• Sonuç bulunamadı

Görülüyor ki bireylerin sahip oldukları değerler yaşantılarını etkilemekte ve yönlendirmektedir. Kişilerin sahip oldukları değerleri algılama biçimlerine bağlı olarak, o değerin bireylerin yaşantıları üzerindeki etkilerinin de farklılık gösterdiğini söylemek mümkündür. Bu durum, değerler üzerinde yapılan araştırmaların amaçları belirlenirken de göz önünde tutulması gereken bir husustur.

Değerler üzerine araştırma yapmanın amaçlarından biri de, insanların değer algısı yönelimlerini belirlemek suretiyle onların tutum, davranış, toplumsal deneyim ve rolleriyle ilgili unsurları ortaya çıkarmaktır (Mehmedoğlu, 2006, s. 252). Çünkü bireyler sahip oldukları belli değerlere uygun davranış sergileme eğilimindedirler. Ancak değerler ile davranışlar arasındaki ilişkinin her zaman bu kadar basit olmadığı kabul edilmelidir. Bazı durumlarda içinde bulunulan koşullar, benimsenen değer doğrultusunda hareket etmeyi engelleyebilir. Bu durumlarda davranış ve onun sosyal bağlamı arasındaki ilişkinin göz önünde bulundurulması gerekir (Powney vd., 1995, s. 3). Değerler ile insanlar arasındaki ilişki karşılıklıdır; değerler insanları, insanlar değerleri yaşatır. Ancak değerler bireysel özelliklere göre farklı düzeylerde algılanmaktadır. Değerlerle insan davranışları arasındaki ilişki tek yönlü ve bire bir değildir, değerlerin sosyal hayatta gerçekleşmesi karmaşık bir süreçtir. Sürecin bu karmaşık verisine tutum denmektedir (Aydın, 2003). Bu anlamda değerler tutumlara, tutumlarda değerlere etki ederler. Aynı ilişkinin değerler ile inançlar arasında da olduğu gözlemlenebilir.

Gephart ve Ingle’nin taksonomisine göre duyuşsal alan “fizyolojik tepkiler veya davranışlar” ve “psiko-sosyal tepkiler veya davranışlar” olacak şekilde ikiye ayrılır. Eğitim açısından psiko-sosyal tepkiler daha kullanışlı ve önemlidir. Bu kategoride değerler, duygular ve algılar yer almakla birlikte buradaki değerler, tutumlar ve inançlardan etkilenmektedir (Bacanlı, 1999, s. 59). Bu bağlamda herhangi bir topluluğun ya da örgütün değerleri, inançlar ve normlarla yakından ilgilidir (Buluç, 2013, s.107). Her ne kadar bu terimler birbirleri ile oldukça fazla ilişkili olsalar da ayrıldıkları hususlar da vardır.

25

UNESCO (2010) tarafından yapılan tanımlamaya göre; değerler, genellikle bir fikir ya da eylemin kıymetini yargılamak için kullanılan uzun dönem standartları ya da ilkeleri tanımlamaktadır. Değerler bireylere bir şeyin iyi veya kötü, doğru veya yanlış olup olmadığına karar vermede kullanılan ölçütleri sağlamaktadır. Tutumlar ise; insanlara ve olaylara belirli biçimde verdiğimiz tepkilere zemin hazırlayan unsurlar olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla tutumlar, değerler gibi çok derinlemesine hissedilmez ve deneyimlere bağlı olarak sıklıkla değişkenlik gösterirler. Rokeach’a (1973) göre de değerler tutumlardan farklıdır. Tutum, özel bir nesne ya da durum etrafında oluşan bir örgütlenmeyi ifade etmektedir. Değerler ise diğer taraftan özel türde bir inanç anlamı taşımaktadır.

Değerlerin, tutumlar ve inançlarla ilişkili olduğu ve ayrıştığı noktalar şöyledir;

1. Değerler bir inancı temsil etmektedir. Tutum ise belirli bir nesneye ya da duruma odaklanmış inançların bütünlüğü anlamına gelmektedir.

