• Sonuç bulunamadı

1.3. DIŞ BORÇLANMANIN ETKİLERİ

1.3.1. Dış Borçlanmanın Çeşitli Faktörler Üzerindeki Etkileri

1.3.1.1. Dış Borçlanmanın Ekonomik Büyüme ve Verimlilik

Devletin dış borçlanmaya başvurması, o ülkenin birikim düzeyi ile yakından ilgilidir. Bir ülkenin birikim düzeyi düşükse, devlet yatırımları arttırabilmek için dış borçlanmaya gitmek durumunda kalmaktadır. Borçlanma ile elde edilen kaynakların kalkınmanın finansmanı olması ve ekonomik büyümenin üzerinde olumlu etkiler bırakabilmesi için verimli yatırımlar için kullanılması gerekmektedir. Eğer yapılan yatırımlar verimli olursa ve ekonomiye olumlu etki ederse, borçlar geri ödenirken zorluklarla karşılaşılmamakta ve tüketim bu ödemeler karşısında olumsuz etkilenmemektedir. Devlet yatırımların finansmanı için vergi yerine dış borca başvurarak, o ülkedeki bireylerin harcamalarının azalmamasını sağlamakta ve genel olarak ekonomide tüketim eğiliminin de azalmamasını sağlamaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde, bu durumun milli geliri ve yatırımları arttırması, işsizliği azaltması gibi olumlu etkileri beklenmektedir.

Eğer dış borç yerine var olan vergi oranlarında artış ve yeni vergilerin ortaya çıkarılması tercih edilmiş olursa, kişiler gelirlerinin daha büyük bir kısmını vergi ödemek için ayıracakları için, tüketimleri azalmaktadır. Kısacası dış borçlar ve yabancı sermaye girişleri, ülkenin kendi kaynaklarıyla gerçekleştirmesinin zor olduğu yatırımları gerçekleşebilmesini sağlamaktadır. Bu yatırımların üretime geçmesi ile, istihdam ve döviz gelirleri artmakta ve ülkenin yeni borçlanma ihtiyacı azalmaktadır (Şeker, 2005: 17).

Ekonomik büyüme, bir ülkenin mal ve hizmet üretiminin ve milli gelirinin bir yıldan diğer yıla artması olarak tanımlanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin düzenli olarak büyümesini engelleyen unsurlar teknolojik yetersizlik, yurtiçindeki tasarrufların yatırım için gerekli olan seviyenin altında kalması ve ödemeler dengesinde döviz gelirleri ile döviz giderleri arasında negatif fark olmasıdır. Ekonomideki istikrarsızlıklar ve üretimi engelleyen enerji darboğazı, yatırım teşviklerinin yetersiz kalması gibi nedenlerle yatırım yapamaz duruma gelen gelişmekte olan ülkelerde sermaye yeterli düzeylerde değildir. Sonuç olarak üretim ve gelir artmaz ve yurtiçi tasarruflarda artış sağlanamaz. Bu sebepten yurtiçi tasarrufların yetersiz olması sonucu yapılamayan yatırımlar, dış kaynak kullanılarak finanse edilmektedir. Ayrıca dış borçlanmaya yalnızca yatırımların finansmanı için değil, dış ticaret açığını kapatmak ve diğer makroekonomik politikaların uygulanması için de gidilebilmektedir (Özkan, 2006: 27).

Dış borç ilk alındığında ekonomide bir rahatlığa sebep olmakta fakat zamanla beklenmeyen ekonomik neticeler de meydana gelebilmektedir. Türkiye’ye bakacak olursak borçlanmanın olumsuz ekonomik sonuçları şu şekilde özetlenebilir (Akdiş, 2014: 12);

 Enflasyonist baskı oluşturması, faiz oranlarının yükselmesi, dolayısıyla istenilen yatırımların yapılamaması,

 Mali dengenin zarar görmesi, bankaların asıl görevlerini yapamaması,  Devletin temel görevlerini yapamaz hale gelmesi,

 Gelir azaltıcı ve gelir dağılımını bozucu etkilerin ortaya çıkması,  Hükümetlerin milli politika takip edemez duruma düşmesi.

