• Sonuç bulunamadı

DİYARBEKİR VİLAYETİ'NDE DİNİ HAYAT

II. BÖLÜM

2.2. XIX YÜZYILDA DİYARBEKİR VİLAYETİ

2.2.3. DİYARBEKİR VİLAYETİ'NDE DİNİ HAYAT

Çok uzun bir tarihe sahip olan Diyarbekir vilayetifarklı dini toplulukları bünyesinde barındırması açısından önemli şehirlerden biridir.Bunun en açık bir göstergesi farklı din mensuplarına ait mabetlerin hala varlığını sürdürüyor olmasıdır.

Din ve toplum arasındaki karşılıklı ilişkileri ve bunun sonucunda ortaya çıkan etki ve tepkileri, sosyolojinin yöntem ve teknikleri ile incelemek din sosyolojisin amaçlarındandır.274Dini olan aynı zamanda sosyal olanla beraber bulunur. Çünkü din birey ve toplum için vardır. Toplumun olmadığı bir yerde dini olandan söz etmek çok da gerçekçi bir söylem tarzı değildir. Bu bağlamda düşündüğümüzde, ele alınan her hangi bir sosyal davranış normunun oluşumunda, ifade biçiminde, dini dinamiklerin ya da referansların önemli bir etkisinin olduğu görülebilir. Bunu tersten düşündüğümüzde; toplumsal olan referans ve izlerin dini olanın üzerinde de görmek de mümkün olabilir. Bu karşılıklı etki-etkilenme ilişkisi tarih boyunca tecrübe edilmiş ve gözlenebilmiştir

Din-toplum ilişkisini bu şekilde ifade ettikten sonra şimdi de Diyarbekir'da bulunan dini topluluklar ile ilgili sayısal verileri -incelediğimiz döneme ait- şu verilere ulaşabiliriz.

"Diyârbekir vilayetine âid olmak üzere hicrî 1286 mîlâdî 1869 senesinden hicrî 1323 mîlâdî 1905 senesine kadar nefs-i Dîyarbekir (Âmid) şehrinde yirmi adet sâlnâme neşr olunmuşdur. Bu sâlnâmelerin ekserisinde nüfûs-ı umûmiye-i vilâyetin mikdârı ve bunun ne kadarı müslim ve ne kadarı gayr-ı müslim olduğu ve gayr-ı müslimlerin, Ermeni, Protestan, Katolik , Ortadoks, Süryani, Keldani, Yahudi gibi anâsır-ı muhtelife nisbet adedi gösterilmektedir.275

273 Korkusuz, a.g.e. s.113. 274

Ünver Günay, "Dindarlığın Sosyolojisi, Dindarlığın Sosyo-Psikolojisi, Ünver Günay, Celalettin Çelik (Ed.), 1. Baskı, Karahan Kitabevi, Adana 2006, s. 1

275 Ali Emîri, Osmanlı Vilâyât-ı Şarkiyyesi, Kenan Ziya Taş, Sadettin Baştürk, Serkan Sarı (haz..)1.

85

Bununla berâber Ermenilerin tehcîrinden önce Diyarbekir'in nüfusu şöyledir:

Diyârbekir vilâyetinin genel nüfusu

İslâm 492101 Hıristiyân* 123264 Yezîdî 2375 Yahûdî 6085 Yekûn 619825* Ermeni* 55890

Süryani yani (Kadîm Asurî)* 37976

Ermeni Katoliği* 9960 Protestan* 7376 Keldani-i Kadîm* 5994 Süryani Katoliği* 4133 Rum* 1925 Yakûbî* 10 Toplam 124264276*

86

Müslim ve gayr-ı müslim nüfusun köylere göre dağılımı ise şu şekilde ifade edilmektedir:

"Köylerin adedine gelince göçebe halinde ve gayr-ı meskun müslimler hâriç olmak ve meskûn bulunan müslim ve gayr-ı müslimlere münhasır bulunmak üzere Diyârbekir vilâyetinin takrîben 48000 kilometre arâzîsi üzerinde on altı şehir ve elli nahiye merkezi ve 3350 köy mevcûddur, Meşrûtiyete dönemine yakın bir dönemde çıkan son sâlnâmede müslim ve gayr-ı müslimlere âid köy sayıları ve taksimatı şöyledir:

Köy sayıları

Müslüman köyleri 2871

Gayr-ı müslimlerle karışık köyler 296

Gayr-ı müslim köyler 183

Toplam 3350277

Görüldüğü üzere Meşrûtiyet yıllarında, Diyarbekir'de faklı dini ve mezheplere bağlı topluluklar mevcuttur. Bu topluluklar yüzyıllarca beraber, iç içe yaşayabilme iradesine sahip olabilmişlerdir.

