• Sonuç bulunamadı

1.5. Toplumcu Devlet Anlayışı

1.5.4. Din-Devlet İlişkisi

Daha önce de değinildiği gibi İbni Haldun din-devlet ilişkisini akıl siyaseti ve din siyaseti bağlamında ele alır. “Yasalar eğer aydınlar, devlet büyükleri ve ileri görüşlü bilim insanları tarafından konulmuşsa akıl siyaseti niteliğini alır. Yasalar, Tanrı tarafından konulmuşsa ve bir şeriat koruyucusu tarafından getirilmişse burada da din

siyaseti söz konusudur.”110 İbni Haldun’a göre akıl siyaseti iyi veya kötü kavramlarıyla

değerlendirilir. Dini siyasetin ise hem bu dünyada hem de öbür (ahiret yaşamı) dünyada yararlı olmayı amaçladığını söyler. Dini siyaseti benimseyenler için akıl siyasetinin kınanacak bir yaklaşımla değerlendirildiğini belirtir. İbni Haldun dini siyasetin kır toplumlarında daha yaygın olduğunu, bu nedenle yönetici egemenin bir başkana daha çok benzediğini söyler. Buna karşın akli siyasetin egemen temsilcisinin hükümdar ya da kral unvanıyla daha çok şehir topluluklarında olabileceğini ifade eder. Bu ayrımda temel ölçütü ise şudur: Kır toplumlarında egemen güç olan başkan, ezici ve baskıcı olmayıp kent hükümdarlarından daha erdemlidir fakat hangisinin daha iyi olabileceğini net bir şekilde ortaya koymaz.

Dini siyasetin Hz. Peygamber (s.a.v) ve Dört Halife Dönemi’nde en iyi şekilde uygulandığını, daha sonraki tarihsel dönemlerde ise akli siyasetin yaygın bir yönetim anlayışı olduğunu vurgulayan İbni Haldun, Müslüman toplumların halifelik düşüncesi etrafında yaptıkları tartışmaları da Hz. Osman döneminden itibaren halifelik makamının devletleşmeye (mülkleşmeye) yaklaştıkları şeklinde değerlendirir. Daha sonraki dönemde Hz. Ali ve Hz. Muaviye arasında yaşanan hadiseleri de Arap asabiyyeti içerisinde inceler. Bütün bu sorgulamaları ile aslında varmak istediği nokta şudur: Halifelik ve dini siyaset, elli yılı kapsayan bir zaman diliminde en iyi şekilde gerçekleştirilmiş olup ondan sonraki dönemlerde bu yönetim anlayışı terk edilmiştir. Bu nedenle “halifelik” kurumunun tekrar oluşabilmesi mümkün olmayıp bu durum hayali bir düşüncedir.

İbni Haldun, akli siyaseti umran teorisi ekseninde, dini siyaseti ise asabiyyet ekseninde inceler. İbni Haldun’un yaşadığı dönemin şartlarından ve o dönemde cereyan eden fikirlerden etkilenerek (olumlu ya da olumsuz) bu tarz fikirler ortaya koymuş olduğu da unutulmamalıdır. Müslüman bir düşünür olarak dinin, hayatın tüm alanlarına egemen olmasına asla karşı olmayıp tam tersine insanların ahlâki ve dini anlamda yozlaşarak kendi değerlerini ve inançlarını kaybettiklerini, yaşadığı farklı coğrafyalarda gözlemlemiştir. Bu gözlemlere dayanarak toplumların refah ve huzurunun yine insanlar arasında yaşanacak dinsel ve mezhepsel çatışmaların uzağında sağlanması gereken bir zorunluluk olduğu görüşündedir. İbni Haldun dini hayat ile devlet yönetimi arasında bir ayrım yapar. Yaptığı bu ayrım laik bir devlet idaresidir. İbni Haldun’un bu modeli

örtülü olarak savunduğu söylenebilir. Siyasal, sosyal ve ekonomik devlet anlayışı ise liberal bir çizgi taşır.

