• Sonuç bulunamadı

Dil ve İfâde Özellikleri

Belgede Fenâyi Cennet Efendi Divanı (sayfa 43-47)

B. ESERLERİ

6. Dil ve İfâde Özellikleri

Divan edebiyatı içerisinde kabul edilmesine rağmen, mutasavvıf şairlerin divanları, klasik bir divandan dil ve ifade özellikleri bakımın- dan farklılıklar taşımaktadır. Mutasavvıf bir şair, inancını ve mensubu bulunduğu tarîkatın esaslarını anlatmayı gaye edindiğinden dolayı şiirlerinde kullandığı kelimeler, müntesiplerin rahatça anlayabilecekle- ri tarzda ve tasannû’dan uzak kelimelerdir. İfadelerde samimiyet ön plandadır. Çünkü bir tarîkatın içerisinde yüksek derecede eğitim almış ve kültürlü insanlarla birlikte, hiçbir eğitime sahip olmayan kimseler de bulunmaktadır. Ahmet Yesevî ile başlayan Yunus Emre, Niyâzi Mısri, Sinan Ümmî v.b gibi mutasavvıflarca geliştirilen tekke ve ta-

savvuf şiiri, kullandığı remiz ve mazmunlarla halk ve divan edebiya- tından farklı bir dil ve ifade tarzı oluşturmuştur. Halk şairinde görülen sade bir dil ve mahallî özellikler ile divan şiirinde kullanılan karmaşık terkiplerden oluşan ağır ve ağdalı bir dil, tekke muhitinde söylenmiş olan şiirlerde tam olarak görülmez. Tekke şairi bu iki şair tipinin tam ortasında durur ve bir yönüyle Halk diğer bir yönüyle de Divan şairi hüviyetiyle karşımıza çıkar. Diğer birçok mutasavvıf şairin divanında görülen bu hususlar Fenâyî Divanı’nda da mevcuttur.

Biz bu kısımda önce Divan’da yer alan deyimlere, sonra da Türkçe Arapça ve Farsça kullanımlara işaret edeceğiz.

Deyimler: Fenâyî’nin bazı şiirlerinde yer alan deyimler şu şe-

kildedir:

Derde düşendür bilenler ehl-i derdüñ ĥâlini

Gör nice ‘ârifleri Mecnûn ider Leylâ-yı ‘aşķ (228/3) Tâc olupdur pes le-‘amrük hil‘ati levlâk anuñ

Oldı illâ raĥmeten li’l-‘âlemîn aña kemer (1/4) Żâyi‘ itme naķd-i ‘ömri elde iken ey ‘azîz

Vaśla cânı bey‘ idüp yâr ile it bâzâruñı (304/4)

Râh-ı Ĥaķ’da cân virenler ķan bahâ dîdâr alur

Śanma bu bâzârı ol yâr ile her bir cân ider (113/2) Bulup ol mâh-ı tâbânı özinde

Semâ-yı seb‘aya eleğin aśdı (243/3) Diküp ‘aşķ ehli câna gül

Pür oldı bâġ-ı dil sünbül O verdistâna it bülbül

Tamâma irsün iĥsânuñ (162/6)

Câm-ı la‘lüñ nûş iden ölmekden aślâ ġam yemez

İrdi bir bâķî ĥayâta ķıldı ifnâ-yı vücûd (275/6)

Sade Türkçe: Fenâyî mutasavvıf bir şair olduğundan dinî terim-

leri fazlaca kullanmıştır. Dinî terimler, Arapça ve Farsça kökenli ol- duğundan, Divan’da tamamen Türkçe kelimelerden oluşan mısralar

çok sayıda değildir. Her bir mısrada bir şekilde Arapça veya Farsça kelimeye tesadüf olunabilir. Bununla birlikte bu kelimeleri tamamen Arapça ya da Farsça kabul etmemiz de doğru bir yargı olmasa gerek- tir. Bunlar, dilimizde çok yaygın bir şekilde kullanılan ve halkın rahat- lıkla anladıkları kelimeler olması yönüyle, Türkçeleşmiş kelimelerdir. Bununla birlikte, vereceğimiz örneklerde görüleceği üzere, Türkçe kelimelerin çoğunlukta bulunduğu samimi ifadeler de Fenâyî Diva- nı’nda bulunmaktadır.

