• Sonuç bulunamadı

DENEYSEL SPİNAL KORD İSKEMİ REPERFÜZYON YARALANMASINDA KLİNDAMİSİN’İN ETKİLERİ

Belgede Sözlü Sunumlar (sayfa 40-43)

Ali Rıza Güvercin, Uğur Yazar, Erhan Arslan

Karadeniz Teknik Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Nörosirurji Anabilim Dalı, Trabzon

Giriş ve Amaç: Bu çalışmada, deneysel iskemi reperfüzyon yaralanmasında klindamisinin etkileri araştırılmıştır. Klindamisin protein sentez inhibitörü, bakteriostatik etkili, ratlarda iskemik beyin dokusunda nöroprotektif etkinliği gösterilmiş antimikrobial bir ajandır.

Yöntem: Çalışma için 200–300g ağırlığında 20 adet Wistar Albino rat kullanıldı. Ratlar 4 gruba ayrıldı. Sham grubu (5 rat) grup 1, travma grubu (5 rat) grup 2, taşıyıcı grup (5 rat) grup 3, ve tedavi grubu (5 rat) grup 4 olarak sınıflandırıldı. Sham grubu dışındaki gruplarda laparotomi sonrası sol renal arter altından aort 45 dakika süre ile kliplendi. Taşıyıcı grubuna 1 cc salin ve tedavi grubuna 20 mg/kg klindamisin intraperitoneal uygulandı. Ratlar 24 saat sonunda sakrifiye edildi. T8–12 arası laminektomi sonrası spinal kordları çıkarılarak tüm dokularda MDA düzeyleri çalışıldı. Bulgular: Gruplar motor muayne bulguları açısından değerlendirildiğinde; Sham grubu dışındaki grupların 1 ve 24. Saatlerinde istatatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p<0.05). 1. Saatte Sham grubu ve diğer grupların motor muayne bulguları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). 24. Saatte ise sham grubu ile travma ve taşıyıcı grup muayne bulguları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu ve en yüksek motor muyane bulguları sham grubunda idi (p<0.0.5). Gruplar doku MDA düzeyleri açısından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık izlendi (p=0.035). Sham ile travma grubu, sham ile taşıyıcı grubu, sham grubu ile tedavi grubu, travma ile taşıyıcı grubu, travma ile tedavi grubu, taşıyıcı ile tedavi grubu doku MDA düzeyleri arasında farklılık saptandı fakat bu istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Tartışma ve Sonuç: Sonuç olarak; klindamisinin spinal iskemi reperfüzyon hasarının önlenmesinde, bizim verdiğimiz doz ve sürede yeterli etkinliğe sahip olmadığı görüldü.

Yöntem: Deneyde 15 erişkin erkek tavşan kullanıldı. Anestezi altında mükerreren EEG dalgaları çekilen denekler, 7 günlük izlemden sonra anestezi altında dekapite edildi. Motor ve temporal bölgelerde stereolojik metodla nöron dansiteleri ölçüldü ve EEG dalgalarının Fourier analitik verileriyle kıyaslandı.

Bulgular: EEG dalgalarının morfolojileri, beynin geomorfolojisi, nöronların titreşim frekansları, nöron şekilleri, sinaps sayıları ve dansitelerine bağlı olarak değişim arzetmekteydi. Anormal girişim yapmayan beyinlerde nöronal yapılar daha sağlıklı bulundu(p<0.0005). EEG dalgalarının Fourier analizlerinde, dalgaların fraktal/analitik yapıları ile girişim yapan nöronal kütlelerin fraktal dizilişleri arasında direkt bir ilişki bulundu (p<0.0005). Tartışma ve Sonuç: Beyindeki nöronların şekilleri, yoğunluğu, sinaps sayıları, bulundukları lobun non-öklidyen morfolojisi ve beynin titreşim frekansı EEG dalgalarının oluşumunda çok önemli bir role sahiptir. Anormal girişim yaparak dalga şiddetini artıracak şekilde bir nöronal organizasyon epileptik bir EEG paterni sergilerken; normal girişim yapan nöronal tasarım daha sağlıklı bir beyin oluşturabilmektedir. Muhtemelen, elektromanyetik dalgaları birbiriyle anormal girişimde bulunmayacak şekilde tasarımlanan nöronal network daha uzun, sağlıklı ve daha fazla nöronal hardwork/softwork kapasitesine sahip olabilir.

