• Sonuç bulunamadı

Birleşik Devletlerin resmi okul sisteminde, eğitimin geliştirilmesi çalışmalarında ve dengeli eğitim programları içinde görsel sanatlar eğitimine gereken önemin verilmediğini tespit eden ve genel eğitim içinde sanatın merkezi bir konuma sahip olmasını amaçlayan Getty Vafı Güzel Sanatlar Eğitim Merkezi, içeriğini (ABD) sanatsal uygulamalar, sanat tarihi, sanat eleştirisi ve estetiğin oluşturduğu dört disiplinin uyumlu bileşkesini öngören bir sanat eğitimi yaklaşımını 1982 yılında benimsemiştir. Bu yeni teori Disipline Dayalı Sanat Eğitimi (Discipline- Based Art Education) olarak isimlendirilmiştir. Bu teoriyi savunan yayınlar, dört disiplinin her birinde öğretimin, sanatın önemi ve gerekliliğinin anlaşılmasına, sanatla ulaşılan güçlü düşüncelerin araştırılmasına önemli bir biçimde katkıda bulunduğunu belirtmektedir. Ayrıca çocukların ve gençlerin sadece sanatsal yaratıcılıklarının zenginleştirilip gelişmesiyle yetinilmemesi gerektiği, aynı zamanda görsel sanatların çeşitli kültürel ve tarihi çevreyle olan ilişkilerinin kavratılmasına

yönelik yeteneklerinin de yapılandırılmasının önemli olduğu ifade edilmektedir. Etkili bir disipline dayalı sanat eğitimi programının çocukların sofistike yeteneklerini, sanat eserini üretmeye, tanımlamaya, analiz etmeye ve yorumlamaya yönelik olarak arttırarak geliştirebileceği, bu yayınlarda vurgulanmaktadır (Özsoy,1999:10-11).

Son yıllarda ortaya çıkan sanat eğitimi teorilerinden “Disipline Dayalı (Çok Alanlı) Sanat Eğitimi" modelinde müze eğitimi çok önemli bir yer tutmakta ve bu modele göre sanat tarihi, estetik, sanat eleştirisi ve uygulama alanları birleştirilerek farklı ders programları hazırlanmaktadır. Görsel sanatlar eğitimi için müzeler beş duyuya hitap eden önemli mekânlar arasındadır. Çağdaş eğitim kuramlarına göre yaparak ve yaşayarak öğrenmenin etkili olduğu bir modelde müzeler önemli bir yere sahiptir. “Böyle olunca ağırlıklı olarak görsel kaynaklarla yapılan sanat eğitiminde müzelerden yararlanmamak düşünülemez. Bu sebepledir ki, Amerika'da çocuklara ve gençlere yönelik özel sanat müzeleri dahi kurulmuştur” (Erbay, 2001: 28).

1994-1997 yılları arasında YÖK/Dünya Bankası, Milli Eğitimi Geliştirme Projesi Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitimi çerçevesinde yerli yabancı uzman rehberlerin öncülüğünde Eğitim Fakültelerinin öğretim elemanlarının katkılarıyla gerçekleştirilen panel çalışmaları sonucu “disipline dayalı sanat eğitimi” projesi ortaya konulmuştur. Bu projeye göre müze eğitimi kapsamında müze gezisi hazırlanma, zihni rahatlatma, ayrıntılarıyla bir sanat yapıtının grupça eleştirel incelenmesi ve sanat yapıtlarını çalışma kağıtları ile birlikte yalnız başına inceleme olarak dört aşamada yapılması öngörülmüştür.

Disipline dayalı sanat eğitimine göre müze gezisinin birinci aşaması olan “Hazırlanma” aşamasında öğretmen, öğrencileri müzeye götürmeden önce kendisi mutlaka müzeyi gezmeli, müzeyle ilgili gereken tüm bilgileri almalı, öğrencilerle derinlemesine inceleyecekleri sanat yapıtını belirlemeli, yapıta uygun sanat eleştirisi çalışma formu hazırlayıp öncelikle kendisine uygulamalıdır. Öğretmen müze gezisi öncesi, ulaşım araçlarını ayarlamalı, müzeyle ilgili ücret bilgilerini öğrenmeli, gerekli kişilerden ve kurumlardan izin belgelerini aldıktan sonra öğrencilere müze gezisi ile ilgili ön bilgilendirme yapmalıdır. Onlara müzede nasıl davranacaklarını

anlattıktan sonra müze gezisine gidileceği gün yanlarında getirmeleri gereken araç gereçleri söylemelidir.

Müze gezisinin ikinci aşaması olan “Grup Sanat Eleştirisi” kapsamında ise öğretmen öğrencilerin sanat eleştirisi tartışmasına öncülük etmeli ve bunun için daha önceki sanat eleştirisi çalışma örneklerini kullanmalıdır.

