• Sonuç bulunamadı

The Detective Fiction: Forensic Literature in Turkey and The World with Its Implacable Historical Background

Belgede Tam PDF (sayfa 47-57)

Reyyan Ağaoğlu1, Gökhan Oral2

1İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler Anabilim Dalı, İstanbul 2İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İstanbul

DERLEMELER

doi: 10.17986/blm.2018345602

Sorumlu Yazar: Öğr. Gör. Reyyan Ağaoğlu

İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi, İstanbul

E-mail: agaoglureyyan@gmail.com

Geliş: 28.05.2018 Düzeltme: 26.06.2018 Kabul: 14.08.2018

Özet

Dil ile söylem bir bütündür; edebi eserler yolu ile söylemin bir parçasını oluşturan ve tarihsel, sosyal, psikolojik birçok olgu hakkında bilgi veren edebiyat, Dilbilim dışındaki bilim dalları tarafından da incelenmektedir; multidisipliner bir özelliğe sahip olan Adli Bilimler de bu bilim dallarından biridir. Polisiye, ede- biyatın bir parçasını oluşturduğundan, bu parçanın Adli Bilimler ile ilişkisi kaçınılmaz derecede ön plandadır. Zira insanoğlunun ortaya çıkışından itibaren, suç olgusu insanlığın yaşantısında yer tutmakta, bu durum edebi eserlerde de kendini göstermektedir. Suç-suçlu-araştırmacı üçgeninin oluşturduğu polisiye, böylesi bir dünyada Adli Bilimler’in yararlandığı bir kaynak mahiyetindedir. Bu çalışma, polisiyenin Türk ve dünya edebiyatındaki konumunu değerlendirerek, polisiyenin gelişim evrelerini incelemek için ger- çekleştirilmiştir.

Çalışma kapsamında literatür taraması yapılmış, polisiyenin gelişim evrelerinin Türk ve dünya edebiyatındaki izi sürülmüştür. Bu bağlamda nitel bir çalışma hazırlanmış ve Türk ve dünya edebi- yatında hüküm süren polisiye kültürünün en önemli ve canlı eserle- ri, kronolojik bir şemada toparlanmıştır.

İnceleme sonucunda, polisiyenin doğuşunun polis gücünün etkisi ile geçekleştiği, tarihe adını yazdırmış polis ve dedektiflerin günümüzde hâlâ gizemini koruyan edebi eserlere ışık tuttuğu bilgi- sine ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Edebiyat; Adli Bilimler; Polisiye; Suç.

Abstract

Language and discourse constitute a whole; literature, which forms a part of discourse through literary works and suggests an idea about so many facts just like historical, social and psychologi- cal events, is studied by other disciplines besides Linguistics; Fo- rensic Science, having a multidisciplinary feature, is one of them. As the detective fiction forms a part of literature, the relationship of this part with Forensic Sciences inevitably remains at the forefront. Throughout the emergence of human beings, crime occupies a place in the life of the mankind and this issue manifests itself in literary works. The detective fiction, formed through crime–criminal–de- tective triangle, is a source by which Forensic Sciences profit. This study is carried out to investigate developmental stages of the de- tective fiction by assessing the position of the detective fiction in Turkish and world literature.

In the scope of the study, a literature review was made and devel- opmental stages of the detective fiction in Turkish and world litera- ture were traced. In this regard, a qualitative study was prepared and a chronological schema which reveals the most important and lively works of Turkish and world literature was created.

At the end of the study, it was learned that the detective fiction emerged through police power and the policemen and the detec- tives, who had left their marks in history, set light to literary works which still remain a mystery.

Keywords: Literature; Forensic Sciences; Detective Fiction;

Crime. Edebiyat, bireylerin yaşam hakkında söz söyleme

sanatıdır. Söyleyeceği olan yazar, bazen bir öykü, bazen bir şiir, bazen bir roman ile düşüncelerini aktarır. Önemli olan aşikâr olmayanı dillendirmektir. Bu dillendiriş geli- şi güzel gerçekleşmemektedir elbette. Söz konusu eserin

yazarın yaşadığı döneme, etkilendiği düşünce akımına vurgusu kaçınılmazdır. Bir edebi eser türü olan polisiye- nin de bu gerçeklikten aldığı pay göz ardı edilemez. Zira insanoğlunun yaşadığı çevre, modernleşmenin etkisi ile kirlenmekte ve suç unsuru gittikçe artmaktadır (1). Poli- siye, suçun yarattığı yıkımı bünyesinde barındırır; anlatı- lan suç, toplumsal barışı ve güvenliği tehlikeye sokmakta ve insanlar arasında güvensiz ve huzursuz bir atmosferin doğmasına neden olmaktadır. İşte bu noktada devreye gi- ren dedektif, kendine has yöntemler vasıtasıyla toplum-

