• Sonuç bulunamadı

Gelişmekte olan ülkelere giren yabancı sermaye birçok ekonomik avantaj sağlamaktadır. Ülkeye giren yabancı sermaye yatırımı eğer doğrudan yabancı sermaye

28

yatırımı şeklindeyse olumlu etkileri daha geniş çaplı olmaktadır. (Şener, 2008:20) Yatırımcının beraberinde getirdiği teknoloji transferi, yerel firmalara aktarılan teknik, yönetim becerileri, işgücünün eğitilmesi gibi mikro ekonomik etkilerinin yanında makro ekonomik bazda iç yatırımları ve istihdamı artırmakta, ihracat ve ithalat gibi reel değişkenler ile ödemeler dengesi gibi finansal değişkenleri çeşitli şekillerde etkilemektedir (Ercan, 2001:87).

5.1. ÖDEMELER DENGESİNE ETKİSİ

Gelişmekte olan ülkelerin ödemeler dengesi açıklarının kapatılmasında doğrudan yabancı yatırım girişleri önemli bir araçtır. Yurtdışında yerleşik kişilerin ülkede yaptığı doğrudan yatırımlar DYY net yükümlülük hesabı ile gösterilmektedir. Türkiye Merkez Bankasının hazırladığı ödemeler dengesi incelendiğinde, DYY net yükümlülük hesabının finans hesapları altında yer aldığı görülmektedir. (bkz tablo-3) Dolayısıyla ülkeye giren her yabancı yatırım DYY net yükümlülüğü hesabına pozitif (+) olarak yansıyacağından Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin cari hesap açıkların finansmanı için DYY girişleri önemli bir strateji unsuru olmaktadır (Durgan, 2016:13). Tablodan TCMB tarafından yayınlanan ödemeler dengesi finans hesabı alt başlıkları incelenebilir.

Tablo 3 : Doğrudan Yabancı Yatırımların Ödemeler Dengesinde Gösterimi

2011 2012 2013 2014 2015

B. Sermaye Hesabı -25 -58 -96 -70 -21

C. Finans Hesabı -67.146 -72.666 -73.460 -42.127 -10.543

8. Doğrudan Yatırımlar: Net Varlık Edinimi

2.370 4.106 3.636 7.050 5.096

9. Doğrudan Yatırımlar: Net Yükümlülük Oluşumu

16.182 13.744 13.563 13.119 18.002

10. Portföy Yatırımları: Net Varlık Edinim

-2.688 -2.657 -2.601 746 6.129

11. Portföy Yatırımları: Net Yükümlülük Oluşumu

19.516 38.372 21.419 20.916 -9.558

12. Diğer Yatırımlar: Net Varlık Edinim

-11.197 560 -2.313 1.684 14.992

13. Diğer Yatırımlar: Net Yükümlülük Oluşumu

19.933 22.559 37.195 17.572 28.316

Kaynak: TC Merkez Bankası geçici verisidir.

29

Kindleberger’e göre yabancı sermayenin ödemeler dengesine etkisi iki şekilde ortaya çıkmaktadır (Soydal, 2006:587). İlk olarak ev sahibi ülkelerin yabancı sermaye mevzuatı uyarınca ülkeye yatırım yapmak isteyen yurtdışında yerleşik kişi ve kuruluşlar başlangıçta belli bir tutardaki sermayeyi ev sahibi ülkeye getirmeleri gerekebilir.

