• Sonuç bulunamadı

1. Cezayir’in Fransa İşgaline Karşı Gösterdiği Direniş Hareketleri

Cezayir mücadelesinin dikkate değer en önemli özelliği geçirdiği uzun ve çok yönlü ilişkilerle örülü tarih inde, birtakım değerlerin, bazı kavramların ve kurumlaşmış kimi düşüncelerin gerçek yüzleriyle tüm açıklığı ile ortaya koymasıdır48. Yapılan direnişlerde baskın olan direniş liderliği ve karakteristik ideoloji belirleyici olmuştur. Fransa’nın Cezayir’deki i şgalinin üç ana sebebi vardır:

46

Tuncay Karakaçan, a.g.e., s.43.

47

Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), s. 192.

48

Ahmed Bin Bella, Esaretin Karanlığından İslamın Aydınlığına, (Çev.İsmail Kaya), İstanbul, 1982, s.9.

İlki; başlıca şehirler üzerinde yoğunlaştırılmış ve ilk direnişler valiye bağlı yapılar ve onlarla birlikte hareket eden aristokratlardan gelmiştir. Bunlar eski düzeni sağlamaya yönelik direnişlerdir.

İkinci direniş; açık d üzlük alanlar ve daha içeride bulunan kasabalar hedeflenerek yapılmış ve direnişlerin başını Arap Sufi liderler çekmiştir. Bu kişiler daha eşitlikçi ve güvenilir bir İslami düzen oluşturmayı hedefleyen, yenilenme fikrinin etkisinde kalanlardır.

Üçüncüsü; Dağlar, çölün kenarı ve vahalar çevresindeki halk büyük direnme göstermiştir. Sonraları popüler kültürdeki dindarlık kullanılarak sıkça da mehdinin liderliğinde örgütlenmiş direnişler gerçekleşmiştir.

5 Temmuz 1830 yılında Cezayir’in işgali ile Fransızlar bu topraklar üzerinde hemen egemenlik kuracaklarını zannettiler. Buna mukabil Cezayir halkının bağımsızlık özlemi gittikçe kabarıyor, Fransa’ya karşı duyulan nefreti aynı oranda büyüyordu. Düzenli olmasa da halk işgalci kuvvetlere karşı direniş hareketleri ni başlattı. Yer yer başlayan bu direnişin önderleri şüphesiz aşiret reisleri ve şeyhlerdi . Her şeyh ve aşiret reisi kendi nüfuzu ile bulundukları yörelerde direniş hareketlerini yürütüyordu 49. Fransızların hesaba almadığı Cezayir halkı 20 Temmuz 1830’da ka bile liderleri ve dervişlerden oluşan bir konseyi toplamasıyla, Fransızlara kolayca teslim olmayacaklarına dair ilk sinyalleri vermişti. Merkez konumdaki Fransız güçlerinin Blida ve Medea gibi kilit konumdaki şehirlere birkaç kez girmeyi başarmışlarsa da güçlü bir direnişle karşılaşarak kısa süre için bu mevkide barınabilmişlerdi. Bone etrafındaki kabilelerin direnişi yine çok güçlü olmuştu ki işgal sadece çok sınırlı bir alanda gerçekleşmiş olsa da 1832 Martı’nda sürekli olarak işgal edilmeden önce iki kez boşaltılmak zorunda kaldı. 1830 -1871 yılları arasında 1861 yılı hariç bu direnişlerde silahlı bir direnme yaşanmamıştır50.

Direnişler o kadar ısrarcıydı ki ülkenin her bölgesinde hafızalara kazınan kahramanlık olayları vuku bulmuştu. Ancak bu bağımsızlık d irenişinde Cezayir halkının önündeki en büyük engel belki de yine kendisi olmuştur. Bunun nedeni ise nüfusun coğrafi olarak dağılmışlığı, pek çok kabile sistemindeki hiyerarşi düzen ve Osmanlı Devleti’nin yüzyıllardır süren kabileleri birbirine düşürme pol itikasından dolayı bu birliği sağlamak zor olacaktı. Kabileler arası köklü çatışmaları durdurmak zordu. Bir

49

Hasan Selim, a.g.e., s.41.