Anahtar Sözcükler: EEG morfolojisi, nöronal fraktalizasyon, fourier analizi, nöron dansitesi

SS-102 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] İNTRAKRANİAL KİTLESEL LEZYONLARIN BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ(BT) REHBERLİĞİNDE UYANIK KRANİTOMİ İLE STEREOTAKTİK MİKROCERRAHİ REZEKSİYONU

Mehmet Erşahin1, Ahmet Ferruh Gezen1, Sabri Gürbüz1,

Ercan Boşnak1, Abdullah Aydın2

1İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Nöroşirürji Anabilim Dalı,

İstanbul

2İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Patoloji, Anabilim Dalı,

İstanbul

Giriş ve Amaç: Nöronavigasyon tekniklerindeki ilerlemeler; genel anestezi altında gelişebilecek nörolojik defisitlere tam olarak çözüm olamamıştır ve oldukça maliyetli işlemlerdir. Uyanık kraniotomi olası nörolojik defisit saptanmasında uygun olgularda etikili bir yöntemdir. Stereotaktik mikrocerrahi teknik; beynin derin ya da korteksin kritik bölgelerindeki lezyonların doğru lokalizasyonu ve rezeksiyonuna olanak tanımakla kalmayıp, aynı zamanda çevre dokuların cerrahiden minimal düzeyde etkilenmesini de sağlar. Bu çalışma ile intraserebral kitlesel lezyonların frame tabanlı BT rehberliğinde uyanık kranitomi yardımı ile stereotaktik mikrocerrahi rezeksiyonunun etkinliğini göstermeye çalıştık. Yöntem: Temmuz 2000 ve Ocak 2018 arasında bilgisayarlı tomografi rehberliğinde serebral lezyonların uyanık kraniotomi ile stereotaktik mikrocerrahi rezeksiyonu yapılan toplam 22 hasta(13 erkek, 9 kadın) dahil edilmiştir. Klinik, radyolojik, histolojik veriler ve takip verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Hastaların pre ve postoperative durumları Karnofsky Performans Skalası (KPS) kullanılarak değerlendirilmiştir

Bulgular: Tüm hastalarda tam rezeksiyon yapılabilmiştir. Olguların tamamında uyanık kranitomi uygulanmış genel anesteziye geçme ihtiyacı olmamıştır. 3 olguda ameliyat bölgesinde konservatif olarak takip Giriş ve Amaç: Oral, farklı yolardan kullanılabilen analjezik-antiinfla-

matuvar ilaçlar sıkça reçete edilmektedir. Bu çalışmada; flurbiprofen, ve naproksen’in ATDC5 hücre hatlarında proliferasyon ve diferansiyasyon üzerine etkilerinin moleküler düzeyde incelenmesi amaçlandı.

Yöntem: Hücre hatlarına iki farklı asidik yapıya sahip farmasötikler farklı dozlarda uygulandı. Tüm gruplarda yer alan örneklere farklı zaman dilimlerinde MTT sitotoksisite ve insan prekondrosit öncüsü, stage- spesifik embriyonik antijen-1(SSEA-1) protein komponentine ait ifade düzeyleri ölçümlendi. Eş zamanlı olarak; örneklere ait yüzey morfolojileri invert ışık ve çevresel taramalı elektron mikroskobileri sayesinde değerlendirildi. Gruplar arası karşılaştırmalarda farklılıkları belirlemek için Varyans Analizi(ANOVA) ve bu farklılığın öneminin olup olmadığı, Tukey HSD metodu kullanılarak test edildi(p<0,01).

