• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.3 DİĞER ÂŞIKÎLER

Asıl adı Ali Çakmak olup Sivas İli Şarkışla İlçesi Saraç Köyünde 1931 yılında doğmuştur.Babası Yusuf, annesi Elif’tir. Edeoğlu Ali Dede olarak da tanınmıştır. Çocukluğu çobanlık yaparak köyünde geçmiştir. Bu dönemde gelenek göreneklerine sahip çıkarak dedelerinin kültürünü benimsemiş, Ehli Beyt ve Hacı Bektaş Evlatlarının muhibbi olmuştur. 22 yaşlarında deyiş söylemeye başlamıştır. 1948 yılında evlenmiştir. Özellikle Orta Anadolu’da çok ili hizmet amaçlı gezmiş, Hacı Bektaş’a gitmiştir. İlk dönemlerinde Âşık Ali mahlasını kullanırken, Safa Ulusoy tarafından Âşıkî mahlası verilmiştir. Deyişlerinde genellikle inançsal konuları işlemiştir. 14 Ağustos 1998 yılında vefat etmiştir. Mezarı Köyündedir. 1

Ne mutlu ki o kapıyı bilenle Açıp kalp evini bakıp görenler Feda edip canı Hakk’a verenler Dört duvar içinde yapısı vardır

Zalimin oku şu sineme batıyor Bülbül konmuş gül dalında ötüyor Alan müşteriye kumaş satıyor Kayıdı bellidir tapusu vardır

Seni sevenlerin bellidir aslı Seni seven kullar hepisi yaslı On İki İmamlar Muhammed nesli Hünkâr’da duruyor hepisi vardır

Âşıkî’yem şimdi Hakk’ı özlerim Yürekte yaram çok durmaz sızlarım Kulak ver de dinle benim sözlerim Alanlara verir küpesi vardır

2

Yana yana kül olmuşum neyleyim Yel esince gök yüzüne tozarım Bir güzele kul olmuşum söylerim Onun için perişanca gezerim

Acep nerde kalır nere giderim Halimi dostuma haber ederim Kusuruma bakar eli niderim Gün gelince aranırsa mezarım

Divit benim kalem benim el benim Şu ağzım içinde söyler dil benim Çiğneyin üstümü giden yol benim Kader benim şu derdimi yazarım

Sabırdan başka var mıdır çare Açın sinelerim görünsün yare Baktım kendime ki ciğerim pare Bakarım kendime kendim kızarım

Âşıkî’yem bitmez oldu sözlerim Gelir diye dost yolunu gözlerim Yaslı kaldı kemen ile sazlarım Söyler söyler dertlileri üzerim

ÇORUMLU ÂŞIKÎ

Mecitözü'nün Konaç köyü civarında yaşadı. Doğum yeri, asıl adı, yaşamı ve eğitimine ilişkin ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Eldeki verilere göre 18. yüzyılda yaşadığı tahmin edilmektedir. Yöreye has olduğu izlenimi veren deyişlerinden hareketle belli bir eğitim aldığı düşünülebilir. Çorum yöresinde 18. yüzyılda yaşamış olan Çorumlu Kul Mustafa ile karşılaşması olan Âşıkî'nin deyişleri yöredeki cönklerde yer almakta ve zakirlerce yaygın olarak söylenmektedir.

Araştırmacı Ziya Gürel’in “Hak Aşıklarından Aşıki ve Dedemoğlu–1980” adlı eserinde Çorum Mecitözü İlçesi civarında 17-18. yüzyılda yaşamış olduğu düşünülen bir Âşıkî’den bahseder. Bu Âşıkî'nin kaybolan cönkündeki şiirlerin çoğunluğu divan tarzında olduğu belirtilir (Gürel, 1980: 10).

Derviş Muhammed’in yetiştirdiği Arguvanlı Âşıkî ile (1760-1824) Çorumlu Âşıkî’nin birçok deyişleri halk zihninde birbirine karışmış durumdadır.

