• Sonuç bulunamadı

3. Terör Saldırıları Sonrası Küresel ve Bölgesel Güç Odakları ile

4.3. Çin Halk Cumhuriyeti

Çin’in teknolojik ve ekonomik öncülüğü Batı dünyasını endişelendirecek bir boyutta gelişmektedir. Bu sebeple başta ABD olmak üzere Batılı devletler Çin’in manevra alanını daraltmak için çaba sarf etmektedirler.630 Bazı araştırmacılar Çin’in bu kalkınma hızı ile devam ettiği takdirde 2015’li yıllarda ABD ekonomisinden daha ileride olacağını tahmin etmektedirler. Bu gelişme Washington’da farklı şekillerde algılanmaktadır. Clinton iktidara gelirken Çin karşıtı bir söylem geliştirmesine ve bu ülkeye karşı bir kuşatma stratejisi benimsemesine rağmen, 1996 sonrasında Çin ile temas ve işbirliği politikalarını tercih etmiştir. Bush ise seçim propagandası sırasında Çin’i tehdit olarak ilan etmiş ve ABD’nin Çin politikasının stratejik ortaklıktan stratejik rekabete döneceğini ifade etmiştir. Esasen, bu yaklaşım bile Çin’in hiçbir zaman ABD için stratejik ortam olmadığının kanıtı olmaya yetmektedir.631 Yeni Amerikan stratejisinin temelinde ise Çin ile mücadeleyi 2030’lara erteleme Rusya’yı kuşatma ve yeniden süper güç olmasını engelleme Hindistan’ı ve AB’yi ise müttefik olarak kazanma ilkesi hakimidir.632

11 Eylül sonrası, Afganistan'a düzenlenen askeri müdahale ve ardından ABD'nin Orta Asya cumhuriyetleriyle ağırlıklı olarak, askeri - güvenlik alanında geliştirmeye başladığı işbirliği kaçınılmaz olarak Çin'i rahatsız etmeye başlamıştır. Hiç kuşkusuz, 2001’den başlayarak ABD'nin yürütmekte olduğu strateji, Çin'in yükselişi ve çıkarlarıyla ters düşmeye başlamış, hatta Çin açısından bir güvenlik tehdidi olarak algılanmaya başlanmıştır.633

Afganistan’daki anti-terör operasyonu ile birlikte ABD’nin yararına önemli jeopolitik değişiklikler meydana gelmiştir. Orta Asya’daki Amerikan üsleri Çin sınırına çok yakın bir yerde konuşlanmışlardır. Primakov, Çin Devlet Başkanı Ziyan Zemin ile 2002 yılının başında Pekin’de yaptığı görüşmede Çin yönetimin bu

629 Erol, “Avrasya Jeopolitiğinde Orta Asya ve 11 Eylül”, s.225.

630 Yavuz, a.g.m., s.274.

631 Özdağ, a.g.m., s.20.

632 a.g.m., s.10.

durumdan çok tedirgin olduğuna kanaat getirmiştir.634 Ayrıca ABD’nin terörle mücadele çerçevesinde Filipinlere asker göndermesi ve Hindistan üzerinde etkili olması635 keza Japonya ve Güney Kore’deki askeri varlığına ek olarak Singapur ve Avustralya’da askeri merkezler kurması ve Çin’i tecrit etmesi, Çin için hiç tanık olmadığı bir güvenlik sorunu olarak ortaya çıkmıştır.636

Nitekim Mayıs 2002’ de Çin Milli Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Uluslar arası İlişkiler Araştırma Enstitüsü tarafından yayınlanan “Çin’in Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Ortamı” yıllık raporu bu durumlara dikkat çekmiştir. 637 Rapora göre;

1. ABD’nin 2001’ den itibaren yürütmekte olduğu tek dünya düzeni küresel stratejisi, Çin’in yükselişi ve çıkarlarıyla ters düşmektedir,

2. 11 Eylül sonrası terörizme karşı işbirliği yapılmasına rağmen ABD, Rusya ve Çin arasındaki kuşku ve mücadeleler giderilememiştir,

3. ABD’nin “Rusya’ ya yakınlı, Çin’e uzaklık” politikasını yürütmesi ve gelecekte Çin’in ABD’ye tehdidinin Rusya’dan daha fazla olabileceği kanaatine varılmasından dolayı Çin ve ABD arasındaki stratejik mücadele, ABD-Rusya arasındaki stratejik mücadeleden daha sert olacağa benzemektedir,

4. ABD, terörizme karşı operasyondan dolayı Çin’e yönelik kuşatma ve tedbir alma politikasını değiştirmemiştir,

5. ABD’nin jeo staretejik alanını Asya - Pasifik bölgesine kaydırması ve bölgede askeri gücünü arttırması, Çin’i askeri bir baskıyla karşı karşıya bırakmaktadır.

