• Sonuç bulunamadı

Dünya’da Kadın GiriĢimciliğin GeliĢim Süreci

2.2. l Kadın GiriĢimcilik Kavramı ve Temel Özellikleri

2.2.3. Dünya’da Kadın GiriĢimciliğin GeliĢim Süreci

Sanayileşme ile beraber dışarıda işçi olarak üretime katılan kadın özellikle II. Dünya Savaşı‟nda erkeklerin savaşa gitmesi ve savaş sonucunda erkek nüfusunun azalması ile beraber üretim hayatında daha fazla görülmeye başlamıştır. Ancak bu defa sadece işçi olarak değil kocalarından, babalarından kalan yeri işleten ve geçimlerini sağlayabilmek için iş yeri kuran kadınlar olarak da görülmüşlerdir. Tarihsel olarak baktığımızda kadınların girişimci olmalarını etkileyen bir diğer faktör de kültürün ve kentsel yaşamın etkisi ile aile yapılarının küçülmesi ve çocuk sayısının azalması neticesinde kız çocuklarının da önemli ve kıymetli görülmesidir. Özellikle 1970‟li yıllardan itibaren küreselleşme süreci ile beraber iletişim ve ulaşımın artması ve kolaylaşması dünya genelinde de evde veya dışarıda girişim faaliyetinde bulunan kadın sayısını arttırmıştır.

1980‟li yıllar liberal ekonominin ve girişimcilik kültürünün benimsendiği yıllardır (Soysal (b), 2010; 88). 1980‟lerden sonra girişimcilik kelimesi dünya çapında çok kullanılır olmuştur (Dilsiz ve Kölük, 2008; 4). Bu dönemlerde küçük işletmeler yoksulluktan kurtulmanın bir yolu olarak görülmüştür. Ayrıca kadın istihdamı küçük işletmelerle bağlantılıdır. Bu yıllarda 3. Dünya ülkeleri girişimciliği tarım ve sanayinin dışına taşan bir önemi olduğunu düşünmüş ve ekonomide önemli bir yere sahip olduğunu vurgulamıştır (Soysal (b), 2010; 88). Kadınların girişimciliğe uygun olduğu keşfedilmiş ve kadınların girişimci olmaları için fırsatlar sunulmaya başlanmıştır (Top, 2006; 21). Bu nedenle küçük girişimcilik ve kadın girişimciliği destekleyen politikalar artmıştır. Bu dönem tarihte kadın hareketlerinin hız kazandığı dönem olarak yerini almıştır (Soysal (b), 2010; 88, 89).

2.2.3.1. Türk tarihinde kadın giriĢimciliğinin geliĢim süreci

Türk tarihinde kadın Göktürk‟lerden itibaren her zaman üretimde ve yönetimde yer almıştır. Ancak kadının girişimci olarak ortaya çıkışı Türk tarihinde Osmanlı Devleti Dönemi‟nde belirgin olarak görülmektedir. Osmanlı Devleti‟nin üretim ve ekonomi hayatında önemli bir düzenleyici olan Ahi örgütlerinden biri olan ve tamamen kadınlardan oluşan Bacıyan-i Rum Teşkilatının amacı kültür, sanat, sosyal ve ekonomik alanlarda kalkınmayı sağlamak, üretimi gerçekleştirmek ve gerekirse eşlerin yanında vatanı savunmaktır (www.yeniosmanlilar.org). Bu dönemlerde Adana, Konya, Sivas, Ankara, Kayseri illerinde kadınlar dokumacılık yapmaktadırlar. Halep, Adana ve Urfa‟da örme makinelerini, Bitlis‟te ise dokuma tezgâhlarını çalıştırarak üretim yapmışlardır. Osmanlı‟da Türk kadını eğitim ve geçimi için çalışmalar yapmış aynı zamanda hastane, sağlık ocakları ve akıl hastanelerinin yapımlarına da katkıda bulunarak girişimcilik özellikleri göstermişlerdir (Gürol, 2000; 244, 247). Cumhuriyet Dönemi‟nde ise 1914 yılından itibaren kadınlar işçi ve devlet memurluğunun yanı sıra tüccarlık ve esnaflığa da başlamışlardır (www.turkhukuksitesi.com).

