylı vergiler diye adlandırılan katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi gibi vergilerin adaletli olmadığı görüşü literatürde geniş yer bulmuştur. Bu düşünceyi de verginin ödeme gücüne göre alınmadığı, az kazanandan da aynı çok kazanandan da aynı vergi oranının alınmasıyla açıklamışlardır. Dolayısıyla dolaylı vergilere yönlendirilen eleştirilerin en başında adaletli olmadıkları düşüncesi bulunmaktadır. Fakat şu da belirtilmelidir ki dolaylı vergilere yönlendirilen adaletsiz olmaları düşüncesi vergilendirmede ki dikey adalet açısından mümkündür. Yoksa yatay adalet dediğimiz aynı gelire sahipler için böyle bir durum olmamaktadır (Nadaroğlu, 1998).

Dolaylı vergiler için adaletli olmamaları, tüketici ve üretici tercihlerini göz önünde bulundurmamaları, gelir dağılımını eşitleyici olmamaları konularında eleştiriler almışlardır.

1.3.2.1 Adaletsiz Olmaları:

Dolaylı vergilere yönlendirilen eleştirilerin başında adil olmadıkları konusu öne çıkmaktadır. Bunun sebebinin yükümlünün iktisadi iktidarına uydurulabilme

imkanlarının olmayışıdır. Yani bu vergilerin şahsileştirilebilmesi mümkün olmamaktadır (Nadaroğlu, 1998:242). Çünkü bu vergilerin yükümlüsü konusunda dolaysız vergilerde olduğu gibi netlik söz konusu olmamakta ve bu vergiler anonim olarak herkesten aynı oranda alınması söz konusu olmaktadır.

Bu vergilerin bünyesinde bulunan herkese uygulanmaları hususu devlet açısından verimli bir vergi yapısı oluşturmaktadır. Vergilendirmede adalet açısından geliri asgari ücret seviyesinde olanların da, gelir vergisiyle vergilendirilirken üst dilimlere giren, gelir seviyesi yüksek olan kişilerin de bir mal veya hizmette vergiyi aynı oranda ödemelerinden dolayı bu çeşit vergiler adaletsiz olmaktadırlar. Özellikle de petrol, sigara gibi talebin fiyat ve gelir esnekliğinin çok düşük olduğu mallar için çok açık bir adaletsizlik halini alır (Durmuş, 2004:224)

Eşitlik-adalet kaygısı yalnızca dolaylı vergilerin kullanımına karşı olunması gerektiği sonucunu doğurmaz bilakis tamamlayıcı gelir ve servet vergilerinin de gerekliliğini gösterir. Eşitlik, sadece belirli bir vergiye göre değil vergi sistemindeki tüm yükün dağılımına göre değerlendirilmelidir. Vergi gelirinin kimler için ve nasıl kullanıldığı sorusu da eşitlik değerlendirilmesinde dikkat alınmalıdır. Örneğin; tüketim vergileri gibi belirli bir vergi tersine artan oranlı görünse bile bundan sağlanan vergi gelirleri temel olarak düşük gelir grupları için kullanılıyor ise, net sonuç bu verginin artan oranlı olduğunu gösterir. Benzer şekilde vergi gelirinin kullanımı ekonomik büyüme ve kalkınmaya kendiliğinden oluşmayacak şekilde katkıda bulunuyor ise, gelir dağılımında önemli iyileşme olabilir (Atılgan, 2004:94).

Dolaylı vergileri daha adil hale getirmeye yönelik bazı teknikler kullanılmaktadır. Mesela KDV’de temel ihtiyaç maddelerinde daha düşük, lüks tüketim maddelerinde ise daha yüksek vergi oranlarının uygulanması bunlardan biridir. Ancak bu çeşit tedbirler de dolaylı vergilerin adaletsiz vergiler olma özelliğini ortadan kaldırmaz (Yaraşlı, 2005:56).

