• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet’in Sembolü Anıt Heykel

III. BÖLÜM

3. CUMHURİYET DÖNEMİ

3.4. Cumhuriyet’in Sembolü Anıt Heykel

Heykel sanatında, özellikle de figürlü plastiğe yer vermeyen geleneksel yapıdaki fanatik dinsel tutumundan farklı olarak, yeni rejim ve düzenin sembolleri biçiminde anıt heykel ön plana çıkmıştır. Burcu Pelvanoğlu, Anıtların, Cumhuriyet döneminin devrim ideolojisinin bir aygıtı haline geldiğini ve bu nedenle heykel kavramının anıtla, özellikle Atatürk’ün anıtlarıyla özdeşleştirildiğini söylemektedir.86 Ulusal bilinci güçlendirilmesine yönelik olarak kent meydanlarına dikilen heykeller, Türk devriminin hazırlık aşaması olarak kabul edilen Ulusal Kurtuluş Savaşı ikonografisini oluşturur.87 Bu ikonografi de Atatürk, halkı ezik düşüren bir düzenden zafere ulaştıran kahraman olarak ele alınırken, diğer figürler, fiziksel gücü ve dayanaklılığı yansıtan formlarıyla Türk halkı ile özdeşleşir. Halk burada devrim liderine destek olan imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış olarak, halkçılık ideolojisini de destekler.

Cumhuriyet’in siyasi güç ve etkinliğini simgeleyen anıtlar, teknik ve uzmanlık alanındaki zorunluluklar yüzenden88 yabancı heykeltıraşlara yaptırılmıştır. Anıt heykellerde yer alan Atatürk’ün dışındaki figürlerin fiziksel gücü ve sağlamlığı yansıtan biçimleriyle Türk halkıyla özdeşleştirilmesi ile birlikte anıtlarda yer alan bu figürlerde akademik anlayış hakimdir. Cumhuriyet ideolojisinin görselleştirilmesinde ki atılan ilk adım Heinrich Krippel’in İstanbul Sarayburnu Parkı’ndaki, Atatürk Anıt Heykeli (1925)89 ile başlar.(Resim 17)

Bu eser Cumhuriyet’in görselleştirilmesi yolunda atılan ilk adımdır. İstanbul Belediyesi tarafından diktirilen heykelin açılışından sonra Belediye yetkilileri Atatürk’ten bir telgraf alır: “Muhterem İstanbul halkının ilk defa heykelimi dikmek

suretiyle gösterdiği yüksek kadirşinaslıktan ve resm-i küşat münasebetiyle hakkımda

86

Burcu Pelvanoğlu, “Anıttan Çağdaş Alan Uygulamalarına Kamusal Alanda Heykel” http://www.sanalmuze.org/sergiler/view.php?type=1&artid=571, (11.05.2011) 87

Nilüfer Öndin, “Cumhuriyet’in Kültür Politikası ve Sanat”, Sanat Dünyamız, sayı 100, İstanbul 2006, s. 373

88

Sezer Tansuğ, a.g.e., s. 204 89

Bu anıt heykel yabancı bir sanatçı tarafından yapılan ilk anıt heykel özeliği taşımaktadır. Hüseyin Gezer, “Cumhuriyet Çağında Türkiye’de Yabancı Heykeltıraşlar”, Nurullah Berk- Hüseyin Gezer,

izhar buyurulan necip hissiyattan dolayı samimi teşekkürlerimi arz ederim. Sözün bundan sonrası heykeltraşlarındır.”90

Bu süreç, Pietro Canonica, İstanbul Taksim- Cumhuriyet Anıtı (1928), Anton Hanak ve Josef Thorak Ankara’daki Güven Anıtı (1935) gibi uygulamalarla devam eder.91 Yukarıda da bahsetmiş olduğumuz gibi Güven Anıtı’nda, ön cephede de yer alan güven kavramıyla özdeşleştirilen ve arka cephede Atatürk’ün yanında yer alan figürlerle birlikte kaynaşmış bir toplum düşüncesini görürüz. Diğer cephede yer alan genç-yaşlı adam ikiliği ile ülkeyi yönetecek olgun kuşak ile gelecek kuşağı temsil eden metaforuna başvurulur. Anıtın arka ve ön sağ-sol rölyeflerinde ise, köylüsü, askeri, aydını ve askeri gibi genci-yaşlısı ile kaynaşmış bir toplum ortaya konur. (Resim 18)

Hüseyin Gezer, 1925 yılı Sarayburnu’ndaki eser yapıldığı zaman Türkiye’deki heykel durumunun değerlendirmesine giderek, İhsan Özsoy’un Sanayi- i Nefise Mektebi’nde heykel bölümünün öğretmeni olduğunu, Mahir Tomruk’un eğitimini tamamlayıp yurda dönüşün üzerinden bir yıl geçtiğini, Nijad Sirel’in ise İzmir Lisesi’nde öğretmenlik yaptığını ve bu sanatçıların henüz anıt yapımında bir tecrübeye sahip olmadıklarını belirtmektedir.92 Zühtü Müridoğlu ve Ali Hadi Bara gibi sanatçılar ise henüz Sanayi-i Nefise’de 1. Sınıf öğrencisi olduğu bir dönemdir.