- 181 -

Ağaoğlu ve Oral / Adli Tıp Bülteni, 2018; 23 (3): 180-189

sal düzeni yeniden kurarken, sistemsel ve hukuki sürecin destekçisidir (2). Dolayısı ile polisiyenin görevi modern- leşen dünya içerisine sıkışıp kalmış, suç ile çepeçevre sa- rılmış bireyin yanlışlarla örülü çevresini dışarıdan bir göz ile aktarmaktır.

Dünya edebiyatı göz önüne alındığında polisiyenin başlangıç noktası Edgar Allan Poe’nun Morgue Soka-

ğı Cinayetleri adlı eseridir (1). Eserde, birlikte yaşayan

anne ve kızının hunharca katledildiği faili meçhul cinaye- tin öyküsü anlatılır. Cinayeti soruşturarak polisiye okuru ile buluşan C. Auguste Dupin’in soruşturma süresince izlediği yol, arkadaşı tarafından okurla paylaşılır. Olay yerini inceleyip tanıklarla görüşerek suçluya dair bir pro- fil çıkartan Dupin, cinayetin nasıl ve neden işlendiğini ortaya çıkartır (3). Böylece polisiye içeriğini oluşturan suç–suçlu-araştırmacı üçgeni Morgue Sokağı Cinayetle-

ri aracılığı ile kurulmuş olur (1). Poe, polisiye eserlere

suç–suçlu-araştırmacı üçgenini katmakla kalmaz; Marie

Roget’in Esrarı (1842) ve Çalınmış Mektup (1845) eser-

leri ile bir polisiyenin izlemesi gereken sıralamayı oluştu- rur (4). Buna göre polisiye, dedektifin tanıtılması, suçun işlenmesi ve ipuçları, araştırma ve soruşturma, çözüm, çözüme giden delillerin açıklanması ve sonuç bölümle- rinden oluşmaktadır (1).

İngiltere, dünya devletleri arasında ilk profesyo- nel polis gücünü kuran devlet olmuş ve bunu 29 Eylül 1829’da gerçekleştirmiştir (5). Şüphesiz ki İngiltere’nin suçu önlemek için başlattığı bu süreç, Poe’yu da etkile- miş ve ilk polisiye eser olma özelliğini taşıyan Morgue

Sokağı Cinayetleri’ne destek vermiştir, zira Poe, poli-

siye türünü 1841’de yazdığı Morgue Sokağı Cinayet-

leri ile ortaya çıkarmıştır (6). Söz konusu tarihler göz

önünde bulundurulduğunda, Poe’nun ilk polisiyeyi ilk profesyonel polis gücünün kurulmasından sonra yazdığı aşikârdır. Bu bağlamda polis gücünün ortaya çıkış süreci- nin basamaklarını incelemek doğru olacaktır. R. J. Terrill,

World Criminal Justice Systems: A Survey adlı inceleme

kitabında, İngiltere’nin suç ile mücadele evresinde ge- çirdiği süreçleri konu alır ve bu süreci özetler. Terrill’a göre, İngiltere’de hüküm sürmüş olan en eski suç önle- me sistemi “tithing”, bir diğer adı ile “on ailelik yönetim

bölgesi”dir. Anglosakson sistemin benimsendiği bu yön-

temde, bireylere ait görev ve yükümlülükler söz konusu- dur. Sistemde, on kişilik gruplara ayrılan bireylerin her biri birbirinden sorumludur ve herhangi birinin işlediği suç diğer grup üyeleri tarafından tespit edilir. Sorumluluk Kral’ın yerel temsilcisi olma sıfatı ile Şerif’tedir; dolayısı ile Şerif, Ortaçağ başlarında adalet sisteminin merkez ile arasındaki bağdır. Güvenlik güçleri ile ilgili ikinci önemli adım ise İngiltere’nin feodal sistemle kurduğu bağlantı sonucu ortaya çıkmıştır. Lordlar, ekonomik ve sosyal gü-