* Bu toplamda da yukarda verilmiş olan Hıristiyan toplamından farklı bir sayı verilmiş, doğrusu yukarda verilen 123264'tür.

*Verilen sayısal verileri topladığımızda 623825 gibi sayı çıkmaktadır. Yayına hazırlayanlar tarafından gözden kaçmış olabilir.

87

III. BÖLÜM

MEŞRÛTİYETİN DİYARBEKİR VE ÇEVRESİNDE SOSYAL

YANSIMALARI

3.1. MEŞRÛTİYET ORTAMINDA OLUŞAN FİKİR AKIMLARI

Meşrûtî yönetimin yansımaları konusuna geçmeden önce "Meşrûtiyet'in İlanı'nın Osmanlı Siyasal rejimindeki konumuna bakmak yararlı olacaktır. Bu şekilde bir bakış açısı, olaya panaromik bir açı sağlamakla beraber, incelenmesi düşünülen bölgenin de fotoğrafının daha net bir şekilde çekilmesine yardımcı olacaktır..

"Osmanlı siyasal rejiminde 1908 (1324) yılının 23 (10) Temmuz'una değin açık bir çoğulculuk yoktur. Bu tarihte ise Osmanlı tarihinde ilk kez "Hürriyet'in İlânı" adıyla, Meşrûtiyetçi bir rejimin açılış töreni vardır. Bu aynı zamanda çok partili rejimin de başlangıcıdır. Yakın tarihimizde "İkinci Meşrûtiyet"278 olarak anılan dönem (1908- 1918) Türkiye'nin demokratik gelişmelerinde ileri ve yürekli adımlarla doludur. Bu dönem İkinci Abdülhamid'le279 özdeşleşmiş bir istibdat280 rejimini yıkmış, Jön Türkleri 281

ülkedeki tüm özgürlük savaşçılarıyla birleştirmiş iş başına getirmiştir. Kanun-i Esasi'de yapılan ilk değişikliklerle (1325-1909 tadilatı) kamu özgürlüklerin yelpazesini genişletmiş, üstlerindeki baskıları kaldırmış, toplanma ve dernek kurma hürriyeti artmıştır. 1908 kapısından -hayli geç olmakla beraber- özellikle Batı'nın düşünce

şablonları hızla girerken, bayram havası içindeki insanlar mucizelerin acele bekleyicileri olarak cennetin kapılarını açan demokratik bir rejime kavuşma halecanını çok kısa bir süre de olsa yaşamışlardır.

278 Vahid Çabuk, Kuruluşundan Cumhuriyete Büyük Osmanlı Tarihi, C. 10, Emre Yayınları,

İstanbul 1999, s. 62

279 Süleyman Kâni İrtem, Bilinmeyen Abdulhamid Hususî ve Siyasî Hayatı, Osman Selim

Kocahanoğlu (haz. ), Temel Yayınları, İstanbul 2003, s. 37-40; Ayrıca Bkz. Osman Nuri, İkinci Abdulhamid ve Saltanatı Hayatı, Özellikleri ve Siyaseti, Kenan Karabulut (Türkçesi), c. 1., Ayhan Matbaası, İstanbul 2008, s. 11; Mehmet Tosun (Haz.), Osmanoğulları ve Aydınların Anlatımıyla

İmparaatorluğun Yüzük Taşı II. Abdülahamid, 1. Baskı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2009, s. 99

280 Kara, a.g.e. s. 125-135

281 Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908, 4. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 1992,

88

İkinci Meşrûtiyet bir yönüyle yüzyıllardır çekilen dertlerin, özlemlerin, umutların başlangıcı idi. Ne var ki, hukuk metinlerinde yapılan değişmeler ne istibdadı yok etmiş, ne de gerçek anlamıyla hürriyetçi bir rejimi gerçekleştirmiştir." 282

II. Meşrutiyet'in İlanı'nı müteakiben Osmanlı toplumu için yeni denebilecek kitlesel hareketler olan "boykot"lar yapılmıştır. Boykot, grev gibi kitlesel eylem türleri hem çeşit olarak hem de katılım olarak yaygınlaşmıştır. 23 Temmuz 1908'den itibaren birçok kitle eylemlerinde insanlar taleplerini gösterilerle, mitinglerle, kurdukları cemiyetlerle ve üzerinde sansür kaldırılan basın aracılığıyla dile getirmişlerdir.283

Aydınlar ve bürokratlardan bir kesim şu soruya cevap aramışlardır. "Bu devlet nasıl kurtulabilir?"284

Bu soru etrafında farklı fikir akımları teşekkül etmiştir. Bunların içerisinde en çok gündem oluşturanlar şunlardır.

Benzer Belgeler