• Sonuç bulunamadı

Rönesans dönemi ile birlikte, Batılı tarihçilerin incelemeye başlamasıyla “Bizans”

olarak adlandırdıkları Doğu Roma, Roma İmparatorluğu’nun ve tarihinin bir evresi olarak karşımıza çıkmaktadır. 330 ile 1453 yılları arasında Mezopotamya, Balkan ve Anadolu bölgelerinde hüküm sürmüştür. Eski Imperium Romanum’un devamı olmuş ve Doğu Roma İmparatorları kendilerini büyük Roma İmparatorluğu’nun mirasçıları olarak görmüşlerdir.96 Konstantinos 324 yılında imparatorluğun yönetimini tek başına ele geçirdikten sonra, Roma şehrinin imparatorluğun ihtiyaçlarına cevap vermediğini düşünmüştür. Bu düşünce ile, devleti için yeni başkent arayışına girmiştir; çünkü, Roma Şehri eski cumhuriyet ve Pagan geleneklerini sürdürmüş, Hellen dünyasının ve kültürünün gerisinde kalmıştır. Ayrıca Roma kütüphaneleri ve eğitimi İskenderiye, Antakya, Bergama’daki kütüphanelere ve akademilere göre de zayıf kalmıştır. Bunların yanı sıra imparatorluk ekonomi ve sağlık açısından da zor bir duruma düşmüştür.

Konstantinos döneminde İtalya’da sıtma hastalığı baş göstermiş, nüfus azalmış kısacası stratejik açıdan Roma’nın önemi azalmaya başlamıştır. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı, Konstantinos 330 yılında Konstantinopolis şehrini kurarak İmparatorluğun merkezi yapmıştır.97 IV. yüzyılda imparatorluğun Doğu sınırında Sasani tehlikesi yoğunlaşmış ve

95 Esko Naskali, Sasaniler, DİA, s.175.

96 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.25.

97 John Julius Norwich, Bizans I Erken Dönem (MS 323-802), (çev. Hamide Koyukan), Kalbacı yay., İstanbul, 2012 s.57-58.

28

Konstantinos dikkatini Doğu’ya yoğunlaştırmıştır. Bu nedenle, Doğu’da Boğaziçi, Kuzeyde Haliç, Güney’de Marmara Deniz’i ve bir taraftan da Anadoluyla kara bağlantısı olup, Avrupa ile Asya’yı bağlayan Konstantinopolis şehri stratejik bir öneme sahip olmuştur.98 Bunun yanında 325 yılında gerçekleşen İznik Konsili ile Hristiyanlık dini imparatorluk içerisinde önemli bir yer edinmiştir. Özellikle Konstantinos’un Hristiyanlığı benimsemesinin hemen ardından, imparatorlar devletin yönetimine kiliseden din adamlarını da dahil etmiştir. Böylelikle kilise ve devlet arasındaki bağ güçlü bir şekilde kurulmuştur. Konstantinos, devletin siyasi durumu kadar ekonomisini de güçlendirmeye çalışmış bu nedenle Antik Roma kökenli “Solidus” denilen sikke bastırıp Doğu Roma ekonomisini canlı bir hale getirmiştir. Devleti iç ve dış etkilerden korumak için de orduya da büyük önem vermis, askeri alanda yenilikler gerçekleştirmiştir. Askeri yapıyı güçlendirmek için, Germenlerden oluşan özel bir ordu kurmuş aynı zamanda süvari ve piyade birlikleri oluşturmuştur. Böylece ekonomik, askeri, dini ve siyasi alanlarda ortaya çıkardığı yeniliklerle devleti ve merkezi otoritesini güçlü bir hale getirmiştir.99 Konstantinos döneminde Doğu Roma güçlü bir konuma gelmesine rağmen özellikle IV.

ve VI. yüzyıllar arasında gerçekleşen Barbar kavimlerin istilası imparatorlukta sıkıntılı bir sürecin yaşanmasına neden olmuştur. Özellikle Vizigotlar Roma’nın her iki kısmı için de tehlikeli bir hal almıştır. İmparatorluktan toprak talep ederek huzursuzluk yaratan Vizigotlar ilk olarak günümüz Bulgaristan topraklarına yerleşmiş daha sonra, Edirne’ye kadar gelerek Doğu Roma İmparatorluğuna daha da sıkıntılı günler yaşatmışlardır. Hatta dönemin İmparatoru Valens (364-378) Vizigot isyanını durdurmak isterken 378 yılındaki Edirne Savaşı’nda öldürülmüştür.