Bu durumlar Çin'in başını çektiği "Şanghay İşbirliği Örgütü"ne ve dolayısıyla da Çin'in son yıllarda bölgede izlediği etkin diplomasiye de doğrudan darbe anlamına gelmektedir. Çünkü Çin, Şanghay İşbirliği Örgütü ile 11 Eylül öncesi bölgedeki güç boşluğunu doldurmaya yönelik hamleler yapmaktaydı. Hatırlanacağı üzere, SSCB'nin dağılmasıyla birlikte Moskova'nın Orta Asya bölgesindeki konumunun

634 Primakov, a.g.e., s.111.

635 Arslan, Arı, a.g.e., s.360.

636 Karagül, a.g.e., s.10.

zayıflaması ve Çin'e sınır olan bölgede negatif tesirli potansiyel tehlikelerin oluşmaya başlaması, Çin hükümetinin hem dış hem de iç politikasını gözden geçirmesini- zorunlu kılmıştır. Doğu Türkistan'daki otoritesini korumak dışında, petrol ve doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmını İran'dan temin etmekte olan Çin, Orta Doğu petrolleri üzerinde kontrolü sağlamış olan ABD'nin Orta Asya ve Hazar bölgesinde de olası bir kontrolünü veya etkisini engellemek için, Orta Asya devletleriyle işbirliği sürecini başlatmıştır.638

ABD’nin terör saldırılarına uğramasından sonra diğer devletlerde olduğu gibi Çin de, Tayvan, Tibet ve Doğu Türkistan konularında ABD ve Batı dünyasının suskunluğunu elde etmek istemiş639 ve özellikle Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerini sindirme politikalarına hız vermiş ve ‘terörle mücadele adına sünnet, düğünü ve cenaze törenlerini dahi yasaklamıştır.640 Ancak ABD bu konuda Orta Asya cumhuriyetlerine verdiği desteği Pekin’e vermemiştir. Nitekim George Bush yönetimi, Çin'in Doğu Türkistan'ın El Kaide ile bağlantılı bir terörist örgüt olduğu yolunda Başbakan Yardımcısı Qian Qichen'in yorumlarına tam olarak iştirak etmediği gibi, "uluslararası terörle mücadelenin, asla azınlıklara baskı için mazeret teşkil etmeyeceği" yolundaki deklarasyonu ve ABD'nin Terörle Mücadeleden Sorumlu Koordinatörü Francis Taylor'un, Çin resmi makamları ile müzakerelerinde, "Kuzey Batı Çin halkının karşı karşıya bulunduğu ekonomik ve sosyal problemlerin meşru yoldan çözüme kavuşturulmasında, karşı-terör yöntemleri yerine, siyasal çözüm metotlarının, daha yararlı olabileceği" yolundaki mesajı, Çin cephesinde olumlu karşılanmamıştır.641

Bu bağlamda Doğu Türkistan, ABD'nin Çin'i çevreleme noktasında, Çin'in zayıf karın bölgesini oluşturmaktadır. Çin, ABD tarafından doğrudan kuşatılma tehdidini görmüş ve Çin'in ABD ile bölgede bir rekabete girmeye başlamıştır. Çin, ilk etapta bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirme yoluyla bir mücadeleyi tercih etmiştir. Nitekim, Çinli askeri heyetlerin Orta Asya cumhuriyetlerini ziyaret etmesi ve bu ülkelerden de Çin'e askeri heyetlerin gitmesi ve Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü'ne tekrar işlerlik kazandırma yolunda Orta Asyalı devletlerle ortak askeri

638 Erol, “Avrasya Jeopolitiğinde Orta Asya ve 11 Eylül”, s.200.

639 Taşdemir, a.g.m., s.303.

640 MİLLİYET, “11 Eylül Kurbanları”, Milliyet, 9 Ocak 2002.

tatbikatları gündemine alması ve 2002 yılı Ekim ayı içerisinde 10 bin kişilik bir askeri güçle Çin - Kırgız sınırında bir tatbikatın gerçekleştirmiş olması, Çin'in önümüzdeki süreçte bölgeye yönelik dış politikalarını ortaya koymuştur. Orta Asya devletleri de bu yeni stratejinin farkında olup, Çin'le herhangi bir sürtüşme ortamına girmek istememektedirler. Netice itibarıyla, potansiyel bir güç olan Çin, Avrasya bölgesinde büyük bir oyuncu olduğunu Orta Asyalı devletlere hissettirmek suretiyle, bölgede ABD ile örtülü bir mücadelenin içerisine girmiştir. Çin, yine yeri geldiğinde, bölgedeki değişik dinamikleri tekrar hayata geçirme yoluna gidebileceği düşünülmektedir.642

Benzer Belgeler