Yabancı sermayeli şirketin ev sahibi ülkeye ilk kez giriş yaparken getirmek durumunda olduğu bu sermaye tutarı ev sahibi ülkenin döviz rezervini artırarak ödemeler dengesine olumlu bir katkı yapmaktadır. Ancak bu durum bir defaya mahsustur. İkincisi ise yurtdışından ithal edilen mal ve hizmetlerin, ülkede üretilmeye başlanması ile sağlanan ithal ikamesidir. Böylece ithalat ile ilgili döviz ödemelerinin yükü azalırken aynı zamanda üretilen malların bir kısmının diğer ülkelere ihraç edilmesi ödemeler dengesine katkı sağlamaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Yabancı yatırımcılar sınır ötesinde gerçekleştirdikleri yatırımlar sonucu elde ettikleri karı kendi ülkelerine transfer etmeyi amaçlamaktadır. Yatırımların ev sahibi ülkenin ödemeler dengesine olumlu etkisinin devam edebilmesi için yabancı sermayenin artış hızının transfer edilen karın artış hızından fazla olması gerekir.

Doğrudan yabancı yatırımların ithalatı ikame edici, ihracatı tamamlayıcı özelliği ülke ekonomisinin ödemeler dengesine olumlu katkı yapacağı öngörülmektedir.

Doğrudan yatırımların cari açığı ne ölçüde finanse ettiği ülke ihracatına katkısıyla doğru orantılıdır.

5.2. TASARRUF VE ÜRETİM KAPASİTESİNE ETKİSİ

Büyüme, nüfus başına düşen üretim hacminde, bir yıl içinde, meydana gelen artış demektir (Köklü, 1973:117). Ancak gelişmekte olan ülkelerin üretimlerinde büyük bir artış sağlamasının önünde engeller bulunmaktadır. Bu engellerin temelinde hızlı nüfus artışı, düşük gelir seviyesi gibi nedenlerle tasarruf seviyelerinin düşük kalması ve buna bağlı olarak sermaye birikiminin sekteye uğraması yer almaktadır. Sermaye üretim fonksiyonunu oluşturan faktörlerin en önemlisi olarak düşünülmektedir. Şu halde yatırımları karşılayacak durumda olmayan düşük tasarruf oranları üretimin düşük seviyelerde kalmasına ve tekrar düşük sermaye birikimine yol açmaktadır (Aktuğ, 2010:9). Sermaye eksiği olan ülkeler için bu durum kısır döngüye girmektedir Bu durum Nurkse tarafından fakirliğin kısır döngüsü (şekil 1) olarak adlandırılır. Bu

30

döngünün arz tarafını düşük gelir-düşük tasarruflar-düşük sermaye oluşumu-düşük verimlilik-düşük üretim-düşük gelir "oluşturur. Talep tarafında ise, "düşük gelir-düşük satın alma gücü- düşük yatırım çekiciliği-düşük üretim-düşük gelir" kısır döngü yaratmaktadır. Bir diğer deyişle yatırımların yetersiz kalması ülkenin tekrar tasarruf yapabilecek bir gelir (üretim) kaynağından yoksun kalmasına yol açmaktadır (Li &

Haiying, 2015:57).

Bu kısır döngünün kırılabilmesi için düşük gelire, düşük tasarrufa veya düşük yatırıma bir dış müdahale gerekmektedir. Ekonomik anlamda sermaye birikimi bakımından büyük güçlüklerle karşılaşan dışa açık ülkelere iç tasarruflarla karşılanamayan yatırımlar dış tasarruflar ile karşılanmaktadır. Dış kredi gibi resmi yabancı sermayeden ziyade ülkeye sermayeyle birlikte teknoloji gibi tekniklerini aktaran doğrudan yabancı sermaye yatırımları ev sahibi ülkede yatırımları genişletmek için önemli bir kaynak yaratmaktadır (Akdiş, 1988; Kula, 2003).

Yurtdışı tasarrufların ülkeye çekilmesi gerekliliği gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermaye mevzuatlarını oldukça liberalleştirmeye yönlendirmiştir. Yabancı sermaye tiplerinden özellikle Doğrudan yabancı sermayenin ülkeye çekilmesi iç tasarruflarla finanse edilemeyen yatırımların dış tasarruflar yoluyla finanse edilmesini sağlamaktadır. Özellikle yeşil alan yatırımların artmasıyla üretim kapasitesinin genişlemesi, ekonomik büyüme ve buna bağlı olarak sosyal ve ekonomik kalkınmanın anahtarı olarak rol almaktadır.