Bulgular: Artan dozda uygulanan her iki farmakolojik ajanın da hücre morfolojisini ve ekstraselüler matriks yapısını değiştirdiği, hücrelerin özgül şekillerinin kaybolmasına ve sitotoksik ajanlara gösterilen tipik toksisitenin belirteci olan round shape görüntüye neden oldukları kaydedildi. Bu olumsuz etkinin, flurbiprofen grubunda daha fazla yer aldığı, ilacın uygulanma süresinden daha çok, uygulanan dozun etkili olduğu gözlemlendi(p<0,01). MTT ve SSEA-1 sitotoksisite sonuçlarına ek olarak, gerek çevresel taramalı elektron mikroskobileri gerek ise invert ışık mikroskobisi ile de mikro fotoğraflanarak sonuçlar doğrulandı. En az bu sonuç kadar ilginç ve önemli olan diğer bir sonucun; -ilaçların uygulandığı grupların aksine- kontrol gruplarında yer alan ve hiçbir ilacın uygulanmadığı kültür örneklerinde, süre ile beraber hücre canlılık, proliferasyon ve SSEA-1 proteine ait gen ifadesinin artış gösterdiği idi(p<0,01).

Tartışma ve Sonuç: Klinikte bu farmasötiklerin reçetelenmesi esna- sında, hücrelere ait proliferasyon ve diferansiyasyonu baskıladığı muhakkak düşünülmeli ve rast gele her olguya bu türevdeki ilaçlar uygulanmamalıdır.

Anahtar Sözcükler: Flurbiprofen, naproksen, proliferasyon, sitotoksisite, stage-spesifik embriyonik antijen-1

SS-101 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] BEYİNDE BİRLEŞİK NÖRONAL ÇEKİM VE ELEKTROMANYETİK ALAN KURAMI: EİNSTEİN’İN BİRLEŞİK ALAN TEORİSİNİN BEYNE UYARLANIŞI

Mehmet Dumlu Aydın1, Nazan Aydın2, Sevilay Özmen3,

Ali Ahıskalıoğlu4

1Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Beyin Cerrahisi AD, Erzurum 2Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, İstanbul 3Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Patoloji AD, Erzurum 4Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anestezi AD, Erzurum

Giriş ve Amaç: Evrende kütle, kütle çekimi ve elektromanyetik alan kuvvetlerinin bileşkesi olan birleşik alan, ortak kütle tarafından enerji sarfetmeden kullanılacak bir enerji yaratır. Beyindeki her nöron kendi kütlesi ve -70mV luk enerjisiyle titreşim yaparken kranium içinde büyük bir elektromanyetik alan oluşturur ve EEG dalgaları olarak yayar. Bu özette, bu zengin nöronal ağın oluşturduğu nöronal bileşik alanın, kafatası içinde ağırlıksız olan toplam nöronal kütle tarafından beleş olarak nasıl kullanıldığını ilk kez özetlemektedir.

role sahip olabilir. Fraktal diziliş arzetmeyen nöronal organizasyon düşük bir zeka paterni sergilerken; normal fraktal yapı arzeden nöronal tasarım ve donanım, daha üst düzey bir nöronal hardwork/softwork kapasitesine ve daha ileri bir matematik yazılımına zemin hazırlıyor olabilir.

