• Sonuç bulunamadı

Doğu ve Batı Roma Kiliseleri’nin Ayrılması

EKÜMENİK KAVRAM

2.2. HIRİSTİYAN KİLİSELER ARASINDA EKÜMENLİK MÜCADELELERİ

2.2.3. Doğu ve Batı Roma Kiliseleri’nin Ayrılması

1054 senesi her ne kadar, Bizans ve Roma Kiliseleri’nin birbirinden ayrılma zamanı olarak gösterilse de iki kilise arasındaki ayrılıklar aslında daha V.yy’da başlamıştır.

451’de siyasi olarak Fener Patrikhanesi’nin “Ekümenik” ilân edilmesinin sonrasında parçalanma safhasına gelen imparatorlukta, devletin birliğini korumak adına Monofizitler ile Ortodokslar birleştirilmeye çalışılmıştır

Kadıköy Konsilinde alınan kararları kabul etmeyenler Monofizit ifade edilmişlerdir. Monofizit kiliseler, Süryani, Kopt, Habeş, Hindistan-Süryani kiliselerinden oluşmaktadır.119

482’de Fener Patriği ile anlaşan imparator, tarihe “Henedikon” olarak geçen ve doğu kiliseleri arasında birliği amaçlayan “Birlik Fermanı”nı yayınlamıştır. Bu ferman ilk üç konsilin kararlarını benimsemekte ve Kadıköy Konsili’nin kararlarını göz ardı etmektedir. Bu ferman önceleri İskenderiye’deki ortamı yumuşatmış ise de Monofizitleri ve Ortodoksları memnun edememiştir.

Konsilde, devlet içinde devlet konumuna gelmiş olan Fener Kilisesi’nin patriği aforoz edilmiştir. Bu durumda doğu kiliseleri bir buçuk asırlık süreç içerisinde, ekümenik sıfatını taşıyan beşinci patriği aforoz ettirmiş olmuşlardır.

Bu aynı zamanda İstanbul’un ekümenikliğinin reddi anlamına da gelmektedir. Bu sorunu çözmek isteyen imparator, üç yıl süren tetkik ve görüşmelerden sonra, Kadıköy Konsili’nin orijinal tutanaklarını yaktırtmıştır.120

119

Doğu kiliselerinde bu kargaşalar sürerken, Henedikon’u reddeden Papa, Fener Patriğini aforoz etmiş ve böylece Doğu ve Batı Kiliseleri arasındaki ilk ayrılık rüzgârları esmeye başlamıştır.

Roma Kilisesi “Justinien döneminde Tek Devlet, Tek Kanun, Tek Kilise” prensibi ile diğer iki Ekümenik Kilise’ye karşı onları saf dışı etme girişimine başlamıştır. Bu karışıklıklar sonucunda Roma tarafından İstanbul Patrikliği, “mahalli statüye” indirilmiştir. II.yy.’ın başlarında Milli Rum Kilisesi’ne dönüştürülen Fener Patrikhanesinin yerel bir konsille tekrar “ekümenik” sıfatını kullanmaya çalışması üzerine 607 yılında Roma İmparatoru Phokas, Kadıköy Konsili’nin 28.Maddesini iptal ettiğini ve “Roma Kilisesi’nin tüm Hıristiyan âleminin başı” olduğunu ilân etmiştir.121

Doğu Kiliseleri ile Fener Patrikhanesi arasında yaklaşık iki asır devam ederek yüz binlerce cana mal olan “kiliselerin liderliği ve dünyevi hâkimiyet” kavgasının sonucunda, manevi olarak gücünü kaybeden doğu toprakları kısa sürede Arap-İslam ordularının eline geçmiştir.

Yermük Savaşı ile Suriye ve Mısır’ın ile İslam ordularının eline geçmesiyle iki Ekümenik Patrikhane de İslam dünyasının hâkimiyeti altına girmiştir.122 İki kilise üzerinde Ekümeniklik iddiasını kaybeden Fener Patrikhanesi bu iddiasından VII. yüzyıldan sonra vazgeçme eğilimi göstermiş ve Rum Milli Kilisesi’ne dönmüştür. Fener Patrikhanesi, Milli Rum Kilisesi’ne dönüşmesi sayesinde devleti yok olmaktan kurtarmış ve 1453 yılına kadar ömrünün uzamasına neden olmuştur.123

Hristiyan dünyasında bütün tartışmaların sebebi din gibi gözükmesine rağmen, asıl amaç siyasi otorite kurmak ve saltanat düşüncesi olduğu için, toplanan konsillerin hiçbirinde görünen dini tartışmaların halledilmesi problemleri çözmemiştir. Konstantinopolis Patrikliğine, siyasi güç kazanmak isteyen İmparatorun baskısı ile ekümenik statüsü verilmiştir. Fakat Bizans İmparatorları Konstantinopolis Patrikleri'nin yetkilerini dini işlerle sınırlamışlar ve dünya işlerine karışmalarını önlemişlerdir. Bu sayede Patrikler, Bizans

120

Çelik, Türkiye’nin Fener Patrikhanesi Meselesi, s.55–56.

