• Sonuç bulunamadı

Doğum Sırası (Doğum Anı)

1. BÖLÜM

2.2. KIRŞEHİR ABDALLARI

3.1.1.2. Doğum Sırası (Doğum Anı)

Doğum öncesi dönem ne kadar önemliyse doğum anı da bir o kadar önemlidir. Yanlış yapılan bir hareket hem annenin hayatını hem de çocuğun hayatını tehlikeye sokabilir. Çocuğun doğumuyla başlayan bu süreçte çeşitli adet ve inanışlar uygulanır. Bu dönemde yapılan uygulamalarında kendi içinde çeşitlilik gösterdiği bilinmektedir.

51 3.1.1.2.1. Doğum Hazırlığı ve Doğum

Doğumun kültürümüzde önemli bir yeri vardır. Hem anne hem de çevresindekiler için başlı başına bir heyecan ve sevinç kaynağıdır. Çocuğun sağlıklı doğması ve annenin de sağlığı hem doğum öncesi hem de doğum sırası ve sonrası dönem için çok önemlidir. Doğum yaklaştıkça yapılan hazırlıklar arasında ilk iş doğum yaptıracak kişinin seçilmesidir. Kültürümüzde bu işle uğraşan kişiler ebelerdir.

Anadolu Türklerinin geleneklerinde belli başlı doğurma teknikleri: oturarak, diz çökerek veya çömelerek, yatarak, elleriyle ipe asılarak. Bunların da, gebe kadının duruşlarına, kullanılan aygıtlara, yaptırılan hareketlere göre ve bölgeden bölgeye ayrıntılarda farklar ile çeşitlenmeler vardır (Boratav 1997: 148).

Doğum sırasında yaşanan ya da yaşanabilecek güçlüklerini gidermek, kadının kolay doğum yapmasını sağlamak amacıyla uygulanan birçok pratik mevcuttur. Dokuz ay boyunca hamile kadın ve çevresi, sağlıklı bir doğum ve sağlıklı bir çocuğun dünyaya gelmesi için yoğun bir çabanın içine girerler. Gebeliğin ilk gününden itibaren bebek için başlayan tüm hazırlıklar büyük çoğunlukla artık tamamlanmıştır. Doğacak çocuk ilk torunsa eğer aileler açısından bu durum oldukça önem teşkil eder. Çocuğun giyeceklerinden, yatacağı yere kadar pek çok şey doğumdan önce hazırlanır.

Kadının doğum sırasındaki güçlüklerini gidermek, sıkıntılarını azaltmak, doğumu kolaylaştırmak ve sağlıklı bir doğum gerçekleştirmek için bir dizi âdet, inanç, gelenek, görenek ve pratiğin uygulandığını görüyoruz.

Türkmenlerde doğum sırasında hamile kadına okunmuş su içirilir, böylece doğumun kolay olacağına inanılır (Kalafat 1999: 35). Anadolu’da doğumu kolaylaştırmak için yapılan en yaygın işlemlerin başında Boratav’dan edindiğimiz bilgilere göre “Meryem ana eli denilen bitki konan sudan içmek, kapalı yerleri, kilitli şeyleri açmak, kadının saç örgülerini çözmek, su dolu kapları boşaltmak gelir.” (Boratav 1984: 149).

52

Bütün bu uygulamalar dinsel- büyüsel içerikli uygulamalar olup gerek dinin gerekse büyünün gücünden kaynaklanılarak biçimlenmekte, doğumu kazasız- belasız gerçekleştirme amacına yöneltilmektedir (Örnek 1977: 140).

Çalıştığımız alanda yukarıda bahsettiğimiz uygulamalarla birlikte çağdaş tıbbın desteklediği uygulamalar da beraber yer almaktadır.

Çalıştığımız alanda yapılan incelemeler sonucunda elde ettiğimiz hususlar şöyledir:

Abdallarda doğumları eskiden ara ebesi yaptırırdı (K.K. 4, 6, 7, 20, 22). Günümüzde ise bu işlem (doğum) hastanelerde gerçekleşmektedir (K.K. 4, 6, 7, 20, 22).

Doğum sırasında kadına elde mevcutsa eğer zemzem suyu içirilir ki Beytullah’ın hürmetine doğumun kolay geçeceğine inanılır (K.K. 2, 3).

Abdallarda eskiden görülen uygulamalardan bir kaçı da doğum sırasında kilitli kapıların açılması, kapalı yerlerin açılması, saç bağlarının çözülmesi (K.K. 4, 6, 20, 22) şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Ayrıca kaynak kişilerden edindiğimiz diğer bilgilere göre; anne adayına doğumun kolay olması için banyo yaptırılır (K.K. 1, 2, 3, 14, 18, 20, 22).

Bebeğin beşiğine nazardan ve kötülüklerden korunması için Kur’an asılır (K.K. 7, 16, 18).

Doğum haberini geren ilk kişiye hediye verilir (K.K. 6).