OECD ülkeleri arasında kadın girişimcilerin erkek girişimci oranına göre en düşük olduğu ülke Türkiye‟dir (% 13). Kadın girişimciliğin en yüksek olduğu ülke ise Portekizdir (% 40) (www.oecd.org (a)).

Türkiye‟de girişimcilerin sadece % 10‟u kadındır. Kadınlar tarafından kurulan girişimlerin % 66‟sında sadece 1 tane işçi çalışmaktadır. Halbuki kadınlar girişimcilikte de gelişmenin anahtarıdırlar, girişimci olarak onların desteklenmesi sosyal ve ekonomik gelişmeye bir güç sağlayacaktır (www.oecd.org (b)). Çünkü Türkiye‟sinde ekonomi için vazgeçilmez olan girişimcilik fonksiyonu içerisinde kadın girişimciler bir kaldıraç olarak görülmektedir. Bu sebeple de kadınların girişimci olması bir takım kurum ve kuruluşlar ve birlikler tarafından desteklenmektedir.

Bütün bunlara rağmen Türkiye gelişmiş ülkelere nazaran kadın girişimciliğinde oldukça geridedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda Türkiye 131 ülke arasında 129. sırada yer almaktadır. Aynı zamanda son yıllarda ülkemizde kadın istihdamı azalırken girişimciliği artmaktadır. KAGİDER başkanı Gülseren Onanç bu durumu şöyle açıklıyor;

girişimci iki şekilde ortaya çıkar birincisi yeni fikirlere sahip olarak ikincisi ise ihtiyaçtan dolayı ve tercih edilen girişimci tipi. İki girişimci tipi olmasına rağmen Türkiye‟de bulunan kadın girişimcilerin % 70‟nin ihtiyaçdan dolayı girişimci oldukları görülmüştür. İstihdam özelliği gösteremeyen kadın aile ihtiyaçlarına katkıda bulunabilmek için girişimci olmaktadır (Tuvay, 2010; 20). Burdan yola çıkarsak, Türkiye‟de kadınların kendi işyerlerini açmak istemeleri farklı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bunlar aileye ek gelir sağlamak, ücretli işlerde çalışma isteğindeki artıştır. Ancak Türkiye‟de ücretli işlerde çalışmak isteyen kadınlar uygun eğitim ve beceriye sahip olmadıklarından iş bulmakta zorlanmaktadırlar. Bu da kendi hesabına çalışma durumunu ortaya çıkarmaktadır. Yani Türkiye‟de kadınların kendilerini daha fazla özgür hissettikleri, piyasada kendilerine uygun işin varlığı, eşitlik istemeleri, eğitim seviyelerindeki artış, kendilerine duydukları güven gibi faktörler değil, ülkede yaşanan olumsuz ekonomik koşulların aile geçimi üzerinde oluşturduğu etkilerdir. Örneğin; Türkiye‟de 1990‟lı yıllardan itibaren yapılan çalışmalarda çalışan kadınların yarısından fazlasının ticaret sektöründe girişimci olduğu ortaya çıkmıştır. Yaş aralıkları çoğunlukla kentli ve yaş ortalamaları 30-39 arasında kalmasına rağmen bunların sadece yarısına yakın kısmı lise eğitim düzeyindedir. Türkiye‟de kadın girişimci tanımlamasında kadınların işveren pozisyonunda olmaları yer almaktadır ve Türkiye‟de işveren kadınların arasında okur-yazar düzeyinde olan hatta okuma yazma bilmeyenlerin bile olduğu görülmüştür. Ayrıca erkek girişimcilerle karşılaştırıldığında daha az özgüvenli oldukları ortaya çıkmıştır (Yetim, 2002; 82).