50

zamanlar Türklere hizmet eden kabileler şimdi de Fransızlara hizmet etmeye karar vermişlerdi. Tüm bu olumsuzluklar direnişi kırmayacak, bağımsızlık mücadelesi 132 yıl devam edecekti.

İlk etapta iki yönlü direniş hareketi Fransa’nın karşısına çıkmıştır:

Osmanlı Devleti adına yürütülen C onstantin hakimi Osmanlı Beyi Hacı Ahmet’in51 direnişi.

Kurtuluşa kadar sürecek olan Cezayir Halk Direnişi’nin ilk önderi Abdülkadir’in direnişi.

1.1. Doğu Direnişi ve Ahmet Bey

Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti Cezayir’de 1830’da bitmiş bilinse da durum böyle olmamış, 1837’ ye kadar bir Osmanlı beyi olan C onstantinli Ahmet Bey diye anılan Hacı Ahmet’in direnişi ile devam etmiştir.

Ahmet Bey, Cezayir işgalinde Hüseyin Dayı’ya yardıma gitmiş ancak Türk kuvvetleri Fransızlara yenilince kendisi de geri çekilmişti. Ahmet Bey Fransızlara karşı kendini sağlama almak için, baş kaldıranlara yönelmiş ve Ben Gana’nın süvarileri sayesinde onları Rhumel kıyılarında yenmişti. Şehre girince paşalık sıfatını tüm kabilelere tebliğ etmiş ve onları düşmanları olan Fransızlara karşı savaşmaya teşvik etmişti52. Beyliğin tamamen hakimiyetini sağlayan Ahmet Bey, kısa sürede Fransa hakimiyetini kabul ve vergi vermeyi taahhüt etme şartıyla beyliğinin tanınacağını dair Cezayir’deki Fransız komutanının bir teklifi ile karşılaştı. Şehir eşrafının da fikrini alarak Ahmet Bey bu teklifi redd etmiştir. Hatta Osmanlı Devletine müracaat ederek tabiiyetini sunmak için Bab-ı Aliyye mektup göndermişti. Dört ay sonra aldığı cevap mektubunda tabiiyetten şaşmamasını Ahmet Bey’e nasihat etmişti r. böylece Osmanlı Devleti ile Constantin beyi arasında bir bağ tesis edildi.

1836 Kasım’ında Cezayir genel valisi Mareşal Clauzel komutasında 7400 kişilik bir Fransız ordusu Constantin’i ele geçirmek için harekete geçti. Mareşal Clauzel’in kumandasında mükemmel bir ordu çıkarılmış ve kralın oğlu bizzat orduya dahil

51

Ahmet bey, Ahmet Koli adında bir Türk beyinin oğludur. Koli Anadolu’nun Akdeniz kıyılarında olan Kula’dan gelmektedir. Babasının adı Mehmet’tir., annesi de Sahra Çölü’nün ileri gelen kabilelerinden Ben Ghana’lı bir aileden gelmektedir. Tamamen Türk olmayan birisinin Garb Ocakları’nda yüksek bir rütbeye gelmesi mümkün değilken Ahmet Bey istisnai bir durum teşkil etmiştir. Bu mevkiye gelebilmek için oldukça uğraş vermiştir. Mekke’ye giderek hacı olmuş ve bu unvanla anılmıştır. Bkz. Tuncay Karakaçan, a.g.e., s.48.