Nurullah Berk, heykel sanatımızın gelişimini Atatürk’e borçlu olduğumuzu, heykeltıraşlarımızın gücünü o dönem için belki yetersiz olduklarını fakat yabancı heykeltıraş seçimin de büyük hatalar olduğunu dile getirmekte, yabancı heykeltıraşlarda tarafından meydana getirilen bu eserleri, sanat eseri olarak değerlendirmemekte eserleri birer “bronz yığını” olarak görmektedir.93

Basın alanında da yabancı sanatçıların yapmış olduğu eserler eleştirilmektedir. Ahmet Haşim, "Büyük anıt ve heykel dikilecek yerde, bugün için

90

Gültekin Elibal, Atatürk ve Resim-Heykel, 1. Baskı, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 1973, s. 194

91

Cumhuriyet’in ilk yıllarında etkin olan bu yabancı heykeltıraşların diğer eserleri için bkz: Hüseyin Gezer, a.g.e., s. 72- 91

92

Hüseyin Gezer, a.g.e., s. 85 93

bir mermer kütlesi ya da bir külçe bronz koyalım ve altına "Türk sanatçısı yetişinceye kadar." diye yazalım."94 Önerisini dile getirir.

Basın alanında bu tür eleştirilerin ortaya konması ile Türk heykeltıraşları anıt sorununa ilgi göstererek anıt heykel alanında çalışmalar yapmaya sevk edecektir.

İlk olarak bu alanda çalışma yapan Kenan Yontuç olmuştur. Sanatçı tarafından gerçekleştirilen Atatürk anıtları 1931 yılında Edirne ve Çorum’da dikilmiştir. 95 Avrupa’da ilk heykel eğitimi gören Ratip Aşur Acudoğlu’nun, Menemen Kubilay Anıtı (1932), Cumhuriyete bir tehdit olarak görülen Menemen olayında şehit olan teğmen Kubilay’ın anısını daimileştirmektedir. Cumhuriyet’e bir saldırı olarak değerlendirilen olay sonucunda dikilen anıtın ön kısmında elinde mızrağı ile duran genç figürü Cumhuriyet’in bekçisi konumunda ele alınmış ve Cumhuriyet’in daimiliğini simgelemiştir. Arka tarafta yer alan üç sütun ise, Bekçi Şevki’yi, asteğmen Kubilay’ı ve Bekçi Hasan’ı temsil etmektedir. Arka tarafta ayrıca “İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiniz.” Yazısı ile Cumhuriyet’in sürekliliği vurgulanmıştır.(Resim 19)

Ali Hadi Bara’nın Adana Milli Kurtuluş Anıtı (1935), ters T şeklinde düzenlenen kaide orta kısmında yüksek bir kaide üzerinde Atatürk heykeli, sağ ve sol kanatlarda; T kaidenin uçlarında figür grupları ve arka kısmında ise bir genç heykel figürü yer almaktadır. Tek bir kaide üzerinde yer alan bu heykel grupları tek bir fikir etrafında toplanıldığını ifade etmektedir. Kaidenin T uçlarında yer alan figür grupları, Kurtuluş Savaşı’nın nasıl fedakârlıklarla kazanıldığını ve zaferin kazanılması ve görevin yerine getirilmesi vurgulanmaktadır. Arka kısımda yer alan tek genç figüründe ise, kazanılan zaferden sonra kurulan yeni düzende, Kemalist ilkelere bağlı gençliğin temsili ve geleceğe dönük bir ideal vurgulanmıştır. Türk heykeltıraşlar tarafından ortaya konan bu anıt heykeller, cumhuriyet devrim ideolojisini ifade eden eserlerdir. (Resim 20)

Zühtü Müridoğlu’nun ifade ettiği gibi, anıt heykelde aranacak şey sadece ahenk değildir, görkem ve büyüklük anıt heykel de önemli bir yer tutmakta, anıtın

94

Aktaran, Hüseyin Gezer, a.g.e., s.15 95

bulunduğu mekânı doldurması, hatta ezmesi gerekmektedir.96 Anıt heykelin bu düşünsel biçimleniş tarzı, cumhuriyet döneminin önemli ifade biçimlerinden biri olmakta ve cumhuriyet ideallerini yansıtmaktadır.

96

IV. BÖLÜM

4.HASAN ALİ YÜCEL DÖNEMİ VE PLATİK SANATLAR