Devlet borçlarının ekonomi üzerinde birçok farklı etkisi ortaya çıkmaktadır. Dış borç alarak büyümelerini sağlamaya çalışan gelişmekte olan ülkelerin karşılaştıkları problemlerden birisi, dış borcun anapara ve faiz servisi yükü olmakta, kullanıldığı zaman ülke ekonomisine katkı sağlayıp, ödenecekleri zaman ekonomiyi zora sokabilmeleridir. Dolayısıyla dış borç, ileriki nesillerin tasarruflarının şuanda kullanılması ve gelecekteki borç yüklerini şimdiden ağırlaştırması anlamına geldiğinden, alınmış olan dış kaynakların en verimli ve katma değer yaratan alanlarda kullanılması gerekmektedir (Zerenler, 2003: 197).

Sanayi sektörünün üretimini devam ettirebilmesi için gerekli hammadde, yedek parça gibi ihtiyaçlarının karşılanabilmesi üretimde yaşanılan tıkanıklıkları açmakta ve ekonomik büyümeyi olumlu etkilemektedir. Ekonomik büyümenin devamlılık göstermesi, üretim maliyetlerinin düşmesine yardımcı olmaktadır. Üretim maliyetlerinin düşmesi, ihracat ürünlerinin dünya pazarlarında kendine yer bulması ve diğer ülkelerin ürünleri ile rekabet edebilmelerini sağlamakta, böylelikle de ülkeye döviz giren döviz miktarı artmaktadır. Alınan dış borçlar ilk başta, büyümeye yardımcı olmakta fakat borç ödeme dönemleri geldiğinde, borcun faiziyle geri ödeniyor olması gelirde düşüşe neden olmaktadır. Bu durum aslında dış borçların kısa dönemde yani alındığı dönemde büyümeyi olumlu, uzun dönemde yani geri ödeme zamanı geldiğinde ise olumsuz yönde etkileyebileceği anlamına gelmektedir (Ulusoy, 2009: 349). Eğer alınan dış borçlar verimli alanlarda kullanılıyor ve borcun kendisini ve faiz ödemesini karşılayan bir gelir artmasını sağlıyorsa, ileriki dönemlere borç yükü olarak kalmamaktadır (Akkaya, 2010: 25).

Gelişmekte olan ülkeler dış borçlarının geri ödemesi ile ilgili bir kriz yaşarlarsa, bu durum ülkelerin üç önemli problem yaşamalarına neden olmaktadır. Bunların ilki mali niteliktedir. Dış borçların çoğunluğunun kamu tarafından kullanılmış olması, hükümetlerin borç ödemelerini yapabilmek için şu yollara başvurmalarına neden olmaktadır (Akkaya, 2010: 26):

 Vergi gelirlerini arttırmak için yüksek vergi almak,

 Yeni hazine bonoları piyasaya sürmek,

 Fiyatlar genel seviyesini arttırıcı politikalar izlemektir.

Böylelikle piyasada var olan kaynaklar, özel sektörden kamuya aktarılmış olmakta, bu durum ise borçlanmayı arttırmaktadır.

Dış borcun geri ödemesinde yaşanılan diğer problem dövizle ilgilidir. Az gelişmiş ülkelerin borçlarını ödeyebilmeleri için, ekonomide yapılan tasarrufların dövize çevrilmesi gerekmektedir. Bu ise ihracatın artırılması ve ithal ikamesi ile sağlanmaktadır. Fakat gelişmekte olan ülkelerin tümü aynı dönemlerde ihracatlarını arttırmaya çalışınca, dünya ekonomisinde bir arz fazlalığı meydana gelmekte ve bu durum ürünlerin fiyatlarında düşmeye sebep olmakta, sonuç olarak da dış ticaret açıkları kötüleşebilmektedir (Akkaya, 2010: 26).