venlik nedeni ile topraklarında çalışan bireylerin korun- ması için bir takım kişiler görevlendirmiş ve taşra polisi bu şekilde oluşmuştur. On ailelik yönetim bölgesinin ye- rini alan taşra polisi, feodalite egemenliğini yitirdiğinde dahi varlığını korumuştur. Zira Kral, imparatorluğun be- kası için güvenlik güçlerinin önemli olduğu kanısındadır ve bu sebepten, taşra polisleri şimdiki İngiliz güvenlik güçlerinin temellerinin atılmış olduğu 1285 Winchester Yasası’nda tanımlanır. 17. yy’ın sonu, 18. yy’ın başlarına kadar gelen bu sistem, gelişen toplumun etkisi ile yeter- siz hale gelir. Toplum gelişip genişledikçe, suç oranları artmakta ve var olan düzen yoğun bir eksiklik barındır- maktadır. 18. yy ile birlikte, İngiltere’de hüküm süren monarşinin gücünü arttıracağından korkan bir kısım po- litikacı, güvenlik güçleri ile ilgili düzenleme yapılmasını talep eder. Lâkin Parlemento’da görev yapan çoğunluk, monarşinin güç kaybetmesini istememektedir; dolayı- sı ile talep edilen düzenleme kabul edilmez. 1820’lerde ise, özellikle Londra’nın metropolit bölgelerindeki polis gücünün yetersizliğini dile getiren birkaç politikacı saye- sinde, 29 Eylül 1829’da, “yeni polisler”, Londra’nın met- ropolit sokaklarında devriye gezmeye başlar. Böylelikle İngiltere’deki bu oluşum, dünyanın çoğu bölgesinde ilk modern polis gücünün tanımı haline gelir (5).

İngiltere’nin polis gücüne dair gerçekleştirdiği bu atılım, birçok ülkeyi etkilediği gibi, ülke vatandaşlarını da etkilemişti. Zira ülke içerisinde hüküm süren kargaşa ve güvensizlik ortamı belli bir gücün etkisi ile ortadan kaldırılmaya çalışılıyordu; kargaşa ve dinginlik, güven- sizlik ve güven arasında kalan bölgeye hâkim bir kuvvet söz konusu idi. Poe, ilk dedektif romanı mahiyetindeki eseri Morgue Sokağı Cinayetleri’ni yazdığı zamanlarda, İngiltere’nin polis gücü ve suç önleme olgusu ile ilgili çalışmaları, yukarıda değinildiği üzere çok önceden baş- lamıştı ve çalışmalar geliştiriliyordu. Dolayısı ile Poe, kaçınılmaz olarak, suç ile mücadelede etkinleştirilmeye çalışılan polis gücü ya da ikincil gücün hâkimiyetini, eserinde, Dedektif Dupin ile yansıtmaktaydı. İngiltere’de bu gelişmeler yaşanırken, Poe’nun ülkesi Amerika’da ise karışıklıklar ve güvensizlik hüküm sürmekte idi. Sophie Body- Gendrot’un The Social Control of Cities: A Com-

parative Perspective adlı eserinde de değindiği üzere,

Amerika’da 1960’ların sonuna kadar iki topluluk vardı: Amerikan ekonomisini güçlendiren birinci topluluk ile sosyal haklardan yoksun ikinci topluluk. Çoğunluğun si- yahilere ve melezlere uyguladığı baskı, şiddet ve önyargı abartılamayacak derecede yoğundu. Bunca baskı, şiddet ve önyargı, Amerika’da da İngiltere’de olduğu gibi karı- şıklıkların vuku bulmasına neden oluyordu. Bu karışıklık, ülkede suç olgusunun artışının temel nedenlerindendi. 19. yy ile birlikte, sanayileşen Amerika’da, söz konusu ikinci

- 182 - Ağaoğlu ve Oral / Adli Tıp Bülteni, 2018; 23 (3): 180-189

topluluk iyiden iyiye açlık ve sefalet içerisine düşmüş, ülkenin kuruluşundan beri hüküm süren yoğun karışıklık artmış, böylelikle tam da bu dönemde, 1890 ile I. Dün- ya Savaşı arasında, suç önleme isteği ortaya çıkmıştı (7). 1890’lara kadar güvenlik güçleri konusunda doğru düz- gün bir çalışma yapılmamış olan Amerika’da polis gücü işte bu şekilde kurulmuş oldu (8).