Anahtar Sözcükler: Angular girus, glia hücre sayısı, fraktal yapı, matematiksel zeka

SS-104 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] PARKİNSON HASTALARINDA BİRLEŞİK DİFÜZYON MR- FONKSİYONEL MR ANALİZİ İLE BEYİN SUBTALAMİK NUKLEUS ÇEKİRDEKLERİNİN LOKALİZASYONU VE DERİN BEYİN STİMÜLASYONU UYGULAMASI

Mehmet Erşahin1, Andaç Hamamcı3, Enes Albay2, Devran Uğurlu2,

Gözde Ünal2

1İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Nöroşirürji Anabilim Dalı,

İstanbul

2İstanbul Teknik Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi, İstanbul 3Yeditepe Üniversitesi, Biyomedikal Mühendisliği Fakültesi, İstanbul

Giriş ve Amaç: Çalışmada Difüzyon Manyetik Rezonans Görüntüleme(MRG), duragan-hal fonksiyonel(dhfMRG) aracılıgıyla subtalamik nukleus(STN) ve beyin kortikal bölgeleri arası baglantıların olusturulmasını saglayan yeni bilgisayar yöntemleri gelistirilmistir. Projenin klinik motivasyonu Derin Beyin Stimülasyonlu(DBS) hastalarda hedeflenen STN çekirdeginin motor korteks bölgelere baglantı haritalarının multimodal MRG ile kestirimi ve STN’nin fonksiyonel bölütlenmesidir. Öncelikle STN derin beyin çekirdeginden beyin motor kortikal bölgelere uzanan yolakların elde edilmesi amacıyla bir olasılıksal traktografi yöntemi gelistirilmistir.

Yöntem: Parkinson hastalarının tedavi ve takibinde, hastalıgın normallere göre beyin dokusunda olusturdugu farklılıkların incelenmesinde; in vivo olarak çekilen ve faydalanılan difüzyon MRG ve duragan-hal fonksiyonel MRG verilerinin analizinde şu bilgisayar yöntemleri gelistirilmistir: (i) Parkinson’un DBS ile tedavisinde hedeflenen beyin STN çekirdeginin lokalizasyonu ve yapısal baglantılarının traktografiyle olusturulması; (ii)STN ile motor korteks arasındaki fonksiyonel baglantı haritalarının olusturulması, STN’nin fonksiyonel bölütlenmesinde kullanılması; (iii) Difüzyondan gelen yapısal baglantılık bilgisinin fonksiyonel analiz yöntemine dahil edilmesiyle birlesik analiz yöntemi elde edilmesi; (iv) Fonksiyonel görüntülerden gelen baglantılık bilgisinin yapısal traktografi yöntemine dahil edilmesiyle birlesik analiz yöntemi olusturulması. Bulgular: Öncelikle elde edilen yolaklarla yolak yogunluk haritaları olusturulmustur. Sonra STN’nin kortikal bölgelere fonksiyonel baglantılıgını kestirmek amacıyla dh-fMRG üzerinden regresyon analizi ve Pearson korelasyon katsayıları kullanılarak istatiksel yöntemler gelistirilmis ve bu yöntemlere dayalı olarak STN fonksiyonel bölütlenmesi gerçeklestirilmistir. Son olarak STN’nin fonksiyonel ve yapısal baglantılarının ortaklasa analizi amacıyla(i) yolak agırlıklı fonksiyonel korelasyon haritaları;(ii)fonksiyonel agırlıklı yolak yogunluk haritaları olusturulmustur.

Tartışma ve Sonuç: Gelistirilen yöntemler kamuya açık normal denek ve Parkinson hastalıgı veri kümelerinde çekilen görüntüler üzerinde ve DBS ameliyatı yapılacak olan Parkinsonlu hasta verileri üzerinde gerçeklenmis edilen hematom saptanmıştır. Ameliyatla ilgili mortalite saptanmamıştır.

Hastaların postoperative Karnofsky Performans Skalası(KPS) değerlendirilmesinde 14 hastada aynı kalmış 7 hastada düzelme olmuş 1 hastada ise düşme olmuştur.