52

bulunmuştu53. Constantin üç taraftan derin bir vadi ve sarp k ayalarla çevrili bulunduğundan Annabe haricindeki güzergahlar ulaşımı güçleştiriyordu. Annabe yolu ise engebesizdi. Ahmet Bey Fransızların hareketlerini öğrenince Yaya birliklerini içerde bırakarak, atlı birliklerle dışarı çıkmıştır. Ahmet Bey’in Fransız a skerlerine oranla kendi birlikleri oldukça az idi. Fransız kuvvetleri Ahmet Bey’den önce tabiat şartlarına yenilmişlerdi. Cezayir’de pek görülmedik şekilde oluşan yağış Fransız birliklerini müşkül duruma sokmuştur. Fransızlar kaleye yanaşmış, karşıya koydu kları toplar ile kaleyi vurmaya başla mışlardı. Lakin Constantinliler’in kuvvetli savunması karşısında kuşatma kaldırılarak Annabe’ye geri çekilmişlerdi. Mareşal Clauzel bu hezimetten sonra Fransa tarafından görevden alınmıştır54.

Clauzel’in yerine atanan M areşal Damrémont, Constantin Bey’i Ahmet ile antlaşma yapmayı tasarlamış, Ahmet Bey’den C onstantin hariç Bone ve La Calle’yi istemişti. Ayrıca 100.000 frank da vergi talep etmiştir. Ahmet Bey bu istekleri Osmanlı Devleti adına reddetmiştir.

Ahmet Bey Fransızların yeniden saldıracaklarını tahmin etmişti. Bu yüzden Emir Abdülkadir55 ile barış yapmış, böylece batı bölgesinde serbest kaldıktan sonra da yeni bir sefer hazırlığına başladı. Fransa bu arada boş durmamış, Emir Abdülkadir ile anlaşma yoluna gitmiştir . Abdülkadir anlaşmak istememiş görünse de Fransa’nın Ahmet Beyden sonra kendisine de saldıracağını tahmin ederek kabul etmek zorunda kalmıştır.

Fransızlar ne pahasına ol ursa olsun bu direnişi kırmak, C onstantin’i ele geçirmek istemişlerdi. Yukarıda bahse ttiğimiz gibi Ahmet Bey, Mareşal Damrémont’un isteklerini reddetmişti. Mareşal Damrémont, 10.000 kişilik bir askeri birlik ile Constantin üzerine yürümüştü. Bu C onstantin’e Fransa’nın düzenlediği ikinci harekattır. Kalenin üstüne çıkan Fransız birlikleri daha önceden hazırlanan lağım ateşlendiğinden bir kısmı telef olmuştu. Yine de güçlü bir ordu sayesinde 13 Ekim 1837 günü Fransızlar şehri zapt etti. Sonuçta Osmanlı Devleti’nin son temsilcisi 1848 Haziran’ında Fransızlara teslim olmak zorunda kaldı. Frans ızlar, Ahmet Bey’i Cezayir şehrinde

53

Esat Daybelge, Eski Cezayir ve Dünkü Avrupa Zihniyeti , İstanbul, 1961, s. 49.

54

Tuncay Karakaçan, a.g.e., s.53.

55

Emir Adülkadir, 6 Eylül 1808’de Batı Cezayir’de Maaskar şehri civarında bir zaviyede doğdu. Çocukluğu ve gençliği sıkı bir din eğitimi ile geçen Abdülkadir bir yandan silah kullanmayı ve ata binmeyi öğrenmiştir. İki defa Hac ziyaretinde bulunmuş, bu Hac yolculuğunda Nakşıbendi şeyhi Ziyaüddin Halid el-Şahrezuri ile görüşerek onun tesiri altında kalmıştır. Bu Şeyh Halid, XIX. yüzyıl İslam düşüncesine etkisi olan İslam düşünürlerindendir. İleride Fransızlarla yapacağı mücadele açısından, Şeyh Halid ile görüşmesinin etkileri olacaktır. Cezayir’in işgalinden sonra Cezayir ilk direniş hareketinin temsilcilerinden biri olmuştur. Bkz. Tuncay Karakaçan, a.g.e., s. 60.

ikamete mecbur etmişlerdi. Devrik Konstantin Beyi iki yıl daha yaşamış, 1850 yılında 70 yaşında iken ölmüştür.