Valens’ten sonra Doğu Roma tahtına imparator Theodosios (379-395) geçmiştir.

Theodosios zamanında Vizigotlara karşı başarılı bir politika izlenmiş ve Vizigot tehlikesi

98 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 41.

99 Işın Demirkent, “Bizans”, DİA, c.6, İstanbul, 1992, s.230.

29

bu dönem için ortadan kaldırılmıştır. Theodosios, Vizigot tehlikesini atlattıktan sonra 379 yılında yönünü Sasanilere çevirmiştir; çünkü Sasaniler Doğu Roma için ciddi bir tehlike unsuru olmuştur. Theodosios Sasanilere karşı müttefik kazanma yolunu tercih etmiş ve 314 yılında Hıristiyanlığı kabul eden Ermenilerle yakınlaşmıştır.100 Doğu Roma’nın Sasani sınırına yakın bir bölgede önemli bir müttefik kazanması Sasani Devleti’ni rahatsız etmiş ve bu durum Sasani- Roma arasında süre gelen gerginliği daha da arttırmıştır. Ancak savaşı göze alamayan Theodosios Doğu Roma ile Sasani arasında sorun teşkil eden Ermeni Krallığı’nı Sasani Devleti ile paylaşacak şekilde bir antlaşma yaparak çözüme kavuşturmuştur. Theodosios da devlet içindeki dini sorunlara da çözümler getirmiştir. 24 Kasım 380 yılında idaresi altında bulunan halka Ortodoksluğu kabul etmelerini emrederek Hıristiyanlığı devletin resmi dini haline getirmiştir.

Theodosios Hıristiyanlığı devletin resmi dini haline getirdikten sonra, Paganizme karşı da savaş başlaştmıştır. Bunun üzerine, Paganların kurban kesme gibi var olan geleneklerini yasaklamış ve büyük Pagan merkezlerini tahrip etmiştir. Böylece Paganların etkinliğini azalmış ve imparatorluk içindeki Hıristiyan sayısının artmasına neden olmuştur.101

Theodosios imparatorluğu 395 yılında oğulları arasında paylaştırmıştır ve Roma İmparatorluğu’nu bir bütün halinde yöneten son imparator olarak tarihe geçmiştir.

Theodosios’un ölümünün hemen ardından, devlet tekrar zorlu bir sürecin içine girmiştir.

Özellike Vizigotlar imparatorluğu sıkıntılı bir sürecin içine sürüklemişlerdir. Bu dönemde Vizigotların başında Alarich bulunmaktaydı. Alarich önderliğinde Vizigotlar önce Makedonya’yı daha sonra Teselya ve Orta Yunanistan’ı yağmalayarak istila etmiştir.

Dönemin Doğu Roma imparatoru Arcadius (395-408) Vizigot tehlikesini durdurabimek

100 Turhan Kaçar, “Ermeniler Nasıl Hıristiyan Oldu?”, Türk Tarih Kongresi, Dizi VIII, Sayı 13, c. 1, TTK, Ankara, 2015, s.245.

101 Stephen Mıtchell, Geç Roma İmparatorluğu Tarihi M.S. 284-641, (çev. Turhan Kaçar), TTK, Ankara, 2016, s.371.

30

için Alarich’i Magister Militum (üst düzey askeri yönetici) olarak tayin etmiştir.102 Zamanla imparatorluk içinde daha geniş yetkilere sahip olan Vizigotlar istedikleri kişiyi göreve getirip, görevden alabilecek duruma gelmişlerdir. Doğu Roma içerisinde güçlü bir konuma gelmiş olmalarına rağmen bir türlü yetinemeyen Vizigotlar daha sonra batıya yönelmiş ve Batı Roma imparatorluğu’nu da istila etmeye başlamışlardır.103