Tartışma ve Sonuç: Nöronavigasyon teknolojilerindeki ilerlemelere karşın şift etkisi tam olarak çözülememiş ve intrakraniyal kitlelerin genel anestezi altında rezeksiyonundaki olası nörolojik defisit sorunları tam olarak aşılamamıştır. Seçilmiş olgularda uyanık kraniotomi yapılması gelişebilecek nörolojik defisitin saptanmasında etkili bir yöntem olduğu vurgulanmaktadır. BT rehberliğinde uyanık kranitomi ile yapılan stereotaktik mikrocerrahi rezeksiyon;güvenli, etkili bir yönemdir ve nörovavigasyon sistemleri ile karşılaştırıldığında lezyon lokalizasyonunu saptamada etkilidir, aynı zamanda oldukça ekonomik bir yöntemdir. Bu yöntem özellikle önemli beyin bölgelerine yerleşmiş; küçük kraniyal lezyonlarla serebral metaztazların rezeksiyonunda yararlıdır.

Anahtar Sözcükler: Stereotaktik mikrocerrahi, uyanık kraniotomi, serebral lezyon, Leksell frame, bilgisayarlı tomografi

SS-103 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] ANGULAR GİRUS VE GLİA HÜCRELERİNİN FRAKTAL YAPISININ MATEMATİK ZEKASI ÜZERİNE ETKİSİ: DENEYSEL ÇALIŞMA

Mehmet Dumlu Aydın1, İsmail Malkoç1, Nazan Aydın2,

Elif Özcan Tozoğlu3, Sare Şipal1, Sevilay Özmen1, Konca

Altınkaynak3

1Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erzurum 2Bakırköy Ruh-Sinir Hastalıkları, Erzurum 3Erzurum Eğitim Araştırma Hastanesi, Erzurum

Giriş ve Amaç: Hayvanlar aleminde matematiksel yazılım dosyalarının, dominant hemisferde bulunan angular girusta olduğu bilinmekle beraber, angular girusta bulunan glia hücrelerinin fraktal geometrik yapısının matematik zekası üzerindeki etkilerini inceleyen yeterli çalışma yoktur. Bu sunumda, beynin excel programlarının en fazla yüklendiği angular girusta yoğun olarak tesbit edilen nöronal ağın fraktal yapısının matematik zekası üzerindeki etkileri ilk kez özetlenmektedir.

Yöntem: Deneyde beşer sağlak erişkin erkek sokak ve ev kedisi kullanıldı. Matematiksel zeka ölçüsü olarak davranış, hafıza, ses/ışık/koku reaksiyon zamanları ve motor cevapların her biri üçer puanlık ölçümlerle 18 puan üzerinden değerlendirildi. Denekler bu testlerden sonra anestezi altında dekapite edildi. Angular girusların volümleri belirlendi. GFAP boyama ile glia hücrelerinin fraktal yapılarının fraktal alt kümeleri belirlendi ve Stereolojik metodla da dansiteleri ölçüldü. Zeka puanları, fraktal küme sayıları ve glia hücre dansiteleri istattistiki olarak mukayese edildi. Bulgular: Ev kedileri, daha uysal ve daha iyi sosyal iletişim becerilerine sahip olmalarına rağmen, matematik zeka puanı sokak kedilerinde %20 daha fazla bulundu. Angular girus volümleri, glia hücre dansitesi, fraktal yapı alt küme sayıları da sokak kedilerinde daha fazla değerlere sahipti. Verilerin istatistiki analizlerinde, angular girus volümleri, glia hücre dansitesi, fraktal yapıların koordinasyonu ve zenginliği ile zeka düzeyleri arasında direkt bir ilişki bulundu (p<0.0005).

Tartışma ve Sonuç: Angular girustaki nörogliarın şekilleri, yoğunluğu, sinaps sayıları, bulundukları angular girusun morfolojisi ve düzgün-zengin fraktal dizilişlerinin matematiksel zekanın oluşumunda çok önemli bir

SS-106 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] AMBULATUAR HASTALARDAKİ BAKLOFEN POMPA

DENEYİMLERİMİZ VE HASTALARIN YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİNİN

Belgede Sözlü Sunumlar (sayfa 40-43)

Benzer Belgeler