1.3.2.2. Gelir Dağılımına Etkileri:

Vergilerin gelir dağılımına etkilerine bakılırken iki eşitlik dikkate alınır. Bunlara literatürde yatay eşitlik ve dikey eşitliktir. Yatay eşitlik; vergisel açıdan eşit durumda

olanların eşit şekilde vergilendirilmesi ya da aynı gelir seviyesindeki iki kişinin gelirinin niteliğine bakılmaksızın aynı oranda vergilendirilmesi demektir. Dikey eşitlik ise; vergi sonrası gelir dağılımının vergi öncesi dağılımından daha az bozuk olması veya gelir seviyesi arttıkça uygulanan vergi oranının da artmasını ifade etmektedir (Nazalı, 2006:164). Dolaylı vergilerin adaletsiz olmaları düşüncesi ise yatay adalet noktasından değil dikey adalet bağlamında olmaktadır.

Bu çeşit vergilerin ödeme gücüne göre değil de herkesten aynı oranda ya da aynı miktarda alınmaları ile düşük gelir gruplarındakiler için çok ağır bir vergileme anlamına gelirler. Yani çok varlıklı bireyde, orta halli bir bireyde ve yoksul bir birey de sigara ya da petrol ürünleri alırken aynı vergiyi ödemektedirler (Durmuş, 2004:224). Bu yapı ise gelir seviyesi düşük olanların gelirlerinden büyük kısmını vergiye vermeleri anlamına gelirken, yüksek gelir gruplarının gelirlerine bu vergilerin olumsuz etkisi göreli olarak çok az kalmaktadır. Bu durum ise gelir dağılımını, yoksulların daha fazla yoksullaşmalarına ve yüksek gelir grupları ile yoksul diye adlandırılan, asgari ücret seviyesinde gelirleri olan bireyler arasındaki uçurumun daha da artmasına neden olarak bozmaktadır.

1.3.2.3 Ekonomik Büyüme ve Etkinlik Üzerine Etkileri:

Vergiler konulurken vergilerin mükelleflerin karar ve davranışlarına en az derecede olumsuz etkisinin olması amaçlanır. Yani mükellef herhangi bir işlemi nasıl yapacağı veya herhangi bir işlemi yapıp yapmayacağı konusundaki, kararları üzerindeki etkisi minimum olmalı veya nötr, etkisiz olmalıdır (Ayaz, 2005:64). Eğer vergi kuralları nötr olmazsa bu durum vergi mükelleflerinin ekonomik etkinlik ve verimlilik kuralına göre belirlenen davranışlarına veya kararlarına zarar verir (Ulusoy ve Karakurt, 2002).

Halbuki dolaylı vergilerin bünyesinde uygulanan, verginin fiyatın içinde gizli bir şekilde gelmesiyle yani bir mal veya hizmetin bedelinden fazla olarak vergiyi de içinde barındırmasıyla fiyatlar seviyesini olumsuz olarak etkilemektedir. Fiyatları artırarak etkilemesi ise mükelleflerin kararlarını ve davranışlarını olumsuz etkilemektedir(Gencel, 2005:153). Üretici ve tüketici tercihlerini saptırarak iktisadi etkinlik kaybına neden olmaları ve böylece de etkin kaynak tahsisini bozmaları

dolaylı vergilerin olumsuzluklarını artıran bir durumdadır (Seviğ, 2005a). Ek yük ya da ek kayıp kavramıyla açıklanan bu etkinsizlik katma değer vergisi gibi hemen hemen her mal ve hizmete genel olarak uygulanan dolaylı vergiler için söz konusu olmayabilir (Durmuş. 2004:224) Fakat nispeten çok yüksek dolaylı vergiler dikkatli bir şekilde düzenlenmediği takdirde üretim ve kaynak dağılımının etkinliğinde ciddi olumsuzluk yaratabilirler (Atılgan, 2004:94).