Doğu Roma Vizigot tehlikesini atlattıktan sonra, Hunların tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. 441 yılında Tuna Nehri’ni geçen Attila Viminacium, Singidunum, Sirmium104 ve Niş bölgelerini kontrol altına aldıktan sonra, Doğu Roma’nın başkenti Konstantinopolis’i tehdit ederek ciddi bir tehlike haline gelmişlerdir. 450 yılına gelindiğinde, dönemin imparatoru Marcianus (50-457) Hunların büyük bir tehlike oluşturduğunu bilmesine rağmen, Hunlar ile savaşmayı göze almıştır. Ancak, Hunlar askeri yönden sıkıntı yaşadıkları bir dönemde oldukları için Doğu Roma ile savaşmak istememişlerdir. Atilla’nın da bu süreçte ölmesiyle birlikte, Hunlar Doğu Roma için bir tehlike unsuru olmaktan çıkmıştır.105 Hun tehlikesinden sonra Germenlere tekrar yönelen Doğu Roma Onlara devlet içinde görevler vererek hakimiyeti altına almaya çalışmıştır.106 Marcianus ölümünün ardından, tahta I. Leon (457-474) geçmiştir. I. Leon’un tahta geçtikten sonra yapmış olduğu en önemli şey, başkenti Germen baskınlarından korumak olmuştur. Ancak, siyasi olarak Germenlere karşı başarılı olsa da, iktisadi yönden devleti sıkıntıya sokmuştur. I. Leon’un ölümünün ardından, tahta oğlu II. Leon ve ortak İmparator olarak tayin edilen Zeno (474-491) geçmiştir. Zeno tahta çıktıktan hemen sonra bir kararname hazırlatmış ve kilisede var olan sorunları çözmeye çalışmış fakat başarı gösterememiştir.107 Roma İmparatorluğunda V. yüzyıldan itibaren başlayan din sorunu,

102 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 50.

103 Charles Diehl, Bizans İmparatorluğu Tarihi, (çev. Selim Sezer), İnkılap Yay., İstanbul, 2018, s. 19.

104 Viminacium, Singidunum, Sirmium ve Niş günümüzde Sırbistan’da bulunan antik kentlerdir.

105 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 53.

106 Charles Diehl, Bizans İmparatorluğu Tarihi, s. 22.

107 Micheal Grant, Romadan Bizans’a, (çev. Zühre İlkgelen), Homer Kitapevi, İstanbul, 2000, s.66-68.

31

VI. yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir. Bir taraftan devlette sıkıntı yaratan Barbar kavimleri diğer taraftan Aryanizmle birlikte derinleşen din problemi devleti hem siyasi hem de sosyal açıdan zor duruma sokmuştur. Zeno’nun ölümünden sonra tahta I.

Anastasios (491-518) geçmiştir. Anastasios dönemindeki en önemli olaylardan birtanesi Maviler ve Yeşillerin arasındaki rekabetin artması olmuştur. Bir Roma geleneği olan iki tekerlekli araba yarışları Konstantinopolis halkının en önemli eğlencelerinden birisi olmuştur. Hipodrom’da düzenlenen bu yarışlarda dört büyük elementi simgeleyen Maviler (su), Kırmızılar (ateş), Beyazlar (hava) ve Yeşiller (toprak) olarak dört grup halinde yarışmışlardır. Ancak zamanla Kırmızılar ve Beyzalar; Maviler ve Yeşillerin yanında geri planda kalmışlardır; çünkü Maviler ve Yeşiller zamanla birer dini, siyasi partiye dönüşmüşlerdir. Yeşiller halkı ve monofizitliği, Maviler ise soyluları ve Ortodoksları temsil etmişlerdir. Bu iki parti arasında bir sure sonra gerginlik yaşanmıştır.

Bu gerginlik zamanla, İmparatorların iç politikasını belirlemiştir.108 Özellikle Anstasios’un yeşillerden yana izlediği politika devlet içinde isyanların artmasına neden olmuştur.109 518 yılına gelindiğinde I. Iustinos (518-527) tahta geçmiştir. Iustinos’un tahta geçmesinin ardından, Doğu Roma için durumlar değişmeye başlamıştır. Farklı bir politika izleyen Iustinos, Papalık ile yakın ilişkiler kurmak istemiştir. Bu nedenle, yerel bir konsil toplayarak Monofizit piskoposları mahkum etmiş ve birçok Monofiziti ise Mısır’a sürmüştür. Iustinos Dönemi’nde imparatorluğun iç politikalarında önemli değişiklikler yaşanmış ve dış ilişkilerinde özellikle doğuda Sasanilerle büyük sorunların yaşanmadığı bir dönem olmuştur.110

527 yılında tahta çıkan Iustinianos döneminde (527-565), imparatorluk içinde Nika Ayaklanması yaşanmıştır. Bu ayaklanmanın ardından, Doğu Roma zor günler

108 Alexander A. Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, s.187.

109 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 62.

