• Sonuç bulunamadı

Dür inci demektir. İnanışa göre nsan yağmuru, bolluk bereket getirir. Bütün canlılar bu mevsimde yağan yağmurda faydalanmak isterler. O denli etkilidir ki, nisan yağmurunun bir damlası istiridyenin içine düşünce inci, yılanın ağzına düşünce zehir olur. İnci çoğu zaman sadef ve denizle beraber kullanılır. Tasavvufa göre son amaca ulaşma denizin dibinden inci çıkarmak kadar güç ve zahmetli bir iştir.

Divanda en çok sözü edilen ve tasavvurlarda yer alan kıymetli taş incidir. Bu kadar çok ilgi görmesinin sebebi, nisan yağmurunun sadefin içine düşmesi sonunda meydana geldiği şeklindeki inanış, rengi, parlaklığı ve yuvarlak şeklidir. Bu özelliklerinden dolayı ay, güneş, sevgili, âşık, çiçek, diş, gözyaşı, jâle, katre, söz, nazm, ter ve duâ ile ilgili tasavvurlarda sık sık yer alır. Bilhassa sevgilinin dişi ve sözleri için çok kullanılan bir kıymetli taştır. Çoğu beyitlerde, istiâre yoluyla ona ad olarak kullanılır (Sefercioğlu, 2001: 97).

“Çıkdı bir niçe sadef bahr-i cenâb-ı şâhdan Her birin itmiş makar bir dâne dürr-i şâhvâr”

Nev‟î (M.1.27) “Erse deniz kulağına sözün cevâhiri

Olur sadef içinde dür-i şâh-vâr âb”

Ahmet Paşa (K.36.46)

Övülen kişinin her yönden üstünlüğü belirtilir. Terin dürr-i şehvâr olarak nitelendirilmesi de hem şekli ve rengi yönüyle hem de övgüyü abartma yönüyledir:

“Za'fdan kurtulup oldı bedenün tâze vü ter Nite kim bahr-i Aden'den çıkar dürr-i şehvâr”

İncinin ve denizin mekanları bazen âşıktan kenardadır. Ona erişmek için ayrılık azabı ve tanrısal özleme dayanamayarak cismi gark etmekle Hakk‟a ulaşmak gerekir. Bazen ise bu inci ve deniz, hakk aşıkının iç dünyasındadır (Turan ve Oral, 2008: 233).

“Bir senâ dürrin çıkardı bahr-i tab‟ım mevci kim Cân verir gavvâs olan ol dürr-i nâ-yâb üstüne”

Ahmet Paşa (G.16.37) “Pîr oldı şimdi zâde-i tab'ı dükendi hep

Bir dürr-i pâki var sadef-i dehre yâdigâr”

Nev‟î (K.53.5)

Aden denizinin incisi büyük ve güzel oluşları nedeniyle kıymetli bulunur. “Aden, Yemen‟in güneyinde, Ummân Denizi sahilinde bir kasabadır. Buradan çıkan inciler büyük olurmuş.” (Pektaş, 2011: 485)

Deniz, inci madenidir. Âşığın gözyaşları inciye benzetilirken, sevgilinin dişleri de inci olarak düşünülür. Denizin incileri karaya sürüklemesinin sebebi, sevgilinin dişi gibi bir inci elde edemeyip oluşturduklarını beğenmeyerek çıkarıp atmasıdır:

“Ne güher bulsa begenmez burakur yazıya deryâ Gâlibâ kim ana maksûd dişün kimi güherdür”

Fuzûlî (G.83.4)

İncinin çıktığı yer, incinin kanağı denizdir. Dalgalar bazen sedefinden çıkan inciyi sahile bırakır. Deniz kendi incisini değersiz bulduğu için sahile, beyâbana bırakıyor. Denizin işitmesi, sedefin kulağa benzetilmesi sebebiyledir. Sedef ise sahildedir (Tarlan, 2009: 670).

“Düşdü vasf-ı dür-i dendânı ağızdan ağza İşidüp saldı beyâbâna deniz gevherini”

Fuzûlî (G.274. 4) “Esselâm ey dürr-i deryâ-yi İlâh

Esselâm ey gevher-i kân esselâm”

Nisan yağmuru incinin oluşmasına yardımcı olur:

“Düşüncenin, göz denizine dalmasından, şairin sevgiliyi düşüne düşüne çok ağladığını anlıyoruz. Elbette gözyaşlarının içerisinde inci bulunması mümkün değildir.” (Pektaş, 2011: 485)