2. Tutumlar bazı belirli nesne veya durumlar üzerine odaklanırken, değerler nesnelerin ve durumların ötesindedir.

3. Değerler standarttır ama tutumlar standart değildir.

4. Kişiler öğrenmiş oldukları inançları kadar değere sahiptirler.

5. Değerler, bireylerin kişiliğinin düzenlenmesinde ve bilişsel sisteminde tutumlara göre daha önemli bir konuma sahiptirler. Bu anlamda tutumlar genellikle önceden var olan toplumsal değerlere bağlıdırlar.

6. Değer, tutumdan daha dinamik bir kavramdır ve motivasyon ile daha yakın bir bağlantısı vardır.

7. Değerler; uyum, ego savunması, bilgi ve kendini gerçekleştirme gibi fonksiyonlar ile doğrudan ilişkili iken tutumlar ise bu fonksiyonlarla çıkarımsal bir şekilde ilişkilidir. 8. Değerler bazı anlamlar ya da eylemlerin sonunda arzu edilen ya da edilmeyen

durumları ifade eden kuralcı ve yasaklayıcı türden derinlemesine inançlardır (Rokeach, 1973, s. 18; Schwartz, 2006).

Buradan hareketle değerlerin tutum ve inançlardan daha bilinçli bir yaklaşımı ifade ettiği söylenebilir. Ayrıca değerlerin gerek tutumlara gerekse inançlara göre değişime daha dayanıklı oldukları görülmektedir. Çoğu araştırmacı tanımlarında değerleri, inanç kavramıyla daha yakından ilişkilendirmişlerdir. Bu anlamda değerlerin, inanç kavramıyla tutum kavramına göre daha çok örtüştüğü görülmektedir. Değerler, bireylerin tutum ve

26

inançlarının birer yansıması ve ölçütü olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla değerler sadece duyuşsal boyutta ele alınamayacak kadar kapsamlı bileşenlere sahiptirler. Değerler, duyuşsal boyutun yanı sıra bilişsel ve davranışsal boyuta da sahiptirler.

Değerler Eğitimi 2.2.

Eğitimin amacı bireyi akademik olarak hazırlamanın yanı sıra duyuşsal ve beceri bağlamında da bütünsel bir gelişim sağlayarak yaşamın zorluklarına hazır hale getirmektir. Eğitimin amacına paralel olarak değer eğitiminin temel amacı da, evrensel ve kültürel değerleri kazandırmak bu sayede bireylerin çok yönlü gelişimlerine katkı sağlayabilmektir. Tillman’a (2014, s. 17) göre gerçek öğrenme arttığında başarı kendiliğinden artmaktadır. Gerçek öğrenme ve motivasyon eğiticilerin değerleri ile uyumlu olmalı ve öğrencilerin bilişsel becerilerinin gelişimi, değer gelişimleriyle birlikte sağlanmalıdır. Değer geliştirme işi bu anlamda akademik başarının bir parçası olarak da görülebilir.

Değerlerin geliştirilmesi süreci literatürde “değer eğitimi” ya da “değer öğretimi” başlıkları altında ele alınmaktadır. Bu iki kavram pek çok araştırmacı tarafından (Akbaş, 2008, 2009, 2015, s. 335-360; Balcı ve Yanpar-Yelken, 2013; Çetin, 2013; V. Aktepe ve Aktepe, 2009; Yel ve Aladağ, 2009, s. 117-148) birbirinin yerine kullanılmaktadır. Dolayısıyla araştırmacılar tarafından değer eğitimi ve değer öğretimi iç içe geçmiş iki kavram olarak ele alınmaktadır.

Bir toplumun bozulmadan devamlılığını sürdürebilmesi ve değişen şartlara karşı üyesi olan bireyleri destekleyerek gelişebilmesi için değerler eğitimine ihtiyaç duyulmaktadır (Lickona, 1992, s. 20). Değerler eğitiminin amacı bireylerin yeteneklerini geliştirebilmeleri için hayatlarındaki değerlerin rolünü anlamaları ve bu değerlerin üzerinde düşünmeleri için fırsatlar sağlamaktır. Bunun için de değerler eğitimi, gerek değerlerin, gerekse tutumların ve duyguların farkındalığını arttırmayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla değer eğitimi bir ahlaki söylem ya da sosyalleşme anlamlarıyla sınırlı tutulamaz. İnsanların kendileri için hangi davranışların istenen ya da hangi davranışların istenmeyen davranışlar olduğunu fark etmelerini sağlayacak bir süreci kapsamaktadır (Bill, 1998).