110 Tımothy E. Gregory, Bizans Tarihi, (çev. Esra Ermert), Yapı Kredi yay., İstanbul, 2008, s.126-127

32

yaşamaya başlamıştır.111 532 yılında meydana gelen Nika Ayaklanması’nın en önemli nedeni, devletin idarecileri arasında dönen rüşvet olayları olmuş ve bu durum, halkın tepkisini çekmiştir.112Ayaklanma, imparatorluk içinde Mavi ve Yeşillerin, birleşip Nika (Zafer) diye bağırmalarıyla başlamış ve bu bağrışlar isyanın adını almıştır. İmparator Iustinianos, komutan Belisarios’u isyanı bastırmak için görevlendirmiş ve komutan Belisarios’u isyanı kısa bir sürede bastırmıştır. İsyan bastırıldıktan sonra, devletin içindeki düzen tekrar sağlanmış böylelikle, zayıflayan imparator otoritesini tekrar güçlenmiştir.113 Bu dönemde birçok değişiklik yaşanmıştır. Bunlardan birisi de devlet kanunlarının düzenlenmesi olmuştur; çünkü, devletin güçlendirilmesi için hukuk sisteminin iyi oluşturulması gerekmiş ve bu düşünce ile kısa bir sure içinde hukuk sistemi yeniden düzenlenmiştir114 Bu dönemde yaşanan bir diğer önemli gelişme, 533 yılında komutan Belisarios’un Vandalların üzerine sefer düzenlemesi olmuştur. Komutan Belisarios, Vandallara karşı önemli bir zafer elde etmiş bu zaferden sonra Ostrogotların üzerine de sefer düzenlemiştir. Bu seferle Belisarios, Sicilya ve İtalya bölgesi ile Got kavmini ele geçirmek istemiştir. Ancak, Belisarios Vandallara karşı elde ettiği başarıyı, bu sefer elde edememiştir.115

Iustinianos döneminde Akdeniz’de başarılı fetihler yapılırken, Doğu’da tekrar Sasani tehlikesi ile karşı karşıya kalınmıştır. Sasani Hükümdarı I. Hüsrev, devletinin batı kısmını Doğu Roma Devleti’ne karşı korumak için, Suriye bölgesine gelerek Antakya’yı istila etmiş ve Doğu Roma ile Sasani arasında gerginlik yaşanmıştır. Bir taraftan Sasani tehlikesi bu şekilde sürerken diğer taraftan da Balkanlarda Slav tehlikesi baş göstermiştir.

Iustinianos’tan sonra Doğu Roma tahta sırasıyla II.Iustinos (565-578), II.Tiberius (578-

111 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 61-62.

112 Prokopios, Bizans’ın Gizli Tarihi, (çev. Orhan Duru), Türkiye İş Bankası Yay., 2015, s.106.

113 Alexander Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, s. 186-189.

114 Charles Freeman, Mısır, Yunan ve Roma, (çev. Suat Kemal Angı), Dost Kitapevi Yay., Ankara, 2003, s.

629.

115 Seyhun Şahin, “Bizans’ın Büyük Roma’yı Tekrar Kurma İdeali ve İtalya-Sicilya Siyaseti”, Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırma Dergisi, c.11, Sayı 1, 2013, s.105.

33

582), Mavrikos (582-602) ve Phokas (602-610) geçmiş 116 ve bu dönemlerde imparatorluk Slav ve Sasani baskıları yüzünden yıkılma raddesine kadar gelmiştir.117 Ancak, 610 yılında tahta çıkan Herakleios (610-641) döneminde imparatorluk yeniden toparlanmaya başlamıştır. Doğu Roma’nın en güçlü imparatorlarından Heraklios iktidarı boyunca Doğu Roma’yı toparlamak ve eski gücüne ulaştırmak için çabalamıştır.