Dürr yani inci, sadef denilen deniz hayvanının karnında oluşur. Nisan mevsiminde sahile çıkan sadef midye gibi yapısıyla kapakçığını açarmış. O sırada karnına düşen nisan yağmurunun damlasını yutup denize dönermiş. Denizdeki tuzlu su ortamında bu yağmur tanesi hayvana ıstırap vermeye başlayınca sancıdan kurtulmak için bir salgı salgılarmış. Bu sıvılar katılaşarak birbiri üzerine yapışır ve böylece inciyi oluştururmuş. Eğer sadef iki veya daha çok yağmur tanesi yuttuysa inciler küçük olurmuş. En makbul olan inci tek bir incidir. Böylesi inci, hem yuvarlak hem de iri olurmuş. Dür-i dane, dür-i galtan, yek-dane, dür-i şehvar gibi adlarla anılan kıymetli inci, bu tek olan incidir. Eskiden en güzel inciler Aden‟de çıkarılırmış. Bu bakımdan Aden ile birlikte çok anılır. Sevgilinin ağzındaki dişler bir inci dizisidir. Dür kelimesi “dür-i Aden” gibi tamlamalar kurar. “Dürr-i yetim” tabiri sadefteki tek inciden kinayedir. Dünyanın yegâne incisi deyimi Peygamberimiz için kullanılır. İnci çok zaman sadef veya deniz ile birlikte anılır. sevgilinin dişleri incidir (Pektaş, 2011: 484).

Âşığın gözleri gözyaşı değil, adeta inci döker: “Dişlerin derdinden etmiş kişi bahrına sefer Anun için Rûma dürdür armağanı çeşmimin”

Şeyhî (G.101.7)

“Çeşme-i billûrdan yâkut-ı nâb olsun revân

Bahr-i hüsnün dilberin pür dürr ü mercân eylesin”

Hayâlî (G. 390. 3)

Gevher-i hakikat veya “dürr” şeklinde şiire getirilen ilâhi ruhun (cevher, mahiyet, öz) yeriyse gönüldedir. Ünlü hadisin hükmünden yola çıkarak salik önce kendi iç dünyasında olan deryânın gevherini bulur ve böylece Hakk‟ın yolu onun yüzüne açılmış olur (Turan ve Oral, 2008: 230).

Âşığın deryâ gibi gözyaşı döken gözü ve inciye benzeyen gözyaşları vardır: “Peykânları ile doludur çeşm-i pür-âbum

Ey bahr sağınma senün ancak güherün var”

Fuzûlî (G.85.3)

“Ko çeksin acı dilleri deryâ şol acı kim Kor dişlerini lü'lü-i ummâna kasd eder”

Necatî Beg (G.151.2)

Denizde inci bulunur ve deniz bu inciye sahip olmak için hayatı kendine zehir eder. Bu nedenle suyu da acıdır. Bu hayâlden yola çıkılarak, insanlara hayatı kendilerine zehir etmememeleri öğütlenir:

“Dâmenün doldursa gerdun dürr ile tök ebr tek Dürr içün telh etme kâmun bahr-i ter-dâmen kimi”

Fuzûlî (G.276.6)

Hz. Muhammed için dünyanın tek incisi benzemesi yapılır. Onun şefaat incisini çıkarmak için rahmet denizine dalan tek kişi olduğu düşünülür. Nitekim kıyamette, şefaat edecek olan tek kişi odur:

“Zihî cevâhir-i ihsân-ı „âma ma‟din-i hâs Dür-i şefâ‟at içün bahr-i rahmete gavvâs”

Fuzûlî (G.113.1)

Şiirlerde anlam derinliği vardır. Bu derinlikteki aqnlam, gizemli bir inci gibi değerlidir:

“Bu kasîdem lücce-i bahr-ı hakâyıkdur benüm Ka'r-ı ma'nâsında pür lûlû-yi esrar u 'iber”

Nev‟î (K12.77)

“Bahra dahi düşerse lü‟lü-vâr Hasm boynunda rismân buldun”

“Lü‟lü-i lâlâ müşâbih olımaz dendânına Ol dür-i bahr-i melâhat hüsn ile yek-dânedür”

Nev‟î (G.163.3) “Dürr-i nazmım gördü deryalar dilinde söylenir

Ey Hayâlî bende oldu lü‟lü-i lâlâ bana”

Hayâlî (G.16.5) “Bahre lü‟lü‟ dişlerün vasfın meger söyler sabâ Kim kulak dutmuş sadef içre dür-i galtân ana”

Fuzûlî (G.22.5) “Dürleri medhinde nazmım bahrdir lü'lü-nisâr

Şa'rı sevdâsında şi'rim âleme ânber saçar”

Şeyhî (G.20.7)

Denizden çıkan inciler ne kadar değerliyse marifet denizinin incileri de o kadar değerlidir:

“Olmayan gavvâs-ı bahr-i ma‟rifet ârif degül Kim sadef terkîb-i tendür lü‟lü-i şehvâr söz”

Fuzûlî (G.117.6) “Çemen pür-mevc bir deryâ sadef gül

İçinde lü‟lû-yı şehvâr jâle”

Bâkî (G.456.5)

4. 47. Mercân

“Mercan, “selenterelerin mercanlar sınıfından olup kayalık yerlerde koloni meydana getirerek yaşayan, iskeleti kalkerli, kırmızı deniz hayvanı (corallium robrum)dır. Bazı süs eşyalarının yapımında kullanılır” (Pektaş, 2011: 489).

Haluk İpekten (2008: 70) mercânı sıcak denizlerde yaşayan kalker iskeletli küçük bir hayvan olarak tanımlar. Öldükten sonra birikip mercan kayalıklarını oluşturular. Su altındaki kayalar, gemilerin seyri açısından çok tehlikelidir. Bazen su

Benzer Belgeler