• Sonuç bulunamadı

1.3. Konu İle İlgili Genel Bilgiler

1.3.5. Dünyada ve Türkiye’de Balığın Üretim ve Tüketim Durumu

1.3.5.1. Balık Üretimi

Balıkçılık, tarihin ilk dönemlerinden bu yana, ekonomik olarak anlamlı ve evrensel boyutta uygulanan, toplama ve avcılık yöntemiyle yiyecek üretiminin günümüze kalan tek örneğidir. Balıkçı takımlarının dizaynı, üretimi ve kullanımı, insanlığın en eski teknolojilerine örnek oluşturmaktadır (Karakaş ve Türkoğlu, 2005:22).

Hayvansal protein gereksinimini karşılamak için daha ucuz ve proteince daha zengin olan su ürünleri, dünya besin gereksiniminin önemli kısmını karşılayan temel bir endüstridir. Özellikle son 50 yılda eğitimler ve teknoloji sayesinde şaşırtıcı bir gelişim göstermiştir. FAO tarafından dünyada en hızlı büyüyen gıda sektörü olarak belirlenmiştir (Dağtekin ve Ak, 2007:14; Erdal ve Esengün,2008:204).

Su ürünleri yetiştiriciliği 1970’li yıllardan itibaren tüm dünyada hızlı bir gelişim göstermiştir. Günümüzde, dünya genelinde yıllık üretimi 50 milyon tona ulaşan su ürünleri yetiştiriciliği, toplam su ürünleri üretiminin 1/3’ünden fazlasını sağlamaktadır. Yetiştiriciliğin hızlı gelişiminde etkili olan en önemli faktörler arasında nüfus ve gelir düzeyindeki artışa karşın avcılık yoluyla sağlanan üretimin 100 milyon ton/yıl civarında maksimum düzeye ulaşması, bazı tür ve stokların aşırı avcılığa maruz kalması, su ürünleri avcılığının mevsimselliği, son yıllardaki önemli biyoteknolojik gelişmeler bu üretimin artmasını sağlamıştır (Işıdan, 2006:12; Şenol ve Saygı, 2001:383).

Dünya deniz ürünleri üretiminin % 61’i Pasifik’ten, % 28,3’ü Atlantik’ten, %6’sı Hint Okyanusu’ndan ve %2,5’i de Akdeniz ve Karadeniz’den elde edilmektedir. İç sulardan elde edilen su ürünlerinin yaklaşık %70’i Asya

kıtasında avlanmakta, bunu sırasıyla Afrika, Avrupa, Güney Amerika ve Kuzey Amerika takip etmektedir (Karakaş ve Türkoğlu, 2005:23; Şenol ve Saygı, 2001:383). Avcılık yoluyla dünya su ürünleri istihsali yıllık ortalama olarak 90 milyon ton civarında yapılırken, ülkemizdeki avcılık miktarı yıllara göre değişkenlik göstermekle beraber ortalama 500 bin ton kadardır. Dünyada su ürünleri yetiştiriciliği ise 1988 yılında 11.700 milyon ton/yıl iken, 2004 yılında üretim miktarı 45.468 milyon ton/yıla çıkmıştır. Aynı yıllarda Türkiye’deki yetiştiricilik miktarları sırası ile 4 bin ve 94 bin tondur. Dünyada avcılık ve yetiştiricilik yolu ile elde edilen toplam su ürünleri üretimine bakıldığında; 1988, 1998 ve 2004 yıllarında sırası ile 100 milyon ton/yıl, 117 milyon ton/yıl ve 140 milyon ton/yıl olduğu gözlenmektedir. Türkiye’deki toplam su ürünleri üretimi ise aynı yıllarda sırası ile 676 bin ton/yıl, 544 bin ton/yıl ve 644 bin ton/yıl olarak gerçekleşmiştir (Dağtekin ve Ak, 2007:14; Erdal ve Esengün, 2008:205).

Balıklar ekonomik değer taşıyan sucul canlılar içerisinde % 70-75 gibi yüksek bir orana sahiptirler. Ülkemizde üretimin % 85’lik bir kısmı avcılık yöntemi ile elde edilirken son 20 yıllık dönem içinde özellikle deniz balıkları yetiştiriciliğin gelişmesi ile sektörde hacimsel büyüme sağlanmıştır. Özellikle ekonomik değeri yüksek deniz balıkların fiyatlarının artışı, buna paralel olarak gelir seviyesinin aynı oranda artmaması tüketici bakımından kültür balıkçılığını daha ulaşılabilir hale getirmiştir. Bununla birlikte sektörün genişlemesi süresince ve şu anda gelinen süreç ile tüketim, ekonomik denge ve üretim-çevre ilişkisi gibi bir takım sektörel uyum bağlamında sorunları da taşır hale gelmiştir (Saygı vd., 2006:133).

Türkiye su ürünleri potansiyeli açısından zengin olup balıkçılık sektörü ülkenin sosyo-ekonomik yapısında önemli bir rol oynamaktadır. Bu sektöre amaçlanan halka sağlıklı ve kaliteli su ürünleri sunmak, iç tüketimi artırmak, bunun yanı sıra dünya ve Avrupa standartlarına uygun kaliteli güvenilir ve süreklilik taşıyan su ürünleri ihracatını gerçekleştirmektir (Türk ve Yabanlı, 2006:151).