5.3. EKONOMİK BÜYÜMEYE ETKİSİ

‘’Bir ülkenin, sahip olduğu kıt kaynakların miktarını artırarak veya onların kalitelerini iyileştirerek üretim imkanları sınırını genişletmesi veya üretim teknolojisini ve kurumsal çerçeveyi değiştirerek daha yüksek üretim düzeylerine çıkması “ekonomik büyüme” olarak ifade edilmektedir.’’ (Aktuğ, 2010:2). Ekonomik büyüme ve buna bağlı olarak yaşanan ekonomik kalkınma tüm ülkelerin temel makroekonomik hedeflerinden birisidir. DYY yatırımlarının ev sahibi ülke ekonomisinde büyümeyi hızlandırdığını yaygın kabul edilen bir görüştür (Barrell & Pain, 1997; Borensztein, Gregorio, & J-W.

Lee, 1998; Choe, 2003).

31

Ekonomik ve sosyal açıdan refahı artıracağı düşünülen ekonomik büyümeyi artıracak unsurlar akademik çalışmalarda yoğunlukla ele alınan bir konu olmuş ve ekonomik büyümeyi açıklamaya ilişkin çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Bu teoriler bir ülkenin ekonomik büyüme sürecinde sermaye birikiminin, sermaye stokundaki büyümelerin, tasarrufların, teknolojik gelişmelerin önemini ortaya koymaktadır.

Ekonomik büyüme teorilerinin geçmişi 15. yy Merkantilist döneme kadar dayansa da modern ekonominin temeli 1776 yılında Adam Smith tarafından ele alınan

“Ulusların Zenginliği” isimli kitapla atılmıştır. Adam Smith’in ekonomik büyüme analizinde sermaye birikimi, iş bölümüne dayalı emek verimliği ve dolayısıyla teknolojik gelişme yer almaktadır. Adam Smith’e göre uzmanlaşma beraberinde teknolojik gelişmeyi getirmekte ve kar oranlarını artırmakta böylece sermaye birikimine imkan sağlamaktadır. Sermaye birikiminin artması ise ekonomik büyümeyi sağlamaktadır (Atılgan & Köksal, 2010).

1956 yılında M. Solow tarafından geliştirilen Neo-klasik büyüme modeli, bir ekonomide tasarrufların, sermaye stokundaki büyümelerin, işgücündeki büyümelerin ve teknolojideki gelişmelerin birbirleriyle olan etkileşimini ve bir ülkenin ekonomik büyümesini nasıl etkilediklerini göstermek amacıyla tasarlanmıştır (Solow, 1956).

Harrod-Domar Büyüme Modeline göre ekonomik büyümenin temeli yatırımlardır.

Modelde büyüme oranı GSYİH'deki yatırım harcamalarının payı ile orantılıdır. Bu modele göre ülke ekonomisinin tasarruf kat sayısının artması ve bu tasarrufların yatırıma yönlendirilmesi ekonomik büyümeyi sağlamaktadır (Easterly, 1997:10).

DYY’ler ev sahibi ülke için öncelikle bir sermaye kaynağıdır. Döviz ve tasarruf yetersizliği gibi kalkınmanın önündeki finansal kaynak engellerini azaltır ve ülkenin finansal kaynak düzeyini artırarak ekonomik büyümeye olumlu katkıda bulunur. Ancak daha da önemlisi DYY’lerin aynı zamanda teknoloji transfer aracı olmalarıdır. Üretim fonksiyonuna dahil edilen yabancı teknoloji sayesinde üretim faktörlerinin verimliliği artmaktadır. Görüldüğü gibi başta sermayenin artışıyla üretim faktörlerinin miktarını artırırken, teknolojinin üretim fonksiyonuna katkısıyla da üretim faktörlerinin verimliliği artmaktadır (Kula, 2003:141).