Gerek bireysel gerekse toplumsal anlamda, toplumun üyelerinin sağlıklı yetişmesi sosyal bütünlüğün bir gerekliliğidir. Kirschenbaum’a (1995, s. 14-15) göre değer eğitimi, bireylerin hayatlarının hem kişisel açıdan daha tatmin edici olmasına hem de sosyal açıdan daha yapıcı olmasına bilinçli ve sistemli bir şekilde katkı sağlamaktadır. Bu ifade değer

27

eğitiminin iki önemli amacını kapsamaktadır. Bu amaçlardan biri gençlere kişisel açıdan daha tatmin edici, mutlu ve memnun olacakları bir yaşam kurmaları için yardımcı olabilmektir. Bu durum gerçek amacın salt olarak mutluluk sağlamak olduğu anlamını taşımamalıdır ancak makul derecede memnuniyet ve başarı hedeflenmelidir. Değerler eğitiminin ikinci önemli amacı ise diğer bireylere ve canlılara özen ve şefkat göstererek ve başkalarının haklarını engellemeden, meşru görülen değerleri gözetmek adına iyi bir toplum oluşturmaya katkıda bulunarak, insanların daha sosyal bir hayat yaşamalarına yardımcı olmaktır.

Yeni yetişen nesillerin kendilerine ait değer sistemlerini geliştirebilmeleri için yapılan değer eğitiminin belli ilkeler ve yaklaşımlar temelinde sürdürülmesi gerekmektedir. Bireylerin eğitim süreçlerinin büyük çoğunluğunu geçirdiği aileler, okullar ve dini kurumlar değer eğitiminin kontrollü olarak yapılmaya çalışıldığı kuruluşlardır. Bunların dışında değer geliştirme süreçlerine medyanın, akran gruplarının ve içinde yaşanan çevrenin de önemli etkileri bulunmaktadır. Bu kuruluşlar içerisinde en sistematik ve planlı öğretim süreçleri okullarda gerçekleşmektedir.

Tüm toplumlarda okulların belli sorumluluklarının olduğu kabul edilmekte ve okullar toplumsal sorunların ortadan kaldırılmasında, dolayısıyla değerler eğitimi sürecinde bir araç olarak görülmektedir. Daha öncelerden belli bir çevreye ve yerele bağlı olan değerler, zaman ve mekân kavramlarının esneklik kazanmasıyla daha küresel bir perspektif içerisinde yeniden formüle edilmeye başlanmıştır (Ling ve Stephenson, 2005, s. 15-16). Dolayısıyla değer eğitiminde araç olarak işlev gören okullar da programlarını buna göre düzenlemişlerdir. Türkiye’de de Milli Eğitim Bakanlığı’nın değerlere bakışı ile değerler eğitimi arasında, ders programları üzerinden giderek bir paralellik kurulabilir. Yapısal olarak ders içerikleri dışında tutulan beceri ve değerlerin doğrudan verilmesi planlanmıştır (Girgin, 2012, s. 11).

Ülkelerin sahip oldukları ekonomik, ahlaki, sosyal vb. politikalar okullardaki değer eğitim faaliyetlerinin nasıl yapılacağını belirlemektedir. Bu süreçte değer kazanımlarının sağlıklı biçimde gerçekleşebilmesi için bazı ilkelere özellikle dikkat edilmelidir.

28 2.2.1. Değerler Eğitimi İlkeleri

Değerlerin ve değerler eğitiminin ne olduğundan ve ne olmadığından yola çıkılarak değerler eğitimi konusunda dikkat edilmesi gereken başlıca ilkeler şu şekilde ifade edilebilir;

- Okullar, toplumların değerlerini yansıtan ve somutlaştıran kuruluşlardır. Bu nedenle okullarda gerçekleştirilen değer eğitimi hem teorik hem de uygulama boyutunda yer almalıdır.

- Okulda kazanılan değerler, ailede desteklenmezse çocuğun karakteri üzerindeki kalıcı etkisi azalabilir. Bu nedenle okullar ve aileler bu ortak amaç doğrultusunda bir araya gelebilmelidirler.

