• Sonuç bulunamadı

İnsan doğası itibariyle tek başına hayatını sürdürebilecek bir varlık değildir ve varoluşundan bu yana yeryüzünde yaşamını devam ettirebilmek için, tehlikelerden korunabilmek için diğer insanlarla bir araya gelmiş ve topluluklar oluşturmuşlardır.

İnsanın tabiattan gelen içgüdüleri kendisini topluluğa doğru iter (Esen ve Nebioğlu).

Dünyada tek başına yaşamış ve hayatını devam ettirebilmiş insan örneği olmadığı düşünülmektedir. İnsanın her anlamda başka bir insana ihtiyacı vardır. Aristo “İnsan sosyal ve siyasi bir hayvandır.” demiştir. Hayvanlarda tehlikeler karşısında sürü olup birleşirler. Topluluk içinde insan kendisini daha fazla emniyette bulur. Dostluk ve yakınlık ihtiyacı insani olduğu kadar tabiattan, içgüdülerden de gelmektedir (Esen ve Nebioğlu). Bu yüzden de insanlar topluluk halinde yaşamaya eğilimlidirler. Fakat topluluklar büyüdükçe aradaki ilişkilerde karmaşıklaşmakta ve bir takım kural ve kaidelere ihtiyaç duyulmaktadır. Önceleri toplum din kurallarıyla yönetilebilirken toplulukların büyümesi ve diğer pek çok etkenden dolayı bu kurallar yetersiz kalmaya başlamıştır. Bu süreçle birlikte insanın örgütlenmesi başlamış bu da demokrasinin temellerini atmıştır diyebiliriz. Demokrasinin tarihi süreç içinde pek çok tanımı yapılmıştır.

“Bir karar kimleri etkiyecekse bu kararın verilmesinde o kimselerin hepsinin oy sahibi olması gerekir. Demokrasinin özü budur” ( Dewey, 1964).

“ Demokrasi, bir dünya görüşü, bir hayat biçimi, düşünce alanında bir ideal olduğu kadar hatta onlardan daha da önemli bir ölçüde bir yönetim biçimidir ( Ateş, 1976).

Demokrasi sözcüğü Yunanca’ da halk anlamına gelen “demos”, ile yönetim, kudret anlamına gelen “kratos” sözcüklerinden oluşmuştur ( Ateş, 1976).

Demokrasi sıklıkla “insanların idaresi”, “kuralları o kurallara uyacak insanlar tarafından konulmuş bir sistem” olarak tanımlanır. Bugünün dünyasında pek çok insan ve ülke, demokrasiyi tek geçerli ve uygun yönetim sistemi olarak görürler ( Flowers, 2007).

Demokrasi kavramı günümüzde yükselen bir değerdir ve yavaş yavaş demokrasinin faydaları ve insan aklına en yatkın olan yönetim biçimi oluşu görüldükçe demokrasi üzerine yapılan çalışmalarda da artış görülmüştür. Yapılan bu araştırmalarda demokrasinin pek çok tanımı yapılmıştır.

Sözlük almamı olarak demokrasi, egemenlik haklarının halka ait olduğu siyasi sitem ve yönetim şeklidir. Bireylerin yaşayacağı ortam açısından ise demokrasi insanların sadece vicdanlarının sesini dinledikleri yönetimin kişilerin rızasıyla oluştuğu ve zorlamanın ortadan kalktığı bir ideal ortamdır. Diğer yandan yaşam tarzı olarak demokrasi herkesin kendi hayatını yaşamakla birlikte ortak bir hareket tarzı da geliştirebileceği varsayımına dayanan sistemdir. Eğer gerçekten insanların birbirlerinin fikirlerine saygısı var ise ferdin serbest bir ahlaki anlayışı olacak şekilde ortak hak ve hürriyetler sistemi bulunabilir (Büyükkaragöz, 1995).

Genelde kabul edilen şekliyle demokrasi, halkın egemen olduğu, yani, siyasal gücün halkın yetkisinde bulunduğu bir yönetim şeklidir. Amerikalı yazar T.V Smith’e göre “ Demokrasi, sadece çoğunluğa dayanan bir idare şekli değil, çoğunluğun isteğini de yerine getiren bir hükümet tarzıdır (Esen, 1967).

Büyükkaragöz yine aynı kitabında; demokrasi, halkın söz sahibi olduğu yani siyasal gücün halkın yetkisinde bulunduğu ve bu gücü sağlamak içinde hürriyet, adalet, eşitlik, danışma, hoşgörü, fikir alışverişi, denetim vb. ilkelerin söz sahibi olduğu fonksiyonel bir sistemdir” demektedir.