32

Ekonomik büyümeyi sağlamanın yolu daha fazla üretim yaparak ülkenin reel gelirinin artırılmasıdır. Yatırım yapan ülkenin doğrudan yabancı yatırım yaparken beraberinde getirdiği finansal kaynak, yeni teknolojiler, yönetim ve pazarlama gibi işletmecilik bilgisi ev sahibi ülkede yatırımları ve üretim kapasitesini artırmaktadır.

Üretim etkinliği ve üretim faktörlerinin verimliliğinin artması ekonomik büyümeye olumlu katkı sağlamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde tasarruf eksiği ve teknoloji açığı doğrudan yabancı yatırımlar ile aşılarak ekonomik büyüme performansı geliştirilebilmektedir.

5.4. İSTİHDAMA ETKİSİ

Tam istihdamın sağlanması her ülkenin temel hedeflerinden biridir. Hem ekonomik hem sosyal yönü bulunan istihdam konusu gelişmekte olan ülkelerin öncelikli makro ekonomik sorunlarından biridir. Gelişmekte olan ülkelerde istihdam sorununun yaşanması ülke ekonomisinin uzun dönemde gelişmesinin de önündeki büyük bir engeldir. Gelişmekte olan ülke piyasalarında atıl kalan iş gücü, gelişmiş ülkeler ile aradaki gelişmişlik farkının daha da açılmasına yol açmaktadır. Bu durumun üstesinden gelmenin yolları emek hareketlerini veya sermaye hareketlerinin önündeki engellerin kaldırılmasıdır.

Gelişmekte olan ülkelerden sanayileşmiş ülke piyasalarına doğru emek mobilitesi uzun dönemde değerlendirildiğinde yabancı düşmanlığına sebep olabilecek bir durumdur. Ancak sermayenin uluslararası mobilitesi sayesinde gelişmekte olan ülkelere gelen yabancı sermayenin istihdam artırmaya yönelik yatırımları işgücü piyasasında arzı artırarak istihdam yaratabilecektir (Rostow, 1975’den aktaran Akdiş, 1988:76).

DYY’lerin istihdamı artıracağına yönelik fikirler Adam Smith tarafından ortaya atılan “Artık Kapağı” teorisine dayanmaktadır. Artık kapağı teorisine göre liberal ekonomik sisteme sahip bir ülkede fazla mal üretildiğinde ihracat, dolayısıyla uluslararası ticaret artacak, bunun sonucunda da ülkedeki üretim faktörlerinin tamamının, işgücü de dâhil olmak üzere kullanımı artacaktır. Böylelikle DYY firma sayısı arttıkça üretim miktarı ve istihdam yaratma oranı da yükselecektir (Fu &

Balasubramanyam, 2004:2).

33

Doğrudan yabancı yatırımların ev sahibi ülkenin istihdamına olumlu etkisi bulunduğuna dair görüş birliği vardır. Ancak DYY’lerin istihdamı artırma yönündeki etkisi ülkeye giren DYY’lerin hangi sektöre ve ne miktarda yatırım yaptığı ve yatırımın giriş türüne bağlıdır. Örneğin maden sektörüne yatırım yapan ve doğal kaynak arayan bir şirketin kullanacağı sermaye yoğun teknoloji işgücüne olan talebi oldukça düşürecektir ve ev sahibi ülkede yaratacağı istihdam sınırlı kalacaktır. Buna karşılık imalât ve hizmetler sektörüne yapılan yatırımların ise istihdam yaratması beklenir.

DYY’nin beraberinde getirdiği teknoloji de ev sahibi ülkenin istihdamına ne ölçüde katkıda bulunacağının önemli bir göstergesi olmaktadır. Yatırımda kullanılan teknolojinin sermaye yoğun olması durumunda yatırımın istihdam etkisinin kısıtlı kalması beklenirken, emek yoğun bir üretim tekniğinin istihdama katkısı nispeten fazla olacaktır (Alpar, 1977:122).