1.2. Batı Direnişi Ve Emir Abdülkadir

Sömürgecilere karşı ilk düzenli bir şekilde başkaldırı Emir Abdülkad ir önderliğinde gerçekleşti. Fransızların Cezayir’i işgal etmesiyle babasının öncülüğünde başlatılan direniş hareketine katıldı. Babasının ölülümü ardından ailece da çok güçlü ola Abdülkadir kendisini Cezayir’in emiri ilan etti56. İki yıllık bir hazırlık ve denemeden sonra, 27 Kasım 1832’de yepyeni bir direniş dalgası geldi. Ayaklanma önderlerinden babasının desteğiyle, diğer kabilelerden bi’at alan (bağlılık yemini) Abdülkadir’in unvanı Emir oldu. Cezayirliler bugün bile, Emir Abdülkadir’in bi’at aldığı gün ü yurtseverlik direnişinin bir simgesi kabul edip kutlarlar57.

1.2.1. Hayatı

1807’de Vahran’ın Kaytana köyünde doğan Abdülkadir 18 yaşına kadar dini ilimleri tahsil ederek Kur’an’ı ezberledi. Tahsilini tamamladıktan sonra, nüfuzlu bir tarikat şeyhi olan babası Muhyiddin’e hac yolculuğunda arkadaşlık etti. 1823’te yola koyuldular. Halkın teveccühünden ürken Vahran valisi ve Şeyh oğlunu yanına davet ederek iki yıl alıkoydu. Hac yolculuğundan sonra 1827’de Mısır’ı ziyaret ettiler ve 1828’de Cezayir’e döndüler . Beni Haşime mensup olması ve güzel ahlakı sebebiyle halkın sevgilisi olan Şeyh Muhyiddin’i akın akın ziyarete koşan çevre ahalisi Kaytana köyüne o zamana kadar görülmedik günler yaşattılar. Hoş geldin ziyaretleri ve şenlikler haftalarca sürdü58.

Hac yolculuğu Abdülkadir’in ruh psikolojisine büyük katkıda bulunduğu gibi düşünce ufkunu da genişletmişti. Bu Hac Yolculuğu sırasında Yunan felsefesinden İslam klasiklerine değin bir dizi kitap toplamış ve bu dönemde insanlardan uzak kalmayı tercih ederek kendini okumaya vermişti. Abdülkadir’in kitap tutkusu hayatı boyunca devam etmiştir.

Emir, henüz 24 yaşındayken 22 Kasım 1832’de “Arapların Sultanı” olur. Emir, cesareti, kahramanlığı, cengaverliği zekasıyla kabilelerin moral gücünü yükseltir., bağımsızlık ve özgürlük için yurttaşlarını işgale maruz bırakan Fransızlara karşı cihat başlatır. Egemenlik alanını Batı ve Orta Cezayir’e, kısmen Büyük Sahra’ya kadar

56

Hasan Selim, a.g.e., s.42.

57

Faik Bulut, a.g.e., s.50.

58

genişleterek, General Bugeaud ile 30 Mayıs 1837’de yaptığı Tafna antlaşması ile ülkenin üçte ikisine sahip olur. Başkenti Maaskar şehrinden, Tagdemt’e taşır ve devleti teşkilatlandırır59. Fas kanalı ile İngiltere’den silah temin ederek düzenli bir ordu kurar.

Fransızlar, Osmanlı yönetimindeki C onstantin şehrini Ekim 1839’da ele geçirerek Emir’in egemenlik alan ını daraltmıştı. Böylece Tafna antlaşmasını ihlal eden Fransızlara karşı 19 Kasım 1839’da Mukaddes Cihat ilan eder. General Bugeaud’un Cezayir genel valiliğine atanmasıyla güçlenen Fransız ordusu Tagdemp, Maaskar ve Tlemsen şehirlerini işgal eder. Emir, 16 Mayıs 1843’de karargahının Fransızlara geçmesiyle Fas’a sığındı. Peşinden giden Fransız ordusu Fas ile yaptığı İssi savaşı (1844) sonunda Tanca antlaşmasını imzalar ve Fas sultanının Emir’e yardım etmesini engeller. Cezayir’e geri dönen Abdülkadir savaşı ümitsizce sürdürmüştür. Savaşı kazanamayacağını da anlayınca 23 Aralık1847’de General Lamoniciére’e teslim olur. On beş yıl süren savaşta binlerce insan öldürülmüş, birçok sayıda köy yok edilmişti60. Emir ve ailesi Fransa’ya sürülür. Kale kale dolaştırılara k esir hayatı yaşar.