1

Talip ne durursun geçer bu devran Gafleti özünden sürmeye çalış Sürüp kehilliği geçirme zaman Dört kapıda yolun görmeye çalış

Görüp dört kapıda yolu erkanı Hizmet edip anda öğren izanı Mar’fet ehli bulup öğren irfanı Erenler sırrına ermeye çalış

Erince erenler sırrına heman

Kalbinde de koymaz zerrece güman Anda bile olur hazreti sultan

Durup divanına canı gönülden İsmini feramuş eyleme dilden Kalbin arıta gör kıyl ile kaldan Özünü mürşide vermeye çalış

Varıp ey Âşıkî kendini alıp Cihanın varına minnetsiz olup Benlik kalesini virane kılıp Vücudun şehrine girmeye çalış

2

Dostum senin hub cemalin göreli Sırrım halka ayan oldu faş ile Meylim akıp sana gönül vereli Gözlerim doludur kanlı yaş ile

Derde düştüm ah u feryat eylerim Açıldı yaralar işler dağlarım Aşkına düşelden beri ağlarım Güldüm mü sanırsın garip baş ile

Yıkma bu ednanın hatrını yıkma Lütfeyleyip cefa oduna yakma Kaşların çatıp da hışm ile bakma Kan edersin gözler ile kaş ile

Hiç demezsin varıp imdat edeyim Virane gönlünü abat edeyim Koyun hasret ile feryat edeyim Sen oyna gül yaran ile eş ile

Siyah zülfün bendeleri çöz bari Ne gelir elden sinemi ez bari Sen kıymetin bilmezlerle gez bari Ben gezeyim hayal ile düş ile

Rahm etmeyip vefa kılmadım diye Gözlerinin yaşın silmedim diye Âşıkî’nin kadrin bilmedim diye Birgün olur dövünesin taş ile

KARAÖZÜLÜ ÂŞIKÎ (ÂŞIK YAKUP GENÇ)

Âşık Yakup, Karaözü’de birkaç varlıklı aileden birinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. AnnesiAltın, babası Ağca Kâhya’dır.1864 yılında doğan Âşık Yakup, iki kez evlenmiştir. Yaşamının büyük bir bölümünde şiirler yazmış, müziğe olan ilgisini keman çalarak göstermiştir (Kılıç, 1995: 6).

Âşık Yakup, “Âşıkî”mahlasıyla şiirlerini dile getirmiştir. Âşıkî; şiirlerinde, doğa ve kadın sevgisinin yanında, köyüne olan tutkusunuda dile getirmiştir. Yazı, Alamettin Yaylası’nda; kışı Horlak’ta geçiren Aşiki, çifçilik yaparak geçimini sağlamıştır.1958 yılında yaşama gözlerini kapamıştır (Kılıç, 2002: 10).

“Kudretten çekilmiş duvarın Akarsuyun çoktur soğuk pınarın Bu ortada yoktur senin değerin Âşıkî metheder seni Horlak

Baharınan kırmızı güller açılır Çiçeklerin birbirinden seçilir Soğuk suyun sefayınan içilir Her yerde söylenir namın Horlak

İlkbaharda sebzelerin ekilir Yeter meyvaların dalda dökülür Pekmezlerin helkeyinen çekilir Her yerde söylenir namın Horlak

Güz bitti erişti ayazla karın Tez oldu özümden ayrılma çağım Yaşlandım gayrı inceldi bağım Gençler senin sefan sürsün Horlak

Bereket versin toprağına taşına Hayran oldum kekliğine kuşuna Sağ olursam gene gelirim başına Şimdi ıssız kaldı yolun Horlak

Ey Âşıkî ne yapan eyleme keder Ne oldu validemiz hani ya peder Bu dünyaya gelenin hepsi gider

İşte ben gidiyorum sen kal Horlak (Kılıç, 1995: 6).

Âşık Yakup şiirlerini bir deftere kaydetmiştir. Ölümünden sonra torunları Oğuz Kılıç ve Faris Kılıç tarafından bu defterdeki şiirler kendiimkânlarıyla kitap haline getirilmiştir. Bu kitaptaki çoğu şiirlerin aslında Malatyalı Âşıkî’ye ait olduğu tespit edilmiştir.

Âşık Yakup’un torunu olan İsmail Kılıç ile yapılan görüşmede dedesi Âşık Yakup’un varlıklı biri olduğunu, kemançaldığını, şiire düşkün olduğunu fakat dini ve edebi konuda bir eğitim almadığını vurgulanmıştır. Edebiyat öğretmenliği yapmış olan İsmail Kılıç; dedesi Âşık Yakup’un bölgedeki ve çevre illerdeki âşıklardan etkilendiğini ve bunlara ait şiirleri defterine kaydettiğini belirtmiştir. Malatyalı Âşıkî’ye ait şiirlerin Âşık Yakup’a ait kitapta bulunması, kitaptaki diğer şiirlerin de Malatyalı Âşıkî’ye ait olabileceği tezini güçlendirmiştir. Malatyalı Âşıkî’ye ait olabileceğini tespit ettiğimiz diğer şiirler tezimizin kapsamına alınmıştır.

Benzer Belgeler