Doğrudan yatırımlarının istihdama katkısı ülkeye giriş türüne göre farklılık göstermektedir (Pinn, Ching, & Kogid, 2011):

i. Yabancı yatırımcı firma ev sahibi ülkede bulunan mevcut bir yerli şirket ile ortaklık kurduğunda veya onu doğrudan bünyesine kattığında halihazırda bulunan istihdam potansiyelini devralmış olacaktır. Bu durumda ülkedeki istihdama katkısında bir değişiklik olmayacaktır. Şirketin satın alınması veya kısmen ortaklık yapısının kurulmuş olması işgücüne olan arzı artırmayacaktır. Bu sebeple Birleşme&Satın almaların istihdama katkısı sınırlı kalabilmektedir.

ii. Sıfırdan yatırımlar ev sahibi ülkede yeni bir iş olanakları yaratarak istihdamı artıran en etkili doğrudan yabancı yatırım türüdür.

Birleşme ve satın almaların ev sahibi ülkede iş olanakları yaratması nispeten daha az beklenen bir durumken, uzun vadede değerlendirildiğinde sıfırdan yatırımlar kadar üretimi artırabilmekte, yeni ve daha iyi teknolojilerin transferini sağlayabilmekte ve zamanla istihdama katkısını artırabilmektedir (Durgan, 2016:21).

DYY’lerin istihdama etkisini farklılaştıran bir diğer unsur yatırımcıların pazara giriş amacıdır. Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinden sonra nitelikli iş gücüne

34

ihtiyacın azalması ile birlikte montaj gibi üretimin emek yoğun kısmının ucuz iş gücü nedeniyle sınır ötesine dikey entegrasyon yatırımı gerçekleştirmesi iş olanağı yaratmaktadır. Çok uluslu şirketler üretimlerin emek yoğun olduğu kısmını ücretlerin düşük olduğu ülkelere kaydırarak yerli iş gücüne istihdam olanağı sağlarken aynı zamanda faaliyet gösterdikleri ülkede yönetici açığını kapatmaktadır.

DYYlerin istihdama doğrudan katkısının yanında dolaysız katkıları da bulunmaktadır. Firmanın üretim sürecinde ihtiyaç duyduğu girdilerin yeni piyasadan temin edilmesi dolaylı istihdam etkisi yaratacaktır. Yabancı yatırımların istihdama etkileri üzerinde durulması gereken bir diğer konu istihdam edilen yerli işgücünün eğitilerek nitelikli hale getirilmesidir. Eğitilen işgücünün daha sonra yerli bir firmada iş gücüne katılmasının yurtiçi üretim kapasitesini artırmaya yönelik bir etkisi bulunmaktadır (Alpar, 1977:126).

Ülkede DYY’lerin teşvik edilmesiyle birlikte üretim miktarı artarken, istihdamda artmaktadır. İstihdam sorunu yaşayan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler doğrudan yabancı yatırımları kendi ülkelerine çekerek bu sorunu aşmak istemektedir. Doğrudan yabancı yatırımların büyük ölçekli yatırımları nedeniyle istihdam yaratmaları beklenmektedir (Soydal, 2006:162).