Polisiye romanlar dikkate alındığında, polis gücünün gelişiminin yanı sıra cinai eserlerin de polisiye roman kültürüne etki ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Zira insanoğlu, doğası gereği şiddet ile etkileşim içerisindedir ve edebi eser niteliği taşıyan çoğu eserin insanoğlunun karıştığı suçları konu aldığı görülmektedir. Edebiyat tari- hi incelendiğinde görüleceği üzere, suç olgusuna gönder- me yapan birçok eserin ilk polisiye roman olan Morgue

Sokağı Cinayetleri’nden evvel topluma kazandırıldığı

aşikârdır.

Kitab-ı Mukaddes’te anlatılan Habil ile Kayin va-

kası, Kayin’in erkek kardeşi Habil’i öldürmesini konu alır ve insanoğlunun ilk cinayetine değinir (9). Dolayısı ile Kitab-ı Mukaddes bir cinai eser özelliğine sahiptir. Sofokles’in Kral Oedipus’u da cinai eserler arasında gös- terilebilir. M.Ö. 5. yy ortalarında doğmuş olan Sofokles’in kahramanı Kral Oedipus, Sigmund Freud’un ünlü teorisi Oedipus Karmaşası’na da ad vermiştir. Sofokles, eserin- de, Apollo tarafından lanetlenmiş olan Kral Oedipus’un babasını öldürerek annesi ile evlenmeye mahkûm edili- şini anlatır (10). Cinai eser yazarlarına bir başka örnek, şüphesiz, William Shakespeare’dir. Şiddet, tecavüz ve intikam konulu Titus Andronicus, Shakespeare’in yazdığı en dikkat çeken cinai eserlerdendir. Eserin kadın kahra- manı tecavüze uğrar, dili ve elleri kesilir; Titus Andro- nicus, oğullarını kurtarmak için sağ elini feda eder, fakat karşılığında eline geçen, oğullarının kesik başı ve ken- disine ait elden başkası değildir (11). Tek cinai eseri Ti-

tus Andronicus olmayan, birçok eserinde şiddet ve ölüm

olgusunu kullanan Shakespeare, Park Honan’ın Shakes-

peare: A Life adlı eserinde değindiği üzere, 1564 yılında

doğmuş, 23 Nisan 1616’da ölmüştür (12). Bu pencereden bakıldığında, bir 16. - 17. yy yazarı olan Shakespeare’in de, Sofokles gibi, eserlerini 19. yy’da yazılan ilk dedek- tif romanı Morgue Sokağı Cinayetleri’nden evvel ürettiği açıktır.

Kitab-ı Mukaddes’in ve Sofokles ile Shakespeare gibi

yazarların polisiye üzerine etkisini incelerken, bir başka cinai eser olan The Newgate Calendar’ın etkisini dile ge- tirmek de yanlış olmayacaktır. Heather Worthington’ın

From the Newgate Calendar to Sherlock Holmes adlı

çalışmasında değindiği üzere, 18. ve 19. yy’da gelişen olayların anlatıldığı The Newgate Calendar, ismini ve konusunu Londra Newgate Hapishanesi’nden alır. New-

gate Hapishanesi, suçluların mahkemeye çıkarılmadan evvel kaldıkları yerdir. İngiliz İmparatorluğu kanunlarını çiğneyen bu suçluların çoğu idama mahkûm edilmiştir.

The Newgate Calendar’da suçluların yaşamları, suçları,

itirafları ve idamları anlatılır. İlk başlarda ucuz kitapçıklar hâlinde satılan, öyküleştirilmiş gerçekler halkı cezbeder. Zira suç olgusu insanları meraklandırmaktadır. 1779’da

The Malefactor’s Register or the Newgate and Tyburn Calendar adı ile yeniden basılan eser, 1795’te New and Complete Calendar ismini alır; New and Complete Ca- lendar, 1809’da, editörlüğü Avukat Andrew Knapp ve

Avukat William Baldwin tarafından gerçekleştirilerek ye- niden piyasaya sürülür. 1826’da ise The Newgate Calen-

dar adı ile son hâlini alır (13). Suçu, şiddeti, suçluyu ve

suçlunun cezai süreçlerini konu alan The Newgate Calen-

dar, 1750 ile 1850 yılları arasında İngiliz vatandaşlarının

çoğunun evinde bulunan bir eser olma özelliğine sahiptir; Charles Dickens, Bulwer Lytton ve Henry Fielding’in de aralarında bulunduğu çoğu yazar, bu eseri daha çocuk- ken okumuş ve eserden etkilenmiştir (14). Tüm bu ör- nekler ışığında, Poe’nun suç ve şiddet konusunda yazılan ilk eserin sahibi olmadığını, verilen örneklerin Poe’nun hayal dünyasını etkilemiş olabileceğini söylemek müm- kündür.

