• Sonuç bulunamadı

III. SARI KAZAK ROMANINDA KAZAK MİLLİ KİMLİĞİ

III.1. MİLLİ KİMLİK UNSURU NOKTASINDA SARI KAZAK ROMANI

III.1.7. Coğrafya ile İlgili Unsurlar

Kazak milli kimliğinin ortaya çıkmasında ve şekillenmesinde hiç şüphesiz en büyük etken coğrafi şartlardır. Türkistan coğrafyasının uçsuz bucaksız Betpak bozkırlarının efendisi olmayı başaran Kazak Türkleri, karakterleri de bozkırın sert iklim koşullarıyla şekillenmiştir. Kazak Türklerine bu güçlü karakteri veren ana unsur Betpak bozkırlar olmuştur. Türkistan’ın sert karasal iklimi bozkırları ortaya çıkarmış bu bozkırlar ise Kazak Türklerinin karakterini oluşturmuştur. Kazak Türkleri, bozkır ikliminin zorlu koşulları altında mücadele etmeyi ve düşman gücü karşısında

84

eğilmemeyi öğrenmişler ve nesilden nesile bu davranışı aktarmışlardır. Kazak Türklerinin bu zorluklara karşı koymasındaki en büyük güç ise kahramanlık ve cesaret gösterisinde olan eğilimleri ve saygıları olmuştur.

Romanın başında Sovyet savaş uçağın Kazak bozkırında keşif yaparken kaybolmasından anlaşıldığı üzere bozkır hem kaybedilen ve sömürgeleştirilmeye çalışılan bir vatan hem de yeniden kazanılmaya çalışılan bir alan olarak görülmektedir. Sovyetlerin bozkırda hâkimiyet kurma hedefi, bozkırı Rus çiftçiler göndererek Slavlaştırmaya çalışması Kazak milli kimliğinde tepkisel bir tutuma yol açmıştır.

Kazak bozkırları Çarlık döneminden beri Slav ve Alman kâşiflerce yerleşime açılmıştır. Romanda bu konuyu Alman casusun kendini gizleyerek Sovyet Kazakistan’ın içinde istihbarat faaliyeti yapmasında anlayabiliriz. Casus kolhozlardaki bütün bilgileri kendi ülkesine çok rahat aktarabilmektir. Çünkü casus çok iyi Rusça ve Kazakça bilmektedir. Bu yüzden kendini çok iyi gizleyebilmiştir.

Romanda Sovyet dönemi de Kazak bozkırları için sıkıntılı geçmiştir. Oryantalist bir bakış açısıyla bölgeyi “özgürleştirmeye” ve “medenileştirmeye” çalışan Sovyet zihniyeti siyasal, sosyal ve kültürel açıdan pek çok değişiklik yapmıştır. Kolhozlar kurarak tarımsal alanları kolektifleştirilmesi ve de Kazak göçebelerin zorla yerleşik hayata geçirmesi Kazak Türklerinde bir kıtlığa ve yoksulluğa sebep olmuştur. Bozkırda bu şekilde olayların yaşanması Kazak milli kimliğinin oluşumunda ve algılanmasına ciddi bir sarsıntıya neden olmuştur.

Kazak milli kimliği yaşadığı coğrafyanın etkisi altındadır. Bu yüzden Kazak Türklerinin, kültürel ve siyasal teşkilatlanmaları Kazak bozkır coğrafyasından esinlenerek şekillenmiştir. Dolayısıyla Ruslar sürekli politikalar geliştirerek Kazak Türklerini bozkırdan atmaya çalışmıştır. Romandan da anlaşıldığı üzere Ruslar gerek kolhozlar gerekse askeri güçlerini kullanarak Kazak Türklerini bozkırdan uzaklaştırarak kültürel kimliklerini yok etmeye çalışmıştır.