Başka bir tanımda demokrasi, bütün toplum ya da bir toplumsal sistemler bağlamında, bireylerin karşılıklı hak ve özgürlüklerini eşit koşullarda güvenceye alan yaşam biçiminin adıdır (Yurtseven, 2003).

Demokrasi iki temel üzerine kuruludur:

 Bireyin kendi kendini yönetmesi ilkesi: hiç kimse başkaları tarafından oluşturulmuş kurallara maruz kalmamalıdır.

 Eşitlik ilkesi: Bütün insanlar, toplumda kendilerini etkileyecek kararları belirlemede aynı fırsata sahip olmalıdır (Flowers, 2007)

Demokrasi, hakim olan halkın kendi yaptığı yasaların kılavuzluğu ile yapabileceği her şeyi kendisinin yaptığı ve bizzat yapamayacağı şeyleri de delegelerine yaptırdığı bir rejimdir (Esen, 1967).

Diğer bir tanımda demokrasi, kamusal görevlerin her an, her yerde ve her bağlamda tartışılabildiği, laik, yani us ve bilimin egemen olduğu, halkın kamusal işlere katılabilmek, siyasal erki etkileyebilmek, hak elde etmek ve haklarını korumak için özgürce örgütlenebildiği, düşüncelerini özgürce açıklayabildiği ve örgütlenip ya da tek basına düşüncelerini yasama geçirebildiği, saydam bir yönetim biçimidir. Gelişmeden yanadır ve ilerlemeye açıktır. Saf demokrasi, yönetilenlerin yönetenler, yönetenlerin yönetenler olduğu rejimdir (Toper, 2007).

Demokrasi, bir yönetim biçimi olmaktan çok bir yaşam biçimidir. Demokrasi bir ürün değil, bir süreçtir ve yönetim biçimleri ve karar verme eylemlerinden fazlasıdır. sonuçlarının gerçekten demokratik olabileceklerinden emin değiliz.çünkü demokrasi, ifadesini insanoğlu’nun tutumlarında bulur ve yaşayışlarında meydana çıkan sonuçlara göre ölçülür.” (Dewey, 1964)

Demokrasi asla mükemmel değildir ve hala tamamlanamamıştır. Karl Popper der ki: “Demokrasi, var olmayan bir şeyi ifade etmek için kullanılan bir kelimedir.” ve mesuliyetidir ( Esen, 1967).

Elbetteki azınlığın olmadığı yerlerde yönetim çok daha kolay ve basittir, çünkü bu durumda herkes memnun olacaktır, herkesin ortak fikrine uygun işler yapılacaktır ancak böyle bir durumda da hata yapma yüzdesi fazladır ve böyle bir durumun gerçek hayatta yaşanması da çok olası değildir. Bu yüzden demokrasilerde her şekilde bir azınlık bulunacağından, onları haklarını korumak için çoğunluğa büyük sorumluluk düşmektedir. O halde demokraside, bütün vazife ve mesuliyetler çoğunluğun omuzlarına yüklendiğine göre, çoğunlukta aranması lazım gelen bir takım manevi vasıflarında bulunması icap etmektedir…Bu büyük bir mesuliyettir. İşte demokrasinin zayıf ve kuvvetli yanlarından birisi budur. Kısacası azınlık, demokrasinin ve umumiyetle bütün politik hürriyetlerin adeta bir garantisidir ( Esen, 1967).

Demokrasinin en ideal ve akla yatkın yönetim biçimi olduğu kabul edilmektedir.

Fakat her şeyi demokrasi yoluyla, oylama yaparak istediğimiz yönde, çoğunluğu istediği yönde değiştirmek mümkün müdür? Bu olası mıdır? Bu elbetteki olası değildir.

Demokrasinin birinci ve en önemli sınırı gerçeklere uygunluktur. Gerçekte var olan ve herkesi kabul ettiği bir şeyi oy birliğiyle değiştirmek olası değildir ve demokrasinin niteliklerine uymaz. Kongar “Kızlarıma Mektuplar” isimli kitabında “ Şu anda bir

oylama yapsak ve yer çekiminin kaldırılması konusunda oy birliği ile bir karar alsak, yer çekimi kalkar mı diye sormuştum?” der kızlarına. Elbetteki yer çekiminin oybirliğiyle değiştirilebilecek bir kavram olmadığını yine demokrasinin gerçeklere uygunluk niteliğiyle açıklayabiliriz.