Tutukluluğu sırasında Fransız yetkililere şunları söylemişti:

“Fransa’nın dağları ve ovaları ipek ve altınla donatılarak bir kefeye, özgürlüğüm de diğer kefeye konarak bana sunulsa özgürlüğümü tercih ederdim. Ben sizden af yahut ihsan taleb etmiyorum. Bana verilen sözlere bağlı kalınmasını taleb ediyorum. Fransa adına Fransa’nın bir generali benimle anlaşma yaptı. Kralın da oğlu olan diğer bir general bunu onayladı. Böylece Fransa bana karşı ve kendi verdiği söze karşı sorumlu hale geldi. Bana verdiğiniz sözden feragat etmeyeceğim. Gerçek niyetlerinizi ortaya çıkarmak için, anlaşmama bağlı kalarak gerekirse ölmeyi yeğlerim” 61.

Beş yıl tutuklu kalan emir 1853’de serbest bırakıldığında İstanbul’a uğrar ve daha sonra Bursa’ya yerleşir. İstanbul hükümeti o zamanki Bursa valisi Halil Paşa’ya yazılı bir emir göndererek Bursa’ya varır varmaz Emir’e bir araba tahsis edilmesi ve gereken ikramın yapılmasını emretti. . 1856’da Şam’a geçer. Orada daha ziyade ulema ile görüşür. Fransa hükümeti tarafından bağlanan maaşla geçimini sürdürmektedir. .

1863’de Mısır’ı ziyaret eden Emir, oradan Hac’a gider. 1864’de yeniden Şam’a döndükten sonra Paris’e kısa bir ziyarette bulunur. Hayatının geri kalan bölümünü Suriye’de geçirir. 1883’de Şam’da vefat eder. Vefat ettiği 26 Mayıs 1883’e kadar siyasi sürgün yaşamı statüsünü ölene kadar Şam’da sürdürecektir. Cezayir halkı için tarih

59

Tamer Aydın, a.g.m., s. 14.

60

Tamer Aydın, a.g.m., s. 15.

61

boyunca en hüzünlü olaylarından birini Emir Abdülkadir’i kaybetmekle yaşamıştır. Cezayir Müslümanlarının suskunluğu, yaralar ını sarması 1918 yılına kadar sürmüştür62.

1.2.2. Emir Abdülkadirin Devlet Teşkilatı

Emir Abdülkadir bir tarikat şeyhinin karizmasına, bir alimin vakarına sahip olduğu gibi akıllı ve cesur bir asker, aynı zamanda idare ve teşkilat sahasında deha derecesinde bir kişiliğe sahipti.

Düzenli ordu kurarak, askerin üniformasını birleştirdi. Cezayirliler düzenli orduyu sevmediklerinden, bunu bir kereden değil de alıştıra alıştıra ve özendirerek yaptı. Emir’in orduya çağırdığı kişiler için verdiği ilanlar; “yakışıklı elbise giymek, Sultan’ın oğlu olmak, dolgun bir maaş almak isteyen gelsin” ifadesini kullanıyordu. Orduyu piyade, süvari, topçu olmak üzere üçe ayırmıştır. Ayrıca kaçan Fransızlardan oluşan, Fransa’ya karşı savaşan bir tabur vardı. Fransız taburundaki uz manların yardımıyla bir de barut fabrikası kurdu. Kaleler inşa etti ve mevcutları restore ettirdi. Vergileri düzenledi ve nakdî vergi aldığı gibi, isteyenlerin aynî olarak vergi vermelerine de izin verdi.