“Sarı Kazak” romanında bozkır hayatının en önemli ayaklarından biride hiç şüphesiz “keçe ev”, “boz ev”, “yurt” da denilen bozkır evleridir. Kışlak ve yaylaklar hayvanların hayatta kalabilmesi bakımından ne kadar önemli ise, keçe ev ve yurtlarda

85

Kazak Türklerinin hayatlarını sürdürebilmesi bakımından büyük öneme sahiptir. Bunun örneğini romanda şu şekilde görmekteyiz:

“Üç kanatlı keçe ev, özensiz donanımdaydı. Bir kat kışlık, yazlık kıyafet. Tencere ve tavalar, yemekler. Hafifletip dört deveye sırtlattık. Çift taraflı bir şilte, iki yapılı kısrak, yapağılı taysız aygır sürü atı aldık. Tek tek kuvvetli ata bindik. Tüm ailemizle birlikte Korabay var – bulutlar ayrıldı, ay karanlığa kayboldu” (Mağavin, 1991: 422).

Örnekten de anlaşıldığı gibi Kazak Türklerinin bozkır coğrafi unsuru onların ev düzenini ve yapısını etkilemiştir.

Kazak kimliğinin önemli bir özelliği ise doğadır. Kazak Türkleri tam anlamıyla doğanın bir parçasıdır. Konargöçer bir hayat süren Kazak Türkleri tüm hayatı doğanın kucağında geçer. Doğanın dilinden anlayan Kazak Türkleri ona ait detayların bilgisine hâkimdir. Roman kahramanı Stambek’in Betpak bozkır ile ilgili değerlendirmesi dikkat çekicidir. Bunun örneklerini eserde şu şekilde görmekteyiz:

“Gök çarpıyor göğsüne geri misk kokusu geliyordu. Yavaşça babam geldi. “Bu – pelin, – diyebilirim. – Peki bu ne otu?” “Bu – çimdir. Atın yemeği”. “Ve bu “Kedi kuyruğu”. Gerçekten de bir kedi kuyruğuna benziyor. Dünyayı çekiştirip ve sarsıyor.” verimli ot, – dedi babam. Böğürtlenleri biliyorum. Japak11, tarlau12, yonca, titir13, otsu bitkiler de atların yediği yemeklerdendir. Hayvanı iyi beslemektedir. Bu durumda acayip büyütüyordu. Büyük çalıyı aklında tut. Hem de siyahını. Kırmızı çalıda var tek bir yerde. Bey çalısı da var. Bey denilen kıtlık zamanlarında ezilebilen ve yemek için kullanılabilen yenilebilir tohumları var. " Başka ne var? "Diye sordum." “Bir sürü koyun. Tavşan, devekuşu, su birikintisi, uzun çalı, yünlü çalı, deniz kenarında yetişen çiçekli bitkiler, keçiler, öptü çiçeği, bozkır kartalı çiçeği, kuşburnu… Tanrı’nın ruhunun tüm hayvancılık için yarattığı ottan hesabı var mıydı?” “Hepsi bu Betpak’ta mı?” “Yani sadece Betpak’ta mı yetişiyorlar, – dedim babama” (Mağavin, 1991: 465).

11

Kazakistan çöllerinde, alçak dağlarında, dik ve kayalık yamaçlarında yetişen çalıdır.

12

Ata yiyecek olarak verilen çok yıllık bir bitkidir.

86

Romanda doğa, Kazak Türklerinin kimliğinin o kadar önemli bir unsuru olarak değerlendirilir ki Kazak Türkleri insanı onlara benzeterek anlatır. Bunun örnekleri eserde şu şekilde görmekteyiz: “Bundan sonra pilot Rus hafifledi, kendi sözleriyle dehşete kapılmıştı, dağ gibi kocaman adam büküldü ve konuşamıyordu” (Mağavin, 1991: 8).

Romanda çoğunlukla Kazak Türkleri, hayatlarını hayvancılık yaparak idame ettirirler. Hayvancılık yapmak demek de doğayı gerektiği gibi tanımaktır. Kazak Türklerinin kıtlık zamanında yaşadığı ağır kayıpların sebebi olarak hayvanlarının zorla elinden alınması yani doğayla irtibatının koparılmasıdır.

Benzer Belgeler