İbni Haldun’un devlet anlayışı ve bu konudaki görüşleri son tahlilde bir değerlendirmeye tabi tutulacak olursa şunlar söylenebilir:

İbni Haldun ideal bir devlet tasarımında ve iddiasında bulunmayıp mevcut koşullardaki devletleri incelemiş, olması gerekeni değil, olanı konu edinmiştir. Toplumsal olayların nedenlerinin toplumun kendisinde aranması gerektiğini ifade eden. İbni Haldun, ekonomik etkinlikleri incelemeyen bir topluluğun yeterince tanınamayacağını ifade eder. Fikirleri ile realist bir çizgiyi takip eder. Sosyoloji ve tarihi birleştirmeye çalışmış, kendisinden önce hiç değinilmemiş iki kavramı “asabiyyet ve umran” yöntemini oluşturmuştur. Bu iki yöntem toplumların birçok açıdan incelenmesi ve değerlendirilmesine kılavuzluk etmiştir. İnsan topluluklarının doğal, politik ve ekonomik etkenlerle kuşatıldığını görmüş, bunları da “nedensellik, benzerlik ve benzemezlik” ilkeleri ışığında anlamaya çalışmıştır. Kâtiplik, elçilik, müderrislik, kadılık ve devlet yöneticilerine yaptığı danışmanlık görevleriyle farklı coğrafyalarda birçok olaya tanıklık etmiş olması da devletler ve yönetim biçimleri hakkında geniş bir bilgiye sahip olmasını sağlamıştır.

Müslüman bir düşünür olarak mutlak surette dine dayalı bir devletin zaruriliğini iddia etmemiş, toplumsal gerçeklikler ve insan davranışlarından da yola çıkarak dini referans alan bir devletin kurulamayacağını iddia etmiştir.

Sosyal olguları incelemek suretiyle siyasi düşünce alanına katkı sağlayan İbni Haldun, Batı’da birçok filozofu etkilemiştir. Siyaset anlayışını “asabiyyet” üzerine inşa eden İbni Haldun; devletleri, siyasi gelişme, olay ve olguları bu sistem üzerinden incelemiştir. Yaşadığı dönemde yeterince anlaşılamamış, XVI yy. da eserleri yeniden incelenmiş ve büyük bir deha olduğu ortaya çıkmıştır. Eserleri ilk kez Türkçeye çevrilmiş, daha sonra da XIX. yy. da Batılılar tarafından yoğun bir şekilde incelemeye tabi tutulmuştur.

2. THOMAS HOBBES’TA BİREY VE DEVLET

Modern çağın karmaşık atmosferi içinde dünyaya gözlerini açan Thomas Hobbes; toplumsal kargaşanın yoğunlaştığı, Reform ve Rönesans akımlarının toplumu ve devleti şekillendirdiği bir zaman diliminde (1588-1679), İngiltere’de toplumda meydana gelen birçok hadiseyi gözlemleme imkânı elde etmiştir. Thomas Hobbes birçok düşünür tarafından Goriotus’un ardından özellikle siyaset felsefesinin kurucusu olarak kabul edilir.

Birinci bölümde İbni Haldun’un Mukaddimesi merkeze alınarak devlet ve siyaset görüşleri üzerinde durulmuştur. Thomas Hobbes ise görüş ve düşüncelerini en önemli eseri olan Leviathan adlı yapıtında toplamıştır. Levıathan bilimsel temeli psikoloji olan bir eserdir.

Thomas Hobbes için devlet, insanlar tarafından oluşturulmuş yapay bir aygıttır. Otoriter devlet anlayışını savunmasına rağmen devletten vazgeçilemeyeceğini ve insan yaşamının, birey özgürlüğünün vazgeçilemeyecek bir hak olduğunu ifade eder. Hobbes’un siyaset kuramının daha çok monarşiye uygun olduğu söylenebilir. Ona göre devlet de kendisiyle özdeş olan egemende kişiselleşmiştir. Thomas Hobbes’un devlet ve birey anlayışını şu başlıklar altında toplamak mümkündür.

Benzer Belgeler