Türkiye, 8333 km deniz kıyısı ve su ürünleri üretim alanı olarak kullanılabilecek 178.000 km uzunluğunda akarsu, yüzey alanları 200 bin hektarın

üzerinde olan yaklaşık 200 adet doğal göl ve 3442 km2 genişliğinde baraj gölüne sahiptir. Toplam üretimin yaklaşık %74’ü Karadeniz’den sağlanmaktadır. Üretim bakımından yıllara göre 25-30. sıralarda bulunan ülkemizin ilk 20 ülke içinde yer almasını sağlayacak potansiyeli bulunmaktadır. Fakat çeşitli nedenlerle bu potansiyelini yeterince değerlendirememektedir. Denizlerimiz ve iç sularımız, soğuk ve sıcak su balığı çeşitlerinin avlanması ve yetiştirilmesi için uygun ekolojik özelliklere sahip olması ve taşıdığı çok çeşitli balık türleri bakımından zengin kaynaklardır (Karakaş ve Türkoğlu, 2005:23; Dağtekin ve Ak, 2007:15; Erdal ve Esengün, 2008:205).

Türkiye’yi çevreleyen farklı karakterlere sahip dört ayrı deniz, balık türleri açısından büyük zenginliğe sahiptir. Karadeniz’de 247, Marmara’da 200, Ege Denizi’nde 300 ve Akdeniz’de 500 dolayında balık türü bulunduğu ifade edilmesine rağmen ekonomik değeri bulunan deniz ürünü türü sayısı 100 civarındadır ve bu türlerin birçoğu yok olma noktasına gelmiştir (Karakaş ve Türkoğlu, 2005:23; Hoşsucu vd., 2001:594).

Ülkemizdeki su ürünleri üretiminin bölgesel dağılımına bakıldığında Karadeniz bölgesi ilk sırada gelmektedir. Karadeniz Bölgesinde de Doğu Karadeniz Bölgesi su ürünleri üretimine en fazla katkıyı sağlayan bölgedir. Toplam üretimin %51’i Doğu Karadeniz Bölgesinden sağlanmıştır. Karadeniz Bölgesini Ege, Marmara, Akdeniz ve Diğer Bölgelerimiz izlemektedir. Doğu Karadeniz de üretilen balığın büyük kısmını avcılık yolu ile elde edilen hamsi oluşturmaktadır (Dağtekin ve Ak, 2007.15; Erdal ve Esengün, 2008:206; Şenol ve Saygı, 2001:383).

Ülkemiz su ürünleri üretimi için uygun doğal kaynaklara sahip olduğu halde, av miktarı ne yazık ki daha fazla artmadığı gibi, bilinçli bir avcılığı sürdürebilme konusunda da istenilen düzeyde değildir. Diğer gelişmiş ülkelerde, konu ile ilgili yasal düzenlemeler ve kontrolün ülkemizden daha iyi yapıldığı ve hükümetlerin avcılık gibi her zaman olumlu sonuç alınamayacağı bilinen bir sektörde çalışan kitleyi teşvik edici ve onlara bazı ekonomik kolaylıklar sağlayıcı tedbirler aldığı da bilinmektedir (Hoşsucu vd., 2001:594).

Özellikle yetiştiricilik ürünleri için olmak üzere ihracat piyasasının önemi göz önüne alındığında, Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’da balık filetosu ve hazırlaması kolay gıdalara karşı güçlü bir tüketici talebi bulunduğunu bilmek önemlidir. Türkiye kalkınma stratejisinin bir parçası olarak, ihracatı geliştirmek amacıyla yetiştiricilikle üretimi artırmak istiyorsa, her biri 125 gram ağırlığında iki fileto haline getirilebilecek büyük balıkların üretimine, bir yandan da ikame ürünlerle rekabet edebilecek bir fiyat noktasında piyasaya girmeye önem verilmelidir. Ayrıca, su ürünlerinde daha çok gelir getiren katma değerli hazır yemeklerin (örneğin, soslu balık) yapılmasına önem verilmelidir. (Dıffey, 2007:89).

Ülkemiz balıkçılarının avcılık sonucu elde ettiği balıklar Risk Analizi Kritik Kontrol Noktaları (HACCP, Hazard Analysis of Critical Control Point) şartlarını içeren balıkhanelerde karaya çıkartılıp sağlıklı koşullarda pazarlanmadığından, su ürünlerinin iç tüketimde halk sağlığı açısından gereken şartları sağladığı söylenemez. Bu durum, zaman zaman yurt dışına istenilen şartlarda ürün ihraç edilmesini de engellemektedir (Hoşsucu vd., 2001:594).