Yargı Reformu yaparak, her şehre bir kadı tayin ett ikten başka bir de kadi’l -kudat (başyargı) ‘lık makamı kur du. Tatbik edilen mezhep, Mağrib ülkelerinde yaygın olan Malikilik mezhebiydi. Yargı görevlilerinin toplumun her kesimini yakından izleyerek denetlemelerini sağladı. Seferlerinde yanında bir kadı ve iki yardımcısını bulundururdu. Eskiden yaygın olan at hırsızlığı unutulmuş, kadınlar, hiçbir şeyden korkmaksızın yalnız başlarına dışarı çıkarabilecek duruma kavuşmuşlardı. Yazma eserleri tahrip edenler cezalandırıldı. Onun kitaba olan düşkünlüğünü bilen askerleri bir kitaba tesadüf ettiklerinde onu hemen Emir’e ulaştırırlar ve yüklüce bir ödül koparırlardı. İlme ve ilim ehline pek değer vermiştir. Buna ilaveten öğrencileri mali yönden destekledi. İçki ve kumarı yasakladı ve askerlerinin fakir oldukları g erekçesiyle tütünü de yasakladı. Halkın birçok kesiminde tütün içilmez oldu. İçenler de belli münasebetlerle ve gizlice içiyorlardı. Giydiği elbiseler mütevazı biçimdeydi.

Bir devletin egemenliğini gösteren unsurlardan biri de kendisine ait parayı kullanmasıdır. Abdülkadir’de eski Osmanlı paralarını eriterek kendi adına para bastırmıştı. Gümüşten olan bu paralara Muhammediye adını vermişti. Ayrıca Emir,

62

kendi paralarının İspanyol Durosu karşısında döviz alım -satım kurunu belirleyerek yurt dışında da geçerliliğini korumasına dikkat etmiştir63.

Seçimle iş başına gelen bir şura meclisi teşkil etti. Bu meclis devlet işlerinin yürütülmesinde ve halkın sorunlarıyla ilgilenmekte Emir’e yardımcı oluyordu. Şunu unutmamalıyız ki Emir Abdülkadir bütün bu reformları, F ransızlara karşı amansız bir ölüm-kalım savaşı verdiği bir sırada gerçekleştirmiştir64.

1.2.3. Mücadelesi

Cezayir’in daha sonra milli kahramanı haline gelecek olan Emir Abdülkadir, Şeyh Muhiddin’in oğluydu. Sömürgecilere karşı ilk kez düzenli bir şekilde başkaldırı Emir Abdülkadir’in önderliğe geçmesi ile gerçekleşti. Cezayir’in Fransızlar tarafından işgal edilmesiyle babasının önderliğinde başlatılan harekete katıldı, babasının ölümünden sonra ise, ailece büyük bir güce sahip olan Emir Abdülkadir kendisin i Cezayir emiri ilan etmiştir. Burada da, 17 yıl süren mukavemet, General Buci zamanında anlaşmayla sonuçlanır. Emir Abdülkadir’in egemenliğine bir eyalet tahsis edilir. Direnme, Fransızlar’ı, Cezayir’e daha çok çeker. Sömürgecilik iştahını daha çok kabart ır65.

1830’da Cezayir’in Fransa tarafından işgal edilmesine ilk tepki, işgal takibinden iki yıl sonra 1832’de Emir Abdülkadir el -Cezairî önderliğindeki Müslümanlardan gelecekti. 1847 yılında Fransızlar tarafından tutuklanmasına kadar Emir Abdülkadir örgütlü bir direnişin önderliğini yapacaktır66. Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinde önemli rolü olacak Emir Abdülkadir, ilk etapta işe dağınık halde direnmelerini sürdüren güçleri bir araya getirmekle başladı. Sürdürülen bu kararlılık ve mücadeleye ideoloj ik bir karakter kazandırdı. Yer yer süren mevzi savunmalarını Cezayir’in geneline yaydı.

