• Sonuç bulunamadı

2. AHLÂK’I ALÂ’Î ÇERÇEVESİNDE DEVLET FELSEFESİ

2.4. DEVLET REİSİ

2.4.2. Devlet Reisinin Görevleri

89

emsalinde bulunan şahsa itaat etmek, emir ve yasaklarına uymak istemez. Bunun sonucunda toplumda karışıklık meydana gelir. 317

Kınalızâde, sultanda bulunması gereken özellikleri sıraladıktan sonra, Keyümers’ten bulunduğu döneme kadar bütün tarih kitaplarını kudreti ölçüsünde incelediğini aktarmıştır. Devlet reisinde bulunması gereken hasletlerin, Osmanlı padişahlarında mevcut olduğunu, sultanlara methiyelerde bulunarak belirtmiştir. 318

90

ve Yahudiler arasında ayrılık oluşturmak maksadı ile çabalarda bulunan Nuaym bin Mesud Eşcâî’yi örnek vermektedir.321

Toplumda adaleti gerçekleştiren unsurlar şeriat, devlet reisi ve paradır. Lakin şeriati uygulayan ve parayı kontrol eden şahıs olan devlet reisinin uhdesi altında adalet gerçekleşir denilebilir. Sultanın adil olması, devletin mamur olmasına neden olmaktadır.

Devlet başkanı, sermayenin sürekliliğini sağlamak için halkı ziraat yapmaya teşvik etmelidir.322

Adil devlet reisinin halkına karşı yerine getirmesi gereken bazı görevleri bulunmaktadır. Bu görevler şunlardır:

1. Halkına Eşit Muamelede Bulunmak

Kınalızâde âlemde mevcut olan dört unsuru halk ile ilişkilendirir. Müellifimiz, âlemdeki unsurlar arasında itidal sağlanmaz ise dünyanın mizacının bozulacağı gibi eğer halk içindeki unsurlar arasında da denge sağlanmazsa toplumun mizacının tefessüh edeceği kanaatindedir.

Toplumdaki ögeler dört tanedir. Birincisi; kalem ehli olarak nitelenen âlimler, doktorlar, mühendisler ve yargıçlardır. Bunlar su vazifesindedirler. İkincisi; kılıç ehli olarak adlandırılan, vatanın emniyet içerisinde olmasını sağlayan komutanlar, askerlerdir. Bunlar ateş konumundadırlar. Üçüncüsü; halkın ihtiyaçlarını gideren, tüccar, zanaatkâr ve sanatkâr erbabı olan kişilerin oluşturduğu gruptur. Bu gruptakiler hava gibidir. Son olarak dördüncü unsur ziraat ile uğraşan çiftçiler ve ekincilerdir.

Toplumdaki diğer toplulukların yararlandığı bu topluluk, toprak gibidir.323

Toplumdaki düzen, her topluluğun kendi mesleğini icra etmesi ve meslekler arasında kişi sayılarının birbirine yakın olması sağlanabilir.324 Misal olarak halkın çoğu tüccar, azı çiftçi olursa ya da âlimler kendi işinin haricinde başka işle ilgilenmeye başlarlarsa bu durum toplumun dejenere olmasına sebebiyet verir. Filozoflar,

321 Çelebi (2014), a.g.e., s. 570-573.; Çelebi (2007) , a.g.e., s. 480-481. ; Çelebi, haz. Mustafa Koç,a.g.e., s. 974-976. ; Çelebi (2016), a.g.e., s. 441-443.

322 a.g.e., s. 445.

323 Çelebi (2014), a.g.e., s. 577-578.; Çelebi (2007) , a.g.e., s. 485. ; Çelebi, haz. Mustafa Koç, a.g.e., s.

984. ; Çelebi (2016), a.g.e., s. 446-447.

324 Çelebi (2014), a.g.e., s. 570-573.; Çelebi (2007) , a.g.e., s. 480-481. ; Çelebi, haz. Mustafa Koç, a.g.e., s. 974-976. ; Çelebi (2016), a.g.e., s. 448.

91

topluluklar arasındaki muavenetin şöyle olduğunu açıklamışlardır. Çiftçilerin erdemi işte muavenetleri, tüccarların erdemi malda muavenetleri, devlet reislerinin erdemi siyasî fikirde muavenet göstermeleri ile metafizikçi filozofların erdemi ise hakiki hikmet hususunda yardımlaşmaları ile gerçekleşmektedir. Kınalızâde bunlara ek olarak askerlerin erdeminin de savaş stratejisi ve geçitleri muhafaza etme hususunda yardımlaşma ile olduğunu belirtmiştir.325

2. İnsanların İstidâdına Göre Davranmak

İnsanlar, liyakatlerine göre beş gruba ayrılmaktadır. Birinci grup, özünde iyilik mevcut olup onu etrafındakilerine aktaranlardır. Misal; âlimler, arifler ve şeyhlerdir.

İkinci grup iyi olup iyiliği kendinde sınırlı kalan başkasına aktaramayan kimselerdir.

Üçüncü grup, özünde ne iyi ne de kötü olan kişilerdir. Dördüncü grup, özünde kötü olup kötülüğü kendinde sınırlı olan kimselerdir. Beşinci grup ise özünde kötülük mevcut olup kötülüğünü başkasına aktaran kişilerdir. Bunlar değeri bulunmayan insanlar olarak nitelendirilirler.