5.5. TEKNOLOJİ VE VERİMLİLİĞE ETKİSİ

Teknoloji iktisatçılar tarafından çoğu zaman üretim faktörlerinin birleşim oranlarını gösteren üretim fonksiyonu olarak ele alınır. Üretim fonksiyonu üretime girdi olarak katılacak olan sermaye (K) ve emek (L) faktörlerinin miktarını gösterir. Aynı üretim miktarına ulaşmak için farklı emek-sermaye oranları kullanılarak belirlenecek birçok üretim tekniği vardır. Bu teknikleri, yani sermaye ve emeğin en oranda (K/L) birleşeceğini üretim teknolojisi belirler (Gökçen, 2011:162). Teknolojik gelişme yeni bir üretim methodu geliştirilmesi veya yeni bir ürün icat edilmesi olarak gerçekleşebilir ve çeşitleri üçe ayrılır. Bunlar sapmasız teknolojik değişme, emek tasarrufu sağlayan ve sermaye tasarrufu sağlayan teknolojik değişimlerdir. Sapmasız teknolojik değişme emek ve sermayenin marjinal verimliliğini aynı oranda artırır. Bir başka deyişle sapmasız teknolojik değişim sayesinde, aynı üretim miktarına daha az sermaye ve emek girdisi

35

kullanılarak ulaşılabilir. Emek tasarrufu veya sermaye tasarrufu sağlayan teknolojik gelişmeler ise emek veya sermayenin üretim fonksiyonunda daha az kullanıldığı durumda meydana gelir. Teknolojideki gelişmelerin faktörler arası ikame imkanı yaratması, rasyonel bir seçim kararıyla elde bol bulunan ve daha ucuz olan üretim faktörünü üretimde daha çok kullanılarak maliyet avantajı sağlayacak sermaye-emek oranına imkan verir (Seyidoğlu, 2003:103). DYY ev sahibi ülkenin üretim fonksiyonuna yabancı teknolojilerin dahil edilmesi yoluyla ekonomik büyümeyi etkilemektedir (Almfraji, 2014:207).

Görüldüğü gibi teknolojik gelişme ortaya çıkardığı yeni ürünler veya üretim teknikleri sayesinde üretimde verimlilik ve etkinlik artışı sağlamakta bu da ülkenin karını ve rekabet gücünü artırmaktadır. Günümüzde ortaya çıkan teknolojik gelişmelerin ekonomik büyümeyle paralel ilerlediğini teknolojiye yapılan yatırımların üretimin artışını sağladığı bilinen bir gerçektir. Ancak gelişmekte olan ülkeler çoğu zaman yüksek maliyetlere neden olan Ar-Ge çalışmalarına yeterli bütçe ayıramamaktadır. Bu durum teknoloji açığının neden yabancı sermaye gereksinimini arttırdığını ortaya koymaktadır. Hem tasarruf açığını finanse ederken hem de sermaye malı ve teknoloji ihtiyacını giderdiği için doğrudan yabancı yatırımlar bu ülkeler için önemli bir yatırım stratejisi durumuna gelmektedir.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ev sahibi ülkeye makro ve mikro açıdan çok önemli katkıları olduğu açıktır. Ancak en önemliyi katkıyı beraberinde ülkeye getirdiği üretim için gerekli olan teknoloji transferi ile sağlamaktadır. Bu durumu açıklayacak en önemli örneklerden biri 1960lı yıllarda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını gelişme stratejisi olarak belirlemiş olan Japonya’dır. DYY’lerin Japonya’ya beraberinde getirdiği yönetim becerisi, pazarlama teknikleri ve teknoloji transferinden, yalnızca teknolojiyi benimseyerek ekonomisini bugünkü hale getirmiştir.

(Karluk, 1983:34).

Belli miktar üretim faktörü ile elde edilen üretim miktarının artması veya daha az faktör kullanarak aynı miktarda üretim çıktısı elde etmek teknolojik değişme ile mümkündür. Bir diğer değişle teknolojik yenilikler neticesinde üretim daha etkin yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Aynı üretim girdilerinin teknolojik gelişmelere bağlı

36

olarak zaman içinde daha çok ürün üretilmesi üretkenliği artırırken daha ucuz ve bol bulunan faktörün üretimde daha çok kullanılması üretim maliyetini de azaltmaktadır.

Doğrudan yabancı yatırım vasıtasıyla yatırım yapan şirketlerin beraberinde getirdiği teknoloji transferi ev sahibi ülkede üretim etkinliği ve üretim faktörlerinin verimliliği artmaktadır.