Kelâm-ı Ĥaķķı gel kendüden işit Hemân ŧurma ulular yolına git (403) Şehîd ol ‘aşķ içinde śâdıķ iseñ

Ki ĥaķdur ol şehîdüñ ķan bahâsı (150/4) Geçür bu ikilikden birlik iline irgör

Meşhûd olına her dem envâr-ı cemâl-i yâr (199/3)

Arapça Kelime ve Terkipler: Fenâyî, Arapça kelimeleri sıkça

kullanmıştır. Âyet ve hadislerden yapılan tam ve kısmî iktibaslar da oldukça fazladır. Çoğu zaman Arapça kelimeler Türkçe eklerle kulla- nılmıştır. Bazı beyitlerde kullanılan Türkçe kelimeler Arapçalara oran- la daha azdır.

Eyle tevfîķuñı yoluñda refîķ

Rabbi ihdina’ś-śırâŧe’l-müstaķîm (146/4)

Olurdı lî ma‘a’llâh sırrı mekşûf

Nažar olursa ger sırr-ı Ĥabîbden (149/2)

Divan’da, bir mısraı Türkçe bir diğeri Arapça (mülemmâ) beyit- ler bulunduğu gibi, az da olsa tamamiyle Arapça kelimelerden kurul- muş olan beyitler de mevcuttur.

Bâde-i ĥubb-ı ezelden pür ola peymânemüz

Ente kâfî ente şâfî ente ĥasbî yâ Vedûd (275/2) Ķad benâ Vâlîde Sulŧân câmi‘an

Ķultü târîħen li hâźe’l-ma‘bed

Mecme‘un li’l-müslimîne’l-müttaķîn (353/3) Büşrâ le-ķad enceze’l-iķbâlü mâ-ve‘adâ

Kevkebü’l-mecdi min ufuķı’s-sa‘âdeti ķad bedâ (361)

Farsça Kelime ve Terkipler: İslamı kabul eden Türkler, bu di-

nin tesiriyle yeni bir edebiyat vücûda getirirlerken, Arap edebiyatı ürünü olan aruz veznini de kullanmaya başlamışlardır. Pek çok dinî terimde olduğu gibi, aruz veznini de Araplardan değil İranlılardan almışlar, dolayısıyla Acem şiiri etkisine girmişlerdir. Türk şairleri uzunca bir süre İranlı şairlerin eserlerine benzer eserler vücûda getir- meye çalışmışlar ve şiirlerini söz konusu şairlerin şiirleriyle kıyasla- mışlardır. Attar, Sa‘dî, Molla Câmî vb. İranlı mutasavvıf şairlerin de etkisiyle Farsça unsurlar Türk şiirine yoğun bir şekilde girmiştir. Bu ve benzeri nedenlerle Divan şairlerinin tamamında görülen Farsça kelime ve terkipler Fenâyî Divanı’nda da görülmektedir. Fakat bu kelime ve terkipler divan şairlerinin kullandıkları kadar fazla ve ağdalı değildir. Bu kelimelerden büyük bir kısmı dinî ve tasavvufî mahiyette aynı zamanda da şairimizin yaşadığı döneme göre, sade ve anlaşılır kelimelerdir.

Nice hüş-yâr ola ‘aşkuñ mesti Bâde-i bezm-i belâdan içdi (141/2) ‘Andalîbüñ gûş idenler na‘lesin

Ceyb-i śabrı gül gibi eyledi çâk (365/2)

Divan’da, ayrıca aşağıda matla‘ beyitlerini verdiğimiz, tamamen Farsça’yla yazılmış yedişer beyitlik iki gazel bulunmaktadır.

Fenâyî ‘ârif-i sırr-ı cihânest

Nümâyed der-beşer velîk cânest (45/1) Bî-tü hâr şod çeşm-i mâ-râ dû cihân

Belgede Fenâyi Cennet Efendi Divanı (sayfa 43-47)

Benzer Belgeler