- Değer öğretimine ilişkin program içeriği öğrencilerin deneyimlerine, düzeylerine, öğrenme stillerine ve kültürlerine uygun olmalıdır. Ayrıca değer öğretimi öğrencilerin kişisel deneyimlerini dikkate almalı, ilgi ve merak uyandırarak onları motive etmelidir. - Değer öğretiminde okulun rolü iki boyutludur. Bu boyutlardan biri çocukların zaten geliştirmekte oldukları değerlerini toplumun güncel değerleriyle bütünleştirerek yapılandırmak ve tamamlamak iken, diğeri ise çocukların kendilerinin geliştirdikleri mantıklı ve uygulanabilir değerleri anlamlandırmalarına yardımcı olmaktır.

- Değerler öğretilirken, söz konusu değere sahip olursak ne kazanacağımız ve sahip olmazsak ne kaybedeceğimiz örneklerle somut bir şekilde ortaya konmalıdır. Değerler açıklanırken, söz konusu değere sahip insanların davranışları somut bir şekilde ortaya konmalıdır.

- Değerler eğitiminde zorlayıcı olmamak, aksine öğrencileri destekleyici ve keşfetmelerine rehberlik edici bir tutum sergilemek gerekir.

- Öğrencilerin etkinliklere gönüllü katılımı sağlanmalı ve zevkle eğlenerek öğrenme ortamı oluşturulmalıdır (Aydın, 2014; Cooper, Burman, Ling, Razdevsek-Pucko ve Stephenson, 2005, s. 162; Halstead, 1996, s. 3; Halstead ve Taylor, 2000; Lickona, 1992, s. 35; Ulusoy ve Dilmaç, 2014, s. 56-57).

Sosyal öğrenme kuramının değer eğitiminde etkili olduğu düşünüldüğünde belirtilen ilkeler kapsamında değerlerin geliştirilmesinde rol model olmak oldukça önemlidir. Bu durumda yetişkin model olarak gerek anne babalara gerekse öğretmenlere önemli görevler düşmektedir.

29

Lickona (1993) bu ilkelere ilave olarak değer öğretim süreçlerini sınıflarında kullanan eğitimcilere birtakım önerilerde bulunmaktadır. Buna göre;

- Bakıcı, model ve rehber gibi davranın: Öğrencilere sevgi ve saygı ile davranılmalı,

olumlu sosyal davranışları destekleyen birer örnek olunmalıdır. Birebir rehberlikle ve tüm sınıfın katılımının sağlandığı tartışmalar ile olumsuz davranışlar düzeltilmelidir.

- Ahlaki bir topluluk oluşturun: Öğrencilere birbirlerinin kişiliklerine ve mensubu

oldukları grubun üyelerine saygıyı öğrenmeleri konusunda yardımcı olunmalıdır.

- Ahlaki disiplin uygulayın: Kuralların oluşturulması ve uygulanması süreçleri, ahlaki

muhakemeye teşvik etmek, kurallara gönüllü uyma alışkanlığı kazandırmak ve başkalarına saygıyı kazandırmak için bir fırsat olarak kullanılmalıdır.

- Demokratik bir sınıf ortamı oluşturun: Karar verme süreçlerinde sorumluluğu

paylaşmak adına öğrencilerin katılımı sağlanmalıdır.

- Eğitim programı aracılığıyla değerleri öğretin: Ahlaki yönden zengin içerikli

edebiyat, tarih ve fen bilimleri gibi alanlar ve nitelikli programlar değerleri öğretmek ve incelemek için kullanılmalıdır.

- İşbirliğine dayılı öğrenmeyi kullanın: Öğrencilerin ortak hedefler doğrultusunda

başkalarıyla çalışabilme yetenekleri geliştirilmelidir.

- Vicdani beceriler geliştirin: Öğrencilerin başkalarının hayatlarını etkilemeyi

öğrenmeleri sağlanmalıdır.

- Ahlaki yansımaya teşvik edin: Okuma, araştırma, makale yazma, dergi çıkarma,

tartışma ve müzakereler aracılığıyla ahlaki yansımalara katkı sağlanmalıdır.

- Çatışma çözmeyi öğretin: Öğrencilerin çatışmaları çözmeleri için gerekli olan temel

ahlaki becerileri edinmelerine yardımcı olunmalıdır.

Benzer Belgeler