Herakleios zamanında Balkanlarda Avar ve Slav gücü iyice artmış özellikle Avarlar nüfuzlarını Ege sahillerine kadar genişletmişlerdir118 Doğu’da ise Sasaniler 613 yılında Şam’ı ve 614 yılında Kudüs’ü hakimiyeti altına almışlardır. Hatta bu dönemde Kudüs Patriği de Sasanilere esir düşmüştür.119 Bu nedenlerden dolayı, Heraklios orduyu asker toplayarak güçlendirmiş aynı zamanda o idari nizamda da önemli değişiklikler yapmıştır.

İmparatorluğun Anadolu toprakları “Thema” adı verilen askeri bölgelere ayrılmış ve böylelikle çok uzun yıllar etkisini sürdürecek olan eyalet idaresinin temeli atılmıştır.120 Yapılan bu düzenlemelerden sonra Herakleios 622 yılında Anadolu’ya geçerek Sasanilerin üzerine sefer düzenlemiştir 622-628 yılları arasında, iki ordu üç kere karşı karşıya gelmiştir ve Doğu Roma İmparatorluğu Sasanilere karşı önemli başarılar elde etmiştir. İmparator Sasanilerle savaş sırasında başkentte değilken, Avarlar Konstantinopolis’i kuşatma altına almış fakat başarılı olamamıştır. Şehri koruyan askerler özel birlik oluşturmuş ve savaş sırasında kullanmış oldukları Rum Ateşi ile Avar donanmasını büyük bir yenilgiye uğratmışlardır. Bu esnada Heraklios, Dicle yakınlarında Sasani ordusuna karşı önemli zaferler elde etmiştir. İmparator elde etmiş olduğu başarılar

116 Edward Gibbons, Roma İmparatorluğunun Gerileyişi ve Çöküş Tarihi, (çev. Asım Baltacıgil), c. IV, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Yay., İstanbul, 1994, s.45.

117 Auguste Bailly, Bizans İmparatorluğunun Tarihi, (çev. Haluk Şaman), Nokta Kitap Yay., İstanbul, 2006, s.73-74.

118 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 86.

119 John Julius Norwich, Bizans Erken Dönem (M.S.323-802), (çev. Hamide Koyukan), Kabalcı Yay., İstanbul, 2013, s. 232-233.

120 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 89.

34

sayesinde, Konstantinopolis’e ganimetlerle geri gelmiş ve halk tarafından büyük bir sevinçle karşılanmıştır.121

Sasani Devleti Doğu Roma ile gerçekleştirdiği uzun savaşlar ve yaşadığı mağlubiyetten sonra hem siyasi hem de ekonomik olarak büyük sorunlar yaşamaya başlamıştır. Bu dönemde, Sasani Devleti’nin yaşamış olduğu zorluklardan, Araplar faydalanmaya başlamıştır. Dönemin İslam halifesi Hz. Ömer, İslam ordusunu İran’a doğru harekete geçirmiştir. Sasaniler kısa bir sure sonra İslam ordusu ile karşı karşıya gelmiş ve ciddi bir yenilgi yaşamıştır. İslam ordusu Sasanilere karşı başarılı seferler düzenledikten sonra 636 yılında bu sefer Doğu Roma ile karşı karşıya gelmiş ve Yermük Savaşı ile Doğu Roma’ya karşı büyük bir zafer kazanmıştır. Yermük zaferinden sonra Hz. Ömer zamanla Kudüs, Suriye ve Mısır’ı ele geçirmiştir. Böylelikle, Herakleios Sasanilerden büyük mücadeleler sonucunda kazanmış olduğu toprakları, Araplara vermek zorunda kalmıştır.122 Heraklios’un ölümünün ardından Doğu Roma tahtına II.

Konstans (641-668) geçmiş ve Arap tehditi ile uğraşmak zorunda kalmıştır. 655 yılında Araplara karşı sefer düzenlemiş fakat başarılı olamamıştır. Araplar bu dönemde Akdeniz’in önemli yerlerinden olan; Kıbrıs’ı ve Rodos’u ele geçirmiştir. II. Konstans’tan sonra IV. Konstantin 668 yılında tahta çıkmıştır. Bu dönemde daha da güçlenen Araplar IV.Konstantin (668-685) zamanında Konstantinopolis’i kuşatmaya çalışmış fakat başarılı olamamıştır.123 Yaşanan tüm bu gelişmeler sonucunda, Doğu Roma’nın siyasi, ekonomik ve askeri gücü zayıflamış ve imparatorluk kendi içerisinde büyük sorunlara süreklenmiştir.124

121 Alexander Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, s. 233-234.

122 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 102-104.