Polisiye roman geleneğinin ilk eserini veren yazar, edebiyat tarihinde, Edgar Allan Poe olarak biliniyor olsa da, Poe’yu ve polisiye roman yazarlarını kişiliği, yaşan- tısı ve dedektiflik hayatı ile etkileyen, yazdığı anılar ile polisiye roman kültürüne giriş yapan, aslında Eugene François Vidocq’tur (15). Vidocq, 23 Temmuz 1775’te Fransa’nın Arras şehrinde doğar (16). William Harring- ton, Which the Justice, Which the Thief adlı kitabında Vidocq’un yaşantısından bahsetmektedir. Vidocq, henüz çok küçük bir çocukken şiddete ve hırsızlığa yatkınlığı ile dikkatleri üzerine çeker ve ilk hırsızlık deneyimini babasının fırınını soyarak yaşar; bu, hırsızlık hayatını başlatan olaydır. Yıllar içinde yeraltı dünyasının sayılı isimlerinden biri hâline gelir, uzun süre boyunca yaşan- tısına bir kaçak olarak devam eder ve bu kaçıştan yorul- duğu 1809 yılında, “Şeytanî Melek” lakabıyla tanınan Paris Polis Teşkilatı’nın Kriminal Daire Başkanı Mösyö Henry’e teslim olur. Mösyö Henry, Vidocq’u polis casu- su olarak kullanmaya karar verir. Mösyö Henry’e güven veren Vidocq, 1811 yılında Brigade de la Surete adındaki Fransız dedektif servisinin kurucusu olur. Polislerin yal- nızca tutuklama ve mahkûmiyet ile ilgilenmesinin doğ- ru olmadığını belirten Vidocq, Fransız suçluların kimlik kayıtlarını, biyografilerini, kişisel ve psikolojik özellik- lerini, işledikleri suçlara ilişkin metotları içeren bir arşiv oluşturur; zira ona göre, polisler, çete içine sızarak ve tanıklardan elde edilen bilgileri derleyerek suçu önleye-

- 183 -

Ağaoğlu ve Oral / Adli Tıp Bülteni, 2018; 23 (3): 180-189

bilirler. Yapmış olduğu tespitlerle günümüz Adli Bilim- sel çalışmaların temelini oluşturan Vidocq, 1832 yılında, başkanlığını yaptığı Surete’ten ayrılarak, 1833’te Bureau

des Renseignements adını verdiği kendi özel dedektiflik

bürosunu kurar (15).

Eugene François Vidocq’un Adli Bilimler ve de- dektiflik mesleğine kazandırdıklarının yanı sıra, Fransız edebiyatı ve dedektif romanları üzerine etkileri de yadsı- namaz boyuttadır. 1828 yılında basılan eseri Memoirs of

Vidocq ile yaşam öyküsünü anlatmış, birçok yazarın bu

sıra dışı dedektiften etkilenmesine neden olmuştur (15). Şehirlerde artan suç oranı polis gücüne atfedilen değe- rin yükselmesine sebebiyet vermiş ve Eugene François Vidocq tarafından kurulan Brigade de la Surete yapılan- ması ile dedektiflik mesleği sadece Fransa’da değil, tüm dünyada önem kazanmıştır (17). Bu sebeple, Poe’nun

Morgue Sokağı Cinayetleri adlı eseri ile başladığı kabul

edilen polisiye akımın ilk kahramanı Dupin, Vidocq’tan etkilenilerek yazılmıştır (15). Zira Dupin, tıpkı Vidocq gibi, soruşturmanın detaylandırılması gerektiğine inanır; faili bulmaya çalışırken gazete haberlerini okur, tanıkla- rın ifadelerinden yararlanır, olay yeri incelemesi yapar; bir başka deyişle, cinayetlere geniş perspektiften bakar (3). Emile Gaboriau’nun 1866 tarihli L’Affaire Lerouge adlı batı dünyasının ilk özgün dedektif romanı sayılan eseri de Vidocq’tan izler taşır. Gaboriau’nun dedektifi Mösyö Lecoq’un ismi gibi agresif tavırları da Vidocq’a göndermedir. Harrington, Which the Justice, Which the