Müze gezisinin üçüncü aşaması olan “Tek Başına Bakma” kapsamında ise öğretmen her öğrenciye üzerinde çalışma yapmaları için birer çalışma kağıdı dağıtmalı ve öğrencilerin beğendikleri bir ya da birkaç sanat yapıtını çizmeye yönlendirmelidir. Bu süreçte öğretmen, öğrencilerin sanat yapıtları ile ilgili sorularını not etmelidir. Müze gezimi sonrası sınıfa geri dönüldüğünde öğrencilerin müzede yaşadıkları deneyimi birbirleriyle paylaşmal arı istenmelidir.

Disipline dayalı sanat eğitimine göre müze gezisinin son aşaması olan ‘Deneyim’ kapsamında öğretmen öğrencilerden müzede hoşlandıkları bir tekniği araştırmasını istemeli ve bu sayede öğrencinin daha kalıcı bilgilere sahip olması sağlanmalıdır.

Müzede, bir eser incelenirken bağlamsal sanat tarihi açısından, sanat yapıtını zaman içinde toplumsal ve tarihsel olaylarla ilgisini anlamak ve araştırmak için eser hakkında detaylı bir inceleme yapmak gereklidir. Bu kapsamda, müzedeki eserleri incelerken bağlamsal sanat tarihi içinde araştırmak için aşağıdaki soruları sormak gerekmektedir.

• Ürün ne zaman, nerede yapılmış? • Bu ürün nasıl yapılmış?

• Hangi amaçla yapılmış?

• Ürünün bugün de önemi aynı mı? • Sanatçısı ya da ustaları kimdir?

• Ne gibi tarihi olaylar, ürünün yapıldığı zamanı etkilemiştir? (savaş, din, işverenin desteği, parasal destek)

• Ürün hangi öyküyü (ya da simgeleri) aktarmaya çalışmıştır? • Bu araştırma çalışması sizin düşüncenizi nasıl değiştirdi?

• Bu ürünü daha iyi değerlendirebilmek için kendinize başka ne gibi sorular sormanız gerekiyor?( Katz,1995; Stokrocki ve Kırışoğlu, 1997 : s. 30’daki alıntı).

Müze ziyaretinde bir sanat yapıtı incelenirken aşağıda belirtilen tartışma sorularına cevap aranmalıdır.

Betimleme : Yapıt, ne zaman, nerede, kim tarafından yapılmıştır?

Çözümleme : Sanat yapıtının, formu, parlaklılığı(sırrı), yapısı, pişme süresi açılarından özelliklerini kıyaslayınız.

Yorum : Kültürel etkiler nelerdir? (işlev, üslup, simge, madde)

Yargı : Kültürel kararları veren uzmanlar kimlerdir? (Stokrocki ve Kırışoğlu, 1997:31).

Gazeteci Özgen Acar, yaptığı bir konuşmada, müzede yaşantılara dayalı olarak öğrenmeye ve disiplinler arası yaklaşımlara iyi bir örnek olarak şöyle demiştir:

"...1948 yılında ilkokul 4. sınıftayken, bize her çarşamba günü öğleden sonra bir tarihi yere örneğin; Đzmir'de Kadifekale'ye götürür ve tarihini anlatırdı. Daha önce sınıfta anlatmıştır. Tam elli yıl önce, bu tarihlerde, yine böyle bir mayıs ayında bizi aldı ve Bayraklı kazısına götürdü. O yıllarda Ekrem Akurgal Bayraklı kazısına başlamıştı. Bizi müzelere götürmeden önce, kendisi müzeye gider, neyi göstermek istiyorsa, neyi öğrenmemiz gerekiyorsa, önce kendi onları öğrenir, sonra bize anlatırdı(...) Đlginç bir yöntemi vardı; kendince uygun gördüğü 5-10 tane eser saptar, bize bu 5-10 eseri vurgulardı (...) Yine oğlumla birlikte Amerika'da, Doğa Tarihi Müzesi'ne gitmiştim. Her ay her hafta sonu aynı müzeyi ziyaret ettik. Oğlum bir süre sonra dinazorların tüm özelliklerini öğrendi. Türkiye'ye döndüğümüz zaman 4,5 yaşındaydı. Televizyon'da Cumhuriyet bilim teknik reklamı yapıyordu. Reklamda bir mağara adamı bir dinazorun peşinde, Kafasına vuruyor, yakalıyor, ters çeviriyor, ardından sürüklüyordu... Oğlum, "Baba, bu reklam yanlış" dedi,"Niye? dedim. "Đnsanlarla dinazorlar hiçbir zaman bir araya gelmedi ki" dedi. Haklıydı. Arada herhalde 25 milyon yıl vardı. Cumhuriyet'in bilim teknik eki reklamında böyle bilimsel bir hata yapılıyordu (...) Şimdi bu nedir? 4,5 yaşındaki bir oğlan dinazorla insanın bir arada yaşamadığını biliyor. Bu neden? Gidip müzeyi gördüğü için. Müzede eğitim aldığı için..." Sonuç olarak, eğitim sistemlerinde öğrenme ortamlarının yalnızca okullarda sınırlı olmadığı açıktır. Öğrenme için yeni ortamların oluşturulmasında disiplinlerarası yaklaşımların işbirliği önemli bir koşuldur (Adıgüzel, 1999,21-28).

MÜZE VE EĞĐTĐM ĐLĐŞKĐSĐ