123 Timothy E. Gregory, Bizans Tarihi, s. 189-192.

124 Charles Diehl, Bizans İmparatorluğu Tarihi, s. 57-58.

35 BÖLÜM 2

SASANİ-ROMA İLİŞKİLERİ (III ve VII. YÜZYILLAR)

III. yüzyıla gelindiğinde, Batı Roma Devleti geniş sınırlara ulaşmış ve yönetilmesi zor bir hale gelmiştir. Bununla birlikte dış siyasette, Sasani Devleti ve Barbar Kavimlerin, baskılarıyla uğraşmak zorunda kalmıştır. Bu zorlu süreçlerin yaşanması Roma İmparatorluğu’nu yıkılma sürecine doğru sürüklemiştir. Roma’nın bu sürecinde, tahta çıkan Diokletianus (284-305) Dörtlü Tetrarhia sistemini oluşturmuş ve bu sistemi saltanatı boyunca başarı ile uygulamıştır. Diokletianus’un döneminden sonra ortaya çıkan tahta kavgaları ile merkezi otorite bozulmuştur. Yaşanan bu taht mücadeleleri sonucunda Konstantinos (305-337) 324 yılında İmparatorluğun yönetimini tek başına ele geçirmiş ve 330 yılında Konstantinopolis şehrini kurup devletin merkezi haline getirmiştir. Aynı zamanda, bu dönemde devlet yönünü Sasani tehlikesi yüzünden doğuya çevirmiş bu nedenle Konstantinos devletin doğu kısmını güçlendirmiştir. Ancak, IV. yüzyılda Barbar Kavimler özellikle Vizigotlar devletin hem batı hem de doğu kısmında büyük bir tehlike unsuru olarak görülmüştür. IV.yüzyılda güçlenip Edirne’ye kadar gelen Vizigotlar, İmparatorluğun doğu kısmının buhranlı bir döneme girmesine neden olmuşlardır.

Dönemin imparatoru Valens (364-378) Vizigotları durdurmak isterken 378 yılında Edirne savaşında hayatını kaybetmiştir. Valensten sonra Roma tahtına I. Theodosios (379-395) geçmiştir. Onun döneminde toprak bütünlüğü tam olarak sağlanmaya çalışılsa da, ölümü ile birlikte Roma Devleti doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüştür. İlk etapta bölünme gerçekleşmiş olsa da, Roma’nın toprak bütünlüğü ilkesi göz önünde bulundurulmaya çalışılmıştır. Zamanla oluşturulan siyasi ortam ve bulundukları konum gereğince 395 yılında tam bir bölünme yaşamıştır.

III. yüzyılda Sasani Devletinde yaşanan gelişmelere bakacak olursak, Ateşgede Sasan’dan adını alan Sasani Devleti, I. Ardeşir tarafından kurulmuş ve kısa süre içinde

36

devletin merkezi otorite güçlendirilmiştir. Anadolu toprakları üzerinde Roma ile önemli savaşlar yapılmış ve Sasaniler tarafından büyük başarılar elde edilmiştir. Özellikle I.

Şapur döneminde Roma ile gerçekleşen bir dizi savaştan sonra Antakya gibi Roma için önemli şehirler Sasani Devletinin topraklarına katılmıştır. Böylece bu yüzyıllarda Roma, Barbar Kavimlerle uğraşırken diğer taraftan da Sasani yükselişiyle baş etmek zorunda kalmıştır.

IV. yüzyılda Sasani Devleti dış politikasında Roma dışında Suriye’de Palmira Devleti’yle de sıkıntılar yaşamıştır. Ayrıca Sasani hükümdarlarından bazıları kendi iç siyasetinde ise bu yüzyıllarda güçlenen Zerdüşt din adamlarına karşı oluşan güçleri desteklemişlerdir. Zerdüşt din adamlarına karşı, bir zamanlar sürgüne yollanan Mâni din adamının tekrar geriye çağırılması ve Mâni dinini yaymak için devletten izin çıkması, bu duruma en iyi örnek olarak gösterilebilir.