İnsan nüfusuna paralel olarak artan gıda ihtiyacını karşılamak üzere gıda endüstrisindeki hızlı gelişmeler tüketiciye çeşitli olanaklar sunarken daha kaliteli, güvenli ve sağlıklı gıda üretiminin zorunluluğunu da beraberinde getirmektedir. Özellikle son yıllarda tüketicinin daha kaliteli et olması, kolay sindirilmesi, diyetik özelliği olması açısından balık ve balıkçılık ürünlerine olan ilgisinin giderek artmasıyla birlikte sektörde çalışan ve bu ürünleri tüketen insanlarda zoonoz hastalıklar başta olmak üzere halk sağlığını tehdit eder boyutlarda ciddi sorunlar yaşanmaya başlanmıştır (Türk ve Yabanlı, 2006:151).

1.3.5.2. Balık Tüketimi

Sağlıklı beslenmeye katkısı, sanayi sektörüne hammadde sağlaması, istihdam yaratması ve yüksek ihracat potansiyeli nedeniyle özel bir öneme sahip olan su ürünleri sektörü deniz ve iç sularda bulunan canlıların işlenmesi ve pazarlanmasını içeren gıda dalıdır (Dağtekin ve Ak, 2007:15; Şenol ve Saygı, 2001:383).

Taze su ürünlerinin yanında özellikle işlenmiş ürünlerin de ülkemizde benimsenmesi ve tüketiminin artırılması gerekmektedir. Dünya ülkelerine bakıldığında Kanada, ABD, Avrupa Birliği ülkeleri gibi endüstriyel ülkelerde yıllık kişi başı balık tüketimi ortalama 28.3 kg kişi/yıl dır. Bu miktar Japonya gibi diğer gelişmiş ülkelerde 65.2 kg kişi/yıl dır. (Çolakoğlu vd., 2006:388).

Geçtiğimiz on yılda, Türkiye’de kişi başına yıllık su ürünleri tüketimi 7.0 Kg’ın üzerinde olmuştur. Bugün, tüketimin 8.0 Kg seviyesine ulaştığı bilinmektedir. Bu hesaplamaya, Karadeniz’de avlanan küçük pelajik türlerin üretimindeki yıllık değişimler de dahil edilmiştir. Akdeniz’deki diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında Türkiye’de su ürünleri tüketimi azdır. Örneğin kişi başına yıllık tüketim İspanya’da 40.5 kg; Yunanistan’da 23.1 kg'dir. Avrupa ortalaması 22.7 kg’dir (Diffey, 2007:90; Şenol ve Saygı, 2001:383).

Dünyada yılda kişi başına ortalama 16 kg balık tüketilirken, Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında üretim yönünden 7. Sırada bulunan Türkiye, tüketimde son sırada yer almaktadır. Türkiye'nin tüketimde dünya ortalamasına ulaşması için mevcut üretimini 2 kat, AB seviyesine ulaşması için ise 3 kat artırması gerekmektedir (Dağtekin ve Ak, 2007:15; Erdal ve Esengün, 2008:206; Şenol ve Saygı, 2001:383).

Sağlıklı beslenme açısından su ürünleri tüketiminin arttırılması gerekmektedir. Her mevsim balık tüketilmesi dengeli beslenme için gereklidir. Düzenli bir fiyat ile her mevsim balık tüketimini sağlamak için taze tüketim yerine işlenmiş ve dondurulmuş tüketime yönelmek gerekmektedir. (Çapkın ve ark, 2008:467).

Türkiye su ürünleri tüketiminde hem ihracatçı hem de ithalatçı ülke konumundadır. TUİK (2007) verilerine göre, 1989 yılında 25.952 ton olan ihracatımız, 1998 yılında 11.558 tona kadar gerilerken 2005 yılında 37.655 tona çıkmıştır. 2005 yılında toplam 37.655 211 kg su ürünleri ihracatı karşılığı 277.963.150 TL (206.039.936 $) gelir sağlanmıştır. Su ürünleri ihracatında canlı olarak tatlısu süs balıkları, deniz süs balıkları, salmon, yılan balıkları ve diğer deniz balıkları ile taze/soğutulmuş, dondurulmuş ve fileto dondurulmuş şeklinde yapılmaktadır. İhraç edilen su ürünleri arasında alabalık, çipura, levrek, hamsi,

kalkan, dil, pisi, istakoz, midye, salyangoz, köpek balığı, orkinos, mezgit balığı gibi türler yer almaktadır (Dağtekin ve Ak, 2007:15; Erdal ve Esengün, 2008:207).

2005 yılında toplam 47.676.333 kg su ürünleri ithalatı karşılığı 92.425.248 TL (68 558 341$) gider oluşmuştur. Su ürünleri ithalatı canlı tatlısu süs balıkları, deniz süs balıkları, çipura, orkinos ve diğer deniz balıkları ile taze/soğutulmuş, dondurulmuş, fileto dondurulmuş, surimi, balık unu ve yağı şeklinde yapılmaktadır. İthal edilen su ürünleri arasında sardalya, uskumru, mercan, sinarit, palamut, lüfer, kalkan, morina, kalamar, midye, salyangoz, yengeç, istakoz ve mürekkep balığı gibi türler yer almaktadır (Dağtekin ve Ak, 2007:15; Erdal ve Esengün, 2008:207).

Benzer Belgeler