Devlet reisi, sahtekâr olan âlim kılığına girmiş yahut şeyh hırkasına bürünmüşlere dikkat ederek birinci grup ile ilişkisini güzel tutmalı, onlardan ilgi ve alakasını kesmemelidir. İkinci grubun ihtiyaç duyduğu faydaları karşılamalı ve onları koruyup gözetmelidir. Üçüncü grubu himayesi altına alarak iyilik yapmaya teşvik etmelidir. Dördüncü grubu ise kötülükten men etmek için nasihat ve teşvik, daha sonra zorlama ve tehdit ederek uyarmalıdır. Beşinci gruptaki kişilerde mevcut olan ve etrafa yayılan kötülüğü engellemek için devlet reisi değişik metotlara başvurmalıdır. İyileşme umudu bulunanları eğitici cezalarla terbiye etmeli, kötülüğü ilerlemiş olanları ise hapis, zincire vurma ya da sürgün yolu ile ıslah etmelidir. Kötülükler bu şekilde de yok edilmezse o vakit kişinin suçu işlediği organı kesilmelidir.326 Şeriatın öldürülme emrini verdiği konularda gereksiz merhamet gösterilmemelidir. Devlet reisi, doktorun kangren olmuş organı kestiği gibi bozgunculuk çıkaran kişiyi öldürmelidir. Lakin bu durumun tam tersi söz konusu olduğunda devlet reisi, ülkeyi kontrol altında tutuyorum bahanesi ile kan dökmeye hevesli olmamalıdır.

3. Yardım Konusunda Herkesin Durumuna Göre Hareket Etmek

325 Çelebi (2014), a.g.e., s. 570-573

326 Oktay, a.g.e., s. 505.

92

Kınalızâde, hayır ve iyilikleri selamet, keramet ve mal olmak üzere üç kısma ayırmaktadır. Devlet reisi eşitliği ve adaleti gözeterek, her kişiye hak ettiği ölçüde iyilik taksiminde bulunmalı ve hayrın devamını da sağlamalıdır. Müellifimize göre devlet reisi rüşvet alarak yahut kişisel yakınlıktan ötürü adaletsiz tavır takınırsa bu zalimlik ve sapıklıktır.327

Dünyadaki çoğu sıkıntıların teşekkül etmesinin sebebi liyakatsiz şahısların yüksek makamlara getirilmesinden kaynaklanmaktadır. Hükümdarların özellikle bu hususta ihtiyatlı davranmaları icap etmektedir. Zira liyakati bulunmayan kişiler, belirli makamlara getirildiklerinde bu durum devlet içerisinde telafisi zor zararların peyda olmasına sebebiyet verir. Ayrıca Kınalızâde, “Yöneticilere hediye takdim etmek rüşvettir.” hadisine328 dayanarak, devlet erkânı içerisinde bulunan şahısların hediye almasını da rüşvet kabul etmiş ve elde edilen paranın helal olmadığını belirtmiştir.

Devlet reisi, halka adaletli bir şekilde iyiliği bölüştürdükten sonra otoriter olarak ihsanda bulunması icap etmektedir. İhsan, kişiye hak ettiğinden fazlasını takdim etmektir. Eğer reis, otoriter üslup takınmadan ihsanda bulunursa halk şımarık ve açgözlü bir tavır sergilemekten çekinmez. Hükümdarlar, halkını adalet kurallarına uymaya zorlamalı, fazilet yollarını yürümekle sorumlu tutmalıdır. Bundan ötürü hikmeti bilmeleri gerekmektedir. Kınalızâde, beden ve devlet arasında bağlantı kurarak devletin mevcudiyetinin hükümdarla, hükümdarın mevcudiyetinin siyasetle, siyasetin mevcudiyetinin ise hikmetle olduğunu belirtmektedir.329 Eğer devlet hikmet ile yönetilirse devlet reisi şeriata uyar, böylece düzen sağlanır nefisler kemalâta erer.

Devlet hikmet ile yönetilmez ise sayılan durumların tam tersi cereyan eder.

Devlet reisinin diğer bir görevi de memleketin ücra köşelerinde nelerin yaşandığını, muhtaçların, zayıfların dertlerinin ve şikâyetlerinin neler olduğunu bilmesidir. Bunları öğrenebilmek için haftada yahut ayda bir gün belirlemesi icap etmektedir. Halkın derdini sultan ile paylaştığı bugüne “bâr-ı âm” denmektedir.330 Eğer böyle bir gün tertip etmek mümkün değilse o vakit devlet reisi, halkın isteklerini ve sıkıntılarını ona haber verecek maaşlı muhbirler ayarlamalıdır. Kınalızâde eski sultan ve

327 Çelebi (2014), a.g.e., s. 586-587.; Çelebi (2007) , a.g.e., s. 492-493. ; Çelebi, haz. Mustafa Koç, a.g.e., s. 998-1000. ; Çelebi (2016), a.g.e., s. 454-455.

328 Çelebi (2007) , a.g.e., s. 493.

329 Çelebi (2016), a.g.e., s. 456.

330 Çelebi, haz. Mustafa Koç, a.g.e., s. 1004. ; Birr-i âmm (Çelebi (2014), a.g.e., s. 590.)

93

halifelerin bu konuda çok daha itidalli ve hassas davrandığını belirterek, Abbasi halifelerinden olan Halife Me’mun’u örnek göstermektedir.

Görüldüğü üzere Kınalızâde, adalet çerçevesinde devlet reisinin vazifelerini sıralamıştır. Müellifimiz adil devlet reisinin niteliklerini taşıyan şahıslardan da birçok darb-ı mesel vererek konunun hikâyelerle somutlaştırarak daha iyi kavranmasını sağlanmıştır. Kınalızâde’ye göre özellikle Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Ömer b. Abdülaziz ve Sultan Said Nurettin Şehîd ideal devlet reisi özelliklerini şahıslarında bütünleştirmişlerdir.