Yaptığımız araştırmalar neticesinde Türk aile yapısında çocuğun yerinin çok önemli olduğu görülmüştür. Evlat, soyun devamı, aile ocağının ateşi konumundadır. Çocuk demek ateşin devamlı yanması demek böylece ocak olan aile kurumunun son bulmaması demektir. Dolayısıyla da anneye hamileliği sırasında çok dikkat edilmekte sağlıklı bir doğum gerçekleşmesi için tüm aile fertleri elinden gelen çabayı göstermektedir. Aynı çaba doğum anında da devam etmektedir. Bahse konu olan

53

“kilitli kapıların açılması, saç bağlarının çözülmesi” gibi uygulama ve inanışların Anadolu’da var olduğu gibi Abdallarda da mevcut olduğu gözlemlenmiştir.

3.1.1.2.2. Çocuğun Göbeği ve Eşi

Göbek kesme doğumdan sonra doğumu yaptıran kişinin gerçekleştirdiği bir işlemdir. Çocuk canlandıktan sonra göbek bağı kesilir ve doğum olayı gerçekleşmiş olur.

Kalafat’tan edindiğimiz bilgilere göre; Kazak Türklerinde göbek temiz bir bıçakla kesilir ve yıkanarak toprağa gömülür. Göbek yedi-on gün sonra kurur ve düşer. Bu parça çocuk erkekse cesur olsun diye atın yelesine, kızsa sakin ve uysal olsun diye kısrağın yelesine takılır (Kalafat 1999: 66). Bulgaristan’da, çocuğun göbeği, çocuk ağlamayınca ve aksırmayıncaya kadar kesilmez. Bunun nedeni, gaybiyetten gelenden bir işaret beklemektir (Tacemen 1995: 219-220).

Kültürümüzde bu nesneye yani göbek ve eşiğe her daim kutsal bir varlık olarak bakılmıştır. Nitekim gömüldüğü yere kadar bu yüzden dikkat edilmiştir.

Besim Atalay, Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügat-it Türk adlı eserinde çocuğun ‘eşi’ne ‘umay’(Atalay 1998: 123) adını verdiğini belirtmektedir.

Bebeğin eşinin düşürülmesi uygulaması Anadolu’nun birçok yerinde birbirine benzer olduğu söylenebilir.

Safranbolu’da eş, derince kazılmış bir çukura, yedi kat bez ile sarılıp, abdest alınarak gömülür. Kedi köpek yerse çocuğun köpek gibi hırlayacağına inanıldığı için eş, derince gömülmektedir. Eş ne kadar derin gömülürse çocuğun o kadar uslu olacağı inancı da Safranbolu’da yaşamaktadır (Akbulut 2002: 8). Göbek bağını Kur’an’ın arasına koymak Bolu, Eskişehir, Rize, Bartın, Zonguldak ve Artvin’de tespit edilmiş bir uygulamadır (Örnek 1979: 107)

Artvin’de çocuğun sağ kulağına ezan okunup, sol kulağına kamet getirilip besmele çekilerek göbek adı konulduğu görülmektedir. Yörede, eğer göbek adı konulmazsa öbür dünyada çocuğun göbek adını koymayanlardan davacı olacağına

54

inanılmaktadır (Balıkçı 2001: 54). Damlacık, Emirhan, Gaziköy, Karagömlek, Zara ve Sivas’ta erkek çocuk babasının sanatını alsın diye göbeği babasının iş yerine atılır. Göbek için yapılan tüm bu işlemlerde doğan çocuğun geleceğinin etkileneceğine inanılmakta bu amaçla benzetme ve taklit yoluyla çocuğun gelecekte okuması, inançlı biri olması beklenmektedir (Örnek 1977: 143). Amasya’da çocuğun ‘eşi’ ondan bir parçadır ve her yere atılmamaktadır. Buna dikkat edilmezse çocuğa zarar geleceğine ve günah olduğuna inanılmaktadır (Kalay 2001: 164 ).

Çalıştığımız alanda çocuğun göbeği ve eşi ile ilgili uygulamalar bakıldığında karşımıza şu davranış kalıpları çıkmaktadır:

Doğumu yaptıran ebe kadın, göbeği bağladığı yerden dört parmak uzunluğunda temiz bir makasla keser. Kesilen eş, temiz bir beze ya da peçeteye sarılır, ya bu şekilde muhafaza edilir ya da daha sonra gömülür (K.K. 2, 3).

Çocuğun doğduğu gün yapılan başka bir uygulama ise çocuğa doğumu yaptıran ebe tarafından göbek adının verilmesidir (K.K. 6).

Göbeği düşen bebeğin eşiği eve bağlı olması isteniyorsa evin bahçesine, okuması isteniyorsa okul bahçesine, doktor olması isteniyorsa hastane bahçesine, dini bütün olması isteniyorsa cami bahçesine gömülür (K.K.1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 12, 13, 16, 19, 20, 21, 22, 27, 30).

Görüldüğü üzere çocuğun göbeği ve eşinin ne yapılacağı konusunda gerçekleştirilen pratikler Türk dünyası ve Anadolu’da benzerlik gösterdiği gibi yapılan uygulamaların Abdallarda da farklı olmadığı görülmüştür. “Çocuk hangi mesleğe yönlendirilmek isteniyorsa göbeğin oraya gömülmesi” uygulamasının benzerlik gösterdiğini söylemek mümkündür.

Benzer Belgeler