Borç krizinin üçüncü boyutu, hükümetin dış borç miktarındaki artış ile birlikte borç anapara ve faiz ödemelerini karşılamak için nasıl bir politika uygulaması gerektiğidir. Geri ödeme dönemi, borç anapara ve faiz ödemelerinin ekonomide dengeyi bozacak tedbirlerle gerçekleştirileceği beklentisi yaratmaktadır. Böyle zamanlarda, yurt içinden ve yurt dışından yatırıma geçmek isteyenler ülkenin borçlarını tam ve zamanında ödemeyeceğini düşünmekte ve yatırım yapma konusunda istek ve düşünceleri olumsuz etkilenmektedir. Sonuç olarak çok miktardaki dış borçlanma yatırımların azalmasına sebep olarak istenilen ekonomik büyümeye engel olmaktadır (Çevik ve Cural, 2013: 121). Bu durum aşırı borç teorisi ile açıklanmaktadır. Yatırımcılar borç ödemelerinin toplanılan vergi gelirleriyle finanse edileceğini beklemektedirler. Devalüasyona gitmek ve fiyatlar genel seviyesini arttırıcı politikalar da yatırımları caydırmaktadır. Ayrıca borçların ödeme planında bir düzenlemeye gidilmesinin etkileri kesinlik taşımadığından çok borçlu ülkelerde belirsizliklere neden olmaktadır. Bu da yatırım yapmak isteyenleri yatırım kararından vazgeçirmektedir (Bilginoğlu ve Aysu, 2008: 8). Ülkeye yatırım yapmak isteyenler o ülkede oluşan fazla arzdan da endişelenmektedirler. Çünkü fazla arz, dış borç ödemelerini sağlamak için daha yüksek vergi oranlarını gerektirmektedir. Bu

sebeple yatırımcılar ileriki dönemlerde sağlayacakları gelir artışı için şimdiki maliyetlere pek katlanmak istememektedirler.

Bu durumu ifade etmek için Laffer Eğrisi kullanılmaktadır. Şekil 2’de gösterilen Borç-Laffer eğrisi daha çok borcun daha kısıtlı borç geri ödeme ihtimaliyle eşgüdümlü olduğunu ifade etmektedir. Eğrinin yukarı eğimli kısmı borç miktarı arttıkça bunların geri ödenme ihtimalinin de arttığını göstermektedir. Ancak eğrinin aşağı eğimli kısmı borç miktarı arttıkça borcun geri ödenme ihtimalinin de azaldığını göstermektedir. Laffer eğrisi üzerindeki borç stokunun zirve noktasında, ilave borçlanma yatırım üzerine konan bir vergi ile aynı etkilere sahiptir. Borç stokunun zirve noktası aynı zamanda borçlanmanın büyüme üzerinde negatif maliyet etkisinin de başlama noktasını oluşturmaktadır (Özkan, 2006: 27).

Şekil 2. Borçlanma Laffer Eğrisi

Kaynak: Süleyman Çelik ve Tuba Başkonuş Dilekci. (2013).

Türkiye’de 2001 Krizi Öncesi ve Sonrası Dönemler İçin Dış Borç Ekonomik Büyüme İlişkisi, Turkish Studies, International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/3, Winter, Ankara, s.117. Sonuç olarak, dış borçlar ile büyümenin birbiri ile olan net etkileşimi çoğunlukla belirsiz olmaktadır. Bu etkileşim, borcun faiz oranı seviyesiyle ve alınan kaynağın istenilen geri dönüşü sağlayıp sağlamadığına bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Şayet dış borcun kullanımı etkili ve verimli olursa ve borcun faiz oranı uygunsa, ekonomide büyümenin canlanacağı

Beklenen borç geri ödemesi

Borç fazlası

düşülmektedir. Ancak tam tersi bir durumda yani kullanılan dış borç faizleri çok yüksek ve alınan borçlar borç geri ödemelerine yetecek geliri sağlayan yatırımlar için kullanılmazsa, ekonomideki büyüme hız kesmektedir (Alarslan, 2012: 39).

Benzer Belgeler