121

Küçüksipahioğlu, Hıristiyan Dünyasında İlk Ayrılıklar s.67.

122 Macar, İstanbul Rum Patrikhanesi, s.33. 123

İmparatorluğu’nun bir nevi şeyhülislamı olmuşlardır. Hıristiyanlık dünyası 9’ncu yüzyılda, bu kavgaların sonucu olarak Doğu ve Batı Kiliseleri unvanıyla iki mezhebe bölünmüştür ve Batı Kilisesi'ne tabi olanlara Katolik, Doğu Kilisesi'ne bağlı olanlara ise Ortodoks denmiştir.124

1054 yılında Norman akınları karşısında ittifak kurmak amacıyla İstanbul'a gelen papalık temsilcisi, görüşmelerin zıtlaşmaya girmesi üzerine Ayasofya'ya aforoz belgesini vermiş ve iki kilise birbirinden ayrılmıştır. 1204 yılında Haçlılar 4 ncü Haçlı Seferi'nde İstanbul'u işgali ederek Hıristiyanlık için çok değerli olan Kutsal Emanetleri yağmalamışlardır. Bu tarihten itibaren iki kilise kesin olarak birbirinden kopmuştur.125

IV. Haçlı Seferinde 1204 yılında İstanbul’un işgali sonrasında, patrikhane ve imparatorluk merkezi İznik'e nakledilir ve 1261 yılında Latinler şehirden gidene kadar orada kalır.126

Bu gelişmelerden sonra iki kilisenin birleşmesi mümkün görülmüyordu. Artan Türk tehlikesi karşısında 12 Aralık 1452‘de, İmparator Konstantinos XI. Palaiologos’un isteğiyle İstanbul Patrikhanesi ekümenlikten vazgeçerek Roma’ya (Vatikan) iltihak etmiştir.127

1453 yılında İstanbul’un fethiyle Bizans dönemi son bularak Patrikhane de Türk idaresine geçmiştir. Fatih’in emriyle, boş bulunan patriklik makamına Gennadios seçilmiştir. Fatih Gennadios’a birtakım yetkiler, imtiyazlar vererek onu Osmanlı topraklarındaki Rum olmayan Ortodoksların da başı yapmıştır. Fatih’in, Rum Patrikhanesine bu kadar fazla imtiyazlar vermesinin sebebi, Türk örf ve adetleri ile İslam dininin hoşgörü anlayışı ve Osmanlı uyguladığı devlet politikasıdır. Fatih, bu stratejisiyle Ortodoks ve Katolik Kiliseleri arasındaki çatışmayı canlı tutarak, Hıristiyan dünyasındaki bölünmeden faydalanmak istemiştir.

Milliyetçiliğin dünyada gelişmesi ve Balkanların da Osmanlı Devleti’nden ayrılmasından sonra buradaki milletler de, “milli” karakteri olan kendi bağımsız kiliselerini kurmuşlardır. Lozan Antlaşmasıyla da Patrikhane’nin eski “milletlerarası statüsü”

124

Şahin, Fener Rum Patrikhanesi ve Türkiye, s. 27.

125

Benlisoy, Macar, Fener Rum Patrikhanesi, s.25-26.

126

Macar, Cumhuriyet döneminde İstanbul Rum patrikhanesi, s.35.

127

kaldırılarak sadece “ruhani ve ruhani yetkileri” uygulamak kaydıyla “mahalli bir kilise” olarak kalmasına izin verilmiştir. Patrikhane, İstanbul’daki Ortodoks Rumların dini hizmetlerini yerine getiren yerel statüde bir kilise konumuna gelmiştir.

Bir Türk Kurumu olan Patrikhane’nin başında görev yapan Patrik de, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tabidir. Patrik, “ekümenik” değildir ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak da böyle bir iddiada bulunmaması gerekmektedir.128