Emir Abdülkadir’in liderlik vasfını elde edinceye kadar başarılı bir şekilde sürdürdüğü direnmesinin nedeni sadece düşmana karşı koyma psikolojisi şeklinde değerlendirilebilir. Daha sonra hareketin genişleyerek ideolojik bi r anlam kazanmasının kaynağı ve ideolojisi İslam’dı, böylece halkın bilinçlenme süreci de böylece başlamış oluyordu. Direniş hareketi artık yer yer sürdürülen mevzi savunmalarından çıkarak sınırlarını genişletiyor ve hareketin adı da bundan sonra “Cihad” oluyordu. Emir Abdülkadir bunda büyük rol üstlenmiştir . Tüm Cezayir Müslümanlarını toparlamaya ve düşmana karşı topyekün savaşmaya çağırıyordu. Ticaniler’in olumsuz

63

Tuncay Karakaçan, a.g.e., s. 89.

64

Ferhat Deniz, Cezayir’de İslami Hareket , s.31.

65

Kenan Akın, Cezayir’de Fransız Vahşeti ve Ötesi, İstanbul, 2003, s.12.

66

propagandalarına, onların karşı ko ymalarına rağmen Müslümanları bir araya toplamayı kısa sürede başardı. Hiçbir yerden yardım almadı ve 1830 yılından 1841 yılına kadar Cezayir halkının özgürlük mücadelesini başarıyla yürüttü67.

1832-1839 yılları arasında askeri alanda bir takım başarılar da elde edilecek, Fransızlarla anlaşmalar yapılacaktır. 1837’de imzalanan “”Tafna Anlaşması” ile Emir Abdülkadir, Cezayir’in bir bölümünde etkinlik sağlayacaktır. Fransızların Cezayir’i Hıristiyanlaştırma kampanyasına karşılık, halk İslami yönden bilgilendir ilmeye ve eğitilmeye çalışılacaktır68.

Bütün gücüyle mücadele veren Emir, direniş hareketini zaferle bütünleştiremedi. Fransızların kendisine karşı olan kesin tavrı, O’nu kendisiyle birlikte sembolleşen mücadeleden ayırmak zorunda bıraktı. 1841 yılında giri şilen bir meydan savaşında direniş hareketi önemli bir darbe al mıştı. Cezayir’in geleceğini tayin eden bu savaş, Müslümanların gücünü önemli ölçüde zayıflattı. Savaşta yenik düşen, mağdur olan halk geri çekilmek zorunda kaldı. Fransızlar geri çekilen halkı bir yana bırakıp, hareketin önderi, direnişin sembolü olan Emir Abdülkadir’i yakalamak için onu takip ettiler. Fransızlar tarafından izlendiği bir sırada Fas’a giderek oraya sığındı ve Fas ile Fransa’nın savaşması için Fas’ı tahrik eden bir tavır içine gi rdi. Bununla Fransızları zayıflatmak ve direnişi daha güçlü bir hale getirmeyi hedefliyordu.

Fas kralı ilk etapta bizzat oğlunun komutasında 5 bin süvari gönderdi. Cezayirli kabileler de Fas sultanına bağlılıklarını bildirip orduya katıldılar. Durumun ehemmiyetini fark eden Fransa, Fas’a nota vererek askerini derhal çekmesini istedi. Fransa’nın gücünden çekinen Fas Sultanı, Cezayir’de henüz altı ay kalmış bulunan oğluna, Fas sınırlarının gerisine çekilme emri vermek zorunda kalmıştır69.

Abdülkadir Şûrâya da yalı bir seçimle, şeriatın öngördüğü bir şekilde emirliğe getirildi. Tüm cihadı boyunca da attığı her adımı ve işleri şeriat mizanında tartarak, şûrâya danışarak attı70.

Cezayir’de iç karışıkların bir türlü sonu gelmedi. 1846 yılındaki büyük

Benzer Belgeler