III ve IV. yüzyıllarda Roma- Sasani savaşlarının temel sebeplerine bakacak olursak III. Yüzyılla başlayan ve devletin temel düşüncesi haline gelen en önemli neden halef-selef meselesi olmuştur. Micheal Whitby’a göre Sasani Devlet’i kurulduğu ilk yıllardan itibaren kendisini İran’da eski bir hanedanlık olan Partların devamı olarak görmüş ve eski Part topraklarında hak iddia etmiştir.125 I. Ardeşir (224-241) ve I. Şapur (241-272) dönemlerine baktığımızda Roma ile yapılan savaşlarda Anadolu’yu komple ele geçirme istekleri de bu durumu kanıtlar nitelikte olmuştur. IV.yüzyılda iki devlet arasındaki savaşlara dini çatışmalar da eklenmiştir. Dignas ve Winter I. Konstantinos’un Hıristiyan bir imparator olması ve 313 Milano Fermanı ile din serbestliği tanımasıyla birlikte Roma Sasani arasında Hıristiyanlık-Zerdüştlük çatışmalarının başladığını belirtmişlerdir.126 Muzaffer Demir ise I. Konstantinos’un kendisini Hıristiyanların

125 Micheal Whitby, The Emperor Maurice and His Historian: Theopylact Simocatta on Persian and Balkan Warfare Clarendon Press, Oxford, 1988, s.202-203.

126 Beat Dignas, Engelbert Winter, Roma and Persian in Late Antiquity, Neighbours and Rivals, Cambridge University Press, Cambridge, 2007, s. 32-34.

37

koruyucusu olarak görmesi ve Sasani tebaasındaki Hıristiyanları korumaya almasıyla birlikte Sasaniler ile sürekli gerginlik yaşadığını vurgulamıştır.127 Hıristiyan Roma ve Zerdüşt Sasani arasında yapılan bu savaşlar sadece Sasani sınırlarında yaşayan Hıristiyanlar için değil 314 yılında Hıritiyanlığı benimseyen ve Sasani sınırında bulunan Ermeni Krallığı sebebiyle de çıkmıştır. Roma Sasani Devleti içerisindeki dindaşlarını koruduğu gibi Ermenileri de korumaya almış ve bu nedenle Sasaniler ile karşı karşıya gelmiştir.

2.1.1. I.Ardeşir Dönemi (226-241)

Taberi, Ardeşir’in şeceresini “Erdeşir bin Babekşah bin Küçük Sasan bin Babek bin Sasan bin Babek bin Babek bin Mihimes bin Sasan bin Behmen bin İsfendiyar bin Beştasp bin Lehrasp bin Giyuçi bin Keymeneştir” şeklinde belirtmiştir. Diğer bir rivayete göre Taberi Ardeşir’in şeceresini “Erdeşir bin Babek bin Sasan bin Babek bin Zerar bin İsfendiyar bin Beştasp bin Lehrasp.” şeklinde ifade etmiştir.128 Partların son döneminde ve Roma İmparatoru Septimius Severus’un Mezopotamya’yı işgal ettiği yıllarda, Fars bölgesinde mahalli bir idareci olan Babek, vilayetin neredeyse tamamını birleştirmiş ve

Taberi, Ardeşir’in şeceresini “Erdeşir bin Babekşah bin Küçük Sasan bin Babek bin Sasan bin Babek bin Babek bin Mihimes bin Sasan bin Behmen bin İsfendiyar bin Beştasp bin Lehrasp bin Giyuçi bin Keymeneştir” şeklinde belirtmiştir. Diğer bir rivayete göre Taberi Ardeşir’in şeceresini “Erdeşir bin Babek bin Sasan bin Babek bin Zerar bin İsfendiyar bin Beştasp bin Lehrasp.” şeklinde ifade etmiştir.128 Partların son döneminde ve Roma İmparatoru Septimius Severus’un Mezopotamya’yı işgal ettiği yıllarda, Fars bölgesinde mahalli bir idareci olan Babek, vilayetin neredeyse tamamını birleştirmiş ve