Thief ‘te, ünlü dedektif karakteri Sherlock Holmes’un

yaratıcısı Conan Doyle’un 1885 ve 1886 yılları arasında ortaya çıkan not defterinden bahseder ve Doyle’un en çok etkilendiği dedektif yazarının Gaboriau olduğunu belirtir; bu, Sherlock Holmes’un Mösyö Lecoq tavırlarını anlam- landırmaktadır. Maurice Leblanc’ın Arsene Lupin’i de Vidocq’un etkilediği karakterlerdendir; zira tıpkı Vidocq gibi, Arsene Lupin de suçlu dünyasını terk edip toplum ve iyilik için savaşmaya başlar (15).

Morgue Sokağı Cinayetleri’nin tüm bu eserlerden far-

kı, şüphesiz ki Edgar Allan Poe’nun dehası ile yeni bir edebi tür olan polisiye kurguyu ortaya çıkartmasıdır. Poe, zeki kriminolog C. Auguste Dupin ile yeni bir yazın tü- rünün doğmasına sebep olmuş, birçok yazarı etkileyerek Sherlock Holmes ve Hercule Poirot gibi önemli karakter- lerin şekillenmesine, edebiyat dünyasına kazandırılması- na da yardım etmiştir (18). Sherlock Holmes’un yaratıcısı Arthur Conan Doyle, ünlü dedektifi Sherlock Holmes’u yaratırken Poe’dan, Tıp Fakültesi’ndeki akıl hocası Dr. Joe Bell’den ve kendi yaşantısından etkilenmiştir (6). James OBrien’ın The Scientific Sherlock Holmes: Crac-

king The Case With Science and Forensics adlı eserinde

değindiği üzere; Doyle, 22 Mayıs 1859’da Edinburgh’ta

doğar. Bir Katolik olarak yetiştirilmesine rağmen, çok geçmeden Hristiyanlığa olan ilgisini kaybeder ve bu kaybın yerini bilim ve mantık doldurmaya başlar. Anne- si tarafından kitap sevgisi aşılanan Doyle, bu dönemde, Poe’nun dedektif hikâyeleri dâhil tüm eserlerini oku- maya başlar. 1876’da Edinburgh Üniversitesi’nde alma- ya başladığı tıp eğitimi, ileride ünlü karakteri Sherlock Holmes’u ortaya çıkartan unsurlardan biri olacaktır; zira Sherlock Holmes hikâyelerinde bilimin varlığı açıkça or- tadadır. Tıp Fakültesi’ndeki eğitimi süresince kendisine akıl hocalığı yapmış olan Dr. Joe Bell de Doyle’u etki- leyenlerdendir; Bell’in hastalar hakkında yaptığı akıl yü- rütmeler, Holmes’un karakterini şekillendiren olgulardan biri hâline gelmiştir. Doyle, 1890 yılında, göz hekimliği alanında çalışmalar yapmaya gittiği Viyana’da bir ofis açar, fakat hiçbir hastanın muayene olmak için gelmedi- ği ofisinde Sherlock Holmes hikâyelerini yazmaya baş- lar. İlk eseri Sherlock Holmes: Kızıl Soruşturma 1887’de yayımlanır. Eserinde Dupin’i model seçmesine rağmen, karakteri Holmes farklıdır; zira Holmes öyle zekidir ki kimsenin farkına varamadığı gizemleri rahatça çözer. İlk Sherlock Holmes hikâyesi ile Amerika’da inanılmaz bir üne kavuşan Doyle’un üçüncü hikâyesi Sherlock Hol-

mes: Bohemya’da Skandal, The Strand Magazine’de

basılır ve Londra’da büyük beğeni ile karşılanır. Fakat sıkıldığı için sekizinci hikâyede yok etmeye karar verdiği Holmes’u yirmi yedinci hikâyesi olan Sherlock Holmes:

Son Vaka’da öldürür. Sherlock Holmes’un ölümü ile al-

dığı olumsuz eleştiriler yüzünden yirmi sekizinci hikâye

Sherlock Holmes: Boş Ev ile Holmes’u dirilten Doyle,

7 Temmuz 1930’da öldüğünde, ardında ölümsüz bir ka- rakter bırakır (6). Holmes’un bilimselliği, kimi meslek- taşlarınca “ilk gerçek polisiye yazar” olarak tanımlanan

Belgede Tam PDF (sayfa 47-57)